Korona maliyeti kime?

DEVLET BİZE YETMEK ZORUNDA
Korona sürecinde toplumsal yardımlaşma elbette gerekir.
Salgının taşan maliyetini karşılamada hayırseverin yardımları ihtiyacı olana yetmediğinde devlet bize yetebilmeli…

Kamu, ‘biz bize yeteriz’ kampanyası başlattı. Amaç, salgın sürecinde oluşacak külfeti karşılamak için finansal kaynak.

Biz, elbette ki bize yeteriz. Van depremi 7.2 büyüklüğünde idi ama yardım selinin şiddeti 9.2’yi aşmıştı. Yardımsever vasfımızı, benzer pek çok felâkette sınamış bir toplumuz.

Korona sürecinde halktan yardım talep ediyoruz. Bizim bize yetmediğimiz yerde, kamunun da devreye girmesi gerekir.

İnsanlığın bu ortak dramında devletler; kendi halklarına yardım için toplamda 7 trilyon $ (ortalama insan başına 1000 $) ayırdı. ABD cebe para koyuyor AB işçi çıkartmıyor, Çin, şirketlerini koruyor, diğer  ülkeler vergi, kredi desteği sağlıyor.

Türkiye; ‘biz bize yeteriz’ diyor. Gerekliydi ama bizim bize yetmediğimiz yere geldiğimizde devletin bizi koruması, gözetmesi şarttır. Zira bu küresel bir bela ve salgının sonuçlarıyla ancak devlet-millet işbirliği sayesinde baş edebileceğiz.

Bunun için gereken kaynak; millet kadar devlette var. Merkez para bassın, şirket batırmasın, halkın cebine para koysun.

HAYIRSEVER Mİ HAYIRSAVAR MI?

DEVAMINI OKU

Dışarıdakilere teşekkür

SANA HİZMET EDENE SAYGI DUY
Bizler #korona salgınında evimize sığınırken onlar dışarıda. Hizmet edebilmek için virüs kapma riski üstleniyorlar.
İçimizden kaçımız onlara minnet besliyor acaba?

Alman yazar Günter Wallraff’ın Türk işçi kılığına girerek yaşadıklarını; “En Alttakiler“ kitabında anlatıyordu. Toplum bu insanları görmezden geliyor ve yok sayıyordu. Kitaptaki veriler şok yaşatmış, yabancıları toplumda görünür kılmıştı.

Dışarıda pusuya yatmış Korona virüsü yüzünden bizler eve sığınırken, bizim için dışarıda olanları görmeye başladık.

Hatırla; çalıştığın işyerini temizleyenler, adeta saydam insanlar gibi değil midir? Görünmezler, adları pek sorulmaz.

Ya da evine gelen kuryeler, göçmen işçiler, market rafını dolduranlar, otobüs şoförleri, vatman, makinist, güvenlik görevlileri… Onların varlığını ancak şimdi fark ediyoruz.

Ancak şu soruyu kendinize sorun; Korona günlerinde bize kim daha hayati hizmet ediyor; bizim için dışarıda kalmak zorunda olanlar mı yoksa kendini toplumun en üst sınıfında gören milyonlerler mi?

Gelin bu insanlara hakkettiği değeri verelim. Onlara saygı duyalım. Buna fazlasıyla layıklar.

Bizim için Korona riskini üstlenenlerin değerini bilelim.

     SANA HİZMET EDEN SAYGIYI HAKETMİYOR MU?

DEVAMINI OKU

Şimdi okuma zamanı

OKUDUĞUNU PAYLAŞ BİZ DE ÖĞRENELİM
Evde olmak kimine can sıkıntısı kimine de boş zaman sundu.
TV izlemek, sosyal medyada kendini heder etmek mümkün.
Ancak daha çok kitap okumak kendini geliştirmek için altın fırsat.

Korona Virüsü bizi evimize kapadı. Uzaktan çalışma mümkün dedi. Evden çıkma, evinde kal dedi. Biz de buna uyduk, evi keşfetmeye başladık. Kimimiz hobilerine zaman ayırır oldu.

Kimileri de can sıkıntısından şikayet etmeye başladı. Oysa salgın günlerinde can sıkıntısını giderecek yığınca eylem var ve kitap okumak, bunların başında yer alıyor. Virüs dışarıda pusuya yatmış durumda…

Kitap içeride, kapağını açmamızı bekliyor. Evimizde mevcut kitapları gözden geçirmek varsa okuduklarımızı yeniden okumak ve çocuklarımızın kitapları dahil her ne var ise arada karıştırmak, harika uğraş olur.

