İyi adama bir iki soru

İYİLİK&KÖTÜLÜK

1-İyilik ile kötülük arasında tercihe zorlandığında,

2-Tarafsız kalmak, kötü tarafı seçmektir

3-İyi biri olmak, taraf olmaktır

4-Doğruya, güzele, iyiye

5-Taraf olduğun iyilik mi kötülük mü?

Anladık iyisin, Ama neye yarıyor iyiliğin?

Seni kimse satın alamaz, Eve düşen yıldırım da Satın alınmaz.

Anladık dediğin dedik, Ama dediğin ne?

Doğrusun, söylersin düşündüğünü, Ama düşündüğün ne?

Yüreklisin, Kime karşı?

Akıllısın, Yararı kime?

Gözetmezsin kendi çıkarını, Peki, gözettiğin kiminki?

Dostluğuna diyecek yok ya, Dostların kimler?

Şimdi bizi iyi dinle:

Düşmanımızsın sen bizim,

Dikeceğiz seni bir duvarın dibine…

Ama madem bir sürü iyi yönün var,

Dikeceğiz seni dibine iyi bir duvarın,

İyi tüfeklerden çıkan, İyi kurşunlarla vuracağız seni. 

Sonra da gömeceğiz, İyi bir kürekle, İyi bir toprağa…

Bertolt Brecht’in; iyi niyetin “gerek şart” olduğu ama asla “yeter şart” olmadığını anlatan klasikleşmiş şiiri…

İyi insan” ve “düşman” kavramları üzerinden kurduğu; tezat (oksimoron) sanatının şaheseri…

SEN İYİ İNSAN, KİME YARAR İYİLİĞİN?

DEVAMINI OKU

Yasalarla aldatmak…

DAVAYI KAZANDIN AMA MÜŞTERİYİ KAYBETTİN

1-Yasaları eğip büküp,

2-Kendi çıkarı için kullanan,

3-Yasal ama etik dışı firma modelleri;

4-Eninde sonunda her yerde kaybedecek.

5-Unutma; her yasal hak helal değil.

Teknolojide ve iş yapma kültüründe yaşanan gelişmeler; müşteriyi “varlık sebebi” ve işini “ibadet” sayan yaklaşımın; sürdürülebilir ve kazandıran bir tutum olduğunu gösteriyor.

Neticede, “etik” olmak; ahlaki duyarlılıktan öte, ekonomik mantığı olan bir davranış…

Müşteriyi yasayla koruduğumuz geçmiş yıllarda, kurnaz işadamları; yasaların ardından dolaşıp, hukuken haklı çıkacak dümenler peşindeydi.

Sonuçta kaybettiler…

Çünkü değişen rekabet koşullarında seçenekleri artan müşteri, bir başkasını tercih ederek; bu, kanunen haklı fakat etik olarak dökülen firmaları; sildi süpürdü.

Reklamlarıyla “kafa karıştıran”, kampanyalarıyla müşterisini “aldatan”, yalan söylemese dahi “doğruyu saklayıp” müşterisine tuzak kuran kurnazlar hala var fakat hayatları giderek zorlaşacak gibi görünüyor.

Müşteriyi “firmamızın parasını cebinde taşıyan insan” diye tanımlayan etik dışı zihin yapısında olanların kaybedeceği bir dönem geliyor zira…

   KURNAZLIK MAHARET MİDİR?

DEVAMINI OKU

Usta mısın acemi mi?

USTA, NE DÜŞÜNÜYORSUN BU HUSUSTA?

1-Kendine usta süsü verenler evi şantiyeye çeviriyor.

2-Zamanımıza yazık.

3-Paramız ziyan oluyor.

4-Erbabı olmayana iş vermeden önce düşün.

5-En iyisi biz de tamirat becerisi kazanmalıyız.

Sahte ustalara dur de.

Kendini usta diye tanıtıp işini kötü yapanlardan şikayet var.

Mesleki yetkinlikleri olmadan giriştikleri işleri batıran, tamir edeceğine daha da beter hale getiren ustalar…

İşinin erbabı olanları özenle ayrı tutarak diyorum ki evinize usta diye çağırdıklarınızın çoğu, yarım bilgileriyle  size maddi külfet çıkarıyorlar.

Peki, neden

Meslek okullarına rağbet yok, usta-çırak ilişkisi çoktan tarih olmuş, önüne gelen, usta diye takdim ediliyor ve yetkinlik belgesi aranmıyor.

Hal böle olunca internetten veya mahalleden bulduğunuz tesisatçı, elektrikçi, marangoz, parkeci, beyaz eşya servisleri, hem yüklü para alıyor hem de sorunu çözemiyor.

Size de evinizi şantiyeye çeviren sözde ustalar ile saç-baş yolma stresi kalıyor.

