Elden gelen öğün olmaz o da vaktinde bulunmaz

BAŞKASI YAPMAZ, SEN YAPMALISIN

1-Kendi göbeğini kendin kesmen gereken

stratejik alanları,

2-Ele güne emanet edemezsin.

3-Elin gıdası ile doyamaz,

4-Elin silahıyla savaşamaz,

5-Elin bilgisiyle yönetemezsin

Salgın sürecinde anladık ki her alanda dış kaynak kullanımı (outsourcing) iyi fikir değilmiş…

Aslında outsourcing, çok yaygın bir yöntem…

Siz ana işinize odaklanırken, şirketin güvenliğini, yemeğini, temizliğini, belgeleme işini vs. uzman şirkete veriyorsunuz.

En basit ifadeyle outsourcing; dükkanda çay demlemek yerine karşıdaki çaycıdan getirmektir. 

Bir fincan süt için inek beslememek, kahve içeceğim diye besiciliğe soyunmamaktır.

Fakat sorun şu ki bazı işleri ASLA outsource edemezsin. Misallere buyurun:

Elin silahıyla ülke sürgit savunulamaz.

Kendin üretmelisin.

Zira kurşun artık adres soruyor.

Elin gıdasıyla sürgit doyamazsın, kendin üretmelisin.

Elin F35’i bir yere kadar, kendi T45’ini üretmelisin.

Elin ilacıyla sürgit şifa bulamaz, kendin üretmelisin.

Elin S400’ü nereye kadar? Kendi T500’ünü üretmelisin.

Elin SAP’ı gün gelir elinde kalır; kendin LOGO üretmelisin.

Yerlisi varken yabancı neden

STRATEJİK ÜRETİMLERİN KİMLERİN ELİNDE?

DEVAMINI OKU

Yatağa aç girmek

AÇLIĞIN BİZE 5 ÖĞÜDÜ

1-Harekete geç.

2-Doyduğunda açlığı unutma.

3-Acıktıklarının değerini bil.

4-Açlığı arayışa çevir.

5-Komşun açken uyuma.

Açlık, en büyük kitle imha silahıdır.

Kavim göçü sebebi, ulusları çökertendir.

Açlık sınırı; yatağa aç girmektir. 

Açlık virüsü, koronadan da beter bir bela…

Her gün 8 bin çocuğu öldürüyor.

Üstelik aşısı da var; YEMEK.

Ancak aşısına erişim zor çünkü; biz zengini doyuramadığımız için bu çocuklar aç.

Uzaklarda arama bu çocukları.

Acaba ülkemde kaç çocuk gece yatağa aç giriyor?

Aça dokuz yorgan örtsen, gene de uyuyamaz. 

Açlık sınırıkarnı aç iken uyuyamamaktır.

Açlıktan ölmek, topluma yüz karası olarak yazılır.

Açlığı gideremeyen yönetimin sonu yakındır.

Açlar ve toklar arasındaki savaşta zenginler kendilerini, teknolojinin ve silahların ardında gettolarında korumaya alacaktır.

İşe yarayacak mı?

Elbette hayır.

Zengin kendisine 4,5 metrelik duvar öremeden aç; 5.5 metrelik merdiveni çoktan o duvara yaslamış olur.

Açlığın öğretisi;1-harekete geç, 2-doyduğunda açlığın geri geleceğini unutma, 3-acıktığın her şeyin değerini bil.

Aç kalmak, alçalmaktan iyidir; açlığı gıda giderir de alçaklığa çare; kesinlikle yoktur.

Aç, aşçıya kusur bulmaz, umduğu değil, bulduğudur.

KARNI TOKKEN AÇ HALİNDEN ANLAR MISIN?

DEVAMINI OKU

Kuru koruman yetmez üretimi de korumalısın

ENFLASYON KORUMALI ÜRETİM

1-Mevduata kur koruması uygulanıyor

2-Oysa üretimin korunması gerek

3-Gübre, tohum, ilaç, mazot zamlarını geri alın

4-Üreticiye bu girdileri sağlayın

5-Böylece tarımsal üretim sürebilsin

Tasarruf sahibine parasını dolardan alıp liraya yatırsın diye kur korumalı mevduat sistemi uygulanıyor.

Amaç, enflasyon üzerinde kur baskısını kırmak ve tasarruf sahibinin dövize akışını engellemek

Bu sayede mevduata kurdaki artışa karşı koruma getirmek…

Peki, enflasyon karşısında tehlikede olan yalnızca mevduat sahibi mi?

Ya çiftçiye ne demeli? Üreticiyi enflasyondan korumak gerekmez mi?

Misal neden üretime enflasyon koruması getirmiyoruz?

Gıda, dövizden daha mı az önemli bizim için?

Üretimi korumak için gübre, ilaç, tohum ve mazot zamları geri alınmalı, çiftçiye ucuz girdi temin edilmeli ki tarımsal üretim sürebilsin.

Çiftçi gübre alamaz, tohum ekemez, ilaç kullanamazsa, zaten ateş pahası olan gıda fiyatları daha yüksek düzeye çıkacak, gıdada dışa bağımlılığımız artacak.

Kuru koruduğumuz kadar üretimi de korumamız zorunludur.

GIDA ÜRETİLMEZSE MEVDUAT KARIN DOYURUR MU?

DEVAMINI OKU

Tarımdan vazgeçilmez

BİZ YAPMAZSAK KİM YAPACAK?

