Anlık öfke öldürür

ÖFKE KONTROL DERSİ ALMAK ŞART

1-Anlık öfke; ölüm getirebiliyor.

2-Oysa öfke kontrolü mümkün.

3-Eğitim sayesinde öfke kontrolü öğrenilebilir.

4-Böylece kurbanı mezara girmez.

5-Öfkelenen hapse gitmez.

Gün geçmiyor ki kadına yönelik şiddet; gündem olmasın…

Öfke her yerde ve insanlar, öfkelerini kontrol edemediği için facialar doğuyor, cinayetler işleniyor, insanlar ölüyor.

Öfke, insani bir duygudur ancak kontrol edilemediğinde felakete yol açtığından, kontrol edilebilmesi gerekecektir.

Öfkenin nasıl kontrol edileceğine dair yığınca kurum, eğitim vermeye başladı bile.

Ancak eğitime ilköğretim sürecinden başlanılması halinde, öfkesini boşaltırken kendisine ve başkalarına zarar vermesi sınırlanabilir hatta önlenebilir.

Tartıştığı eşini yaralayan veya öldüren vakalar incelenince genelde varılan sonuç; anlık öfke patlaması olduğudur. 

Trafikte yol vermediği için silahına davranan, tartıştığı birini öfke seline kapılıp öldüren, kadına şiddet uygulayan.

Önerim; psikolog, psikiyatrist ve eğitimcilerin ortaklaşa geliştirecekleri müfredatın biran önce zorunlu ders haline gelmesidir.

Ancak bu sayede anlık öfke patlamalarının nasıl yönetileceği öğrenilir. 

Biri mezara diğeri hapse gitmez.

 ÖFKENİ KONTROL EDEBİLİYOR MUSUN?

DEVAMINI OKU

Zor zamanları yönetmek

NE DEM BAKİ, NE GAM BAKİ

1-Yaşadığın zor günler sürgit olamaz.

2-Tıpkı iyi günlerinin olmadığı gibi…

3-Kendi krizinden çıkış rotası çiz.

4-Umudunu hiç kimse çalamaz.

5-Belirsizlik içinde yol almayı dene…

İyi günde herkes dost. 

Durgun suda herkes kaptan. 

İşler yolunda giderken herkes iyi…

Ancak hayatın gereceğiyle zor zamanda yüzleşirsin.

Belli ki gündelik şartlar hayli zor.

Hatta sürgit kriz içinde bir ekonomide, hayat pahalılığıgeçim sıkıntısı, yarınsızlık ortamında morallerimiz bozuk.

Bunlardan daha da kötüsü; insanların gelecek beklentisini kaybetmesi, belirsizlik yumağı içinde kalmaları…

İşte tüm bunlardan kurtulmanın yolu; 

1-Umudu asla kaybetmemek ve 

2-kendine zor zamanlara dair bir rota çizmek…

Bilgeler; ‘ne dem baki, ne gam baki’ der.

Sefa da cefa da geçicidir. 

Şartlar çok zor olsa da bilmemiz gereken, zor anların geçeceğidir.

Burada fark, kötü koşullar içinde senin en iyi yapabildiğine odaklanmakzor zamanlarını yönetmek ve kendi geleceğine bir kapı aralamak.

Çıkan her şey inerdar günün ömrü az olur.

Sen şimdi kendi geleceğine sahip çıkmazsan seni yönetemeyenin becerileriye sınırlanırsın.

Her durumda bir çıkış olduğunu bil ve ona göre davran.

HANGİ KARANLIK CE VAR Kİ SABAH OLMAMIŞ?

DEVAMINI OKU

Yüklerinden kurtul

YÜKÜNÜ ATMANIN 5 ÖDÜLÜ

1-Hafiflersin

2-Hayatın kolaylaşır

3-Sırtındaki keneler gider

4-Ekonomin düzelir

5-Daha hızlı koşarsın

Kuşa kanadı ağır gelmez ama sana kanat

olmayan, sırtındaki en ağır yük olacaktır

Yük; taşıdığın şeylerin tümü… 

Ağırlıkların, altında ezildiğin, isteksizliğin, sıkıntıların, yapmak istemediklerin, ağzına, boğazına dek dolmuşluğun, zorunlulukların… 

Sırtındakiler

Bu yükleri sırtından indirdiğin kadar karışırsın hayata…

Göremediklerini görür, işitmediklerini işitir, tatmadıklarını tadarsın.

Yürüdüğün yol kısalır, omuzların daha dik durur.

Cebindeki yük, borçlarındır.

