Kriz amortisörleri

TOPLUMSAL DAYANIŞMANIN 5 FAYDASI

1-Krizlere karşı durabilme yetisi.

2-Dış şoklara direnç.

3-Hasarı hafifletme.

4-Krizden daha çabuk çıkma.

5-Kriz çıkaranları defetme.

Krizle gelenler krizle giderler

Türkiye’yi krizlere ve doğal afetlere karşı koruyan dört önemli amortisör var.

Bunlar;

1-rıza ve kadercilik duygusu,

2-aile içi yardımlaşma,

3-coğrafi zenginlikler ve

4– sosyal devlet çalışmaları.

Kriz amortisörleri kavganın döğüşün içinde kaldığında, ülke gündemi birlik ve beraberlikten uzaklaştığında devreye girer.

Ancak bu dönemlerde bağrış çağrış sırasında amortisörlerimizi unutabiliyoruz.

Oysa süreçler, tepeden tabana, leviathan (kadiri mutlak) bir anlayışla yürümüyor.

Birbirinden farklı ve çelişen milyonlarca bilgiyi yönetmek için hiyerarşik bir bilgi katmanı değil, network içinde rütbesiz bilgi yönetimi gerekiyor.

Yangınlar, sel felaketleri, musilajlar, salgın hastalıklar, ekonomik krizler, depremler sürdükçe doğa; daha fazla isyanla geliyor.

Belli ki gelmeye devam edecek.

Biz doğayı çoraklaştırdıkça, doğa bozulan iklim dengesiyle, sarsıntıları ile bizleri uyaracak, daha fazla sıcak olacak, daha fazla kuraklık hissedilecek.

Kriz amortisörlerimizi bu gibi zamanda hatırlarsak toplumsal barışı koruyabiliriz.

SENİN KRİZ AMORTİSÖRLERİN NELERDİR?

DEVAMINI OKU

Hukuk varsa hayat var

HUKUK; SEN NE İYİ ŞEYSİN…

1-Hukuk reformu, hayatın en büyük ihtiyacı.

2-Hukukun olmadığı yerde;

3-Demokrasi de ekonomi de gelişemez.

4-Hukuk temelli yapısal reformlar bizi,

5-Orta gelir tuzağından kurtarır.

Türkiye’yi; orta gelir ve orta demokrasi tuzağından kurtaracak reformların başında hukuk geliyor.

Aslında yeni yasalardan ziyade mevcutların iyi işletilmesine ihtiyaç var.

Adalet hizmetinin hızlı ve kaliteli verilmesine ihtiyaç var.

Hukuk yoksa, ne hayatın akışını, ne devletin işleyişini ne de ekonomiyi düzenleyemiyorsunuz. 

Hukuk reformu kim için?

HALK; Zorba, hak yiyen kural tanımayana direnebilecek.

KADIN; Kadına şiddet uygulayanlar cesaret bulamayacak.

ÇOCUK; istismarcıları elini kolunu sallayıp dolaşamayacak.

İŞÇİ; iş kazasına göz yuman mevcut sistem düzeltilecek.

PATRON; bilecek ki girişimlerinin üzerine çökülmeyecek.

YATIRIMCI; geleceğe dair güven odaklı plan yapabilecek.

YABANCI; kârından, yatırımından, malından emin olacak.

TRAFİK; yollarda motorize haydutların hakimiyeti bitecek.

KOBİ; rekabet, gücü gücü yetene anlayışından uzaklaşacak.

MAHKEMELER; daha hızlı, adil, faydalı karar verebilecek.

ENGELLİLER; onları istismar eden alanlar temizlenecek.

BİZLER; daha iyi ve mutlu Türkiye’de yaşıyor olacağız.

İyi de biz zaten hukuk reformu yapmamış mıydık?

Adına reform dediğimiz şeyden, yeni anayasa talebi çıkmıştı.

Hukuk alanında reformun adı hep var oldu ama kendisi yok.     

SENİN DAHA İYİ HUKUK TALEBİN YOK MU?

DEVAMINI OKU

Namusu korumak

NAMUSUN 5 TANIMI

1-İyi ahlaklılık, doğruluk

2-Cinsel iffet, ırz

3-Kişinin erdeme bakışı

4-İtibar, zevahiri kurtarma

5-Toplumun görünen kuralları

Herkes namusu tanımlarken kendi hayat görüşünü de ifade etmiş oluyor.

Namus kadar geniş kapsamlı kelime çok azdır.

İçine her kültür, farklı anlam yüklemiş ve bununa yetinmeyerek aynı dilde çok farklı içeriklerle donatılabilmiştir.

