Süslü kandırmaca

BOŞ İŞLER MÜDÜRÜ

1-Fazla mesai yerine unvan verilir oldu.

2-Fiyakalı müdürlük koltukları ihdas edildi.

3-Seni ’Halı Şampuanı Müdürü’ yapsak?

4-Kasada Barkod Okuma Koordinatörü?

5-Süslü kandırmaca bizde de deneniyor.

Önce ne demek istediğimi yazayım; ‘para yerine unvan versek’ önerisi..

Nasıl yani?

Bazı araştırmalar; bir çok şirkette  fazla mesai ücreti ödemek yerine çalışanlarına müdür unvanları dağıtılıyor.

Şirket bu sayede süslü kaydırmaca (bana göre kandırmaca) ile maaşı artırıyor ama fazla mesaiden kurtulacağını sanıyor.

Yasal olmamakla birlikte bazı çalışanların bu öneriyi kabul ettiği görülüyor.

Türkiye örneğinde ise bu yüksek enflasyon ortamında sadece unvan önerisi işe yaramıyor.

Fakat zam yerine terfi önerisi ile en azından beklentiler yönetilmeye çalışılıyor.

Bunu bir zamanlar Çin’de uyguluyorlardı. Ülkeye girişte 6 sıra pasaport kontrolünde yüzlercesi tutuluyor ve bu sayede günde 1 dolar ücretle çalışan oyalanıyordu.

Süslü kandırmaca, ABD’de öyle boyutlara varmış ki ‘halı şampuanı müdürü’, ya da ‘kasada barkod okuma koordinatörü’ gibi uyduruk pozisyon önerilebiliyor.

Enflasyonun her geçen gün daha da bozduğu çalışma barışı, ‘süslü kandırmaca’ gibi yan yollar üretse de sürdürülebilir olmayacağı kesin.

Bu yüzden bizdeki patronlar; ‘müdür yapalım, talepkâr olma’ demesin.

ÇALIŞANI KANDIRDIĞINI MI SANIYORSUN?

DEVAMINI OKU

Görgü eğitimi şart

GÖRGÜ KURALLARI DERSİ ŞART OLDU

1-Kuralsız toplum;

2-Çürümeye mahkûmdur.

3-Ortalık kaba, hoyrat davranışlarla dolu.

4-Okullarımıza görgü kuralları dersi konulsun.

5-Bu sayede ötekine saygılı bireyler yetiştirebiliriz.

Hoyratlık, her yeri kaplamış durumda… 

Sokakta, iş yerinde, evde, her yerde, görgü kurallarına duyulan ihtiyaç artıyor.

Okullarımızda şiir, musiki, estetik, resim, felsefebeden terbiyesi ve güzel sanatları çıkardı.

Böylece bugünkü hoyratlığımızı inşa ettik.

Medeniyet talebinden vazgeçtik.

Zarafeti kovduk, sanatı harcadık.

Musikiye sağırlaştık.

Estetiği katlettik.

Görgü kurallarını unuttuk.

BENcilleştik.

ÖTEKİne yabancılaştık,

Nihayet Recep İvedik 7’ye vardık.

Oysa eskiden okullarda görgü kuralları öğretilirdi.

İşte birkaç örnek; 

Ayakta bir şeyler yiyip içilmez. 

Başkasının kusuru ile alay edilmez.

Emanet eşyalar geciktirilmez.

Pazarlık yaparken mal kötülenmez.

Telefon eden önce kendini tanıtır.

Hiçbir yere ağızda sigara ile girilmez.

Alay ve kötüleme ima ile bile yapılmaz. 

Toplu yerlerde yüksek sesle konuşulmaz. 

Başkasının lafı kesilmez.

Aksırırken ağız elle kapatılır. 

Yere tükürülmez.

Araba kullanırken sinyal verilir.

Çekirdek kabuğu yere atılmaz. 

Hoyratlık, toplumsal çürümedir.

MUTLU MUYUZ BU HOYRATLIKLARIMIZDAN?

DEVAMINI OKU

Çözümsüzlük çürütür

ÇARESİZSENİZ, ÇARE; SİZSİNİZ

1-Çözüm, bazen tesadüf olabilir ama;

2-Çözümsüzlük daima bir tercihtir.

3-Çözümü aramaya başlayan,

4-Er yada geç; onu bulacaktır.

5-Aramayıp zamana bırakan ise çürüyecektir.

Konfüçyüs; en zor şeyin, çözümsüzlüğün dilini şöyle kurar; ”Çözümsüzlük, karanlık bir odada bir kara kediyi bulmaktır. Özellikle odada kedi yoksa…”

Hayat, bazı alanlarda bize olmayan kara kediyi aramaya zorlar…

Onu bulamasak bile, arayışımız gayretimizle, o karanlık odayı, ışık olmadan aydınlık kılar, her zerresini zihnimizde haritalandırırız.

