Aracındaki sinyal kolu ne işe yarıyor acaba?

SerefOguz_KamuSpotu



O SİNYAL KOLU İLE NE YAPMAYI DÜŞÜNÜYORSUN?
Trafikte iken kullanmıyorsun.
Sağa sola dönüşte elin ona gitmiyor.
Senin dışındaki canlılara saygın yok.
Sence o kol ne işe yarıyor olabilir?

Bilenleri özenle ayrı tutarak yazıyorum; aracınızda direksiyonun sol tarafında bir kol var; aşağı yukarı hareket edebilen bir kol… Trafikte sağa sola dönüşlerimizde bizi takip eden sürücünün kontrollü bir şekilde seyrini, bizimle mesafesini ve ne zaman ne yapacağımızı işaretle bildirir.

Sinyal kolunu kullanmanın size ve siz takip eden sürücüye can güvenliği açısından son derece önemli olduğu aşikâr…

Ancak bunu gerektiğinde kullanmayan hatta araç kullanırken eli o kola gitmeyen sürücülere lâfım olacak.

Yanlış şerit kullanımı, hatalı şerit değiştirme ve sol şeridi işgale, 291 ₺ ceza var. Sinyal vermemek cezaya giriyor.

Şimdiye dek sinyal kolunu gerektiğinde kullanmayana ceza yazıldığını görmedim, duymadım. Fakat sinyal kolunu kullanmayan sürücülerin sebebiyet verdiği kazalar ortada…

Sinyal kolunu icat eden onu direksiyonun yanına neden

koymuş olabilir?

SİNYAL VERSEN ÖLÜR MÜSÜN?

DEVAMINI OKU

Yatırımcı dururken Gaziantep koşuyor



DİLENCİSİ OLMAYAN KENT
500 bin Suriyelinin yaşadığı Gaziantep’te herkes çalışmalı.
Mülteci sorunu kalkınma modeline dönüştürülmüş.
Belediye Suriye Daire Başkanlığı dahi kurmuş.

Ne mi demek istiyorum? Çok basit… Türkiye yatırımda hız kesmiş iken Gaziantep, son 3 yılda 3 milyar $ yatırımla 150 yeni tesis kurdu. Gaziantep Sanayi Odası Meclis Başkanı Adil Konukoğlu; ‘frene basmadık. Böylece 180 ülkeye yılda 7.5 milyar $ ihracat yapan kent olduk’ diyor. Sanko Holding Onursal Başkanı Abdülkadir Konukoğlu; ‘Türkiye’den 2 tık üstteyiz’ diyor: ‘yeter ki birlik sürsün.’

Belediye Başkanı Fatma Şahin’e 2 milyonluk kentteki 500 bin Suriyeli ile kalkınmayı nasıl sürdürdüklerini soruyorum: ‘Gettolaştırmadık, Ensardan başladık yönetişime vardık. Kentin kuralları var. Türkiye’nin değerlerini yükseltiyoruz.’

Gaziantep, girişimci kent. 60’ı sanayici olmak üzere 900 Suriyeli şirket ekonomiye üretime istihdama katkı verdi.

Tüm bunlar, 40 km ötesinde çatışmalar olurken yaşanıyor. Küresel riskler, terör; durmak için bahane oluşturmamış.

DİĞER İLLERDEKİ YATIRIMCI KOŞAMAZ MI?

DEVAMINI OKU

Şanlıurfa ekonomik zıplamanın eşiğinde



Peygamberler şehri, müzik kenti, Göbeklitepe ve binlerce cazibe unsuru…
Urfa’nın tek eksiği, üzerinde oturduğu hazineyi bulup çıkaracak zihin yapısı…

Eğer cebinizde 32 milyar $ varsa Nevada Çölü ortasında bir Las Vegas kurabilirsiniz. Ancak eğer Urfa inşa etmek isterseniz, 12 bin yıla ve yüzlerce peygambere ihtiyaç var. Bir de yerel kabiliyete, strateji ve ekonomik akla