Okuma yazma bilmeyenle kitap okumayan arasında teknik olarak hiçbir fark yoktur. Hiçbir kimse, kitap okuduğu için hasta olmamıştır. Aksine; kendini geliştirmiş olaylara daha geniş açıdan bakma becerisi elde etmiştir.

Okulların dahi eve alındığı Korona günlerinden en güzel uğraş kitap okuma ve hatta bir şeyler yazıp çizmek olabilir. Dene, seversin.

Okuduğunu özetler, evdeki insanlarla paylaşır, gelişirsin.

KİTABI ŞİMDİ DEĞİLSE NE ZAMAN OKUYACAKSIN?

DEVAMINI OKU

Evimizi keşfediyoruz

HOBİN VARSA FOBİN OLMAZ
Zorunlu olarak evdeyiz.
Hobi sahibi isek evimiz bize cennet.
Hobimiz yoksa, evde kendimize gardiyan.
Tecrit fobisi yaşamak istemiyorsan bir hobi edin.
Hobin evini keşfetmeni sağlayacak.

Korona salgını yüzünden evimize kapandık. Daha doğrusu evi yeniden keşfetmeye başladık. Gönüllü veya zorunlu tecrit bize evde yapılabileceklerimizi düşünmeye zorladı.

Evinde Kal Türkiye diyerek, virüsün dağıtıcısı olmamak için gönüllü ev hapsindeyiz ve canımız fena halde sıkılmaya başladı. Bu süreçte 2 farklı davranış, kendini gösteriyor.

Birincisi; hobileri olanlar, ikincisi; hobi sahibi olmayanlar.

Hobisi olan, bu hobisine daha fazla zaman buldu, verimli ve üretken hale geldi, evi ona huzur verdi. Herhangi bir hobi sahibi olmayan ise hücre hapsindeki mahkûm gibi kendine gardiyan kesildi, klostrofobi ıstırabıyla fobi sahibi oldu.

Evde kalma sürecinde acaba yan gelip yatmak yerine bir hobi edinmek, üretken olmakla değerlendirmek nasıl olur? Newton, veba yüzünden kendini tecrit ettiği akrabasının elma bahçesinde başına düşen elma; ona bu icadını ilham etti. Shakespeare; Kral Lear, Makbet’i karantinada yazdı.

En büyük keşif; kendi içine yaptığın yolculuktur derler.

        KENDİNİ KEŞFETMENİN ZAMANI GELMEDİ Mİ?

DEVAMINI OKU

Korona kurnazları

KÂRSIZLIK MI ARSIZLIK MI?
#koronavirus salgınında piyasalar durma noktasında.
Bu süreçte kendini kurtarmak için ötekini zora sokan var.
‘Herkes bana ödesin ama ben hiç kimseye ödemeyeyim.’
Koronadan beter bunlar.

Korona virüsü, bizlerin ahlakını insanlık terazisine koydu.

Kimimiz külfeti bölüşürken kimileri; şirketini korumak için kurnazca tutum içine girdi. Piyasalar durma noktasında ve nakit akışını yönetmek zor. Stokları, alacak ve borçlar yanı sıra maliyetleri kontrol etmek güçleşti.

Aslında şimdi KÂR değil AR zamanı. İşini doğru yapan akıllı firmalar, öncelikle çalışanını korumak, müşteri ve tedarikçisini yaşatmak için gayret sarf ediyor.

Ancak bazı uyanık geçinenler, aptalca davranıyor. Misal çalışanını ücretsiz izne postalıyor, kendi alacağına ŞAHİN iken borcuna KARGA oluyor, ödemiyor.

İstiyor ki diğer herkes ona ödesin ama kendisi hiç kimseye ödeme yapmasın… Bu; mümkün mü? Halbuki tedarik zinciri içinde o da bir başkasının müşterisi. Eğer kendisi ödemez ise ona da ödenmeyecek.

Hem kurnaz hem de panik atak davrananlara önerim şudur; herkes aynı teknede. Kişilerin bencilleşmesi, toplumları çökertir.

Koronadan beter olan bu kurnazların  tutumları. Onları akıllı olmaya çağırıyorum.

         DALGALI DENİZDE MOTOR KAPATILIR MI?