Ekonomideki yük; işsizliktir, enflasyondur, üretememenin, kendi kendine yetememenin fukaralığıdır.

Bunu hissetmen kolaydır da bu yükleri sana yükleyeni idrak etmen zordur.

Seni taşısın diye seçtiğin, omuzundaki en ağır yük olur.

Çözdüğünden daha fazla sorun çıkaranlar da yük olur sana…

Sürekli yük altında ezilenler, gelişemez.

Seni taşıma iddiasındakiler, senin yükün olmuştur.

Ülkenin sırtına yük olanlar senin de yükün halini alınca; çare üretmek kaçınılmaz olacaktır.

Çare; yüklerini sırtından atmaktır.

Bu yükleri sırtından atmak senin kurtuluşun, refahın, hafiflemenin, sağlığın olacaktır.

SIRTINA YÜK OLANLARIN ACABA FARKINDA MISIN?

DEVAMINI OKU

Kitlenin huzursuzluğu paydaşın yarın kaygısı

HUZUR VARSA HER ŞEY TAMAM

1-Huzurun yoksa çok şey eksik.

2-Huzursuz olmak;

3-Ya geçmişin pişmanlığında,

4-Veya yarının kaygısında yaşamaktır.

5-Bir kitlenin huzursuzluğu, paydaşlarının yarın kaygısıdır.

Huzur; Arapça hazır olma kökünden gelir.

Huzur; kişinin anda olması ise huzursuzluk, ya geçmişin pişmanlığında veya yarının kaygısında olmaktır.

Hazır değilse, kendisini şimdi burada hissetmiyorsa, yerleşik değil göçebe olduğu duygusunda ise huzursuzdur, rahat değildir, asayiş yoktur.

Bir kitlenin huzursuzluğu, paydaşlarının yarın kaygısıdır

Geçim sıkıntısıdır.

Ekonomik krizdir

Savaşta olma halidir.

Salgın, afet, düşman ve kıtlık tehditleriyle karşı karşıya kalma halidir.

Bir dağın huzursuzluğu; heyelan, karla kaplı yamacın huzursuzluğu çığ,

Denizin huzursuzluğu dev dalgalardır.

Huzursuz yönetici, topluluğu gerer.

Huzurunu kaçıracak olan; arkasını dönüp baktığında izleyicilerinin giderek azalıyor olmasıdır.

Huzursuzluğu; daha fazla güç talebi ve daha fazla yetki devşirmiş tek adamlık olacaktır.

KENDİNİ HUZURLU HİSSEDİYOR MUSUN?

DEVAMINI OKU

Belalardan ders almak

BELADAN KURTULMAK İÇİN NE YAPARSIN?

1-Bela bir sınavdır aslında;

2-Başa gelmesi nimet sayılabilir.

3-Onunla mücadele ederken gelişir,

4-Yeniden bulaşmamak için tedbir alır,

5-Uzak durmak için kendini eğitirsin

Bir musibet, bin nasihatten evlâdır der eski bilgeler.

Musibet, belanın ta kendisi… 

Herkesin başına gelebilir.

Çözümü, içinden çıkılması, alt edilmesi zor durum

Çok büyük sıkıntıya ve zarara yol açan olay veya kimse

Yapılan kötülüğe karşılık hak edilen veya uğranılan ceza

İnsanı; istemediği bir davranışa zorlayan şeyler bütünü…

Bela, eğitici bir enstrümandır

Kula bela gelmez Hak yazmadıkçaHak bela yazmaz kul azmadıkça

Ancak bize gelen belâ bir sınav mı ceza mıdır?

Bunun için çok net bir ayrım söz konusudur.

Eğer bela seni kendine ve yaratana yaklaştırıyorsa, senin imtihanındır.

Ancak bu bela seni senden ve yaratandan uzaklaştırıyorsa bu bir cezadır.

Nitekim bu durumda belalardan ders almak yerine onu cezaya dönüştürmüş olacaksın.

Ülke olarak başımıza bela açıp duruyoruz.

Ancak bu belalardan ders çıkarabildiğimiz oranda güçleniyor, akıllanabiliyoruz.

Belanın en büyüğü, kendi başına açtığın değil midir zaten.

BU BELAYI BAŞINA SEN AÇMIŞ OLMAYASIN?

DEVAMINI OKU

Egolarınla koşamazsın

EKOSİSTEM Mİ EGOSİSTEM Mİ?