İstanbul Sanayi Odası ile Urfa Ticaret ve Sanayi Odası konuğu olarak Urfa’dayız. İSO Başkanı Erdal Bahçıvan; ekonomik zıplamanın eşiğindeki Urfa’nın fırsatlarına dikkat çekiyor ve uyarıyor; ‘Pamukta jüt lekesi ve tarımda sahte ilaç kullanma ayıbını çözmelisiniz. Yatırımcıya en büyük referans, zaten Urfa’ya gelmiş girişimciyle bütünleşmek.’ En yüksek doğum oranına sahip yaş ortalaması 19.5 olan Urfa’da; tarım ve hayvancılık endüstrileri üzerinden yeni zenginlikler üretme imkanı var. Müthiş potansiyel bu

Turizm? Göbeklitepe yanı sıra kültürel tescilli 2329 tarihi eser, Harran, Ceylanpınar gibi muhteşem değerler cabası…

Urfa zıplamanın eşiğinde.

PEKİ, URFALI HAZIR MI?

DEVAMINI OKU

Elin ürettiği yapay zeka bizi esir eder



AHLAKSIZ YAPAY ZEKA; İBLİS ÜRETİR
Yapay zekayı inşa eden, bizim organik zekalı beyinlerimiz.
Bu süreçte eğer etik değerlerini ıskalarsa, kendi elimizle Frankeştayn inşa ederiz.

Bencil bir yapay zekâ, insanlığın başına bela olabilir mi? “hem de çok büyük bela” olabilir. Makineler bir kez zeki olmaya başlarsa, bu zekânın insanlığa faydasını iyi kontrol etmek temel şart olacak. Aksi halde yapay zekâ, çağımızın en büyük risk unsuru halini alır. Yapay zekânın neleri kapsadığına bakalım; Makine öğrenimi, ihtimal hesaplama, planlama, gerçek zamanlı kritik karar alma, çoklu hedef izleme, işlemsel biyolojinin temel felsefesi…

Robotik ve biyo-enformatik alanlarındaki çalışmalar, akıllı silahlarla kitlesel kıyım risklerini, bencil bir zekanın insanlığa vereceği zararları, yeni nesil terminatörleri gündeme getiriyor. Peki, bu işlere hiç bulaşmamak?

Bu, artık mümkün değil. Karşıtı veya yandaşı olsanız dahi, yapay zekâ çağında bu alanda geri kalamayız. Aksi halde başkasının hizmetindeki yapay zeka bizi esiri yapacaktır.

KENDİ YAPAY ZEKAMIZI ÜRETİYOR MUYUZ?

DEVAMINI OKU

Baş belası bürokrasi



BELGE SAPIKLIĞI
e-Devlet çıktı ama işin devlet dairesine düşmeye görsün; seni belge ile mahvetmek için bürokrat orada bekliyor.
İşler zaten kesat bir de bu belge sapıklarıyla uğraşmanız gerekecek.

İşin tembellik ve beceriksizlik yanı bir yana, her şeyi yokuşa sürmek için belge sapıklığı başka bir yana… Bürokratik oligarşinin en büyük silahı, belge sapıklığı

Toplumumuz yüzyıllardır yoğun ve katı bürokrasi ile yaşamış olsa da bilişim imkânları sayesinde bu cendereden kurtulması gerekirdi. Ama olmadı, olmuyor, olamıyor. Bürokrasiyi düşman ilan edip, dışa açık büyüme dönemini başlatan Turgut Özal’dan bu yana, “işleri daha kolay kılmak” için çok şey başarıldı. Misal şirket kurma, gümrük dönüştürüldü. e-devlet uygulamaları sayesinde dünün azap verici bürokratik işlemleri, “daha etkin, güvenli ve çabuk” halledilebiliyor. Peki, sorun nedir? Sorun, zihinlerin hala “katı bürokratik yapılara” kilitlenmiş olması… Üstelik bu zihinleri, devlet dairelerinde veya kamu kesiminde değil, her yerde görebiliyorsunuz. Hatta özel sektör firmalarında… Fotokopi nedir; faks nedir? Hala bunları isteyebiliyorlar; ‘mevzuat böyle’ diyerek…

SİZ DE BELGE OBUR BÜROKRAT MISINIZ?

