Maskesiz haydutlar

YÜRÜYEN KORONALARI UYARAN YANDI
Temizlik, Mesafe, Maske; TAMAM da…
Maskesiz dolaşan, uyarınca darp eden haydutları uyaramıyorsun bile…
Acaba Alo 184 benzeri #MaskesizHaydut hattı kursak, uyarınca darp edilmesek?

Haydut dediğin maskeli olur. Bunlar maske takmıyor. Sen zaten Korona sebebiyle tedirgin, Temizlik, Mesafe, Maske tedbirleri ile TAMAM dolaşırken, yasağa, cezaya rağmen maske takmadan kalabalıkları tehdit edercesine dolaşanlar var. Uyarmak mı? Size saldırıyor, hakaret ediyor, hatta şiddete başvuruyorlar. Peki, kim bunlar? Edepsiz, maskesiz haydutlar. Yasa tanımaz, kurala uymaz, toplum zararlıları…

Maskesini çenesinde sallandıran, dirseğine takan, salgından korkmamayı cesaret gösterisi yapan maskesiz haydutlar…

Eskiden bankaya maskeyle girmek panik sebebiydi. Şimdi maskesiz giren; telaşa yol açıyor zira Korona var. Sorun şu ki sistem şiddetten yana olanı koruyor gibi. Hamile kadının içinde olduğu aracı tekmeleyeni karakol kapısında karşılar ve sırtını sıvazlayıp salıverirsen, müeyyide yok diye maske takmak şöyle dursun, ikaz edince sana saldırabiliyorlar.

Ceza yok, caydırıcı tedbir yok, ikaz edeni yediği dayakla baş başa bırakmak var. Polis; ‘işim değil’ der ise ne çare?

        TOPLUM ZARARLILARI NEDEN KORUNUYOR?

DEVAMINI OKU

İsteyince oluyormuş

KABALI KÖYÜ MUCİZESİ
Mirasın parçaladığı arazileri bütünleştirdiler.
2 yılda 500 ton tahıl alırken şimdi yılda 5 bin ton meyve üretiyorlar.
Köylüler kendi arazilerinin marabası değil efendisi artık.

Korona bize tarımın önemini hatırlatmakla kalmayıp tarım ilgiyi de arttırdı. Ancak yeni nesil çiftçiliğin de örneklerini gündeme getirerek… Kabalı köyü örneğinden aktaracağım:

Arazi toplulaştırma, Cumhuriyet tarihimizin en önemli adımı. Yeterince uygulansa, tarımda zirvelere varacağız.

Köyde birleştirilen tarlalar sayesinde 5 bin dönümlük meyve bahçesi oluşturuluyor, ölçek ekonomisinin nimetleri yağmaya başlıyor; Yozgat göç verirken 476 olan köy nüfusu 563’e çıkıyor, kentten göç geri geliyor.

Köydeki 230 olan traktör sayısı, toplulaştırma sayesinde 14’e iniyor. Daha önce köy parçalı arazisinden 2 yılda bir alınan 500 ton buğday hasadı yerine şimdi; 15 bin ton meyve, yılın 12 ayı çalışan 45 kişi, günlük 600 istihdam…

Peki, nasıl oldu? Kaymakam İsmail Şanlı, Muhtar Hüseyin Ünal, meyve bahçesi müdürü Fahrettin Aksakal üçlüsü… 350 kişiye ait, miras yoluyla halı saha  boyutuna inmiş parçalı arazileri bütünleştiriyor, tarımsal kalkınma mucizesi gerçekleşiyor.

   ONLAR BAŞARDI, SİZ NEDEN DENEMİYORSUNUZ?

DEVAMINI OKU

Güncelle ya da yükselt

İYİLEŞTİREMİYORSAN YENİDEN TASARLA
Mevcut yapı, gün gelir işlemez olur.
Çünkü güncelleme ile yapılacakların bitmiştir.
O halde sistemi yükseltmek gerekecektir.
Salgın, bu fırsatı sundu bile…

Korona, ekonomileri kapatmakla kalmadı, mevcut yapıları da yeniden düşünmemizi sağladı. Neremiz çürük, hangi alanlar iyi ve neyi güncellemeliyiz neyi de yeniden tasarlamalıyız?

Bilgisayarı olanlar bilir. Zamanla sizin yazılımınız güncelleme (update) gerektirir, yaparsınız. Ancak bilgisayarınız yazılımı kaldırmadığı zaman, donanımınızı yükseltmeniz (upgrage) gerekecektir.

