Çalışanı yaşat ki kurumun yaşasın

ÇALIŞANI MUTSUZ FAKAT ŞİRKETİ MUTLU
PATRON GÖRMEDİM HENÜZ
‘Müşteri patrondur’ sloganı çalışmıyor.
Asıl patron, müşteriye iyi davranacak olan çalışandır.
Eğer o mutsuz ise kurumunuz hastadır.

Şeyh Edebâli; “insanı yaşat ki devlet yaşasın” der…

İş dünyasında durum farklı değildir; “çalışanı yaşat ki kurum yaşasın.” Müşterinin velinimet olduğu o eski çağlar geride kaldı. Nimetimizin velisi, bize nimet sağlayan idi.

Lonca sisteminin düsturu bugün ortada yok. Yeni müşteri tanımı; “paramızı cebinde taşıyan insan” oldu.

CRM (Müşteri İlişkileri Yönetimi) gibi soğuk yöntemlerle bugünkü iddiamız şudur ki; müşteri patrondur. Bu düstur çalışmıyor ne yazık ki. Çok az şirket, müşterisine saygılı ve ondan yana… Gerisi? sms, kafa karıştıran kampanyalarla müşterisine pusu kurma derdinde… İnanmayan, telefonuna gelen anlamsız sms mesajlarını okusun. Peki, müşteri gerçekten patron mu? Buna yürekten inananlar var ve onlara bir çift sözüm var… Müşteri patron olabilir ama çalışanınız o patronun da üzerindedir.

MUTLU MUSUN?

DEVAMINI OKU

Kazıklanıyor muyuz?

SAĞLIK OLSUN!
Sağlık hizmetinde ödediğimizin tam karşılığını aldığımızdan nasıl emin olacağız?
Bize dayatılan fahiş faturaların dilsiz kurbanları olmak zorunda mıyız?
Acaba hakkaniyet sağlanamaz mı?

Azımsanmayacak derecede yüksek ücret karşılığında aldığımız sağlık hizmeti, fiyatının tam karşılığı mıdır? Ya da soruyu şöyle soralım; sağlıkta kazıklanıyor muyuz?

10 yıldan beri gelişen sağlık hizmetleri, bu performansını “tedaviye yönelik kalitede” gösterebiliyor mu? Görünen; sağlık gibi harcaması pek de sorgulanmayan alanda, yığınca düzenlemeye rağmen, çok pahalı hizmet aldığımızdır.

Öyle uygulamalar var ki alınan hizmetin “pahalılığını” değil, bu hizmetin sağlıkla doğrudan ilgisini sorgulatıyor.

Genel kanı; 5 yıldızlı otel tarifesinden az yıldızlı sağlık hizmeti… Gerekliliği tartışılan testlerle hastanelere gelir sağlarken sunulan şifanın, bu paraya değip değmediği

Doktorlar neden bu kadar test ister? Bunun bir ayarı yok mudur? Fazla test daha doğru tanı mı sağlamaktadır?

Bu kadar fazla ilacı almak, hapı yutmak zorunda mıyız?

Aynı MR’ı, 90 liradan çeken ile 2,200 liradan çeken arasında ne fark vardır ve bu teknolojik utancın sorumlusu kimdir?

        TÜRKİYE’DE SAĞLIK SEKTÖRÜ SAĞLIKLI MIDIR?

DEVAMINI OKU

Turizmde nicelik tamam Şimdi sıra niteliğe geldi

TURİST BAŞINA DAHA ÇOK HARCAMA
Turizm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de gelişen bir sektör.
Tarihi doğası kültürü tesisleriyle ülke turizmde nicelik sahibi.
Ancak bu yetmiyor, nitelik kazanmalıyız.

Akdeniz Turistik oteller ve İşletmeciler Birliği AKTOB’un geleneksel Resort Turizm Kongresi’nin 8’incisindeyiz. Başkan Erkan Yağcı; ‘turist başına daha fazla gelir için gayret ediyoruz’ diyor. Ülkeye döviz kazandırıcı sektörün büyümeye verdiği katkı hesaba katılırsa bu, hayati bir konu.