Genel kabul iyi ahlaklılık, doğruluk olsa da bizim kültürümüzde baskın olan tanım; cinsel iffete dairdir.

Namusunu korumaknamusu iki paralık etmeknamus cinayetinamus belası gibi…

İffet zaten bu içerikle eşanlamlı kabul edilir.

Zaten “ırz” kelimesi ile namusun yan yana kullanılması bile namus kavramının hapsedildiği dar anlamı ifade eder.

Namus kelimesinin için  iki grupta toplanabilir görüşler;

1-namusu kutsayanlar,

2-namusu hukuka bağlayanlar…

Neticede namus; kişinin erdeme bakışıdır. Eğer erdemden kavradığın yücelik ise namus kelimesini bu çerçevede donatırsın.

Eğer erdemden kavradığın toplumun görünen kuralları ise itibar, zevahiri kurtarma, onaylanma diye anlayabilirsin.

Herkesin “namus” kabulüyle; kendi ruhsal duruşunu onayladığını, hayat görüşünü anlattığını bilelim.  

  NAMUS KAVRAMINI NASIL TANIMLIYORSUN?

DEVAMINI OKU

Bataklıkta temiz kalmak

BATAKLIĞIN 5 ZARARI

1-Sürekli sinek, sorun üretir

2-Onu var eden ruhsal atıklarındır

3-Kurutmadıkça baş edemezsin

4-Seni uygarlığın taşrasına iter

5-Bataklık toplumu çürütür

İçinde bataklık barındırma.

Bataklık; Çok derin olmayan sularla örtülü batak bölge, aynaz, azmaktır…

Düz, ıslak, çoğunlukla durgun sulu; saz ve kamışların yetiştiği alandır. İçerisinde sinekleriyılanları balıkçılları barındırır.

Bataklığı gizleyemezsin. Zengin coğrafyaların kirliliğidir bataklık.

Islahı için yıllarca çaba sarf etsen de bataklıkta temiz kalamazsın.

Hayatın sığ bataklıklarını sivrisineklerini temizleyerek kurtulamazsın bataklıktan.

Bataklıkları kurutmadıkça bataklıkla mücadele edemezsin.

Temiz suları bataklık haline getirdiğinde o bataklıkta sen de kalamazsın.

Ne yüzen balıkların olur.

Ne gece yatarken huzurun

Temizliği, çalışkanlığı, zarafeti, keşfetmeyi, merakı insan hayatından çekip alıp; zararlı bataklıklarla çevreyi ördüğünde…

Uyuşuk, hırpani, bilgisiz cahiller topluluğu haline gelirsin.

Olağanüstü bataklıkların, uygarlığın ötesine atar seni.

Sivrisinek üreten bataklığı kurutmadıkça sorun üretmeyi sürdürecektir.

Sen içinde bataklık haline gelen kötücül duygulardan kurtulmayı dene.

Ülkenin içine düştüğü duruma bak, bataklıklar göreceksin.

  BATAKLIĞINLA NASIL SAVAŞIYORSUN?

DEVAMINI OKU

Hayatına pencere aç

PENCERENİN 5 FAYDASI

1-Bırak, güneş içeri girsin

2-Gamın kasvetin oradan uçup gider

3-Duvarın ardındaki gerçeği görürsün

4-Hayata baktığın yer olur

5-Beynindeki sınırları genişletir

Pencere umuttur, anlayıştır, görüştür.

Dertli insanı duman dolu odaya benzetir Mevlana; “pencere aç ki gamın uçup gitsin, yerine umut dolabilsin.” 

Halil Cibran sözü Mevlana’dan alır, günümüze taşır; ‘dogmaların çoğu, pencere camı gibidir.

Ardındaki gerçeği görürsün de ama cam seni gerçeğin berisinde tutar, ona dokunamazsın.’

Pencere, bakıştır.

Beynin sınırlarıdır. 

Anlayıştır, görüştür.

Fikrimizin derununa dair değil, boyutuna dair benzetimlerin ifadesidir.

Arka sokağın mahalleye açılan deliğinden, ya karşı duvarı seyredersin ya da tüm semti

Eskiler; insanları, oturdukları evin penceresiyle değil, hayata baktığı yer ile tanımlardı; bazı insanları, hayata baktıkları pencereden atmalı…

Yunus der; “Sular hep aktı geçti / Kurudu vakti geçti / Nice han, nice sultan /Tahtı bıraktı geçti / Dünya bir penceredir / Her gelen baktı geçti.”

Pencere umuttur. 

Loş odanın morali boğduğu andaaçarsın ve umut tazelersin.

Bu yüzdendir ki çabuk gelmesini istediğini, kapı eşiğinde değil de pencere önünde beklersin.   

