Korona Vizesi geliyor

BİYOMETRİK DENETİM ÇAĞINA HOŞ GELDİN
#Korona sonrası yeni seyahat kuralları yolda.
Tıpkı 11 Eylül saldırısı ardına olduğu gibi…
İnsanlardan seyahat vizesi yanı sıra;
biyometrik denetime tabi Korona Vizesi de istenecek.

Covid-19 virüsü ile başlayan salgın sonrası ülkeler, seyahat kurallarını yeniden düzenlemeye başladı. Her şey normale döndüğünde seyahatler nasıl olacak? Ülke sınırları karşılıklı açıldığında, turistler, iş inşaları eskisi gibi dolaşabilir mi?

Bunun cevabı, yavaş yavaş netleşmeye başladı. Salgın geçse dahi bazı katı seyahat kuralları geliyor. Bunların başında Korona Vizesi denilen uygulama var.

Buna göre seyahat için ülke vizesi yanı sıra virüsten vareste (virüsten arınmışlık) vizesi de aranacak. Kısaca İngiltere’ye gitmek istiyorsan, konsolosluktan seyahat vizesini, akredite bir hastaneden korona vizesini almak zorunda kalacaksın.

Tıpkı 11 Eylül saldırısı sonrası havacılık seyahat için konulan katı güvenlik kuralları gibi şimdi Covid-19 için benzer yaptırımlar yolda.

Her büyük kriz, beraberinde yeni kurallar getirir. Güvenlik ile mahremiyet arasında tercih yapmış ve güvenliğimiz için mahremiyetten vazgeçmiştik. Şimdi virüs yüzünden bir kez daha mahremiyet kısıtlanıyor. Çünkü ucunda ölüm riski var.

      VÜCUDUNUN DENETELENMESİNE HAZIR MISIN?

DEVAMINI OKU

Korona Ekonomisi

FİZİKSEL MESAFE KURALLARI KONUYOR
#Korona aşısı henüz bulunamadı.
Salgın geçse de yeni alışkanlıklar oluşturuyor.
Fiziksel mesafe zorunluluğu, tüm mal ve hizmet fiyatlarını arttıracak.
Korona Ekonomisini şimdiden öğrenmek şart.

Covid-19 virüsü ile başlayan salgın, insan sağlığı yanı sıra ülke ekonomilerini de yerle bir etmeye başladı. Türkiye dahil her ülke, koronanın ekonomik yıkımına karşı tedbir geliştirme telaşında.

Ancak şu ana dek yapabildiğimiz, para odaklı işler. Parasal genişleme, halkın cebine para koymak. Bizde ise kredi ihdas etmek, borçları ertelemek

Ancak korona ekonomisi derken, salgın geçse dahi oluşacak yeni düzenden söz etmek gerekecek. İhtiyaçlar ile istekler ayrı kefelere konulacak, her şeyin fiyatı yeniden belirlenecek.

Fiziksel mesafe kuralları gelmeye başladı. Bazı ülkeler metrolarda 1,5 metreden yakın oturmayı yasakladı. Uçak, sinema, AVM gibi yerlerde fiziksel mesafe kaideleri sıkıca takip ediliyor.

Bu da restoranda az masa, uçakta az koltuk, AVM’de az ziyaretçi, markette az müşteri, otobüste az yolcu demek. Birim mal ve hizmet maliyetlerini artık arz talep dengesi harici, fiziksel mesafe kuralları belirleyecek.

İşler eskisi gibi değil, Korona ekonomisine göre yürüyecek.

      YENİ DÜZENİN KURALLARINI BİLİYOR MUSUN?

DEVAMINI OKU

Koronanın öğrettikleri

GÜÇ-SABIR-AKIL
Değiştirebileceklerimizi değiştirebilmek için GÜCE
Değiştiremeyeceklerimize tahammül için SABRA
Neyi değiştirebileceğimiz ile neye sabredeceğimizi ayırt edebilmek için AKLA ihtiyacımız var.

1-Aşırıya kaçma,

2-ihtiyacından fazlasının peşinden koşma.

3– Bitleri baytları yiyemezsin, gıdayı üretmek zorundasın.

4-Ellerini sık sık yıka, tuvalet kağıdı ne yediğinden önemli.