Bu durumda çözümsüzlük ölür ve geriye, kendi özgün çözümümüz çıkar.

Çözüm; çoğu kez tesadüftür fakat çözümsüzlük; asla değildir. Zira

çözümü sağlayan olasılıklar sonsuz iken çözümsüzlük, tektir.

Onun tekliğini, her çözüm arayışını aynı adrese vardırır.

Perşembenin gelişi Çarşambadan bellidir.

Çözümsüzlük çizgisine taşıdığımız her şeyin kalitesi düşer, çürür.

Çözümsüz kalınan anlar, insanın ruhunu yükseltme fırsatı sunar bize…

Çözümü kendi içinde aramaya başlasan?

Derdü meni devayı men

Dert benim deva da bende…

Çözümsüzlüğünün çözümü içinde bir yerde saklı duruyor…     

KAYBOLDUĞUN YERE SAKLANMIŞ OLMAYASIN?

DEVAMINI OKU

Patron nitelikli mi?

NE İŞ OLSA YAPARIMCI PATRONLAR

1-“Ne iş olsa yaparımcı eleman” ile

2-“Ne iş olsa girişirim” diyen;

3-Patronlar arasında sıkıştık.

4-Nitelik sadece iş gücünde mi aranmalı?

5-Patronların nitelik sorunu yok mudur?

Eskimeye yüz tutan bir ezberimiz var; nitelikli işgücü ihtiyacı

Sanki bu nitelik sadece çalışanda eksikmiş gibi davranıyor, girişimcinin niteliğini sorgulamıyoruz.

Katma değeri düşük işler kuran girişimci, katma değeri düşük çalışandan şikayet hakkı yoktur.

Değer üretmeyen iş süreçlerinde nitelikli işgücü çalıştırmak ne derece anlamlı?

Ara eleman aranan eleman sloganı, özünde doğru olmakla birlikte niteliksiz patronların elinde bu ara elemanlar, arada derede kalıyor.

Ne iş gelişiyor ne de işçi niteliği…

Sen patron olarak kendini geliştirmez isen kullandığın işgücünde nitelik artışı olur mu?

Ara eleman yetiştirmek için yoğun gayret başladı şükür.

Milli Eğitim Bakanlığı ile sanayi ticaret odaları elbirliği yapıyor, meslek liseleri gibi çözümleri yaygınlaştırıp aranan eleman dediğimiz kabiliyet havuzunu genişletmeye çalışıyorlar.

Ancak bu yetmez. Bize nitelikli girişimci gerekiyor.

Ne iş olsa yaparımcı eleman kadar ne iş olsa girişirim patronların varlığın da bir sorun.

 NİTELİK ARAYAN PATRON; PEKİ SEN NİTELİKLİ MİSİN?

DEVAMINI OKU

Paylaşanlar kazanıyor

SÜREKLİ ALAMAZSIN, VERMEN DE GEREKİR

1-İnsan; biriktirdiklerine değil;

2-Paylaştıklarına sahiptir.

3-Salgın bize paylaşmanın hayati önemini gösterdi.

4-Olan; olmayana,

5-Bilen; bilmeyene borçludur.

Salgın ve kriz; ihtiyaçlarımız ile isteklerimiz arasındaki farkın kavramamızı sağladı.

Gördük ki isteklerimiz aşırıya kaçmış ve ihtiyaçlarımız sandığımızdan da az sayıda imiş.

Salgın sürecinde fark ettiğimiz bir husus da paylaşmak

Charles Eisenstein; ‘Kutsal Ekonomi’ kitabıyla 8 milyar insanın paylaştığı gezegen için, vahşi kapitalist olmadanüzmedenkirlenmedenbaşka bir varoluş mümkün diyor.

Daima almaya ve yolsuzluğa yönelik tavırları terk ederek…

Sürekli alamazsın; çoğu kez vermen de gerekiyor.

İnsan, biriktirdikleriyle değil, paylaştıklarıyla zengindir…

Bu yüzden alış-verişin ötesinde, ‘armağan’ etmek şart.

Ekonominin neyini kutsuyor Charles?

Diyor ki; bakmayın şu anda dünyanın içindeki bu ‘güçler çağı’ afrasına tafrasına. Herkesin daha mutlu ve daha zengin olduğu bir dünya pekala mümkün.

Yeter ki uydurduğumuz ve kendimizi inandırdığımız yalanların efsunundan kurtulalım.

Kirlilikten, yolsuzluktan arınalım, gerçeğin bize düşen ödevini bilelim.