Bundan 20 yıl önceyi hatırlıyorum. ‘10 milyona doğru Antalya’ konulu konferansta tüm eski turizm bakanları ile kente daha fazla turist nasıl çekebiliriz diyorduk. Şimdi 20 milyona doğru Antalya söz konusu. Ancak biliyoruz ki sayı kadar turist başına harcamayı daha da artırmak gerekiyor.

Nicelik sorununu çözebilmiş olmanın verdiği özgüven ile bu kongrede, nitelikli turizmin çareleri aranacak. Marka konaklama tesisleri yanı sıra daha fazla kazandıran turizm çeşitliliği ve kalite boyutu masaya yatırılacak. İhracatta olduğu gibi turizmde de kârlılık konuşabiliyoruz artık.

                 TURİZMİN HAMALI MI EFENDİSİ MİYİZ?

DEVAMINI OKU

İstanbul Markası

KITALAR KAVŞAĞINDA KADİM KENT
İstanbul, en güçlü markamız.
Tarihi, coğrafyası, yerel kabiliyetleriyle dünyanın ilk 10 kentinden biri.
Ancak onu markalaştırmak için daha fazlasını yapmamız gerek.

Şu anda yeryüzünde 1 milyon yerleşke var. 18 bini turizm varış noktası… 1000 kentin 100 yıldan daha uzun tarihi var.

1000 yıldan eski kent sayısı ise 100. İstanbul bu 100 kent arasında ve konumu giderek yükseliyor. Bir kenti tarih sahnesinde var eden 3 temel dinamik görürüz. 1-doğal kaynaklar, 2-tarihi kültürel miras ve 3– yerel kabiliyet…

İstanbul’da 3’ü de var ve bu yüzden kadim kent. Ancak henüz hak ettiği marka değerine sahip değil. Tam da bu amaçla Marka Konferansı, 20’nci yılında İstanbul’u markalaştırmayı seçti. Başkan Ayşegül Yürekli Şengör; ‘5 yıl boyunca İstanbul’u markalaştırmaya odaklandık’ diyor.

3 temel nokta işlenecek: 1-Kültür Sanat, 2-Dijital Dönüşüm, 3– Çevre…  Konferans heyeti bu yıl ilk kez bir İstanbul şarkısı da besteletti. Yabancı sürpriz sanatçı ve Yalın’ın seslendireceği şarkı; kavuşturan, birleştiren temada olacak.

Tıpkı kıtalar kavşağındaki İstanbul gibi… Başka İstanbul yok ve bu marka bizim.  SİZ İSTANBULLU MUSUNUZ?

DEVAMINI OKU

Girişim Şirket geliyor

TERS HUNİ YERİNE DÜZ HUNİ
Girişimci, huninin dar ağzından girmek zorundaydı.
Şimdi huninin kolay tarafından işe başlatılacak
Mevzuat, vergi, izinlerden muaf olacak

Tıpkı ‘anonim’ veya ‘limitet’ gibi yeni bir şirket türü için hazırlıklar başladı. Girişim Şirket modeliyle start-up’lar desteklenecek. Girişim Şirket türü, vergi, mevzuat yanı sıra faaliyet, açılış gibi zorunlu izinlerden muaf tutulacak.

Bu tür şirket kurma imkânı, TÜBİTAK, KOSGEB veya TEKNOPARK gibi filtrelerden geçmiş olanlara tanınacak.

Girişimcilerin ekonomiye katkı süresini hızlandırmak için son derece etkin olacak bu modelin, 2020 bahar aylarında devreye alınması bekleniyor. Çalışmalar tam gaz sürüyor.

Türkiye’de START çok ama UP pek yok.. Şimdiye dek İTÜ; 320, Boğaziçi; 293, ODTÜ; 292, Bilkent: 173, İstanbul;  170, Anadolu; 152 Yıldız Teknik; 145, Koç; 143, Marmara: 118 ve Sabancı Üniversitesi; 69 start-up çıkarabilmiş. Ancak bizim ihtiyacımız; en az 1 milyar $’lık UNICORN türü dev start-up şirketlerde. Bunu sağlamanın yolu, girişim şirketi modeliyle start-up’lara yapısal destek sunmaktır.

Bu destek belli bir süre, belli bir ciro ve belli bir çalışan düzeyine gelene dek sürecek.

PROJE FİKRİN HAZIR MI?

