Neden geldim İstanbula

TUTULDUM KALDIM AVARE

1-İstanbul’u görüp de tutulmayan yok.

2-Boğazı, Halici ile Acem mülküne bedel…

3-Ancak herkesin İstanbul’u çok farklı.

4-Evden işe, işten eve ömür geçirenler;

5-İstanbul’daki varlığını sorguluyor artık.

Türküyü yazan Harputlu Achilles Polonos’un Amerika için şikâyetten İstanbul’dan şikayete dönüşmüş;

Neden geldim İstanbul’a / Tutuldum kaldım avare

Şimdi bin kere pişmanım / Vakit geçti ah ne çare

Gelmez olaydım /Görmez olaydım / Tek seni cilveli İstanbul / Görmez olaydım, bilmez olaydım.

Sahi neden geldik İstanbul’a?

Boğaz’daki villasında yaşamıyor herkes…

Trafiği, gürültüsü, derdi, tasası, bunlar yetmezmiş gibi enflasyon ateşinde harlanan hayat pahalılığı

Gün geçmiyor ki trafiğe yeni araç çıkmasın. Gün geçmiyor ki evden işe, işten eve her gidiş gelişte ızdırap çekilmesin…

Hele ki salgında kentten köye göçün görüldüğü dönemde, yıllar önce İstanbul’a gelmişlerin diline dolanan türküdür bu…

Hatırlanan şudur; iş burada, aş burada, yığınca yeni fırsat burada…

Fakat İstanbul; Boğazı, Haliçi ile güzel olsa da kolay bir kent değildi.

Her İstanbullu farklı yaşıyor bu kenti…

Sabahın köründe yola çıkıp akşamın köründe evine dönen, belki arada bir piknik için hınca hınç mesire yerine gidebilenin İstanbul’u; yorucu, yıpratıcı ve neden geldiğini sorgulatıcı…

SAHİ, NEDEN GELDİK BU MEGAKÖYE?

DEVAMINI OKU

Neden geldim İstanbula

TUTULDUM KALDIM AVARE

1-İstanbul’u görüp de tutulmayan yok.

2-Boğazı, Halici ile Acem mülküne bedel…

3-Ancak herkesin İstanbul’u çok farklı.

4-Evden işe, işten eve ömür geçirenler;

5-İstanbul’daki varlığını sorguluyor artık.

Türküyü yazan Harputlu Achilles Polonos’un Amerika için şikâyetten İstanbul’dan şikayete dönüşmüş;

Neden geldim İstanbul’a / Tutuldum kaldım avare
Şimdi bin kere pişmanım / Vakit geçti ah ne çare
Gelmez olaydım /Görmez olaydım / Tek seni cilveli İstanbul / Görmez olaydım, bilmez olaydım.

Sahi neden geldik İstanbul’a?

Boğaz’daki villasında yaşamıyor herkes…

Trafiği, gürültüsü, derdi, tasası, bunlar yetmezmiş gibi enflasyon ateşinde harlanan hayat pahalılığı

Gün geçmiyor ki trafiğe yeni araç çıkmasın.

Gün geçmiyor ki evden işe, işten eve her gidiş gelişte ızdırap çekilmesin…

Hele ki salgında kentten köye göçün görüldüğü dönemde, yıllar önce İstanbul’a gelmişlerin diline dolanan türküdür bu…

Hatırlanan şudur; iş burada, aş burada, yığınca yeni fırsat burada…

Fakat İstanbul; Boğazı, Haliçi ile güzel olsa da kolay bir kent değildi.

Her İstanbullu farklı yaşıyor bu kenti…

Sabahın köründe yola çıkıp akşamın köründe evine dönen, belki arada bir piknik için hınca hınç mesire yerine gidebilenin İstanbul’u; yorucu, yıpratıcı ve neden geldiğini sorgulatıcı…

SAHİ, NEDEN GELDİK BU MEGAKÖYE?

DEVAMINI OKU

Neden geldim İstanbula

TUTULDUM KALDIM AVARE

1-İstanbul’u görüp de tutulmayan yok.

2-Boğazı, Halici ile Acem mülküne bedel…

3-Ancak herkesin İstanbul’u çok farklı.

4-Evden işe, işten eve ömür geçirenler;

5-İstanbul’daki varlığını sorguluyor artık.

Türküyü yazan Harputlu Achilles Polonos’un Amerika için şikâyetten İstanbul’dan şikayete dönüşmüş;

Neden geldim İstanbul’a / Tutuldum kaldım avare

Şimdi bin kere pişmanım / Vakit geçti ah ne çare

Gelmez olaydım /Görmez olaydım

Tek seni cilveli İstanbul / Görmez olaydım, bilmez olaydım.

Sahi neden geldik İstanbul’a?

Boğaz’daki villasında yaşamıyor herkes…

Trafiği, gürültüsü, derdi, tasası, bunlar yetmezmiş gibi enflasyon ateşinde harlanan hayat pahalılığı

Gün geçmiyor ki trafiğe yeni araç çıkmasın.

Gün geçmiyor ki evden işe, işten eve her gidiş gelişte ızdırap çekilmesin…

Hele ki salgında kentten köye göçün görüldüğü dönemde, yıllar önce İstanbul’a gelmişlerin diline dolanan türküdür bu…

Hatırlanan şudur; iş burada, aş burada, yığınca yeni fırsat burada…

Fakat İstanbul; Boğazı, Haliçi ile güzel olsa da kolay bir kent değildi.

