Çok bilen çok yanılır

“BİNDİĞİM AT BENDEN AKILLI OLMASIN”

1-Hayat bir yarış;

2-Ve akılsız atlarla yarış kazanılmaz.

3-Akılsız at ile menzil alınmaz.

4-Kendinden akıllıları keşfedebilen yöneticiye;

5-Başarı kader olur.

Hele ki yarım yamalak bilen herkesten daha da çok yanılır.

Çünkü bildiğini sanır ve böyle birine öğretmek imkansızdır.

Yöneticilerde gördüğüm şudur; liyakat sahibi ve gerçekten bilen insanları nedense kendilerinden uzak tutar, onlarla aralarına mesafe koyarlar.

Onun yerine kendilerinden daha az bilenleri tercih ederler.

Zira ancak bu sayede kendini daha değerli, akıllı, zeki ve vazgeçilmez biri zannederler.

Gözlemim şudur; işletmelerde ikinci sınıf yönetici, etrafına üçüncü sınıf kadro edinir.

İtibarını bu sayede koruduğunu sanır.

Oysa birinci sınıf yönetici, etrafında bilen çalışan bulundurmak ister.

Önerim; kendinden daha zeki ve akıllı insanları bulup, onların hizmetine girmektir.

‘Hükmetmek’ değil, onların hizmetine girmek

Bu, zor bir zenaattir zira özgüven gerektirir, erdem gerektirir, basiret gerektirir.

Çalıştığı kişileri liyakat havuzundan seçenlerin başarısı ortadadır.

Bilen adam yerine bizden adam seçenlerin hüsranı; daha da ortadadır

. Çok bilen çok yanılır zira…

ÖNCELİĞİN; BİZDEN ADAM MI    BİLEN ADAM MI?

DEVAMINI OKU

Kayırmacılık belâsı

NEPOTİZM KURUM BATIRIR

1-Kayırmacılık yüzünden;

2-Aile şirketlerinin 3’üncü kuşağa geçme şansı: %20

3-Ömürleri de en fazla 25 yıl sürüyor.

4-“Hamili kart yakinimdir” diyerek işe alma,

5-Yoksa batarsın.

Nepotizm; yakınını, kan bağın olanı kayırmanın adı.

Yönetim bilimi bu olguyu, kurumun ömrünü kısaltan bela kabul eder.

Kayırmacılık yüzünden şirket, ihtiyaç duyduğu nitelikleri bünyesinde tutamaz.

Şirket nepotizm tutumu yüzünden ailenin oyun bahçesi haline gelir.

Kabiliyetler dışarıda kalırken , dostakraba işletme kadrolarını doldurur.

Sürdürülebilirlik kaygısında olan şirketlerimizde patron, kendi ailesini dahi yönetim kademesine tepeden koymaz.

Liyakat, aile bireyi olmanın çok daha üstünde kabul edilir.

En iyi tahsili dahi yapsa, kurum değerleri ve süreçleri sahada öğrenmeden yönetim kademelerinde ilerleyemez.

Olsa olsa, eşitler arasında birinci yapılır.

Mirasta hakkı olması, yönetimde pozisyon avantajı olacağını sağlayamaz.

Hamili kart yakınımdır diye kartvizitle kuruma dayatılan niteliksizlerin, bir süre sonra o kurumu zarar soktuğunu biliyoruz.

Gerek devlet yönetimi gerek şirket kademeleri kayırmacılık belası yüzünden zaafa düşer ve o kurumun batması mukadderdir.    

SEN DE KENDİ İŞ YERİNDE YAKININI KAYIRIYOR MUSUN?

DEVAMINI OKU

Kayırmacılık belası

NEPOTİZM KURUM BATIRIR

1-Kayırmacılık yüzünden;

2-Aile şirketlerinin 3’üncü kuşağa geçme şansı: %20

3-Ömürleri de en fazla 25 yıl sürüyor.

4-Hamili kart yakinimdir diyerek işe alma,

5-Yoksa batarsın.

Nepotizm; yakınını, kan bağın olanı kayırmanın adı.

Yönetim bilimi bu olguyu, kurumun ömrünü kısaltan bela kabul eder. Kayırmacılık yüzünden şirket, ihtiyaç duyduğu nitelikleri bünyesinde tutamaz.

Şirket nepotizm tutumu yüzünden ailenin oyun bahçesi haline gelir.

Kabiliyetler dışarıda kalırken , dostakraba işletme kadrolarını doldurur.