DEVAMINI OKU

Daha az çalış, iyi dinlen çok öğren; Verim artsın

HAFTADA 4 GÜN ÇALIŞSAK?
Japonya Microsoft denedi.
2300 çalışanıyla bir süre haftada 4 gün çalıştı.
Cuma Cumartesi Pazar izin yaptılar.
Verim %40 arttı.
Elektrikten %23 tasarruf sağlandı.

Japonya’da 4 gün iş, 3 gün izin denendi verimlilik %40 arttı. Microsoft Japonya çalışanlarına bir süre için haftada 3 gün izin vermiş, onlardan sadece 4 gün çalışmalarını istemiş. Sonuç çok çarpıcı: Şirkette çalışan 2300 kişi geçen yaz boyunca cuma-cumartesi-pazar izin yapmış ama bu 2300 kişinin ürettikleri iş miktarı 4 gün çalışmalarına rağmen %40 artış göstermiş. İnanılmaz bir üretkenlik artışı…

Microsoft Japonya Başkanı ve CEO’su Takuya Hirano, ‘Daha az çalış, Daha iyi dinlen ve Çok şey öğren’ sloganıyla yola çıkıldığını ve başarılı da olduklarını söylüyor.

Denemenin başka ilginç sonuçları da var: Çalışanlar bu süre boyunca geçmişe oranla %25 daha az gün içi dinlenme ihtiyacı duymuş, şirketin sırf elektrik tasarrufu %23 olmuş.

Çalışanlar %59 daha az şeyi kağıda basmış, %92’si gibi ezici çoğunluğu uygulamadan memnun. Başka iyileşmeler de var.

         BİZDE DE BU YÖNTEMİ DENEYEBİLİR MİYİZ?

DEVAMINI OKU

Başkahraman öğretmen

İYİ ÖĞRETMEN İYİ NESİL
Eğitimde hata yaparsak bir hatta birkaç nesli yitiririz.
En iyilerimizi en zekilerimizi öğretmenlik mesleğine yönlendirmeli, onları baş tacı yapmalıyız.

Akşemsettin’siz Fatih, İbn Kemal’siz Yavuz, Mustafa’sız Kemal Atatürk düşünülemez. Öğretmene davranışımızdan uygarlığa bakışımızı ölçebiliriz. Eğer talebimiz daha uygar ulus olmak ise öğretmenlik mesleğini baş tacı yapmalıyız.

En mükemmel eğitim sistemini geliştirseniz dahi, bunu hayata geçirecek kadroların olmayışı, başarı getirmez. Öğretmen, eğitim sisteminin dinamosudur ve öğretmenin niteliği gelecek nesillerin uygarlık kalitesini belirler.

Talim kadar terbiyenin, beyinleri bilgi ile doldurmak kadar gönülleri doyurmak hayatidir ve bunu öğretmenler sağlar.

Öğretmeni dönüştür, onu başkahraman yap ve öğrencinin gelişimindeki olağanüstü mucizeleri hayretle, gururla izle…

Sadece okulları değil velileri de dönüştürecek potansiyelin anahtarı, nitelikli öğretmenlerdir. Bu vizyonun başarı kriteri de başkahraman öğretmenleri var etmek olacaktır. Bu yüzden en iyilerimizi öğretmen yapmalıyız.

Ancak bu sayede ufukların efendisi olabileceğiz.

          EN İYİ ÖĞRETMENİNİ HATIRLIYOR MUSUN?

DEVAMINI OKU

Siber Varoş olmayın

BİLGİ YOKSULLUĞU
Günde 1 $’dan az geliri olanlara; AÇ
günde 10 $’dan az geliri olanlara; YOKSUL deniyor.
Eğer günde 2500 kalori, 3 litre su ve 3 gigabit bilgiye erişemiyorsan; YOKSULSUN.

İnsanların zenginliğini anlamak için hangi coğrafyada yaşadıkları önemlidir. Ancak bilginin etkisiyle bu önem yerini; bulunduğun “eğitim düzeyine” bırakmaya başladı.

