Yol açık, yola çık

KARMAŞADA YOL ALMAK

1-Asude kalmak ister isen gelme cihana…

2-Krizler, dünyanın dinginliğini aldı.

3-Geriye karmaşa, tedirginlik bıraktı.

4-Şimdi bu gerginlikte yol almak gerekecek.

5-Sakin deniz bekleyen, limanda çürüyebilir.

Dünya hiç bu kadar zengin ve bir o kadar karmaşık süreçler içinde olmamıştı.

Özellikle korona ile küresel arenanın siyaset ve ekonomi iklimini krizler çağı diye adlandırmak mümkün.

Aslında ‘krizlerden öğrenen’ yapısıyla Türkiye, bu alanda  ‘bedeli fazlasıyla ödenmiş’ beceri sahibi sayılabilir.

Bunun anlamı şu; ‘artık istikrar diye bir şey yok, olsa bile bundan böyle sürdürülebilir değil.

İstikrarsızlık kalıcı hale geliyor ise ‘yeni normal’ diye tanımlanabilmeli.’

Bu da zihin yapılarımızı derinden etkileyecek farklı enerji türüdür.

Küresel karmaşa varken ‘istikrar arayışı’ eski ezber artık.

Bir kez karmaşada yol almayı becerince de tüm ‘iş, ilişki, iletişim ve bilgi süreçlerini’ buna göre yapılandırılabiliyor, ardından ‘sürdürülebilir istikrarsızlığı sürekli inşa etmeye başlıyorsunuz.

Ticaret savaşlarısalgınafetlerkuraklıkküresel ısınma ve silahlı çatışmalar.

Dünyamızın yakın geleceğinde istikrar geri gelir umudu taşıyanlara uyarı; ‘limanda çürüme riskiniz hayli yüksek.’ 

Yol açık, yola çık…

LİMANDA ÇÜRÜYECEK   KORKAK TEKNE MİSİN?

DEVAMINI OKU

Güncelle ya da yükselt

İYİLEŞTİREMİYORSAN YENİDEN TASARLA

1-Mevcut yapı, gün gelir işlemez olur.

2-Çünkü güncelleme ile yapılacakların bitmiştir.

3-O halde sistemi yükseltmek gerekecektir.

4-Krizler bu fırsatı sunar.

5-Yükseltmeyi denesen?

Korona, ekonomileri kapatmakla kalmadı, mevcut yapıları da yeniden düşünmemizi sağladı. 

Neremiz çürük, hangi alanlar iyi ve neyi güncellemeliyiz neyi de yeniden tasarlamalıyız?

Bilgisayarı olanlar bilir.

Zamanla sizin yazılımınız güncelleme (update) gerektirir, yaparsınız.

Ancak bilgisayarınız yazılımı kaldırmadığı zaman, donanımınızı yükseltmeniz (upgrage) gerekecektir.

Salgın sürecinde pek çok güncelleme ihtiyacı doğdu…

İsteklerimiz ile ihtiyaçlarımızı gözden geçirmemizi sağladı.

Gördük ki bazı isteklerimiz abartı, bazı ihtiyaçlar ise sandığımızdan da önemliymiş.

İşletmelerimizde değer üretmeyen süreçleri fark ettik.

Giderebildiklerimizi vardı fakat bazıları ancak yeniden yapılanmayla çözülebilecekti.

Güncelle derken kriz restorasyonunu, yükselt derken ise sil baştan tasarımı kastediyorum.

Günlük hayata dokunan kavramlar içinde dört dörtlük strateji önerim şudur; 1-korunasılar 2-güncellenesiler 3-yeniden tasarlanasılar ve 4-terkedilesiler.

Aklın ve yüreğin birlikte karar verecektir.

SENİ YAŞATAN SİSTEMİN GÜNCEL Mİ?

DEVAMINI OKU

Organize cehalet

CEHALETİ YAYMA BİLİMİ

1-Gerçek cahil; bilmeyen değil,

2-Bilgiye ihtiyaç duymayandır

3-Agnotoloji; şirketlerin, kişilerin;

4-Menfaatleri gereği,

5-Nasıl yanlış bilgi yaydığını inceleyen, bilgisizlik bilimidir

Cehalet, giderilebilir bir şeydir. Cahil olduğunu bilirsin, merak ettiğini, öğrenirsin; geçer. Ancak cehaletin bir türü var ki onunla baş edilemez; cahil olduğunu dahi bilmemek.

Günümüzde bu echel-ü cahil (cehaletinin de cahili) tipler, teknoloji ve medya sayesinde giderek organize oluyorlar.