5-Petrol için savaşmanıza gerek yok, üretim durunca işe yaramıyor.

6-Avrupa Birliği göründüğü kadar eğitimli değil.

7-Hayvanat bahçesindeki canlıların ne çektiğini sen de yaşa.

8-Sosyal medya birbirimize yaklaştırıyor ama panikletiyor.

9-Gerektiğinde evden de çalışabilirsin.

10– Evde hayat var.

11-Bilim olmadan asla.

12-Salgına çare; politikacıdan veya şöhretlerden değil, bilim insanlarından gelecek.

13– Sağlık çalışanları hayati öneme sahip.

14-Dışarıda çalışma zorunda olanlara saygı duy.

15-Rahat bırakırsak tabiat düzelecek.

16-Virüs zengin-fakir, genç-ihtiyar, sağcı-solcu ayırmıyor.

17-İnsan lüks ve aşırı tüketmeden de hayatta kalabiliyor.

18-Daha fazla hastane, daha fazla silahtan daha hayatidir.

19-Başkasına yardım, aslında kendine yardımdır.

20-Komşu aç iken uyumaman gerekir.

21-Düşmanlıklar unutulabilirmiş.

         SENİN KORONADAN ÖĞRENDİKLER NELER?

DEVAMINI OKU

Kişisel karantina zamanı

SENİ UZAKTAN SEVMEK
AŞKLARIN EN GÜZELİ
En azından Korona günlerinde…
Zira salgına hız kazandıran, serbest gezen insanlar…
Salgının hızını kesecek olan;
sosyal izolasyona riayet, uzaktan sevmektir.

Korona virüsü dünyanın en büyük tehdidi… Salgına karşı en büyük tedbiri ise kişisel karantina uygulamak, izolasyon şartlarını yerine getirmek… Virüsün de bir matematiği var. Şartları sağlandığında yayılma hızı kontrol altına giriyor.

Ancak bunun için bireysel sorumluluklar söz konusu. Virüs yayılmasına dair yapılan bilgisayar modellemelerini internet üzerinden izleyebilirsiniz.

Görülen şudur; Eğer hiçbir izole söz konusu değilse, serbest gezen insan modelinde salgın, dehşet hızda ortalığa yayılıyor. (İtalya örneği)

Eğer sınırlı kontrol söz konusu ise yayılma yavaş seyrediyor (sınırları kapayan ülkeler)

Eğer insanların hareket etmesi kısıtlanıp onlara evlerinde sosyal izolasyon uygularsanız, çok kısa bir sürede salgın sönüyor, tehlike geçiyor. (Çin örneği)

Burada bize düşen, riskleri bilip buna göre davranmaktır. En büyük tehlike ise ‘bana bir şey olmaz’ boş güvenidir. Virüs, zulüm konusunda son derece adil(!) davranıyor ve sizi de buluyor.

Kişisel karantina, Koronaya karşı alınacak en büyük önlem.

         KORONA’NIN UBER’İ OLMAK ZORUNDA MISIN

DEVAMINI OKU

Hibe mi heba mı?

HİBELERİ BAŞARI KRİTERİNE BAĞLAYALIM
Üretimi, istihdamı desteklesin diye devletin dağıttığı hibelerin çoğu, heba ediliyor.
Sebebi; verilen hibelerin amacına uygun kullanıldığının izlenmemesi…

Türkiye, hibe zengini… Devlet desteği talebinde bulunanlar için tasarlanır. Kredi; geri alınan, hibe geri alınmayandır.

Hibe; karşılıksız vermek anlamı taşır. Herhangi bir ürünü veya bedeli, bir başkasına bağışlamak, yani karşılıksız, geri alınmaksızın vermektir. Devlet bunu, üretime, istihdama bir tür teşvik ve destek olarak verir. Bizde yaygın yöntemdir.

Ancak sorun şudur ki bu HİBE veriliş amacına uygun ve bir başarıya  adreslenmeyince, HEBA oluyor, boşa gidiyor.

Hibe, üretim, istihdam gibi amaca uygun kaldıraç haline getirilmeli. Devlet hibe versin ama akıbetini de takip etsin. Misal 1000 KOBİ hibeyi alsa ve her biri 100 bin $ ihracat yapsa, 100 milyon $’lık hedef gerçekleşir. Her biri fazladan 2 istihdam oluştursa ilave 2 bin kişiye iş bulunur.