Salgın sürecinde pek çok güncelleme ihtiyacı doğdu… İsteklerimiz ile ihtiyaçlarımızı gözden geçirmemizi sağladı. Gördük ki bazı isteklerimiz abartı, bazı ihtiyaçlar ise sandığımızdan da önemliymiş. İşletmelerimizde değer üretmeyen süreçleri fark ettik.

Giderebildiklerimizi vardı fakat bazıları ancak yeniden yapılanmayla çözülebilecekti.

Güncelle derken korona restorasyonunu, yükselt derken ise sil baştan tasarımı kastediyorum.

Günlük hayata dokunan yüzlerce kavram içinde dört dörtlük strateji önerim şudur; 1-korunasılar 2-güncellenesiler 3-yeniden tasarlanasılar ve 4-terkedilesiler.

Aklın ve yüreğin birlikte karar verecektir.

     SENİ HAYATTA TUTAN SİSTEMİN GÜNCEL Mİ?

DEVAMINI OKU

Tarım olmadan asla!

SEN AĞA BEN AĞA… İNEĞİ KİM SAĞA?
İnekler sağılmıyor.
Olanları sağıyoruz da sayıları azalıyor.
Herkes sağmadan süt, üretmeden gıda talebinde…
#Korona diyor ki; gıda hayatidir.
Tüket! Ama üreterek!

Koronadan insanoğluna kalabilecek öğretiler arasında gıda en hayati olanların başında geliyor. Tıpkı sağlığın önemi gibi.

Salgın sürecinde tüm ekonomiler kapanmışken dahi gıdaya dair işler, durmadı hatta arttı. Tarım meğer ne kadar da önemliymiş… Teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin, maddiyat dilediğince artsın, yine de sağlık ve gıda ihtiyacı sürecektir.

Temel sorun, gıdayı kimin üreteceğidir. Eğer bunu başkası sizin için yapıyorsa, gelecek riskiniz vardır. Bu da herkesin gıda teminine dair duyarlılığı olması gerektiğini gösteriyor.

Gıda sektörün işidir, ben neden düşüneyim?’ Salgına dek geçerli olan bu görüş şimdi değişiyor. Eğitim içeriklerinde gıdaya ve tarıma daha fazla yer vermek zorundayız.

Çocuk, etin süpermarket raflarında yetiştiğini sanıyor. O market bir gün kapandığında, gıdayı nasıl temin edebileceğiz? Çok kişi biliyorum salgınla birlikte tarıma ilgi duymaya başladı. Bu, bence harika haber. Bilgi toplumunda da acıkacağız.

Üstelik, elden gelen öğün olmaz o da vaktinde bulunmaz…

         BİZ ÜRETMEZSEK BİZİM İÇİN KİM ÜRETECEK?

DEVAMINI OKU

Antivirüsün var mı?

ACABA KAÇ VİRÜS BARINDIRIYORUM?
Dünya #korona antivirüsü peşinde.
Firmanda işletme virüslerin var mı?
Değer üretmeyen süreçler; senin ölümcül virüslerin aslında. Önce envanter çıkar sonra antivirüsünü geliştir. Yoksa?

Koronavirüs, gezegenin ortak tehdidi… Küreselleşmeyi tersine çevirecek derecede etkili olacağını gördük. Virüs tehdidi geçse dahi pek çok şirket, sektör, ülke ve kurum, Koronavirüs uyarısıyla kendi süreçlerini gözden geçirmek zorunda kalacak. Bize düşen ev ödevlerinden bazıları şöyle;

1– Bütün yumurtaları aynı sepete koyma. Dünya üretiminin %28’i Çin’de…

2-Kaynak sağlama güvenliği ilk sorun.

3-Kritik stok önem kazanıyor. Elinin altında olmayan girdi, iflasına yol açabilir.

4-Tedarikçilerinin başı dertte ise sen de güvende değilsin.

5– Ucuz emek diye ülkeni terk edersen, kendi ülkenin sosyal güvenlik ayarlarını bozarsın, gittiğin ülke çökünce sen de batarsın.

6– İş, ilişki, iletişim ve bilgi süreçlerinin verimliliğini sorgulamak için mükemmel fırsat sunuyor Koronavirüs.

Şimdiden kendi verimsizlik virüslerin için antivirüs üretmeye başlasan iyi olacak. Ekonomiler açılma sürecinde iken acaba senin işletmende kaç ölümcül virüs, pusuda bekliyor? Virüs envanterini çıkarabildin mi?

 FİRMANDA NE ZAMAN VİRÜS TARAMASI YAPTIN?

DEVAMINI OKU

Serveti sermaye yapsak?