Misal deprem mi var? Biliyorlar. Misal korona virüsü mü? Gam değil, uzmanlık derecesinde biliyorlar.

Dünyayı tehdit eden virüsü kelle paça yiyerek alt edeceğini söyleyen prof lakaplı olabiliyorlar.

Einstein; ‘cehalet ne güzel; her şeyi biliyorsun’ der.

Üstelik bu cehalet, giderilemeyen türden olmanın yanı sıra teknolojik imkanlarla donatılmış durumda.

Misal bilgisayarı, TV ekranını cehaletin hizmetine verirsen daha organize ilkellikler üretmiş olursun.

Çünkü cehaleti organize etmiş, güçlendirmiş olursun. O zaman bu cehalet, geniş halk kitlelerini etkiler, cehaleti yayar…

Çernobil patladığında; ‘aha bak bana bir şey olmuyor’ diye çayı ekran karşısında içen bakan olur, koronaya kelle paça önerirsin.

     HER ŞEYİ BİLEN(!) CAHİLLERDEN BIKMADIN MI?

DEVAMINI OKU

Güncelle ya da yükselt

İYİLEŞTİREMİYORSAN YENİDEN TASARLA

1-Mevcut yapı gün gelir işlemez olur

2-Çünkü güncelleme ile yapılacaklar bitmiştir

3-O halde sistemi yükseltmek gerekecek

4-Kriz; bu fırsatı sunar

5-Baştan tasarlan!

Korona, ekonomileri kapatmakla kalmadı, mevcut yapıları da yeniden düşünmemizi sağladı. Neremiz çürük, hangi alanlar iyi ve neyi güncellemeliyiz neyi de yeniden tasarlamalıyız?

Bilgisayarı olanlar bilir. Zamanla sizin yazılımınız güncelleme (update) gerektirir, yaparsınız.

Ancak bilgisayarınız yazılımı kaldırmadığı zaman, donanımınızı yükseltmeniz (upgrage) gerekecektir.

Salgın sürecinde pek çok güncelleme ihtiyacı doğdu… İ

steklerimiz ile ihtiyaçlarımızı gözden geçirmemizi sağladı.

Gördük ki bazı isteklerimiz abartı, bazı ihtiyaçlar ise sandığımızdan da önemliymiş.

İşletmelerimizde değer üretmeyen süreçleri fark ettik. Giderebildiklerimizi vardı fakat bazıları ancak yeniden yapılanmayla çözülebilecekti.

Güncelle derken korona restorasyonunu, yükselt derken ise sil baştan tasarımı kastediyorum.

Günlük hayata dokunan yüzlerce kavram içinde dört dörtlük strateji önerim şudur; 1-korunasılar 2-güncellenesiler 3-yeniden tasarlanasılar ve 4-terkedilesiler.

Aklın ve yüreğin birlikte karar verecektir.

     SENİ HAYATTA TUTAN SİSTEMİN GÜNCEL Mİ?

DEVAMINI OKU

Hepimiz aynı gemideyiz ama…

FEDAKÂRLIK PAYLAŞIMI;

FEDA sana KÂR bana olmasın.

Fırtına tekneyi salladığında,

1’nci sınıftaki yolcuların söylemidir;

‘Hepimiz aynı gemideyiz.’

Aynı gemideyiz de güverte yüzü göremeyen insanlarımız ne yapsın?

Bu kelimelerle başlayan cümleyi genelde kaptan köşkündeki yöneticilerden duyarız. Genelde 1’inci sınıf yolcularının batmaya yakın yaptığı çağrıdır.

Cümle böyle başlıyorsa bil ki senden FEDAKAR olman istenecektir.

Şüphesiz hepimiz aynı gemideyiz ama… Devamı gemideki yolculardan gelsin;

Hepimiz aynı gemideyiz ama siz sürekli güvertedesiniz.

Hepimiz aynı gemideyiz ama siz farklı göğe bakıyorsunuz.

Hepimiz aynı gemideyiz ama servis edilen yemekler farklı.

Hepimiz aynı gemideyiz ama kürek çeken hep biz oluyoruz.

Hepimiz aynı gemideyiz ama tekne batınca aynı denizdeyiz.

Hepimiz aynı gemideyiz ama seni filikan bekler bizi simit.

Hepimiz aynı gemideyiz ama sizin masanızda olamıyoruz.

Hepimiz aynı gemideyiz ama buzdağını göremeyen sizsiniz.

Tamam haklısınız anladık; hepimiz aynı gemideyiz ancak;

     NEDEN BİZLER GÜVERTE YÜZÜ GÖREMiYORUZ?

DEVAMINI OKU

Siz de sıkılmadınız mı?

