Kuraklık güvenlik sorunu

KURAKLIĞIN 5 YIKIMI

1-Tarımsal üretim kaybı.

2-Sosyal huzursuzluk.

3-Zorunlu kavimler göçü.

4-Ekolojik hasar.

5-Ülke dış güvenliğinde tehlike.

Kuraklık; açlık üretir.

Açlık, en büyük kitle imha silahıdır.

Kuraklık 31 farklı doğal afet arasında en kritik olanıdır.

Yavaş yavaş gelişir, etkisi hayatın tüm alanlarında hissedilir.

Kuraklık kıtlıktır; yağışsızlık, susuzluk, çölleşmedir.

Sıkıntı, eksiklik, açlıktır.

Kuraklığın sonuçları; Sosyal adaletsizlik, Tarımsal üretim azalması, nüfus kaybı, toplumsal stres…

Kuraklık bir ülkenin en önemli güvenlik sorunudur.

Gıda güvenliğinin tehlikeye girmesidir.

Barış ve istikrarın tehdididir.

Ekolojik hasar verir.

Göç nedeni, kuraklık travmadır.

Gıda fiyat artışıdır.

Dünya Su Haritası’na göre 2040’ta ülkemiz su kıtlığı çekecek, iklim krizinden en fazla etkileneceklerden olacak.

Yeraltı sularımızı neredeyse bitirdik, Su sorununda; ‘aşırı yüksek derecede’ listesinde 17’nci sıradayız.

İstanbul’da baraj doluluk oranımız 9 Nisan itibariyle %82.

Tarihi metinlerde geçen ‘7 yıl bolluk, 7 yıl kıtlık’ ifadeleri devamında, çok sayıda uygarlığın kuraklık sebebiyle yok olduğu yazar.

Kuraklık sadece iklim değişikliğiyle gelen bir olgu olsa da bu iklimi bozan bizlerin olduğu gerçeğini de asla unutmamalıyız.

KURAKLIĞI CİDDİYE ALIYOR MUSUN?

DEVAMINI OKU

Yatağa aç girmek

AÇLIĞIN BİZE 5 ÖĞÜDÜ

1-Harekete geç.

2-Doyduğunda açlığı unutma.

3-Acıktıklarının değerini bil.

4-Açlığı arayışa çevir.

5-Komşun açken uyuma.

Açlık, en büyük kitle imha silahıdır.

Kavim göçü sebebi, ulusları çökertendir.

Açlık sınırı; yatağa aç girmektir. 

Açlık virüsü, koronadan da beter bir bela…

Her gün 8 bin çocuğu öldürüyor.

Üstelik aşısı da var; YEMEK.

Ancak aşısına erişim zor çünkü; biz zengini doyuramadığımız için bu çocuklar aç.

Uzaklarda arama bu çocukları.

Acaba ülkemde kaç çocuk gece yatağa aç giriyor?

Aça dokuz yorgan örtsen, gene de uyuyamaz. 

Açlık sınırıkarnı aç iken uyuyamamaktır.

Açlıktan ölmek, topluma yüz karası olarak yazılır.

Açlığı gideremeyen yönetimin sonu yakındır.

Açlar ve toklar arasındaki savaşta zenginler kendilerini, teknolojinin ve silahların ardında gettolarında korumaya alacaktır.

İşe yarayacak mı?

Elbette hayır.

Zengin kendisine 4,5 metrelik duvar öremeden aç; 5.5 metrelik merdiveni çoktan o duvara yaslamış olur.

Açlığın öğretisi;1-harekete geç, 2-doyduğunda açlığın geri geleceğini unutma, 3-acıktığın her şeyin değerini bil.

Aç kalmak, alçalmaktan iyidir; açlığı gıda giderir de alçaklığa çare; kesinlikle yoktur.

Aç, aşçıya kusur bulmaz, umduğu değil, bulduğudur.

KARNI TOKKEN AÇ HALİNDEN ANLAR MISIN?

DEVAMINI OKU

Kuraklık güvenlik sorunu

KURAKLIĞIN 5 YIKIMI

1-Tarımsal üretim kaybı.

2-Sosyal huzursuzluk.

3-Zorunlu kavimler göçü.

4-Ekolojik hasar.

5-Ülke dış güvenliğinde tehlike.

Kuraklık; açlık üretir.

Açlık, en büyük kitle imha silahıdır.

Kuraklık 31 farklı doğal afet arasında en kritik olanıdır.

Yavaş yavaş gelişir, etkisi hayatın tüm alanlarında hissedilir.