FAKİR ŞİRKETLERİN ZENGİN PATRONLARI
Kriz sürecinde gelirler azalınca şirketlerin dayanma gücü azaldı.
Oysa servetini sermayesine katanlar #Korona süreciyle daha kolay baş edebildi.

Türkiye fakir şirketlerin zengin patronlarıyla dolu. Korona sürecinden bu zaafımız, belirginleşti. Sermayeleri yeterince güçlü olmayınca ekonomideki sıkıntılardan hastalanıyor, zor duruma düşebiliyorlar. Bu; servet sahibi ama geliri düşük yapıyı dönüştürmek için şimdiden uygun zaman olabilir mi?

Covid19 salgınıyla kapadığı ekonomi yeni yeni açılıyorken bu dönüşümü sağlamak gerekmez mi? Biliyoruz ki sahibi zengin olup kendisi fakir olan şirketin nefesi çabuk tükenebiliyor.

Sermayesini servet yapan patron, soba ateşine çıra oluyor. 2001 krizini hatırlıyorum; Bir ilimizin ticaret/sanayi odasına ‘şirketlerin krizden çıkış yolları’ konulu konferans vermek için gitmiştim. Kente biraz geç kalınca salona en geç giren olmuştum. Konuşmam çok  kısa sürmüştü; ‘hanımlar beyler, bina bahçesi lüks otolarla dolu. Oysa siz ilk iş; işçileri eve göndermeyi seçmiş ve işsizliği şişirip krizi tetiklemişsiniz.’

Her biri servet değerindeki otomobillerini gelire katmak yerine çalışanlarından kurtulmuşlardı. Kriz, aslında buydu.

   KORONA SÜRECİNDE SERVETİ ERİMEYEN VAR MI?

DEVAMINI OKU

İş ahlakımız çürürse…

HAYVAN YULARINDAN İNSAN SÖZÜNDEN TUTULUR
#Korona sözünü tutmamanın bahanesi olmuş.
Salgın içimizdeki hırsı azaltacağına;
bazılarımızı daha da beter hale getirmiş.
Oysa iş ahlakı çürürse ortada piyasa kalmayacak.

İşimiz zor. İmkanı olduğu halde borcunu ödemeyenlere dair şikayetler çoğaldı. Taahhüdünü yerine getirmeyenlerin öyküleri etrafa yayılıyor. Korona şartlarını bahane edip anlaşmaları çiğnemek, verdiği krediyi geri çağırmak veya benzeri ahlak-etik dışı davranışlar, bindiği dalı kesmektir.

İş dünyasındaki ilişkilerin evrensel kabul görmüş değerler üzerinden yürümesini savunan iş ahlakı çökünce çürüme başlıyor. Bizde pek çok kurum iş etiğini reddetmiyor ama uygulamıyor da…

Oysa mayamızda ahilik, lonca gibi kurumlar bir zamanlar iş yapma kültürümüzün DNA’sıydı. Tuhaf olan iş ahlakının bizi ‘yavaşlattığı’, etik olmayan rakip karşısında ‘rekabet dezavantajı’ oluşturduğunun savunulmasıdır.

Etik ve vicdanı bir tarafa atınca, müşteriyi kandırmak, çalışanı istismar, devleti dolandırma, ortağı batırma; yaygınlaşıyor.

Ekonomiler açılma sürecinde gördük ki korona virüsü bizi daha da hırslı, etik dışı yapabiliyormuş. Oysa bize ayna tutan virüs, hatalarımızdan kurtulmaya vesile olmalıydı.

      DEĞERLER ÇÜRÜRSE SEN VAR KALABİLİR MİSİN?

DEVAMINI OKU

Şimdi plan zamanı

KULLANILMIŞ GELECEK
#Korona yüzünden bazı işler, sektörler kayboluyor.
Pek çok sektörün, mesleğin geleceği yok.
Akıllı uluslar yeni dünyayı buna göre tasarlıyor.
Biz ise kullanılmış geleceğe saplandık kaldık.

Korona tüm dünyada işsizlik üretmeyi sürdürüyor.  Kapanan işyerleri yüzünden işten çıkarılanların sayısı sürgit artıyor.

Tahminler; bu yıl sonuna kadar dünyada 250 milyon insanın işini kaybedeceği… Sorun, ekonomiler açılsa dahi bazı işler ve sektörler devre dışı kalacağından pek çok insana yeni alanlar açmak gerektiğidir. Avrupa Birliği ülkeleri, eğitim sistemini yeni baştan tasarlamak için çalışmaya başladı bile.