DEVAMINI OKU

Seni uzaktan sevmek…

GÜVENMEYİ ÖĞRENİYORUZ
Uzaktan çalışma, karşılıklı güven ilişkisi gerektirir
Uzaktan eğitimde öğrenci kopya çeker mi?
Evden çalışan kaytarır mı?
Güvensizliğin maliyeti yerine
Güvenme riskini üstleneceğiz.

Korona virüsü, yakındakinden uzak durmayı, sosyal mesafe kavramını öğretti. Gözün görmediğine gönlün katlanması gerektiğini hatırlattı.

Mevcut sistemde birlikte çalışırken güvensizlik üzerine kurulu sistemler ürettik. Çalışan göz önünde dahi iken onun boynuna kart taktık, turnikelerden geçirip işe ne zaman gidip, çıktığını kontrol ettik. Y

akından eğitimde sınavda kopya çekmesin diye her öğretmenimizi Mahmut Hoca yaptık. Yine de karşılıklı güvensizlik bizleri bugünkü ‘ötekileştirme’ tutumundan alıkoyamadı.

Ancak şimdi durum değişiyor. Yan yana iken birbirine güvenmeyen insanlar, uzakta iken karşılıklı güveni geliştirmek zorunda.

Çalışan evde kaytarıyor mu? Öğrenci sınavda kopya çekiyor mu yoksa dersi izlemiyor, oyun mu oynuyor? Hele ki evden çalışmanın kuralları nasıl oluşacak?

Dilediğin derinlikte ve detayda yasa hazırla, gözünün görmediğine güvenmez isen bu sistem verimli olamayacak. Yakındakine bile güvenmeyen uzaktakini nasıl sevecek ve ona güvenecek? İşte mesele bu.

       GÖZ ÖNÜNDE OLMAYANA GÜVENEBİLİR MİSİN?

DEVAMINI OKU

Sokağa çıkma Türkiye

KORONA BULAŞTIRICISI OLMA
Salgınla mücadelede en etken tedbir; tecrit.
İşi ve görevi gereği sokağa çıkmak zorunda değilsek, bizlere düşen sorumluluk; evde oturmak.

Korona virüsü pusuya yatmış, bulaşacak insan arıyor. Gözle görülmüyor diye ‘bana bir şey olmaz’ gafleti içindekiler yüzünden yayılma hızı artabiliyor. Yaşlılara getirilen yasak herkes için geçerli olmalı. Pek çok insan şu anda evde ve sorumluluk sahibi. Fakat virüse karşı bilinç sahibi olsa dahi dışarı çıkmak zorunda olan yüzbinlerce vatandaşımız var.

Virüsün matematiği son derece basit; kendini taşıyacak ve içinde yaşayacağı canlı peşinde… İtalya’nın durumu bize ibret vermesi gerekirken güvenlik görevlileri hala birilerini sokağa çıkmaması için ikna etme gayretinde. Oysa şimdi bu gibilerin ‘toplum düşmanı’ ilan edilmesi gerektiği görülüyor.

Salgına karşı başarının sağlık sistemlerinin gücünden ziyade halkın kurallara uymasından geldiğini, binlerce ölü vererek kavrayabildik. Kamu spotlarıyla halka ezberletilen 14 kural bizlerin salgına ‘kuryelik’ yapmamamız için ne derece hayati olduğunu açıklıyor.

Bu kurallar içinde belki de en önemlisi; ‘kurallara harfiyen uy’ ilkesidir. Evde hayat var diyenlere kulak vermeliyiz.

HAYAT EVDE SEN NEREDESİN?

DEVAMINI OKU

Korona yakar top gibi

ÇALIŞANINI İŞTEN ÇIKARMA
Biliyoruz işler durma noktasında.
Korona külfetini ortak omuzlayacağız.
Çalışan çıkarmayı düşünenlerimiz var.
Zor zamanlarda külfeti ötekine yıkmak insanlığa ihanettir.

Salgın, hayatı durdurdu. Dünya genelinde 1.5 milyar insan evlere kapandı. Ekonomi durunca ortaya korkunç bir virüs maliyeti çıktı. Şirketlerin toplam kaybı ise daha şimdiden 23 trilyon $ düzeyinde.

Şimdi sorun, külfetin faturasını kimin ödeyeceğidir. Akıllı uluslar, külfeti eşit pay etmek için tedbir arayışında… Kurnaz uluslar ise faturadan kaçma yollarını arıyor. Devletler halklarını virüse karşı korumak için olağanüstü tedbirler geliştiriyor.