Her İstanbullu farklı yaşıyor bu kenti…

Sabahın köründe yola çıkıp akşamın köründe evine dönen, belki arada bir piknik için hınca hınç mesire yerine gidebilenin İstanbul’u; yorucu, yıpratıcı ve neden geldiğini sorgulatıcı…

SAHİ, NEDEN GELDİK BU MEGAKÖYE?

DEVAMINI OKU

Kentini çek kendini çek

FOTOĞRAF EKONOMİSİNE KATKI
Dün; bakmak için fotoğraf çektiriyorduk.
Bugün, bakılmak için çekiyor ve paylaşıyoruz.
Ancak KENDİMİZİ çektiğimiz kadar KENTİMİZİ çeksek turizme büyük katkı sağlayabiliriz.

İlk fotoğraf, bundan 200 yıl önce çekilmişti. Eskiden fazla yaygın değildi. Bugün her cep telefonu, fotoğraf makinesi ve günde 1.8 milyar fotoğraf çekiliyor.

Söz konusu turizm olduğunda fotoğraf, inanılmaz önemli hale gelir. İnsanlar gördüğünü benimser, benimsediğine gider. Bugün New York diye aradığında milyarlarca fotoğrafa erişirsin. İstanbul diye aradığında, milyonla yetinmelisin ve çoğunu da bizler değil, turistler çekip paylaşmıştır.

Önerim şudur; mademki hepimizin cebinde en az 1 kamera var; kendimizi çektiğimiz kadar kentimizi de çekip, sosyal medyada paylaşsak? Bu sayede kentimizin etkin tanıtımına hizmet eder, bilinirlik sağlayabiliriz.

Özçekim merakımız had safhada. Adım başı kendimizin fotoğraf ve videosunu çekip duruyoruz. Bizler narsist miyiz ki bizi kucaklayan kentimizi görüntülerimize dahil etmiyoruz?

Böyle davrandığınızda, kentinizin dünyaya tanıtımını sağlamış olacaksınız. Kenan Yavuz Etnografya Müzesi’nde ben öyle yaptım, kendim kadar müzeyi çektim.

  FOTOLARINA KENTİNİ DE KATSAN, ÖLÜR MÜSÜN?        

DEVAMINI OKU

Denizlerimizden henüz tam yararlanamıyoruz

DERYA İÇREYİZ DERYAYI BİLMEYİZ
İstanbul Boğazı, nehir-deniz formundaki yegane yer.
Haliç’i de cabası.
Ancak ulaşımda dahi denizden yeterince yararlanmıyoruz.
Oysa Mavi Vatan zenginliklerle dolu.

Üç tarafı denizlerle çevrili bu coğrafyada, kişi başına balık tüketiminin az oluşundan yakınır dururuz.

Dört tarafı da sorunlarla çevrili ülkemizde denizdeki zenginliklerimizi yeterince araştırdığımız söylenemez.

Denizlerimizi de katarak Mavi Vatan kavramını henüz yeni yeni kullanmaya başladık. Denizlerimizi sadece dış politika değil zenginlik alanımızdır. Doğu Akdeniz’de sondaj yapan gemilerimiz yeni enerji kaynağı arıyor ama bu yetmez.

Denizlerimizden sadece balık değil, her türlü zenginliğin daha yoğun ve bilimsel araştırılıyor olması umut vericidir.

Bana göre Türkiye, tarım gibi temel alanlarda olduğu gibi denizlerde de potansiyellerini yeterince kullanmış değil. Sözün özü; deniz kartımız henüz elimizde. Bu kozumuzu hayata geçirecek güce her bakımdan erişmiş durumdayız.

Denizlerimizin barındırdığı potansiyeli girişimcilerimizin dikkatine sunarım.

DENİZİN FARKINDA MIYIZ?

.

DEVAMINI OKU

Fotoğraf Ekonomisi

KENDİNİ DE ÇEK, KENTİNİ DE ÇEK
Adım başı kendi fotomuzu çekip internetten yayınlıyoruz.
Kendimizi çekerken kentimizi de çekip yayınlasak?
Kentimizi dünyaya tanıtsak?
Dünya böyle yapıyor zira…

Söz konusu turizm olduğunda fotoğraf, inanılmaz önemli hale gelir. İnsan gördüğünü benimser, benimsediğine gider.

İnternet dünyasında New York’un 98 milyar fotoğrafı var. Paris, Londra, Los Angeles, Moskova’ya ait milyarlarca foto görebilirsiniz. İstanbul aradığınızda 98 milyon çıkar.

Tuhaftır, bu fotoğrafların çoğunu da biz değil, yabancılar çekmiştir. Oysa fotoğraf sayısı ile o kentin bilinirliği, turist sayısı, turizm geliri arasında pozitif korelasyon var.

Önerim şudur; Türkiye’de kişi başına en az 1 fotoğraf makinesi düşüyor. Çünkü herkesin cep telefonu var ve hepsi birer fotoğraf makinesi, kamera özelliği taşıyor.

Özçekim (selfie) merakımız da had safhada.. Adım başı kendimizin fotoğraf veya videosunu çekip duruyoruz. Sosyal medya, kendimize ve çevremize ait fotoğraflarla dolu. Ancak kentimize dair çok az fotoğraf ve video çekiyor, çok az paylaşım yapıyoruz. Acaba kendimiz        kadar kentimizi de çeksek? GÜZEL OLMAZ MI?

DEVAMINI OKU