Dünyada benzer sorun var.

Çoğu ülkede ‘kendin yap’ uygulamaları yaygın.

Basit bir tamirat için acemi ustaya mahkûm olmak yerine, böylesi becerileri geliştirmeyi öneriyorum.

Ustalık düzeyine ulaşamasanız dahi sorunu kendini çözebilirsiniz.

Usta oldum diyenlere kanmayın sakın.

  SÖZDE USTALARDAN BIKMADINIZ MI?

DEVAMINI OKU

Aklını kullan iflas etme

AKIL İFLASIN SİGORTASIDIR

1-Silgin, kaleminden önce bitiyorsa;

2-Başın büyük belada demektir.

3-İflas, yönetilemeyen riskin ifadesidir.

4-Kötü yönetimin sonu iflastır.

5-Akıl tutulmasını gider, iflastan kurtul.

İflas; pulmetelik sözcüğünden gelir ve borçlarını ödeyememe halini anlatır. 

Meteliğe kurşun atmak, iflas etmenin deyimidir.

İşçi için işsizlik ne ise işveren için iflas aynı şeydir.

Her şey iflas riskiyle karşı karşıyadır.

Hataların kesilen biletiyanlışların vardığı son noktadır.

Kişi iflas edebilir; geliri ile giderini denk düşürememiştir.

Kurum iflas edebilir; yapısal sorunları değer üretmiyordur.

Ülkeler iflas edebilir; ekonomisi akılsızca yönetiliyordur.

Kamu, ‘borçlarımı ödeyemiyorum’ noktasında iflas eder.

Moratoryum; iflasın finansal ifadesidir.

Sıfırı tükettim.’ İflas eden, hukukla tanımlıdır.

Alacaklılar söz konusudur.

Yönetemeyeceği kadar yüksek risk alanın iflas riski vardır.

Borçları dağ gibi birikmiş şirket; iflasın eşiğine gelmiştir. İnsan vücudunun iflası, organların akordunun bozulmasıdır.

Tıpkı maaş ödeyemeyen kurum gibi, beden; ondan beklenen işlevi yerine getiremiyordur.

Bu durumda ölüm yakındır.

İflasın öğretisi, iflasa sürükleyenden ders çıkarmaktır.

Sıfırı tüketmeden akıllı olun derim.

SEN DE İFLAS EDEBİLECEĞİNİ BİLİYOR MUSUN?

DEVAMINI OKU

İşte bizim hikayemiz

5 HİKÂYE ÖNERİSİ

1-Ahlaki çürümüşlüğü önle

2-Eğitimi bilimle buluştur

3-Hukuk her yerde olsun

4-Parazitlerden kurtul

5-Değer üret

Aslanlar kendi hikâyelerini yazmadıkça;

avcı palavralarını dinlemek zorunda kalırız

Bir ülke, hikâyesiyle kazanır.

Tarihimizdeki büyük başarılar daima yazdığımız hikâyelerle sağlandı.

Dünya gündeminde hikâyen ile var olursun.

Ülkenin başarısı, yazdığın hikâye ile gelir.

Peki, bizim hikâyemiz nedir?

Son 10 yıldır Türkiye’de hangi hikâyeyi yazabildik?

İktidar da muhalefet  de bunu başaramadı.

Oysa turizmde hikâye yazsan dünya döner sana bakar.

Ekonomide hikâye yazsan dünya ekonomisi içinde sen konuşulursun. 

Tarımda, teknolojide hikâyesizlik.

Sizin bir hikâyeniz yoksa başkasının başarı hikâyelerinin peşine takılırsınız.

Endüstri bilmem kaç sıfır, Mars’ın fethi, 5G, robotlar, dikey tarımyeşil ekonomi, korona aşısı gibi…

Hal böyle olunca hikâyeni içerideki haybeden hikâyeciler yazar; hırsızlar, yolsuzluk yapanlar, mafya babaları, siyasi kirliliğe batanlar, birbirine çamur atanlar, korona virüsüaçlıkenflasyon,  faiz, rekortmen kurlar ve diğerleri.

Eğer bu oyundan sıkıldıysan, hikâyeni gözden geçirmelisin.

Hangi hikâyenin parçası olduğunu bil ve hikayeni değiştir…

  MASAL DİNLİYORSAN ÜLKEN YÜKSELEBİLİR Mİ?

DEVAMINI OKU

Borca sadakat şart

NİMETİ ALIP KÜLFETİ ÖTELEMEK

1-Birine borcunu ödedi diye,

2-Madalya takılmaz.

3-Ancak borcunu ödemeyenin hayatını,

4-Zorlaştırmayınca da kendiliğinden ödemez.

5-Çalışan adalet tam da bu yüzden şart.