Kuraklık kıtlıktır; yağışsızlık, susuzluk, çölleşmedir.

Sıkıntı, eksiklik, açlıktır. Kuraklığın sonuçları; Sosyal adaletsizlik, Tarımsal üretim azalması, nüfus kaybı, toplumsal stres…

Kuraklık bir ülkenin en önemli güvenlik sorunudur.

Gıda güvenliğinin tehlikeye girmesidir.

Barış ve istikrarın tehdididir.

Ekolojik hasar verir.

Göç nedeni, kuraklık travmadır.

Gıda fiyat artışıdır.

Dünya Su Haritası’na göre 2040’ta ülkemiz su kıtlığı çekecek, iklim krizinden en fazla etkileneceklerden olacak.

Yeraltı sularımızı neredeyse bitirdik, Su sorununda; ‘aşırı yüksek derecede’ listesinde 17’nci sıradayız.

İstanbul’da baraj doluluk oranımız 9 Nisan itibariyle %41.

Tarihi metinlerde geçen ‘7 yıl bolluk, 7 yıl kıtlık’ ifadeleri devamında, çok sayıda uygarlığın kuraklık sebebiyle yok olduğu yazar.

Kuraklık sadece iklim değişikliğiyle gelen bir olgu olsa da bu iklimi bozan bizlerin olduğu gerçeğini de asla unutmamalıyız.

KURAKLIĞI CİDDİYE ALIYOR MUSUN?

DEVAMINI OKU

İnekler sağılmıyor

SEN AĞA BEN AĞA… İNEĞİ KİM SAĞA?

1-Yaylaya Yeşil Yol yaptık, beton arttı.

2-Oysa amaç; turist gelsin üretim artsın idi.

3-Yaylaya süt götürülür mü?

4-Götürüyoruz artık. 5-Meralar; inekleri değil, betonu otlatıyor.

20 yıldır yazın en az 1 ayımı yaylalarda geçiririm.

İnternet sayesinde burada çalışırken dağ bayır dolaşır, tabiattaki değişimisosyo-kültürel farklılaşmayı gözlemlerim.

Son 10 yıldan bu yana gördüğümü şudur; hayvan sayısı azalmış beton sayısı çoğalmış

Beton da bize süt vermiyor.

Bunun için inek gerekkoyun keçi gerek

Artık İnek sağılmıyor, daha doğrusu onları sağıyoruz da sayıları azalıyor.

Merayı, yemi bahane edip süte hasret ulus haline geliyoruz.

Tarım sanki utanılacak bir şeymiş gibi; ‘efendim zengin olmak için bilişimde teknolojide üretici olmak bize yeter’ gibi tuhaf fantezilere saplanıyoruz.

Oysa Korona, gıdanın ne denli hayati olduğunu bir kez daha gösterdi bize.

Ülkede güçlü sanayi mutlaka olmalı fakat yalnızca makineler ile çocuklarımıza sofra donatamayız.

Silahla vatanı koruruz ama içecek suya da ihtiyaç var.

Sorum şu; Biz tarımdan uzaklaşmalı mıyız?

Yaylamıza şehirden süt götürülür mü?

İnek sağamıyorsak bizi inek gibi sağan yabancılar çıkar.

BİZ ÜRETMEZSEK BESİN NEREDEN GELECEK?

DEVAMINI OKU

Sebepleri sorgulamazsan sonuçlarıyla boğuşursun

TARIMDA ADIM ADIM AÇLIĞA DOĞRU

1-Cennet vatanı cinnet vatana çevirdik

2-Tarımda ele güne muhtaç haldeyiz.

3-Tarım ihracatına yasak geliyor.

4-Enflasyonla savaş, etiketler üzerinde değil,

5-Tarlada, fabrikada verilebilir.

Tarım ürünleri ihracatında Tarım Bakanlığı’na dönemsel düzenleme yetkisi verdi Hükümet…

Buna göre bakanlık, Patates Domates Kuru soğan Kuru sarımsak hıyarlar kornişonlar Patlıcan Fasulye Sivri biber Zeytinler Kırmızı mercimek portakal mandalina limon karpuz elma zeytinyağı tavuk eti yumurta tereyağı süt ve krema ihracatını kısıtlayabilecek.

Enflasyonla mücadelede yine sebeplere değil, sonuçlara odaklanmış olmanın adıdır bu…

Üretimi artırmak yerine ihracatı kısıtlamayı seçince döviz gelirinden de olursun.

Oysa enflasyonla savaş, etiketler üzerinden verilemez.

İhracatı kısıtlayınca cari açık artar. Savaşın verilmesi gereken alan, tarladır, fabrikadır, değer zinciridir, üretimdir.