PENCERENİ AÇIP  NELERE DAVETİYE SUNABİLDİN?

DEVAMINI OKU

Ocak, hayatiyettir

OCAĞINA SAHİP ÇIK! ÇÜNKÜ

1-Ocağın; hayatiyetindir, var kalmandır

2-Sana enerji sunandır

3-Hain hanede ise kapın kilit tutmaz

4-Ocağın, aile bütünlüğündür

5-Birliğindir, dirliğindir, vatanındır

Birinin ocağını batırmak istiyorsan, o haneye nifak sok.

Birinin ocağını yapmak istiyorsan dilini, töresini koru; yeter…

Birinden yardım istersin; ocağına düşersin.

Zira ocak; hayatiyettir.

Enerji saçandır.

Zaten ocağı batmak, yuvası yıkılmak demektir.

Ailesi dağılan insanın ocağı söner.

Çünkü ocaktaki ateşi sürdürecek kimse kalmamıştır.

Ocak, ailenin dirlik, birlik ve beraberlik sembolü olarak bilinir.

Dilimizde hala gazla ısıtılan araç gerece ocak desek bile güçlü anlamı, aileye dair olandır.

Bizde ocak, kutsiyet taşır.

Ocak ihanete açıktır.

Ateşi söndüren ocağın hainidir. 

Dedem Korkut; “hain hanedeyse, kapı kilit tutmaz oğul” der.

Ocak; dışarıdan değil, içeriden söndürülür.

Nice ocağı, hanedeki hainler söndürmüştür.

Neticede ocak; bizi hayata bağlayan mekânın rahmi, sıcaklığıyla bize hayat sunan plasentası, sönmesi halinde bizi de söndürecek olandır.

Ocağını söndürmeden önce düşün; sönen ocak, beraberinde hayatları da söndürecektir.

Ocak yıkmak buna değer mi?

BİRİNİN OCAĞINA İNCİR DİKMESİNE GÖZ YUMAR MIYDIN? 

DEVAMINI OKU

Mendil dert ortağıdır

MENDİLİN 5 ŞİFRESİ

1-Hayat; harcadıkların kadar sakladıklarındır

2-Mendil; ömrün sığabileceği alandır

3-Göz yaşını sorgulamadan, yargılamadan siler

4-Anılarını yükleyebildiğin hafıza kartıdır

5-Mendil veren ol, mendil açan değil

Kadim kültürde mendil; dert ortağıdırsırdaştır.

Zira en değerli gözyaşları onunla silinmiş; elde tutanın dertleştiği arkadaşı olmuştur.

Kişi; sırrını paylaşacağı bir dost arar.

Mendil ise sırrına en sadık ve daima senin yanı başında olandır.

Arapça Mandil (peçete) kökünden dilimize girdi.

Aramice ve Süryanice; mantiliyun, Yunanca; mantelion, Latince Mantelus (manus: el ve terg: silmek) karşılıkları vardır.

Her kültürde karşılığı olan, sadece fiziki boyutuyla değil, ona yüklenen anlamlar itibarıyla dillerde varlığını sürdürendir.

Mendil, en dramatik değişikliği kuşaklar arasında yaşar.

Benden önceki kuşağın mendili, yanından ayırmadığıydı.

Benim kuşakta mendil ceketin fiyakası, benden sonraki kuşakta ise selpak olmuştur.

Neticede mendil, yaşanmışlıkların muhafazası, sunulasıların ambalajı, taşınasıların en değerlisi ve gözyaşının kurulayıcısıdır.

Mendil taşı, mendil hediye et ama asla mendilini yere düşürme.

O senin anılarının hafıza kartıdır.

Düşen; senin duyguların ve tüm geçmişin olacaktır.

MENDİL TAŞIMA ALIŞKANLIĞIN VAR MI?

DEVAMINI OKU

Elindeki servet; bugün

HAYAT 1 GÜNDÜR, O DA BUGÜNDÜR

1-Yarın daha iyi olacak deme.

2-Bugün, dünün yarını değil miydi?

3-Oysa hayat, bugün yaşayabildiğindir

4-Dün geçti gitti, yarın ise belirsiz

5-Ama bugün seninle, değerini bil

Geçti gün, ferdayı ko saat bu saat dem bu dem.”

Şeyh Galib uyarıyor bizi; geçen güne hayıflanmayı bırak.

Ferda (yarın ) ise ne getirecek emin olamazsın.

Elindeki tek servet; bu demdir bu saattir.

Değerini bil zira temize çekemeyeceksin.

Ya anı yaşayacak veya onu ıskalayacaksın…

Bil ki hayatın müsveddesi yok ve temize çekilesi değildir.