Sürdürülebilirlik kaygısında olan şirketlerimizde patron, kendi ailesini dahi yönetim kademesine tepeden koymaz.

Liyakat, aile bireyi olmanın çok daha üstünde kabul edilir.

En iyi tahsili dahi yapsa, kurum değerleri ve süreçleri sahada öğrenmeden yönetim kademelerinde ilerleyemez.

Olsa olsa, eşitler arasında birinci yapılır.

Mirasta hakkı olması, yönetimde pozisyon avantajı olacağını sağlayamaz.

Hamili kart yakınımdır diye kartvizitle kuruma dayatılan niteliksizlerin, bir süre sonra o kurumu zarar soktuğunu biliyoruz.

Gerek devlet yönetimi gerek şirket kademeleri kayırmacılık belası yüzünden zaafa düşer ve o kurumun batması mukadderdir. 

YAKININI KAYIRIYOR MUSUN?

DEVAMINI OKU

Neden iş bulamıyorum?

İŞ ARAMAK İŞ HALİNE GELİRSE

1-İstikbal kaygısı kronik hale geliyor.

2-Başkasına muhtaç kalıyorsun.

3-İş görüşmelerinde aşağılayanlar çok.

4-Yeni mezundan tecrübe istiyorlar.

5-İşsizlik psikolojimizi bozuyor.

Çünkü iş yok. Çünkü istihdamı genişletmeyen büyüme var ve bu süreçte yen iş pozisyonları açılmıyor.

Çünkü KPSS ile atanacakların sayısı az. Yetmezmiş gibi KPSS sonuçlarına riayet yerine mülakat yöntemi sayesinde yandaşı, candaşı işe almaya pek meraklılar.

Çünkü liyakat yerine sadakat arayan patron sayısı hayli fazla.

Bu yüzde bilen insan yerine bizden insan tercih ediliyor ve torpili olmayanın iş bulması çok zor.

Çünkü önerilen ücret, işe gidip gelme ulaşım parasına yetmiyor ve siyasilerin; ‘iş çok çalışmak istemiyorlar’ demelerinden bıktım. İş önerileri mantıklı değil ki…

Çünkü önerilen pozisyon, eğitimimin karşılığı değil.

Çünkü yıllarca okuyarak aldığım diplomaya bakan yok.

Çünkü oturduğum yerde iş imkânları yeterli değil.

Çünkü kariyer siteleri cv dolu ama gerçekçi değiller.

Çünkü yeni mezundan tecrübe arayan embesil çok.

Çünkü aranan nitelikler öylesine yüksek ama verilen ücret öylesine düşük ki hiç adil de mantıklı da değil.

Çünkü siyasete sırtını dayamışlar, tüm pozisyonları kapattığından beceri ve tecrübe sahiplerin fırsat gelmiyor, kayırmacılık yüzünden işsizliğe mahkûmuz.

SEN DE İŞ ARAYANLARDAN MISIN? 

DEVAMINI OKU

Ey liyakat neredesin?

BEYNİNİ KULLAN, KORKMA; BİTMEZ…

1-Zor zamanlar; ne yaptığını bilen,

2-Güçlü beyinlerle aşılabilir ancak.

3-Krizlerden az hasarla çıkmak mı istiyorsun?

4-O halde liyakati ara, bul.

5-Daima kabiliyetlerle çalış.

İddiam odur ki beyin açığıcari açıktan daha önemlidir ve eğer liyakati bulup yüceltirsek daha mutlu bireyler haline gelebiliriz. 

Beyin göçünü önler, kabiliyeti bulup yüceltiriz.

Ancak sorun şu ki liyakatten ziyade sadakati önceliyoruz.

Sadakat kötü bir şey değildir.

Ama sadakat sahipleri eğer liyakatli değilse, bugün sana sadık olan, yarın bir başkasına sadık olabilir.

Oysa liyakat sahibi, aynı zamanda işine sadık insanlardır.

Şu anda dünya ekonomileri Korona yüzünden zor durumda.

Yalnızca devletler değil, kurumlarşirketler zor zamanlardan geçiyor.

Biliyoruz ki zor süreçler ancak bilimle, liyakatle aşılabilecek.

Cahil sadıklar yerine liyakat sahiplerini arayıp bulmalı ve yönetimin tüm kademelerine onları taşımalıyız.

Aksi halde? Olacağı şudur; cahil insanlar her şeyi bildiklerinden, öğretilemezler de…

İşletmen batar sen de kriz içinde daha derin kendi krizinin kurbanı olursun.