Kurnaz toplumların en belirgin özelliklerinden biri, nimetleri kovalarken külfetlerinden sıyrılma gayretidir.

Krizlerde, toplumun kurnaz kesiminin davranışları daha da belirgin hale geliyor.

Kriz geldiğinde, kimi iyi durumdadırkimi değildir.

Borçla yakalananların bazısı vadesi gelmiş 10 bin lirayı ödeyemediğinden diğeri de 10 milyon lirayı denkleştiremediğinden batmıştır.

Bu, krizin doğasıdır.

Fakat krizin belki de sebebini oluşturan başka bir tutum vardır.

O da krizi bahane edip “nasılsa kimse ödemiyor” deyip, durumu uygun iken kendi borcunu ödememektir.

Her kriz, krizzede kadar ahlaksız krizzade de türetir.

Bu kurnaz ve ahlaksız krizzedeler yüzünden alacağını tahsil edemeyen dürüst işadamları da, firmasını kurtarma ihtimali olmasına rağmen dibe vurup batmıştır.

Yasalar, borçluyu, borcuna sadık kalmaya zorlar.

Hele ki alacaklın devlet ise borcundan kaçmanın imkanı yoktur.

Ancak iyi bir hukuk bizi böylesi bir açmazdan çıkarabilir.

Hukuk zedelenmişse toplum çürüyecektir.

ALACAĞINA ŞAHİN BORCUNA KARGA MISIN?

DEVAMINI OKU

Her şeyin fazlası zehir

HADDİNİ AŞAN ZIDDINA DÖNER

İlacı zehirden ayıran; dozdur.

Su bile haddi aşarsa insanı zehirler.

Rızkın hayırlısı; ihtiyaca yetendir.

İyi niyet gereğinden fazlaysa; istismar doğurur.

İsraf; kullanırken haddi aşmaktır.

İhtiyacımızdan fazlası zehirdir. Zehri belirleyen dozdur.

Suyu bile çok içerseniz, sizi öldürür. Kararında bırakmalı…

Fazla güç; kirlilik doğurur. Gücü elinde tutanı mahvedebilir.

Fazla dinlenmek; molayı aşar, tembelliğe girer, zarar verir.

Fazla yiyecek; sağlığı bozar, bünyeyi tahrip eder, öldürür.

Fazla ihtiras; asit gibidir. Barındığı bünyeyi asit gibi eritir.

Fazla korku; tedbirin ötesine taşar korkak olanı mahveder.

Fazla sakinlik; eylemsizlik riski taşır, düşmanları celp eder.

Fazla öfke; zihni zehirler, öfkeyle kalkan zararla oturur.

Fazla neşe; dertleri derman olmaktan çıkarır, uyuşturur.

Fazla nefret; insanı nefret ettiğine dönüştürür, yok eder.

Fazla iyi niyet; istismara açıktır insanı pekala süründürür.

Fazla mutluluk; haddini aşarsa azap olur, bedel ödettirir.

Fazla mal; ona sahip olma yerine onun sana sahip olmasıdır.

İlaç ile zehri ayıran doz ise, hayatta had bilmek, en önemli kabiliyet olacaktır.

Haddimizi bilmeme zehrinin panzehiri

haddi aşmamak, her şeyi kararında bünyede tutmaktır.

Had bilmek kadar büyük erdem olamaz.

Haddini aşan kadar tehlike celbeden olamayacağı gibi…

Fazla ile başa çıkmak sanıldığından da zor olabilir.

Zira bazen boşa koyarsın dolmaz ama doluya koysan almaz.

Ölçüyü bilmek, yönetebilmektir.

Ölçemeyen bilemez, bilemeyen yönetemez.

Ölçmek zaten fazla ile azı ayırt edebilme becerisidir..

SENİ AŞIRI DOZDAN ZEHİRLEYEN NE OLMUŞTUR?

DEVAMINI OKU

Dayanıklı toplum olmak

DAYANIKSIZLIĞIN 5 TEHDİDİ

1-Küçük sorunlarla dahi baş edilemez

2-Hayat kalitesinden çalar

3-Kaynaklarını unutturur

4-Toplumu başkasına bağımlı kılar

5-Ekonomiyi çökertir Kötü yönetime mahkûm olunur

Dayanıklılık, insanların karşılaştıkları travmalar zorluklara karşı gösterdikleri dirençtir.

Toplumlar için de geçerlidir.

Dayanıksızlık, sağlam olmayan, güçsüz, metanetsiz ve sık bozulabilir olma kusurudur.

Kusur; çünkü dayanıksızlıklarla baş edebiliriz.

Dayanıksızlık, kaliteden çalar, hayattan alıkoyar, yaşamı kullanışsız kılar.