Bizdeki hibelerin veriliş şekline bakıyoruz ve çok azının işe yaradığını görüyoruz. Öylesi örnekler var ki dudak uçurtur.

Üretim için aldığı hibe ile altına araba çekeni, kır düğünü yapanı, kata, yata harcayanı bilirim. Hibe heba olmamalı

        DEVLETTEN ALDIĞIN HİBEYİ HEBA ETMESEN?

DEVAMINI OKU

Otel resepsiyonu mu Mülteci masası mı?

OTELİNİZDE KALMAYA GELDİM, SİZİ SOYMAYA DEĞİL
Çoğu otel resepsiyonu, mülteci kabul masası gibi size öylesine şüpheli muamelesi çeker ki, şaşarsınız.
Başlarına ne gelmiş olmalı ki müşteriye böyle davranıyorlar?

Mesleğim gereği seyahatim çoktur, hayatımın önemli kısmı otellerde geçiyor. Bu yüzden ülkemde ve dünyadaki otelleri birbiriyle kıyaslama, hizmet kalitesini ölçme imkanım var.

Gördüğüm şudur ki otelin müşteri üzerinde bıraktığı en temel kanaat, resepsiyon görevlisinin misafirine nasıl davrandığıdır. İyileri özenle ayrı tutarak diyebilirim ki çoğu resepsiyon görevlisi size; ‘olağan şüpheli’ imişsiniz gibi davranır. Oteli soymaya gelmiş muamelesi içindeler.

Daha da vahimi, oraya paranızla kalmaya değil de sığınma kampına başvuran mülteci gibi sorgulanıp, tepeden tırnağa incelenirsiniz. Oysa sözüm ona otelde kalmaya gelmişsiniz.

Hafızam, kara listeye alınmış otel isimleriyle dolu. Pek çok resepsiyon öyküm var. Onlarca otelden sırf misafir kabul kabalıkları yüzünden ayrılıp başka otel aramışımdır.

Sorun; otel sahibinin, resepsiyondakinin onu temsil ettiğini kavrayamamasıdır.

MİSAFİR MİYİM MÜLTECİ Mİ?

DEVAMINI OKU

Coğrafi işaretlerimiz yeni kavga sebebimiz

BİZE HER YER ANTEP BAKLAVASI
Coğrafi işaret sayesinde taklit önlenecekti.
Ama olmadı, taklitçileri türedi.
Batılı coğrafi işaretin kaymağını yiye dursun biz birbirimizi yiyor, kaybediyoruz.

Coğrafi işaret; belirgin bir niteliği, ünü veya diğer özellikleri itibariyle kökenin bulunduğu bir yöre, alan, bölge veya ülke ile özdeşleşmiş bir ürünü gösteren işaretin adı.

Misal; Finike portakalı, İskoç viskisi, Rokfor peyniri gibi…

Ünlü Tarım Yazarı Ali Ekber Yıldırım; Coğrafi işaretin amacını: Özellikleri bir yöreden, bilgi beceriden (know-how) kaynaklanan bir coğrafi adı, sahte ve taklitlerine karşı çiftçi gelirlerini yükseltmek olarak açıklıyor.

Ancak biz coğrafi işareti alıp kavga ediyoruz. İncir Aydın’ın mı İzmir’in mi diye çekişiyor, çiğ köfte için Adıyaman ile Urfa birbirine giriyor. İşareti alan da yan gelip yatıyor.

Yöresel ürünler uzmanı Prof. Yavuz Tekelioğlu bu durumu şöyle açıklıyor; ‘araba üretip tekerleği olmaması…’ 

Bizler kapışaduralım, AB bizim coğrafi işaret sayesinde bizim ürünleri daha iyi koruyor.

BİZ NEDEN BÖYLEYİZ?

DEVAMINI OKU

Kültürünü depolama onu dünyaya göster

MÜZE MİSİN DEPO MUSUN?
Geçmişinle övünmek işin kolayı…
Zor olan bunu dünyaya tanıtmak.
Müze bunun için var ama bizdeki anlayış tarihimizi kültürümüzü teşhir değil onu depolayıp mümkünse herkesten saklamak.