SIKINTININ 5 ÇÖZÜMÜ

1-Kısır döngülerini belirle

2-Yeni öyküler kovala

3-Yataktan kalk, hareket et

4-Canını sıkanlardan uzaklaş

5-Umudunu diri tut

Bahar geldi, doğa uyandı, sıra bizde.

Can sıkıntısı kader olamaz…

Cemreler çoktan havayı suyu toprağı uyandırdı. Hıdrellez doğanın yeşili ile güneşin ateşini kavuşturdu. Tomurcuklar çiçekler…

Ağaçlar meyveye durmaya başladı. Tüm bunlar olup biterken sen ne yapıyorsun acaba? Sormak gerekir. Sabahları külçe gibi uyanıyor olmalısın. Yine de zinde olabilirsin. Dene en azından

Aklına ilk gelen, seni son günlerde heyecanlandıran nedir? Yok, beni heyecanlandıran bir şey olmadı diyorsan. En çok neye öfkendiysen onu bil.

Şu kapanma günlerinde canını sıkan çok şeyler mutlaka olmuştur. Bil ki seni sıkan, şimdilerde herkesi sıkıyordur.

Can sıkıntısı; çağın hastalığı zaten. Üstüne salgın geldi, kapanma geldi, daha çok sıkılır olduk.

Mesela ben… Tam kapanmanın şu halinden, ekonomide sürekli açılan fakat işe yaramayan paketlerden, enflasyondan, işsizlikten, aptallığın kader gibi gösterilmesinden, liyakatsizlikten, nepotizmden, kadına şiddetten, hoyratlığın her türlüsünden, yalandan, dolandan, talandan, haksızlıktan, tatsızlıktan çok sıkıldım.

BENİ SIKAN BUNLAR, SENIN CANIN NEYE SIKKIN?

DEVAMINI OKU

Gülümse Korona çekiyor :)

MASKESİZ ARKADAŞ POZ VER;

TURKUAZ TABLODASIN ARTIK

Sosyal mesafeyi takmayan,

Kongrede hoplayıp zıplayan,

Uludağ’da kaynayıp coşan…

Bak; korona seni çekiyor.

Artık işin rengi değişti, geçmiş olsun.

Hey sen! Maskesiz dolaşmayı marifet sayan, ekrandasın.

Hey sen! Kongrede kaynayıp coşan, gülümse, ekrandasın.

Hey sen! Sosyal mesafe tanımayan genç, bak seni çekiyor.

Hey sen! Uludağ’da hoplayıp zıplayan, objektife poz ver.

Marifet mi  bilmem ama Turkuaz tabloda yerini aldın bile.

İnsanın bire bir yakınının başına gelmedikçe hiç birimimiz Covid virüsünün neleri yapmaya muktedir olduğunu dahi bilemiyoruz.

Hele ki kendi başımıza gelmeyince tam olarak anlamak çok zor. Sağlıkçıların maskeden şişmiş yüzlerini artık göstermiyoruz.

Entübe hastaların çektiği ıstırabı, ciğerleri iflas etmişin iniltilerini duymuyoruz.

Akşam ekranda sağlık uyarılarını sanki bize ait bir öykü değilmiş gibi dinliyor, koronaya giderek daha da yabancılaşıyoruz.

Oysa Korona bir gerçek, pençesine düşmeden yıkıcılığını tahribatını anlayamıyoruz.

Ancak korona gelip bizi bulunca ambulansların iç dizaynını, hastane odalarının gerçeğini, sağlıkçıların hakkı ödenmez fedakarlıklarını öğreniyoruz.

BANA BULAŞMAZ’ DEMİŞTİN, BULAŞTI MI YOKSA?

DEVAMINI OKU

Korona terbiye ediyor

SALGIN EN PAHALI EĞİTİM

#Korona her birimize özel eğitim

programı uyguluyor gibi.

Aşırılıklarımızı törpülüyor.

Hatalarımızı gösteriyor.

Ders üstüne ders veriyor.

Ancak bize en pahalı faturayı ödeterek…

Korona salgını yaşam tarzımızı derinden etkilemeye başladı.

Artık evde kalmak yadırganmıyor. Maskeli dolaşmaya alıştık ve daha az şeye ihtiyaç duyduğumuzun farkına vardık.

Bize haddimizi bildiren korona, eğitim maliyetini aldığı canlarla ödetiyor. Fiziksel mesafeye ihtiyacımız vardı, öğrendik.

Ellerimizi yıkamamız zaten gerekliydi, öğrendik. Çok fazla şeyi aynı anda istemenin gereksizliğinin farkına vardık. Ev bize yuva imiş; anladık.