Bizde zaten bazı eğitim dalları, verdiği mezunları KPSS için kuyruğa sokmaktan başka işe yaramıyordu. Şimdi yok olacak mesleklere yönelik fakültelerle devam etmenin gereği yok.

Yapılması gereken, değişen ihtiyaçlara göre eğitim sistemini reforma tabi tutmak… Mevcutları da geleceğin ihtiyaçlarına göre yeniden şekillendirmek….

Misal tarım gümbür gümbür geliyor ve daha da önem kazanacak. 40 ziraat fakültemiz var fakat bitkiyi bilmeyen mezun üretiyorlar. Bahçıvan ise mum ile aranıyor. Mühendislikler, meslek okulları, diğerleri…

Korona sonrası dünyayı şimdiden planlamamız gerekiyor.

         YOK OLACAK MESLEĞİ NEDEN ÖĞRENELİM Kİ?

DEVAMINI OKU

İşsizlik büyük dert

İŞSİZLİĞE ÇARE YENİ ZENGİNLİK ALANLARI
Yeni iş pozisyonları üretmek zorlaştı
#Korona zaten yeni işsiz doğuruyor
Tarım gibi farklı sektörlerde;
kamu-özel işbirliğiyle iş alanları geliştirmek zorundayız.

Korona sürecinin en büyük yıkımı, belki de ardında bıraktığı işsizlik olacaktır. Şimdiye dek rapor edilmişler dahil işsiz kalanların sayısı, dünya genelinde 100 milyona yaklaştı. Bu daha başlangıç üstelik. Zira virüsün biyolojik etkisi geçse dahi ekonomideki yıkım süreci henüz başladı gibi görünüyor.

Peki, bu kadar işsiz ne olacak? Bütün yönetimler bu soruya cevap arıyor. Kimi, kayıt dışı olmanın sahte avantajıyla inkar ederek. Kimi ölçüp biçip bilerek ama hiçbir şey yapmayarak.

Kimi de bunu en büyük dert diye tanımlayıp çare arayarak.

Biz neler yapıyoruz? Nüfus artışına paralel, yer yıl 1 milyon gence iş bulmak zorundayız. Oysa işsizliğimiz çift haneli ve giderek artıyor. Salgında 1.2 milyon ilave işsizimiz oldu.

Türkiye, mevcut ezberler içerisinde işsizini eritemez. Bu yüzden bizlerin geniş istihdam alanları oluşturmak, yeni iş pozisyonları üretmek mecburiyetimiz var. Buda ancak özel sektör ve kamu işbirliğiyle olabilecektir. Bana göre tarım, istihdamın gelişeceği, iş üretilebilecek en uygun sektördür.

         İŞİ OLMAYANLARIN YAŞAMA HAKKI YOK MU?

DEVAMINI OKU

Korona sömürüsü

ÇALIŞIYORSA DAHA ÇOK ÇALIŞTIR
Evden çalışmak, yeni sömürü alanı doğurdu.
Mesai süresi, telefon trafiği 24 saate uzadı.
Patronlar, servis, yemek, ofis giderlerinden kurtuldu.
#Korona emeğin istismarına yol açtı.

Korona bize ayna tutunca, kendi eksiklerimizi göreceğimizi ve halimizi düzelteceğimizi ummuştuk. Kimimiz öyle yaptı fakat genelde manzara şu; Korona, kendi sömürü düzenini pekiştirmek isteyenlere yaramış.

Misal mi? Evde çalışmanın oluşturduğu yeni sömürü alanları… Zaten salgın yüzünden iş kaybı yaşanmıştı. Çoğu şirket ise evden çalışma düzenine geçti. Bu süreçte korona mobbingi yanı sıra, pek çok yeni angarya icat edildi.

Evden çalışanların belirlediğim temel şikayetleri şöyle; Sıkça; ‘atarım seni’ tehdidi aldık. Yetmedi ne servis, ne yemek, ne tatil imkanı bulabildik. Öğle vaktine dahi toplantı konuldu. Hafta sonu çalıştırıldık. Gece boyu çalıştırıldık. Telefon tacizi de cabası…

Çoğu kez toplantı yapılacağı dahi söylenmeden kendimizi webinar yaparken bulduk. İşyerinde iken daha az yoruluyorduk. Gerçi trafik almadık fakat evde 3 ay süresince en az 1 yıl çalıştırıldık.

Kısaca; korona sürecinden evde çalışma keşfedilmesiyle yeni sömürü düzeni doğmuş oldu. Bazılarımız koronolaştı…

        HANİ DAHA ADİL VE PAYLAŞIMCI OLACAKTIK?

DEVAMINI OKU