DEVAMINI OKU

Ordu yıldırım hızıyla güvenli bölgeyi kurmalı



FIRATIN DOĞUSU HAYATİ ÖNEMDE
Tuna’nın doğusu düştü, Avrupa’yı kaybettik.
Nil’in doğusu düştü Afrika’yı kaybettik.
Fırat’ın doğusu düşerse Anadolu’yu kaybederiz. Asla kaybetmeyeceğiz.

Türkiye, güvenliğini korumak ve terörü engellemek için 7 düvelle mücadele ediyor. Bir yandan Amerikan yaptırımları diğer yandan Rusya’nın tutumu ve Avrupa’nın tehditleri

ABD, girdiği yerden şimdiye dek çıkmadı. 10 bin km. ötesindeki Suriye’yi ‘ulusal güvenlik sorunu’ diye görüyor.

Rusya 1000 km kuzeyde ama artık güney komşumuz gibi…

Her ikisi de ordumuzun teröre karşı operasyonunu durdurmaya çalışıyor. ABD heyeti Silahlı Kuvvetlerimizin operasyonunu sınırlamak için Ankara’da… Halkbank tehdidi masada, Trump, ekonomimizi mahvetme tehdidinde…

ABD girdiği, Rusya işgal ettiği hiçbir yerden çıkmadı.

Türk Askeri de masaya oturmadan önce yıldırım hızıyla gidebildiği yere kadar ilerlemeli. Böylece güvenli bölge kurabilecek, terör koridoruna, PKK devletine engel olacağız.

Ancak içeride birlik oluşturmak şart. TSK Mehmetçikle

mücadele ediyor.  STK’larımız ne yapıyor acaba?

DEVAMINI OKU

Eylemsizlik haracı



DEĞER ÜRETMEDEN BİZİ SÖMÜRENLER
13.5 milyon civarı, yan gelip yatarak devletten geçinen var.
Onların yüzünden her birimiz günde 2 saat fazladan çalışmak zorunda kalıyoruz.
Eylemsizlik belasının ülke faturası ağır…

Eylemsizlik cisimlerin hareket durumlarını koruma eğilimleridir. Maddeler için ortak özelliktir. Newton tarafından “1. hareket yasası” olarak ifade edilir.

Bu yasa, bir cisim üzerine etkiyen dış kuvvetlerin bileşkesi (net kuvvet) sıfır olduğu zaman cismin hareket durumunun değişmeyeceğini söyler. Evrensel yasadan ironiyle söz edişimin sebebi; bazılarının bunu kullanarak nasıl “haksız gelir” elde ettiğine dairdir. Hiçbir değer katmadığı halde, eylemsizliğini gelire dönüştüren yapılardan söz ediyorum.

Misal, eylemsizlik elektrik faturalarında var. Taşıma bedeline bakıyorsun santraldan eve taksi ile mi gelmiş?

Okuma bedeline bakın, fatura başında Yasin mi okumuş?

Değer zincirine değer katmadığı halde sırf kademede duruyor diye (eylemsiz) para kazananlar ortalığı kapladı.

Ben bunlara değer yaratmayan iş süreçleri diyorum.

Siz kabzımal, aracı, tefeci, tembel memur, komisyoncu, noter, sigortacı, hantal kamu, borsacı da diyebilirsiniz.

         EYLEMSİZLER SİZİ DE SÖMÜRÜYOR MU?

DEVAMINI OKU

Türkçe yetmez insanca kibarca da bilmek şart



HALKLA İLİŞKİLER Mİ, HALKLA ÇELİŞKİLER Mİ?
İletişimi bilmeyen, kaba, diksiyonu bozuk ve halka tepeden bakanları sakın iletişim birimlerinde kullanmayın, itibarınızı kemirirler.

Şu halkla iletişim alanlarında çalışanlar, çalıştırılanlar… Görevleri bilgi vermek, soru cevaplandırmak ve iletişim kurmak iken, neden iletişim özürlüleri arasından seçilir?