Dayanıksız bir sağlık, hastalanmaya, bir sebze bozulmaya, bir ekonomi kırılmaya mahkûmdur.

Dayanıksız bir toplum, diğerlerine taviz verir.

Hayatın getirdiği yüklerin karşısında dağılmamak gerekir.

Dayanıklılık, bizim dışımızdaki olaylara karşı toplumun takındığı tutumdur.

Eğer uçurumdan bakmaya cesaret edip toplumsal kaynakları harekete geçirirsek, tehditler, kriz ve benzeri dertlerle baş edebiliriz.

Kişilerin bencilleşmesi, toplumları çürütür ve dayanıksız kılar.

Toplumda haksızlık, adaletsizlik, yolsuzluk, rüşvet, zulümkayırmacılıkterör gibi belâlara göz yumuluyorsa, o toplum, riskler karşısında dayanıksız hale gelmiştir ve çürümeye başlamış demektir.

      ZORLUKLAR KARŞISINDA DAYANIKLI MISIN?

DEVAMINI OKU

Hayat pahalılığı kâbusu

ENFLASYONUN 5 TAHRİBATI

1-Değerler erozyonu.

2-Çürüme belirtisi.

3-Denge bozulması.

4-Adaletsiz vergi.

5-Büyüme yerine şişme.

TÜİK varken kim korkar enflasyondan?

Vatandaş korkuyor, rakamları değil ekonomiyi düzelt

Enflasyonu Turgut Özal; “hayat pahalılığı” olarak öğretti bize…

Elindeki parayla daha az şey alabiliyorsan, fiyatların artışından, hayatın pahalı hale geldiğinden, enflasyondan söz etmiş olursun.

Enflasyon, yüzde ile ölçülür.

Eğer aylık enflasyon %10 ise o ay içinde fiyatlar genel seviyesi, bir önceki aya göre yüzde 10 oranında artmış demektir.

Yıllık enflasyon %100 ise geçen yıl 100 liraya alabildiklerini şimdi 200 liraya alabiliyorsun.

Enflasyon ülkede hızlandığında, ekonomide çözülme başlamış demektir.

Enflasyon, sürgit artıyorsa, yakınlarda bir yerde ekonomiyi kriz yürüyordur.

Ülkenin üretim kabiliyeti ve ihracat yapısına göre bu süre 18 ay ile 24 ay arasında değişebilir.

Enflasyonu yapışkan kılan, fiyatların sürekli artacağı beklentisidir.

Ayrıca enflasyondan geçinenleri de unutmamalı; fırsatçılartefecilerkolaycılarkurnaz üretmeyenler

Enflasyonu çözmeden diğer ekonomik sorunlarla başa çıkamazsın. Sadece yalan söylersin.

Nimet-külfet dengesi bozulur, yönetimin gücü erimeye başlar.

Kâbus şimdi tüm dehşetiyle bizde…

ENFLASYON KÂBUSUNDAN MUZDARİB MİSİN?

DEVAMINI OKU

Neden adil olmalıyız?

ADALETİN 5 ÖZELLİĞİ

1-Hayatın mülkün temelidir.

2-Toplumu ayakta tutar.

3-Adalet güçlü ise erdemdir.

4-Güçsüz adalet acizliktir.

5-Adil olmayan yönetim ülkeyi bitirir.

Güç; adaletle dengelenmezse felakettir

Adalet; orta yol, istikamet. Arapça kelime…

Bizde yüklendiği anlam; yasalarla sahip olunan hakların herkes tarafından kullanımını sağlamak…

Hak ve hukuka uygunluk, hakkı gözetme, herkese uygun düşeni, kendi hakkı olanı verme ve doğruluk ifadesi

Peki, neden adaletli olmak zorundayız?

Gücüm varsa zulmetmekten beni alıkoyan nedir ki?

Adalet, bireysel sorumluluklar penceresinden dürüstlük ilkesine dayanır.

Ancak temel içgüdü; bireyin kendini korumasıdır.

Adaletsizliğin eninde sonunda can yakacağı bilinir ve bu yüzden “en yüce erdem” diye nakşedilir zihinlere…

Adalet güçlü olmak zorundadır.

Adaleti sağlayan iki dinamik vardır; 1-erdem, 2-güç.Bu yüzden güçsüz adalet acizlikadaletsiz güç ise zulümdür.

Güç; adalet ile dengelenir.

Eğer adalet yoksa, en güçlü sistem, en büyük yıkımla sonlanacaktır.

Öyle ki gaddar pek çok kral taht sürmüştür de adaleti sağlayamayan çoğu iyi kralın sonu çabuk gelmiştir. Adalet, hayattır.

  SEN ADİL DAVRANDIĞINA İNANIYOR MUSUN?

DEVAMINI OKU