1-Kulağınıza EKOSİSTEM kelimesi çalınıyorsa

2-O sistemdekilerin egolarını gözlemleyin

3-Egolarını besleyen rutinleri belirleyin

4-Şişirilmiş egolarla bir yere varılamaz

5-Oradan uzaklaşın

Ne söylediğimizden ziyade, ne yaptığımız önemli…

Neyi, neden yaptığımız ise daha da önemli.

Çeyrek asırdır dilimizden düşmeyen bir kelime var;

EKOSİSTEM. Bir bölgede bulunan canlı, cansız varlıkların karşılıklı oluşturdukları sistemin adı…

Pek de moda… Neredeyse herkesin dilinde…

Etkileşimle gelişen olgular sayesinde birlikte iş yapma, daha çok üretim, katma değer sağlama…

Eğer sistemin unsurları aynı yönde hareket etmez ve bu birliktelikten bazıları bireysel kazanç kurnazlığını seçerse, en iyi tasarlanmış ekosistem dahi, egosistem halini alır.

Nedir bu EGOSİSTEM?

Nimeti alıp külfeti öteleme kurnazlığı

Sorunu; kendi sorumluluk alanının dışına itme kolaycılığı

Ekosistemin değer üreten parçası olmak yerine kendi egosunu besleme aracı haline getirme ahmaklığı… 

Şişirilmiş egolarla ekosistem kuramazsınız.

Ekosistemin çalışması için barındırdıklarının kümeleşmesi gerek.

Muktedire yığın oluşturmak ekosistem olamaz.

EGONU BESLEMEK İÇİN Mİ BURADASIN?

DEVAMINI OKU

İşler ters gidiyorsa…

TEHLİKENİN 5 SİNYALİ

1-işler sürekli ters gidiyordur

2-Beklemek sorunu büyütüyordur

3-Hayatının akışı aksamıştır

4-Günlük rutinler bozulmuştur

5-Konforun seni çürütmüştür

Çözümü zamana bırakma.

Hareket vaktidir şimdi.

Bir şeyler ters gitmeye başladıysa, ne yapmayı düşünürsün?

Sinsi bir baş ağrısı, gözlerde kaygılı dalmalar, göğsünün üzerinde biri oturuyormuş gibi baskı ve midede yanma

Der ki; bir şeyler ters gidiyor ya da yolunda gitmiyor.

Hal böyleyken bu konuda ne yapmayı düşünürsün

Kendiliğinden geçmesini beklemeyi mi, eyleme geçmeyi mi?

Böyleyken beynimin bir kısmını; “yarıcıya” vermiş gibi olurum.

Hani, tarlasını kendi ekmeyip biçmeyip, ürünün yarısı karşılığında başkasına işleten gibi..

Beynin bir yarısı rahattır.

Ancak diğer yarısı henüz çözülememiş problemgiderilmemiş kaygı ve yönetilmemiş risklerin hesabı derdindedir.

İnsan, rahatı karşılığında bedel öder ve kendi hapishanesinde gözetim altında kalır.

İşin tuhafı, kendine gardiyan olduğu bu hapishanede çok farklı duygular ve düşünceler üretebiliyor olacağıdır.

İnsan, soru sorarArayışı vardır. Unutabilme yetisi ile var olabilir.

Ancak işe yarar olan, işler ters gidiyorsa, düşünmek ve çözmektir.

Çözümü zamana bırakırsan işlerin daha da ters gidebilir.

 HAREKETE GEÇME ZAMANIN GELMEDİ Mİ?

DEVAMINI OKU

Erdemsiz siyaset

YALAKALIK MESLEK MİDİR?

1-Siyasetçiden geçinen yandaşlara dikkat.

2-Erdemsiz siyasetçi yandaşını pek sever.

3-Ayak yalayıcılar, yüzlerle ilgilenmez.

4-Zira yalarken yüzü görmezler.

5-Bugün birini, yarın ötekini yalarlar.

Erdem veya fazilet; ahlaki olarak doğru olan şeyi yapıp yanlış olanı yapmamaktır.

Erdem kavramı, felsefe tarihinin başlangıcından beri yer alır.

İnsanın ve yaşamın anlamı nedir?” sorusuna verilen felsefi cevap; “erdemli olmak” olarak belirtilmiştir.

Siyaset; devletin idari kademelerinde yer alan politikacıların ülkenin yönetimi, ekonomisi, güvenliği kapsamında sürdürdüğü çalışmalara siyaset denir.

Siyasetin amacı hem iktidarda kalmak hem de halka hizmet sunmaktır.

Siyasetten erdemi çıkardığınızda demokrasi giderek Kleptokrasi (hırsızlar yönetimi) alır.