  MEZARA İYİLİKTEN BAŞKA NE GÖTÜREBİLİRSİN?

DEVAMINI OKU

Kel kaldıktan sonra tarak sahibi olmak ne işe yarar?

HAYAT CESURA GÜLER

1-Deneyimlenecek fazlaca hata var.

2-Tüm hataları yapmak zorunda değilsin.

3-Bu yüzden başkalarının deneyimlerinden de yararlan.

4-Ancak bu öğüt tutulmayacaktır.

5-Deneyimleyebilen cesurlar dışında…

Deneyim, sert bir öğretmendir ve önce sınav yapar sonra ders verir.

Bilinen ama tutulmayan nasihat şudur; “Deneyimlenecek fazlaca hata var. Tüm hataları tek başına sen yapma. Başkasının deneyimlerinden de yararlan.”

Ancak yararlanılmayacak, deneyimlenerek öğrenilecektir.

Hatayı, deneyimle aynı sayfada düşünürüm ben.

Bana göre tüm hatalarımın genel adıdır; deneyimlemek…

Bugünün hatasına, bu hataya düştükten sonra deneyim diyoruz.

Sorun şu ki kel kaldıktan sonra tarak sahibi olmak, pratikte işe yaramayabilir.

Deneyim; büyür, gelişir, dönüşür, önemsenir, önemsenmez ama asla unutulmaz.

Deneyimli insanlarla sistemi sürdürülebilir kılabilirsin ama yeni kıtalar keşfedemezsin.

Deneyimlemekten kaçınma…

Hayat, cesura güler, deneyimleyecek cesareti olmayana değil…

Ancak bunu da zamanında deneyimlemek gerekir.

SEN YENİ KITALARA  AÇILMAK İSTEMEZ MİSİN?

DEVAMINI OKU

Bezdiri yaygınlaşmasın

EN İYİ KIRBAÇLAYANI TERFİ ETTİRME

1-Krizlerde dayanışma artacaktı dedik,

2-Neredeyse tam aksi oldu.

3-Mobbing (BEZDİRİ) artıverdi.

4-Patronlar; çalışanları yönettiğini sandığınız;

5-Kamçılılardan, işletmenizi koruyun..

Krizler ve korona bize ayna tuttu ve pek çok hatamızı yüzümüze vurdu. 

Bencilliğin zararlarını gösterdi, dayanışmanın bize sağlayacağı faydalara işaret etti.

Kimimiz bundan ders çıkardır ama kimileri de zora girince, zulmünü artırmayı seçti.

Bunlardan biri de işyerlerindeki korona atamaları

En iyi kırbaçlayanı terfi ettirmek gibi…

Hal böyle olunca kırbaçlı yöneticiler yüzünden insan kaynakları eriyor, zaten çalışma hayatının krizde olduğu süreçte işyeri gerilim alanı haline geliyor.

Liyakati; kırbaçlı sadakatin emrine verirsen; eninden sonunda batarsın.

Mobbing ya da bezdiri, bir grup insanın bir kimseye, bir başka gruba sosyal kabadayılık yapması anlamını taşır.

Bugün mobbing işyerinin baş belası olmaya başladı. 

Patronların yanılgısı, çalışanı disiplinde tutan kırbaçlı yöneticileri atadıklarında, kendileri için tehdit oluşturan liyakati, hedef almaları…

İlk iş olarak şirketin en kabiliyetlilerini bezdirmeleri

Kurumda; ‘gücü güce yetene’ ortamı oluşturma: gerilim üretir ve çok kolay batarsın!

NEDEN MOBBİNGCİYE YÖNETTİRİYORSUN?

DEVAMINI OKU

Kriz beklenmeden gelir

HER KRİZ FIRSATA DÖNÜŞMEZ

1-En ölümcül hata krizi kabul etmemektir.

2-Krize götüren zihin yapısı dönüştürülmeden,

3-Kök sebebe inilmeden çözüm gelmez.

4-Devamlı gündem değiştirmekle,

5-Kriz ertelenebilir ama engellenemez.

Bir mekanizmanın mevcut konumunu ve geleceğini etkileyen hiç beklenmedik bir anda ortaya çıkan ve genelde önlem alınmakta geç kalınan olumsuz durumdur.

Ülkenin, ekonominin, örgütün üst düzey hedeflerini ve işleyişini tehdit eder.

Krizde çalışmak, ilerlemekten ziyade hayatta kalmaya odaklıdır.

Sürgit krizde yaşanmaz.

Ezberler gözden geçirilir, alışkanlıklar çöpe atılır ve krize götüren zihin yapısı sorgulanır.

Zaten kriz, eylemsizliğe izin vermez.

Ancak krize girdiği halde yönetim anlayışını değiştirmeyenler de değiştirilir.