Tarımda girdileri ucuzlatmak yerine ihracatı yasaklamak, geçici bir çözüm olabilir fakat sürgit devam edemez.

Onca ihracatçının yatırımı çöpe atılmamalı.

    HÜKÜMET SİZCE NE YAPTIĞINI BİLİYOR MUDUR?

DEVAMINI OKU

Kuru koruman yetmez üretimi de korumalısın

ENFLASYON KORUMALI ÜRETİM

1-Mevduata kur koruması uygulanıyor

2-Oysa üretimin korunması gerek

3-Gübre, tohum, ilaç, mazot zamlarını geri alın

4-Üreticiye bu girdileri sağlayın

5-Böylece tarımsal üretim sürebilsin

Tasarruf sahibine parasını dolardan alıp liraya yatırsın diye kur korumalı mevduat sistemi uygulanıyor.

Amaç, enflasyon üzerinde kur baskısını kırmak ve tasarruf sahibinin dövize akışını engellemek

Bu sayede mevduata kurdaki artışa karşı koruma getirmek…

Peki, enflasyon karşısında tehlikede olan yalnızca mevduat sahibi mi?

Ya çiftçiye ne demeli? Üreticiyi enflasyondan korumak gerekmez mi?

Misal neden üretime enflasyon koruması getirmiyoruz?

Gıda, dövizden daha mı az önemli bizim için?

Üretimi korumak için gübre, ilaç, tohum ve mazot zamları geri alınmalı, çiftçiye ucuz girdi temin edilmeli ki tarımsal üretim sürebilsin.

Çiftçi gübre alamaz, tohum ekemez, ilaç kullanamazsa, zaten ateş pahası olan gıda fiyatları daha yüksek düzeye çıkacak, gıdada dışa bağımlılığımız artacak.

Kuru koruduğumuz kadar üretimi de korumamız zorunludur.

GIDA ÜRETİLMEZSE MEVDUAT KARIN DOYURUR MU?

DEVAMINI OKU

Paramparça tarım

TARLAYI DEĞİL ÜRÜNÜ BÖLELİM

1-Her nesilde 4’e bölünen tarım arazisi;

2-Eninde sonunda halı saha boyutuna iniyor.

3-Tarım yapılamıyor mirasçılar fakirleşiyor.

4-Gelin tarlayı bölmeyelim.

5-Üstündeki ürünü paylaşalım.

Türkiye’de 23,8 milyon hektar tarım arazisi, 3 milyon tarımsal işletme ve bunların 40 milyon hissedarı var.

Ortalama işletme büyüklüğü 5,9 hektar ve işletme başına düşen parsel sayısı 10, her parselin 13 hissedar bulunuyor.

Hissedar olup arazileri kullanmayan kişi sayısı 37 milyon.

Oysa Avrupa Birliği’nde misal Fransa, Almanya, İspanya’da ortalama işletme büyüklükleri 52 ilâ 13 hektar arasında değişiyor.

Bizde  5.9 hektarlık ölçek, paramparça bir tarımın ifadesi…

Türkiye şu anda miras yasasını, arazi toplulaştırması odağına çekmediği sürece, geleceğinden yiyor, torunlarına kötülük ediyor.

Zira parçalı ve hisseli araziler modern işletmecilik esaslarıyla bütünleşmedikçe, ölçek ekonomi şansımız kalmıyor.

Yapılması gereken, toprak paydaşlığı ile ürün paydaşlığını ayrıştırmak…

Tarımsal işletmenin ölçeğini korurken, miras üzerinden “ürünü” yani bu işletmenin zenginliğini pay etmek…

Ölüm hak miras helal diyorsan; paramparça tarımı bütünleştir.

        HALI SAHA KADAR TARLADA TARIM OLUR MU?

DEVAMINI OKU

Raf terörüne çare!

YA RAF DIŞISIN YA DA SAF DIŞI

1-Kârın %70’i markete gidiyorsa;

2-Üretici nasıl yaşayacak?

3-Raf parasını tarla parasına dek yükseltmeyin

4-Tarladan mutfağa değer zincirini koparmayın

5-Raflar enflasyonu beslemesin

Bir soru; raf, bir gıda maddesi midir? Yada giyilebilir mi? Tavuk; süpermarket rafında mı yetişir? Ne saçma soru böyle? Haklısınız; en az fahiş raf parası kadar saçma…

yük mağazaların bazıları, üretici ve tedarikçinin iliğini kurutma düzeyine dek, raf ücretlerini abartmış durumda.