Siyasetçi erdemini kaybetmişlerden oluştuğunda kirlenir, yolsuzluk yapar, halkı sömürür, vatandaşa duyarsızlaşır.

Sadece yeniden seçilmenin yolunu arar. İdeallerin yerini çıkar ilişkisi alır.

Erdemsiz siyaset çözüm ortağı değil suç ortağı üretir.

Yandaş üretir ve onu önce suça bulaştırır, sonra yönetir.

Kendini çıkar için destekleyenler, siyasetçi ikbal kaybedince onu arkadan hançerler ve yükselmekte olan iktidarın yeni adaylarına meyleder.

Erdemsizlik, ülke batırır.

AHLAKSIZ SİYASETİ BENİMSER MİSİN?

DEVAMINI OKU

Elden gelen öğün olmaz o da vaktinde bulunmaz

BAŞKASI YAPMAZ, SEN YAPMALISIN

1-Kendi göbeğini kendin kesmen gereken

stratejik alanları,

2-Ele güne emanet edemezsin.

3-Elin gıdası ile doyamaz,

4-Elin silahıyla savaşamaz,

5-Elin bilgisiyle yönetemezsin

Salgın sürecinde anladık ki her alanda dış kaynak kullanımı (outsourcing) iyi fikir değilmiş…

Aslında outsourcing, çok yaygın bir yöntem…

Siz ana işinize odaklanırken, şirketin güvenliğini, yemeğini, temizliğini, belgeleme işini vs. uzman şirkete veriyorsunuz.

En basit ifadeyle outsourcing; dükkanda çay demlemek yerine karşıdaki çaycıdan getirmektir. 

Bir fincan süt için inek beslememek, kahve içeceğim diye besiciliğe soyunmamaktır.

Fakat sorun şu ki bazı işleri ASLA outsource edemezsin. Misallere buyurun:

Elin silahıyla ülke sürgit savunulamaz.

Kendin üretmelisin.

Zira kurşun artık adres soruyor.

Elin gıdasıyla sürgit doyamazsın, kendin üretmelisin.

Elin F35’i bir yere kadar, kendi T45’ini üretmelisin.

Elin ilacıyla sürgit şifa bulamaz, kendin üretmelisin.

Elin S400’ü nereye kadar? Kendi T500’ünü üretmelisin.

Elin SAP’ı gün gelir elinde kalır; kendin LOGO üretmelisin.

Yerlisi varken yabancı neden

STRATEJİK ÜRETİMLERİN KİMLERİN ELİNDE?

DEVAMINI OKU

Başkasıyla kıyası bırak kendi vizyonuna yürü

KIYAS KULLANMA KILAVUZU

1-Kendini dününle kıyasla, el ile değil

2-Kıstasına dikkat et, ona dönüşürsün

3-Vizyonu olan, kıyasa gerek duymaz

4-İyi doğru güzel; kime göre?

5-İkinciyi geçmen yetmez, birinciyi geç

Hakk’ı biz bulduk deyu zannetmesin ashâb-ı kâl / Cûylar çün erdiler deryâya hâmûş oldular.” diyor Hayali;

‘yaradanı bulma yolunda bilim ehli diye geçinenler kendilerini bizimle kıyaslamasınlar…

Coşkulu nehirler, denize ulaşınca suskunlaşırlar.”

Kıyas, en az iki elemana ihtiyaç duyar: 1-kıyaslanan, 2-kıstas…

Kıstas, kıyaslarken esas alınan değerdir.

Ancak “oldum” diyenler, kıyası bırakır.

Kıyas, coşkulu akan nehrin tavrıdır.

Başını taştan taşa vurur, engellerle gücünü kıyaslar.

Kaynağından nihai hedefine ulaşınca, denizle buluşur, sesi kesilir.

Çünkü kıyaslanacağı ne bir dağ ne bir dere, taş, kaya veya toprak kalmamıştır.

Kendini sürekli başkasıyla kıyaslayan, kıstasına imrenendir ve asla kendini kıyasladığını aşamayacaktır.

Onu geçse bile…

Zira kendini ikinci gibi pozisyonlamıştır ve ikinciyi geçen, yeni ikinci olur, birinci değil.

Birinciyi geçmek, kıyastan ziyade kendi vizyonunun, kendi rüyanın peşinden gitmek olacaktır.

Vizyonuna bak!

KENDİNİ DÜNÜNLE KIYASLAMAYI DÜŞÜNSEN?

DEVAMINI OKU