Ailemize zaman ayırmak gerektiğini kavradık. Aşırıya kaçmanın maliyetini hatırladık. Tasarruf bilincinin hayati önemini hissettik.

Futbolcuya azamı ücret öderken sağlıkçıya asgari ücret lâyık görme hatasını bildik.

Daha fazla hastane, daha fazla silahtan daha hayatiymiş. Sürekli bizden vergi tahsil eden, bize ceza kesen kamunun; halka destek olması gereğini dünya örneklerinden gördük.

Fakirin yanında malından söz etmemeyi, hastanın yanında sağlığına övünmemeyi, dertlinin yanında ne kadar çok mutlu olduğunu haykırmamanın edep olduğunu gördük. İsrafın haram olduğunu anladık.

SEN NE DERSLER ÇIKARDIN?

DEVAMINI OKU

Korona sömürüsü

ÇALIŞIYORSA DAHA ÇOK ÇALIŞTIR

Evden çalışmak, yeni sömürü alanı doğurdu.

Mesai süresi, telefon trafiği 24 saate uzadı.

Patronlar, servis, yemek, ofis giderlerinden kurtuldu.

#Korona emeğin istismarına yol açtı.

Korona bize ayna tutunca, kendi eksiklerimizi göreceğimizi ve halimizi düzelteceğimizi ummuştuk.

Kimimiz öyle yaptı fakat genelde manzara şu; Korona, kendi sömürü düzenini pekiştirmek isteyenlere yaramış.

Misal mi? Evde çalışmanın oluşturduğu yeni sömürü alanları… Zaten salgın yüzünden iş kaybı yaşanmıştı. Çoğu şirket ise evden çalışma düzenine geçti.

Bu süreçte korona mobbingi yanı sıra, pek çok yeni angarya icat edildi. Evden çalışanların belirlediğim temel şikayetleri şöyle;

Sıkça; ‘atarım seni’ tehdidi aldık. Yetmedi ne servis, ne yemek, ne tatil imkanı bulabildik. Öğle vaktine dahi toplantı konuldu.

Hafta sonu çalıştırıldık. Gece boyu çalıştırıldık. Telefon tacizi de cabası… Çoğu kez toplantı yapılacağı dahi söylenmeden kendimizi webinar yaparken bulduk.

İşyerinde iken daha az yoruluyorduk. Gerçi trafik almadık fakat evde 3 ay süresince en az 1 yıl çalıştırıldık.

Kısaca; korona sürecinden evde çalışma keşfedilmesiyle yeni sömürü düzeni doğmuş oldu. Bazılarımız koronolaştı…

        HANİ DAHA ADİL VE PAYLAŞIMCI OLACAKTIK?

DEVAMINI OKU

İş ahlakımız çürürse…

HAYVAN YULARINDAN İNSAN SÖZÜNDEN TUTULUR

#Korona sözünü tutmamanın bahanesi olmuş.

Salgın içimizdeki hırsı azaltacağına;

bazılarımızı daha da beter hale getirmiş.

Oysa iş ahlakı çürürse ortada piyasa kalmayacak.

İşimiz zor. İmkanı olduğu halde borcunu ödemeyenlere dair şikayetler çoğaldı. Taahhüdünü yerine getirmeyenlerin öyküleri etrafa yayılıyor.

Korona şartlarını bahane edip anlaşmaları çiğnemek, verdiği krediyi geri çağırmak veya benzeri ahlak-etik dışı davranışlar, bindiği dalı kesmektir.

İş dünyasındaki ilişkilerin evrensel kabul görmüş değerler üzerinden yürümesini savunan iş ahlakı çökünce çürüme başlıyor.

Bizde pek çok kurum iş etiğini reddetmiyor ama uygulamıyor da… Oysa mayamızda ahilik, lonca gibi kurumlar bir zamanlar iş yapma kültürümüzün DNA’sıydı.

Tuhaf olan iş ahlakının bizi ‘yavaşlattığı’, etik olmayan rakip karşısında ‘rekabet dezavantajı’ oluşturduğunun savunulmasıdır.

Etik ve vicdanı bir tarafa atınca, müşteriyi kandırmak, çalışanı istismar, devleti dolandırma, ortağı batırma; yaygınlaşıyor.

Ekonomiler açılma sürecinde gördük ki korona virüsü bizi daha da hırslı, etik dışı yapabiliyormuş. Oysa bize ayna tutan virüs, hatalarımızdan kurtulmaya vesile olmalıydı.

      DEĞERLER ÇÜRÜRSE SEN VAR KALABİLİR MİSİN?

DEVAMINI OKU