Diksiyonun kötülüğü bir yana, eksik bilgi vermeleri, soru soranı azarlamaları da cabası… Oturdukları o mini koltuk dahi ayarlarını bozmuş, vatandaşa bilgi desteği vermek yerine koltuktan aldıkları güçle azar makinesi olmuşlar.

Onlarca örnekten yalnızca biri; İBB Kadıköy Rıhtımda İstanbul Kart abonmanlığı 14 no’lu gişesindesiniz. Orada bulunma amacınız belli; kartla ilgili sorununuzu çözmek

Belediye; oraya koyduğu memuruna dikkat etmeli. Zira insanlara ‘bey, hanım’ eklemeden ismiyle hitap ediliyor, anlamayan azarlanıyor. İnsanca kibarca dilleri bilinmiyor.

Memurenin ‘istediğine şikayet et’ küstahlığı da cabası…

Sadece kamu değil tüm şirketler, halkla iletişim birimlerine

       eğitim vermeli. SİZ DE AZARLANIYOR MUSUNUZ?

DEVAMINI OKU

Bilginin efendisi değilsen kölesisin



MAHREM DEĞİLSEN MAHRUM OLURSUN
Bilgi güçtür. Onu elinde tutana avantaj sağlar.
Elindeki cihaz bilgi fabrikası gibi.
Ama bu bilginin mahremiyeti?

Gezegende 7,5 milyar insan yaşıyor. İlginçtir, dünyadaki sim kart ve tablet sayısı, dünya nüfusunu aştı.

Öyle ki her saniye 2 çocuk doğarken 10 sim kart aktif hale geliyor. Bütün insanlık kapsama alanında artık.

Herkesin, her yerden, her yere, her şeyle, her zaman bağlanabildiği bu dünyada oluşan riskleri ve doğan fırsatları bilmez isek, başımıza neler gelir? Söyleyeyim, bilgi kirliliği mağduru ve başkalarının bilgisinin kurbanı oluruz. Kapsama alanında olmak, aynı zamanda kapsandığınızı da gösterir. Yalnızca para işlemlerinde değil, sosyal medya paylaşımları ve konum cihazları sayesinde ardınızda bıraktığınız iz, zaten sizin mahremiyetinizi “kendi elinizle ifşa” niteliğinde…

Kendi ürettiğin bilginin mahremiyetini koruyamazsan, özgürlükten mahrum olursun. FARKINDA MISINIZ?

DEVAMINI OKU

Eğitimli kız çocuklar Yarınımızı abat eder

GÜÇLÜ KIZLAR GÜÇLÜ YARINLAR
‘Ben istersem’ başaramayacağım bir şey yok. İlham veren hayatları inceleyince eğitilmiş kız çocuklarının mucizelerine ulaşıyoruz.

Bugün 11 Ekim Dünya Kız Çocukları Günü. Biliyoruz ki bir kız çocuğunu ilköğretimde fazladan 1 yıl okulda tutmamız halinde bu kız çocuğunun gelirinde %10-15’lik artış oluyor.

Hele ki bu kız çocuğu orta öğretimi bitirmişse gelirindeki artış; %15-25’e varıyor. Dünya Bankası’nın verileri: Orta gelir ülkelerinde kız çocuğunun orta öğretimi bitirmesi halinde 5 yaş altı çocuk ölümleri %50 azalıyor.

Neticede, kız çocuklarının eğitimi; olumlu yönde çok dramatik fark doğurabiliyor. İş hayatında neler oluyor?

Küresel çapta kadınla ile erkekler arasında gelir farkı %20.

Ekonomik faaliyetlere katlımda eşitliğin sağlanması için geçmesi gereken süre 202 yıl. Siyasette eşitlik için 107 yıl.

Dünyada yönetim kademelerindeki kadın oranı %35 altında.

Aydın Doğan Vakfı Dünya Kız Çocukları Uluslararası Konferansında, görünmez engellerin nasıl aşılacağı tartışılıyor.       SEN BUGÜN KIZIN İÇİN NE YAPTIN?

DEVAMINI OKU