Şayet olağanüstü zamanlarda bilimi, bileni, liyakati arayıp bulmaz isen başın büyük belaya girer.

Benden söylemesi…   

KABİLİYETLİ KAÇ İNSANLA  ÇALIŞIYORSUN?

DEVAMINI OKU

Bizden insan sadakati mi Bilen insan liyakatı mı?

LİYAKAT YOKSA SADAKAT İŞE YARAMAZ

1-Karar süreçlerin liyakat sahibi

2-Bilen insanlardan oluşmalı

3-Her sözüne ‘peki’ diyenlerin

4-Sana ‘sadık’ olabilir ama

5-Onlarla alacağın kararlar sonunu getirebilir

Elbette bilen insan liyakati… Çünkü bilgiyle yönetiyor.

Üstelik bizden insanın sadakati bir yere kadar. Hatta bugün sana sadık olan çabukça bir başkasına sadık olur.

Ancak sorun şu ki bilen insanı yönetmek zor. Talimatla çalışmaz, ikna edilmesi gerekir. Ona ‘şunu yap!’ dediğinde söze ‘ama…’ ile başlar ve liyakatini konuşturur, bıktırtır.

Oysa bizden insana vereceğin her talimat; ‘peki…’ sözcüğü ile başlar, yönetilmesi kolay görünür fakat sonuç?

Bilen insan” ile “bizden insan” arasında tercih, çoğu kez “bizden ve güvenilir aile bireyi” yönünde kullanılıyor.

Aklı başında olanların en fazla yapabildiği, “eşitler arasında birinciliği”, aile bireyine verme tercihindedir.

Oysa şirketin ve ailenin işini görecek, iyi yetişmiş gençler, “aile bireyi kadar güven telkin edemediğinden” dışarıda tutulabiliyor.

TERCİHİN LİYAKAT MI SADAKAT Mİ?

DEVAMINI OKU

Siz de sıkılmadınız mı?

SIKINTININ 5 ÇÖZÜMÜ

1-Kısır döngülerini belirle

2-Yeni öyküler kovala

3-Yataktan kalk, hareket et

4-Canını sıkanlardan uzaklaş

5-Umudunu diri tut

Bahar geldi, doğa uyandı, sıra bizde.

Can sıkıntısı kader olamaz…

Cemreler çoktan havayı suyu toprağı uyandırdı. Hıdrellez doğanın yeşili ile güneşin ateşini kavuşturdu. Tomurcuklar çiçekler…

Ağaçlar meyveye durmaya başladı. Tüm bunlar olup biterken sen ne yapıyorsun acaba? Sormak gerekir. Sabahları külçe gibi uyanıyor olmalısın. Yine de zinde olabilirsin. Dene en azından

Aklına ilk gelen, seni son günlerde heyecanlandıran nedir? Yok, beni heyecanlandıran bir şey olmadı diyorsan. En çok neye öfkendiysen onu bil.

Şu kapanma günlerinde canını sıkan çok şeyler mutlaka olmuştur. Bil ki seni sıkan, şimdilerde herkesi sıkıyordur.

Can sıkıntısı; çağın hastalığı zaten. Üstüne salgın geldi, kapanma geldi, daha çok sıkılır olduk.

Mesela ben… Tam kapanmanın şu halinden, ekonomide sürekli açılan fakat işe yaramayan paketlerden, enflasyondan, işsizlikten, aptallığın kader gibi gösterilmesinden, liyakatsizlikten, nepotizmden, kadına şiddetten, hoyratlığın her türlüsünden, yalandan, dolandan, talandan, haksızlıktan, tatsızlıktan çok sıkıldım.

BENİ SIKAN BUNLAR, SENIN CANIN NEYE SIKKIN?

DEVAMINI OKU

Gayrette sebat etmek

SABIR; UMUT ETME SANATI

SEBAT; BAŞARININ ANAHTARI

Nitelikli gayretinde sebat edenler

için zafer kaçınılmaz duraktır.

Bizler zaferle değil seferle emrolunduk.

Sefer; iyi, güzel ve doğru olanadır.

Gayret; hayati ve önemli olsa da sebat her şeydir.

Sebatsız gayret, anlık başarıdır, devamı gelmez.

Sebat, gayretin her ne ise onun sürdürülebilir halidir. Isrardır, bulunduğun yola sadakat, eziyetine sabırdır. Bilgeliğe dair yazıla gelmiştir. Erdeme dair olandır.

Başarının yapı taşı olarak adlandırırlar sebatı…

Tarih boyunca zekadan üstün tutulması, boşuna değildir.