Bill Gates ile bundan 22 yıl önce Londra’da bir söyleşi yapmıştım. Bilgiye erişimin zenginlikle ilişkisine dair soruma şu cevabı vermişti; “Bir insanın zenginliğini anlamak için eskiden küredeki yerine bakardık. Eğer bu kişi Somali’de ise fakir, Londra’da ise zengin idi. Ancak şimdi bir kişinin zenginliğini anlamak için, bulunduğu eğitim düzeyine bakıyoruz. Londra’daki bir kişi, eğer eğitimsizse aynı aile içinde, Somalili birinden daha fakir olabilir.”

Burada işaret edilen nokta, bilgi uçurumunun, gelir uçurumunu derinleştirdiğidir. Zengin ile yoksulun derinleşen refah farkı, bilgi ile ölçülür hale geldi artık.

Bilgi; üretim faktörü olarak tanımlanıyor. Üretemiyorsan SİBER VAROŞ olacak, uygarlığın taşrasına düşecek ve dijital uçurumun kaybedeni haline gelebileceksin.

      KENDİNİ BİLGİ YOKSULU HİSSEDİYOR MUSUN?

DEVAMINI OKU

18 yaşıma dek beni annem seslendirdi

ÇOCUĞUNUZUN AĞZI VAR DİLİ YOK MU?
Ona sorulanlara, kendisi cevap verebilir.
Onu sizin seslendirmeniz gerekmez.
Ona adıyla hitap edin.
Annesi iseniz ‘annesi’, ablası iseniz; ‘ablası’ diye çağırmayın.

-Nasılsın yavrum? –İyi amcası, okuyor.
-Aç mısın? –Yedi geldi. –Çay içer misin? –Yok sevmez.

Çocuğunu ağzı var dili yok haline getiren ailelere birkaç kelâm edeceğim: Öncelikle çocuğunuza adıyla hitap edin;

Anne; ‘annesi’ diye sesleniyor. Abla; ‘ablası’ diyor. Teyze; ‘teyzesi’ diye seviyor yeğenini… Oysa onun bir adı var ve o çocuğun nesi olduğunuz üzerinden iletişimi kurmak yanlış.

Unutmayın ki bir kızı, hanımefendi yapacak olan onun bize davranışlarından ziyade bizim ona  nasıl davrandığımızdır.

Bir erkeğe beyefendi gibi davranırsan beyefendi olacaktır.

Çocuk, kendini ifade edebilme becerisini bebeklikten öğrenmiştir ve ona sorulan sorulara ana babasının cevap vermesine ihtiyacı yoktur. Bırakınız çocuğunuza sorulan sorulara o cevap versin. Sizin dublajınıza ihtiyacı yoktur.

      ÇOCUĞUNUZUN KENDİSİ KONUŞAMIYOR MU?

DEVAMINI OKU

Yönetim kuruluna %30 kadın koyan batmıyor

KADIN OLMADAN ASLA
Kadını dışarıda bırakan hiçbir ekonomi ve yönetim modeli, sürgit başarı sağlayamıyor.
Yönetim kurullarında daha fazla kadın üye, şirketin ömrünü uzatıyor, karar kalitesini arttırıyor.

Yönetim kurullarında daha fazla kadının yer alması dünyanın çehresini değiştiriyor. McKinsey’in araştırması, yönetimde cinsiyet eşitliği sayesinde global milli hasılanın 12 trilyon $ artacağını ortaya koydu. Dünya Bankası araştırması; %30 kadın üyeli yönetim kuruluna sahip şirketlerin iflasla karşılaşma oranı 5 kat düşüyor, risk kararları almada 4 kat daha fazla başarı sağlanıyor. Kısaca; kadın fark yaratıyor.

Zorlu PSM’de Limak Holding ve Zorlu Holding katkılarıyla gerçekleşen Türkiye Kadın Direktörler Konferansı’nda bu yıl yönetim kurullarındaki kadın oranının %15.9’a çıktığı açıklandı. Yüzde 30 Kulübü Türkiye kampanyası sayesinde BİST şirketlerindeki kadın sayısında dramatik artış oldu.

Tüm BIST şirketlerinin sadece 36’sının yönetim kurulu başkanı kadın ve sadece 14’ünün yönetim kurulunda 1 kadın CEO yer alıyor.   

SİZDE KAÇ KADIN YÖNETİCİ VAR?

DEVAMINI OKU