Müzeler kültürün yalnızca gelecek kuşaklara aktarılmasını değil aynı zamanda bütün dünyaya takdiminin cisimleşmiş halidir. Evdeki koleksiyondan müzeyi ayıran, kültürü kurumsallaştırması ve kişiyi ziyaretçi haline getirmesidir.

Batı’nın ünlü müzeleri, kültürünü dünyaya takdim etmede “teşhiri” ön planda tutar. O müzenin hangi nadide eseri barındırdığı kadar, o eserleri kaç kişinin anılarına kattığı da önemlidir. Ancak bizdeki müzecilik anlayışı, “depo” mantığındadır. Tarihi eseri, mümkün olsa da insan eli ve gözü değmeden, bir sonraki kuşağa bırakma zihin yapımız yüzünden pek çok yerde fotoğraf dahi çektirmezler.

Misal Sümela Manastırı’nda cep telefonunuzu veya kameranızı çıkardığınızda, “güvenlik” tepenize dikilir. O eseri çalmak için plan yapıyor muamelesi görürsünüz.

         MÜZELERİMİZ TARİHİ ESER DEPOSU MU?

DEVAMINI OKU

2032 olimpiyatlarına şimdiden talip olmalı

2020 İSTANBUL OLMADI AMA…
Olimpiyatlara adaylık 2032’ye dek kapalı.
Ancak şimdiden 12 yıl sonrası için çalışmalı.
Olimpiyat yaşamış bir İstanbul gelişmişlikte zıplama yaşayabilir.

Bu yıl olimpiyat yılı. Filenin Sultanları voleybolcu kızlarımız Tokyo vizesi aldı ve sevindik. Tokyo 2020’yi kıl payı ile kaçırdığımızı hatırlıyorum. Oysa İstanbul 2020 için ne çok heveslenmiştik. Olmadı. Sonra olimpiyat hevesimiz kaçtı.

2024’te Paris, 2028’de Los Angeles’e verilecek olimpiyat için Türkiye’nin adaylığı 2032’ye dek kapalı. Ancak soru şu; İstanbul 2032 için şimdiden çalışmak gerekecek. Fakat biz alamadığımız Tokyo’nun yaz olimpiyatlarını seyretmekle yetiniyoruz. En fazla oraya takım ve sporcu göndermekle övünüyoruz.

Oysa yapılması gereken, çok uzak olsa da 12 yıl sonraki olimpiyatları Türkiye’ye getirmek için gayret sarf etmek olmalıdır. Üzerinden olimpiyat geçmiş bir kent, altyapısından imajına dek her alanda büyük değişim yaşıyor ve bu da o kentin dünya ligindeki yerini yukarı çıkarıyor.

         OLİMPİYAT 2032 İSTANBUL NEDEN OLMASIN?

DEVAMINI OKU

Tac Mahal Türk mermeri olsaydı

NATO MERMER NATO KAFA
En iyi mermer bizde ama markalar İtalyan, Çin.
Turkish Stones diye tanıtıma başladık ama…
Dünya abideleri Türk mermeri olabilirdi.

Hindistan’ın Akra kentinde, aşk ve estetik sembolü sayılan Tac Mahal’i gezdiğimde dikkatimi çeken, anıtı mezarın mermer kalitesizliği olmuştu.

İmparator Cihan Şah’ın, kocasını öldürerek evlendiği 7 eşinden 4’üncüsü Mümtaz Mahal’in 14’ncü çocuğuna hamileyken vefatı üzerine yaptırdığı mezarın adı Taç Mahal. Her yıl 3 milyon turist burayı ziyarete gelir. Zira bir kadına duyulan aşkı simgeler…

Cihan Şah’ın Mümtaz’ı ölümü ardından kız kardeşiyle evlendiğini de hesaba katarsak ne aşk ama… Bölgede bulabildikleri en iyi mermeri almışlar, çizimi estetik şaheseri ama mermer kalitesi bizim yapsatçıların merdiven boşluğuna dahi koymaya utanacağı kadar düşük. İşçiliği de hamam-türbe arası bir yapı yine de mermer abide olarak iş görüyor, çünkü dünya bu mermeri görüyor.

         TAC MAHAL TÜRK MERMERİ OLAMAZ MIYDI?

DEVAMINI OKU