Tarladan mutfak tezgahına uzanan süreçte eskiden hal, kabzımal benzeri aracılardan yakınır, enflasyona ivme veren adımların buralardan geldiğine tanık olurduk.

Bugün üretici ile tüketici arasındaki köprü olan büyük marketlerin değer zincirinden aldıkları pay, fiyatlar genel seviyesi, enflasyon üzerinde “belirgin”  baskı kuracak düzeye erişti.

Aracılar, gereklidir. Her birimiz Antalya’daki seraya gidip domatesi elimizle koparıp eve taşıyacak değiliz. Ya da eti, sütü; merada koyun otlatan mandıracıdan alacak halimiz yok.

Modern hayatın agoraları olan AVM’ler, süpermarket, bu eksiği tamamlar. Fakat bunu yaparken tedarikçinin, kanını emme, tüketiciyi “yok etme” hakları yoktur.

  ÜRETİCİ YAŞAMAZSA MARKET VAR OLABİLİR Mİ?

DEVAMINI OKU

Tarımdan vazgeçilmez

BİZ YAPMAZSAK KİM YAPACAK?

1-Etlerin market raflarında yetiştiğini sanan nesil geldi.

2-Sanayi sektörü iyidir

3-Hizmet sektörü gereklidir

4-Ama tarım sektörü, vazgeçilmezdir.

5-Tarım bilincini diriltmeliyiz.

Bilişim teknolojilerinde üretici olmak; iyi fikirdir ancak bitleri baytları yiyemezsiniz.

Sanayi, bir şeyden çok üretmektir ve bir ülkede sanayi varsa, kalkınma sürdürülebilir olur fakat makineler ile sofra donatılmaz.

Kendi ürettiğiniz silah ile vatanı savunursunuz fakat içecek suya, beslenecek gıdaya ihtiyaç duyarsınız.

Tarım, bu anlamda en temel ihtiyaç olan beslenmenin karşılığı, endüstriyel tarım ise kalkınmanın bir diğer motorudur.

Kendine yeten ülke olmakla övündüğümüz yıllar eskide kaldı.

Bugün Türk tarımı, potansiyellerine erişememiş, iyileştirme alanlarıyla dolu bir sektör.

Sorun şudur? Eğer biz üretmez isek, besinler nereden gelecek?

Eğer biz çocuklarımıza tarımın önemini anlatmaz isek, etlerin süpermarket raflarında yetiştiğini sanan yeni nesiller oluşacak.

Eğer biz üretmediğimiz gıdayı ithal kolaylığını seçersek, yeni bir dışa bağımlılık üreteceğiz ki bu hayati olacak.

Şükür ki tarım bilinci yeniden gelişiyor

        ancak hızlanmamız gerek.  GIDASIZ YAŞANIR MI?

DEVAMINI OKU

Marketten korkuyorum

ENFLASYONUN 5 SEBEBİ

1-Üretim yetersizliği, verimsizlik

2-Girdi maliyetlerindeki artış

3-Fiyatlar daha da artacak düşüncesi

4-Sattığını yerine koyamama kaygısı

5-Ekonominin kötü yönetimi, kamunun israfı

Bu dönemin sloganı haline gelen “markete gitmeye korkuyorum” enflasyonu ve fahiş fiyatları anlatıyor.

Aldığın hiçbir şeyi aynı fiyata alamamak… Bir yanda ekonominin çok iyi olduğunu, şahlandığımızı söyleyen bir kitle… Bir yanda “markete gitmeye korkuyorum” diyen bir kesim.

Bir hafta alışverişe gitmeyip de uğrayayım diyen; kasiyeri dürtüklüyor acaba fiyatlarda bir yanlışlık mı var diye.

Çok bir değişiklik yok aslında. Maaşlar yılda bir kere zamlanırken market fiyatlarının neredeyse her hafta değişmesinin yarattığı bir illüzyon var sadece.

Daha önce 1 kilo olan pazar ürünlerinin yarım kiloya düşmesi pazarcının fiyatı küçük gösterme gayreti.

Peki, fiyatlar yükselirken kalite artıyor mu? Aranan lezzet ürünlerin içerisinde var mı?

Doğallıktan uzak, yapay gelmiyor mu? Fiyatları artıran nedir?

Denetimsizlik mi? Satıcıların aç gözlülüğü mü? Artan gübre fiyatları, mazot fiyatları, yem fiyatları bu girdilerde yaşanan fiyat artışlarının hiç mi suçu yok?

       SİZCE ENFLASYON NEDEN YÜKSELİYOR?

DEVAMINI OKU