Bunu biliriz de ya dünün pişmanlık, suçluluk, hesaplaşmaları ya da yarının kaygıları ile boğuşup dururken, elimizdeki tek işe yarar zaman olan bugünü ihmal ederiz.

Bir bakıma biri geçmiş diğeri gelmemiş güne dair şeytan taşlamaktan yarın ibadetine zaman ayırmayız.

Ülkeye bakın, düne dair her şey gündemdedir.

Ya da yarına dair, seçiminden geçimine dek kaygı ve kavga alanlarıyla boğuşup duruyoruz.

Oysa bazı insanlarımız, güne dair gayretiyle adeta mucize gibi, yarın inşa ediyor, çalışıyor, üretiyor, ülkenin bir yarını varsa ona hizmet ediyor.

Gençlere bakıyorum; çoğunun yarını çalınmış, umutsuz ve kaygı içinde.

En büyük israfımız, valizini toplayıp yarınına göçenlerimizdir.

SENİN GÜNDEMİNDE DÜN MÜ , YARIN MI, BUGÜN MÜ VAR?

DEVAMINI OKU

Hayata değer katan ol

İNSANIN DEĞERİ

1-Hayata kattığı değer kadardır.

2-Ne eksik, ne fazla…

3-Değer katan, değer bulur.

4-Katmayan; değersizleştirilir.

5-Sen de hayata değer kat, değerli insan biriktir.

Değersizleri hayatından çıkar.

Üç kişi duvar örüyordu.

Yoldan geçen; birincisine sordu; –Ne yapıyorsun?

Ekmeğimi kazanıyorum.

İkincisine sordu bu defa; –Burada ne yapıyorsun?

Görmüyor musun, duvar örüyorum

Bu defa üçüncüye sordu; Peki, sen ne yapıyorsun?

Mabet inşa ediyorum.

Gerçi üçü de çalışıyordu ancak sadece üçüncüsü hayata değer katma bilincindeydi.

Havalimanındayım; bankoya yaklaşıyorum, bankodaki birinci görevli; ‘sistem kapalı’ diyor ve beni uzaklaştırıyor.

Tam da yan bankodaki görevli; ‘sistem açılıyor, buyurun gelin’ diyor.

Sistem aynı sistem.

Her ikisi de açılma sürecinde ancak biri; hayatı zorlaştırmak üzerine zihin yapısı geliştirirken, diğeri hayata değer katma tutumunda…

Biliyorum ki ancak ve ancak hayata, hayatlara değer katan, çok daha mutlu olacak, değerli hayat sürecek.

Öteki mi? Daima yaptığı işten şikayet edecek, insanları güçlük çıkaracak ve bedbaht olacak, mutsuz edecek.

SEN HANGİSİ OLMAK İSTERDİN?

DEVAMINI OKU

Bana farkı bakış gerek

OYUNCUYU DEĞİL ÖYKÜYÜ DEĞİŞTİR

1-Yeni yolda eski ayakkabıyla yürüme.

2-Değişim, zihinde başlar.

3-Aynı kalmak adına her şeyi değiştiren;

4-Değişmesi gereken sensin belki de…

5-Başarısızlığı önce kendinde aramalısın.

Krizler, değişim zamanlarıdır.

Aynı kalamaz, farklı bakış açıları, yeni yollar, yeni insanlar devreye girer.

Özellikle yeni personel alırken, değişim ihtiyacı belirginleşir.

Sorun şudur; farklı bakışı nasıl edinir, farklı olanı nasıl buluruz? 

Zira şirketin kulvar atlayabilmesi için farklı bakış açılarına ihtiyacı vardır.

Farklı olan daima tedirgin eder.

O halde bu korkuları nasıl yeneriz?

Ya yeni gelen benim işimi elimden alırsa?

Ya farklı düşünce şirketin ritmini bozarsa?

Ya diğerleri etkilenirse?

Tamam kaygılarımız var ama benzer şeyleri duyar, dinler, solursak; değişimi nasıl yakalayabiliriz ki?

Bir lider, bu sancılı değişimi yönetebilen kişidir zaten. İhtiyacı olan farklılığı bul ve bünyeye kat.

Değişim istenirken yapılan 3 temel hata; 1-Zihin yapısını sorgulamamak, 2-konfor alanlarından çıkamamak, 3-eski yolda yeni ayakkabıyla yürümek.

Değişim; yönetici veya çalışan değiştirerek değil, zihin yapısını değiştirmekle mümkündür.

Sorun, belki de müdürde değil, senin zihnindedir.

DEĞİŞTİRİLMESİ GEREKEN SEN OLMAYASIN?

DEVAMINI OKU