Zira hayatta kalmak en önemli amaç olmuştur.

Krizle baş etmek 3 temel prensibe bağlı;

1-krizi kabullen,
2-kök sebepleri bul, 

3-dönüşümü sağla.

Kriz, öngörüldüğü halde tedbir alınmıyorsa, buna gaflet denir ki sistemleri çökerten bu yönetim anlayışıdır.

Krizle karşılaşınca yapılan 2 temel hata; 

1-krizi inkâr, 

2-tedbiri geciktirmek..

Bu durumda kriz içinde kriz doğar.

Krizden çıkış maliyetini arttırır, ülkeyi, sistemi, yapıyı felakete sürükler. Krizi fırsata çevirmek için kök sebepleri bulmak zorunludur.

 KRİZİNİ KENDİN İNŞA EDİYOR OLMAYASIN?

DEVAMINI OKU

Sevelim, sevilelim

SEVGİNİN 5 MUCİZESİ

1-Evren sevgiden yaratılmıştır

2-En katı kalbi dahi yumuşatır

3-Çatışmayı bitirir, barışı getirir

4-Ötekini var eder

5-Hayata anlam katar

Seviyorsan bugün sor bugün ara;

Yarına kim öle kim kala…

Sevgi ve güvenden sızmayan ışık; karanlıkları inşa eder.

Sabahları uykudan uyandıran sevgi ve güvendir.

İnsanı yaşama katan, günü tiril tiril yaşatan

Zorlukları aştıran…

İmkansızlığa karşı dirençli hale getiren…

Görünmez fakat hissedilir.

Elinle tutamazsın ancak tebessümüne dağılır.

Dokunamazsın ancak duruşuna yansır.

Bir ülke sevgi ve güveni inşa ediyorsa geleceğinin temellerini güçlü kılar. 

Haksızlıklarla mücadele eder.

Kültürel değerlerini korur, kendine ve halkına sahip çıkar.

Bir çocuğun sofrasında güven ve sevgi varsa; şiddeti, bağımlılıkları, hayatın tadını köreltenleri uzak tutar yaşamından…

Yaratır, hayata katkı sağlar. 

Güveni ve sevgisi elinden alınan her kim ve her ne olursa olsun; yaratıcılığını, hayata katkısını, yaşamla uyumunu kaybeder.

Günleri zindan olur.

Şems’ten; ‘En çok kimi seviyorsan, seni en çok o yorar ki bu tuhaftır.

Seni en çok kim yoruyorsa en çok onunla huzur bulursun ki bu daha  tuhaftır.’

Evren, sevgiden yaratılmışsa bu sevgisizlik niye?

SEVGİSİNİ GÖSTEREN MİSİN SAKLAYAN MI?

DEVAMINI OKU

Aynı ufka bakmak

ZEYTİNYAĞI İLE SU İŞBİRLİĞİ YAPAR MI?

1-Yapmaz, yapamıyor.

2-Çünkü özgül ağırlıkları farklı.

3-Üniversite ile sanayi işbirliği yapacaksa:

4-Aynı ufka bakmalı,

5-Egolarını bir kenara bırakmalı.

Eğer aynı ufka bakmıyorsak, ayrı yönlerde yol alıyoruz demektir. 

Aynı yöne gitmiyorsak, işbirliği ve işbölümüne gerek duymaz, her birimiz kendi başımızın çaresine bakmak zorunda kalırız.

Tıpkı üniversite ve sanayimiz gibi…

Şu üniversite-sanayi işbirliğini ben, zeytinyağı ile su ilişkisine benzetiyorum.

Aynı kavanoza koyup karıştırsanız dahi; işbirliği-işbölümü üretmek yerine, kimin zeytinyağı olarak üste çıkacağı çekişmesi ortaya çıkıveriyor.

Hal böyle olunca verim alınamıyor, zaman heba ediliyor, kaynaklar israf, umutlar ziyan ediliyor.

Ancak lafla peynir gemisi yürümüyor, işbirliğine muhtaç alanda nal topluyoruz.

Peki, sorun nedir? Sorun, özgül ağırlıklarının arasındaki fark, aynı ufka bakmıyor olmaları…

Özgül ağırlık; amaç birlikteliğidir. 

Aynı ufuk; daha iyi bir Türkiye özlemidir.

Bilime inanan sanayici azlığıdır. Endüstriyi küçümsemeyen bilim insanı kıtlığıdır. 

ÇareAkıl ve vicdan tutulmasını bir yana bırakmak, işbirliğine gitmektir. 

YÖK başka çaresi…

  DAHA İYİ BİR TÜRKİYE TALEBİNİZ YOK MU?

DEVAMINI OKU