Bizde ise durum pek farklı değil. Ancak gördüğüm şudur; bazıları külfeti kendi dışına öteleme kurnazlığında… Bazı şirketler çalışanına sahip çıkarken bazıları daha şimdiden işten çıkarma planı yapmaya başladı.

Ünlü bir restoran zinciri Midpoint, 3,100 çalışanına; ‘15 gün ücretsiz izin’ dilekçesini zorla dayattı. Bazıları da ‘satışlar durdu, tensikat kaçınılmaz’ demeye başladı.

Oysa virüs patrona da çalışana da eşitlikçi zulüm uyguluyor. Bu süreçte işçi çıkaranın ben insanlığa ihanet ettiğini düşünürüm. Külfeti yakar top gibi başkasına atma.

         KÜLFETTEN KAÇMAK SENİ KURTARACAK MI?

DEVAMINI OKU

Cehalet ve Sorumsuzluk

EKRANDAKİ VİRÜSLERE ALDIRMA
#Korona kadar öldürücü olan, cehalettir.
Bilimsel ve resmi verilerle hareket et.
Cehalet, medya ile çoğaltılabiliyor ölümcül olabiliyor.
Gözünü kulağını sosyal virüslerden koru.

Korona virüsü ile top yekûn mücadelede kimimiz kurala uyup bu belanın defedilmesi için uğraşırken kimileri sorumsuz davranarak riskleri artırıyor. En akılcı kural dahi, ona uyan olmayınca işe yaramıyor.

Kitlesel sorunu kolektif gayret ile çözmek zorundayız. Ancak bireysel sorumsuzluklarla baş etmek mecburiyetimiz de var. Tıpkı trafikteki gibi, kurala uymayan sorumsuz sürücü, sadece kendi canını değil aynı zamanda başkalarının hayatını da riske atabiliyor. Onlara trafik canavarı diyoruz.

Korona gibi trafik risklerinden çok daha büyük yıkımlara gebe sorun ile baş edebilmek adına bu sorumsuzlara müsamaha gösteremeyiz. Sosyal mesafeye saygısı olmayanlara karşı uyarı yetmez, cezai müeyyide de gerekir.

Bir başka sorumsuzluk örneği, cehaletini ekranda bilim gibi gösterenler… Mesleği tıp veya halk sağlığı olmasa bile TV’lerde boy gösterip ahkâm kesen medyatik cahilleri ne yapacağız?

Onları ekrana çıkarmak, koronalı birini orta yerde dolaştırmaktan da beter. Cehalet öldürücüdür zira…

        KORONA ÜZERİNDEN ŞÖHRET PEŞİNDE MİSİN?

DEVAMINI OKU

Evde kal hayatta kal

ÖLÜM SAĞLIĞA ZARARLIDIR
Evde kalmak, karantinada kalmaktan iyidir.
Bakanlık 14 kural yayınladı.
TV’lerdeki cahilleri izlemek yerine bunları ezberle.
En hayati kuralın; ’14 KURALA UY’ olduğunu unutma.

Tedbirlilerin yaşama şansının daha yüksek olduğu bir salgın sürecinden geçiyoruz. Evde kalmak, koronaya karşı alınacak en büyük tedbir. Ancak sorumsuzlar yüzünden ne yazık ki sağlık personeli ve kurala uyanlar da risk altına sokuluyor.

Salgının ciddiyetini kavramayanlarımız son derece fazla.

Yaşlılara getirilen sokağa çıkma yasağı, herkese uygulansın.

Sağlık sistemi hızla yayılan virüs karşısında yetersiz kalır.

Tıpkı herkesin parasını çekmeye çalışması halinde en güçlü bankanın dahi dayanamayacağı gibi… Bu yüzden virüsten yana çıkmayalım, ona karşı çıkalım ve evde vakit geçirelim.

Dışarı çıkmak zorunda olanlarımızın değerini bilelim. Onlar sayesinde bu salgının toplumsal maliyeti azalabilecektir.

Bu bir meydan savaşı. Gözle dahi görülemeyen ama dehşet güçlü bir düşman var karşımızda… Devletimizi yönetenler bütçe nakit dengesi gözetmeden, evde gelirsiz kalanlara kaynak sağlamalı, bu süreçte şirketlerin iflası önlenmeli. Zaman; maaş kira elektrik su gaz gıda masraflarını ortak karşılama zamanıdır.

EVDE KALSAN ÖLÜR MÜSÜN?

DEVAMINI OKU