Aziz Sancar, zekayı daima sebatın ardına koya gelmiştir. Bıkmadan usanmadan çalışmak yoksa zeka, bir süre sonra çölde susuz kalmış canlı gibi yitip gitmeye mahkûmdur.

Sabır, umut etme sanatı ise sebat, başarı şaheseridir. Acelenin panzehiri, vazgeçmenin şifacısıdır sebat.

Zor olan sebattır ve ödüle layık olması da bundandır.

Başarının sırrı bu kadar sade ve nettir aslında.

Sabır hayatı akışına bırakmak olsa da sebat o akışa ayak uydurmak olacaktır. Hele ki gayretinde sebat edebiliyorsan, zafer, er ya da geç sana akacaktır.

        GAYRETİNDE SEBAT EDENLERDEN MİSİN?

DEVAMINI OKU

Ey liyakat neredesin?

BEYNİNİ KULLAN, KORKMA; BİTMEZ…

Zor zamanlar; ne yaptığını bilen

güçlü beyinlerle aşılabilir.

#Korona krizinden az hasarla çıkmak istiyor musun?

O halde liyakati ara, bul, kabiliyetlerle çalış…

İddiam odur ki beyin açığı, cari açıktan daha önemlidir ve eğer liyakati bulup yüceltirsek daha mutlu bireyler haline gelebiliriz. Beyin göçünü önler, kabiliyeti bulup yüceltiriz.

Ancak sorun şu ki liyakatten ziyade sadakati önceliyoruz.

Sadakat kötü bir şey değildir. Ama sadakat sahipleri eğer liyakatli değilse, bugün sana sadık olan, yarın bir başkasına sadık olabilir. Oysa liyakat sahibi, aynı zamanda işine sadık insanlardır.

Şu anda dünya ekonomileri Korona yüzünden zor durumda. Yalnızca devletler değil, kurumlar, şirketler zor zamanlardan geçiyor. Biliyoruz ki zor süreçler ancak bilimle, liyakatle aşılabilecek.

Cahil sadıklar yerine liyakat sahiplerini arayıp bulmalı ve yönetimin tüm kademelerine onları taşımalıyız.

Aksi halde? Olacağı şudur; cahil insanlar her şeyi bildiklerinden, öğretilemezler de… İşletmen batar sen de kriz içinde daha derin kendi krizinin kurbanı olursun.

Şayet olağanüstü zamanlarda bilimi, bileni, liyakati arayıp bulmaz isen başın büyük belaya girer. Benden söylemesi…

         KABİLİYETLİ KAÇ İNSANLA ÇALIŞIYORSUN?

DEVAMINI OKU

Umutlar yeşeriyor

HER GÜN AZARLANMAK NEREYE KADAR?

Dünyayı tehditleriyle yöneten küresel haydut kaybetti.

Dünya, bu umutla resetlenme sürecine girebilir.

Hoyrat liderlik sandığa gömülebiliyormuş.

Keyfi yönetimin sonu varmış.

Kaybetsem de gitmem… Sokağı kan gölüne çeviririm… Beni kimse koltuğumdan edemez…Bu ve daha ağır tehditlerin sahibi Trump, kaybedebildi. Türkiye dahil sataşmadığı ülke kalmayan küresel haydudun kaybediyor olması, dünyada umutların yeşermesini de beraberinde getirdi. Umutlar?

Haydutluk, nobranlık; sürgit kazandıramayabiliyor.

Hoyratlıkla insanları sindirmek ancak bir yere kadar…

İnsanları azarlayıp, korkutarak siyaset yapılamıyormuş.

Ülkeyi, ülkeleri, elindeki güçle sindirmek mümkün değilmiş.

Nezaket; devlet yönetirken gerekli bir haslet imiş.

Medya ile inatlaşmak, halkı kutuplaştırmak kötüymüş.

Kendisi gibi düşünmeyenlere hakaret etmenin sonu varmış.

Farklı düşünceleri aşağılamak, muhalefeti küçümsemek, ona buna ceza kesmek, küresel eşkıyalık işe yaramıyormuş.

Ülkeyi keyfine göre yönetmeye kalkmak, iyi değilmiş.

Liyakat yerine sadakati öncelemek doğru bir yol değilmiş.

Sürekli halkını azarlamanın, esip savurmanın sonu varmış.

      TRUMPLAŞMIŞ YÖNETİCİNİ DESTEKLER MİSİN?

DEVAMINI OKU