1-Etlerin market raflarında yetiştiğini sanan nesil geldi.

2-Sanayi sektörü iyidir

3-Hizmet sektörü gereklidir

4-Ama tarım sektörü, vazgeçilmezdir.

5-Tarım bilincini diriltmeliyiz.

Bilişim teknolojilerinde üretici olmak; iyi fikirdir ancak bitleri baytları yiyemezsiniz.

Sanayi, bir şeyden çok üretmektir ve bir ülkede sanayi varsa, kalkınma sürdürülebilir olur fakat makineler ile sofra donatılmaz.

Kendi ürettiğiniz silah ile vatanı savunursunuz fakat içecek suya, beslenecek gıdaya ihtiyaç duyarsınız.

Tarım, bu anlamda en temel ihtiyaç olan beslenmenin karşılığı, endüstriyel tarım ise kalkınmanın bir diğer motorudur.

Kendine yeten ülke olmakla övündüğümüz yıllar eskide kaldı.

Bugün Türk tarımı, potansiyellerine erişememiş, iyileştirme alanlarıyla dolu bir sektör.

Sorun şudur? Eğer biz üretmez isek, besinler nereden gelecek?

Eğer biz çocuklarımıza tarımın önemini anlatmaz isek, etlerin süpermarket raflarında yetiştiğini sanan yeni nesiller oluşacak.

Eğer biz üretmediğimiz gıdayı ithal kolaylığını seçersek, yeni bir dışa bağımlılık üreteceğiz ki bu hayati olacak.

Şükür ki tarım bilinci yeniden gelişiyor

        ancak hızlanmamız gerek.  GIDASIZ YAŞANIR MI?

DEVAMINI OKU

Paket Yap Kültürü

PORSİYON KÜÇÜLSÜN
ARTANI PAKETLENSİN
Liderler, sanatçılar, kanaat önderleri;
Lütfen lokantada yemediklerinizi paket yaptırın.
Böylece toplum paket yaptırmanın ayıp bir şey olmadığını benimser, gıda israfı önlenir.

Farkında mısınız; lokantalarda porsiyonlar çok büyük ve yemeğin yarısı çöpe gidiyor. Porsiyonları küçültelim, artanı paketleyelim. Ben, tabağımda yemek bırakmam. Lokantada tabağımda kalanı da paket yaptırıp eve götürürüm. Hatta bunun ayıp bir şey olmadığını göstermek için garsonlardan sesimi herkesin duyacağı kadar yükselterek talep ederim.

Neden? gıda israfımız had safhada… Dünya genelinde tarımsal kayıplar dâhil, çöpe giden, israf olan gıda miktarı; 1,6 milyar ton. Bunun parasal değeri; 1,2 trilyon $. Gıda kayıp ve israfının yalnıza dörtte birini önleyebilsek, bu miktar dünyada 830 milyon açlık çeken insanın beslenmesine yetiyor.

Ülkemizdeki durum iç açıcı değil; belediyeler tarafından yılda toplanan atık miktarı 33 milyon ton ve bunun 14,5 milyon tonu gıda atıkları… Para değeri ise 14 milyar $. Neredeyse aylık ihracatımız kadarı çöpe…

Bizler en azından paket yap kültürünü yaygınlaştırabilirsek çöpe giden gıda miktarını azaltabiliriz. Ne dersiniz? Yapalım mı?

         YEMEĞİNİ ARKANDAN AĞLATMA; PAKET YAP!

DEVAMINI OKU

Tarım olmadan asla!

SEN AĞA BEN AĞA… İNEĞİ KİM SAĞA?
İnekler sağılmıyor.
Olanları sağıyoruz da sayıları azalıyor.
Herkes sağmadan süt, üretmeden gıda talebinde…
#Korona diyor ki; gıda hayatidir.
Tüket! Ama üreterek!

Koronadan insanoğluna kalabilecek öğretiler arasında gıda en hayati olanların başında geliyor. Tıpkı sağlığın önemi gibi.

Salgın sürecinde tüm ekonomiler kapanmışken dahi gıdaya dair işler, durmadı hatta arttı. Tarım meğer ne kadar da önemliymiş… Teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin, maddiyat dilediğince artsın, yine de sağlık ve gıda ihtiyacı sürecektir.

Temel sorun, gıdayı kimin üreteceğidir. Eğer bunu başkası sizin için yapıyorsa, gelecek riskiniz vardır. Bu da herkesin gıda teminine dair duyarlılığı olması gerektiğini gösteriyor.

Gıda sektörün işidir, ben neden düşüneyim?’ Salgına dek geçerli olan bu görüş şimdi değişiyor. Eğitim içeriklerinde gıdaya ve tarıma daha fazla yer vermek zorundayız.

Çocuk, etin süpermarket raflarında yetiştiğini sanıyor. O market bir gün kapandığında, gıdayı nasıl temin edebileceğiz? Çok kişi biliyorum salgınla birlikte tarıma ilgi duymaya başladı. Bu, bence harika haber. Bilgi toplumunda da acıkacağız.

Üstelik, elden gelen öğün olmaz o da vaktinde bulunmaz…

         BİZ ÜRETMEZSEK BİZİM İÇİN KİM ÜRETECEK?

DEVAMINI OKU

Yiyiniz içiniz ama israf etmeyiniz

OKULLARA İSRAFI ÖNLEME DERSİ KONULSUN
Eğitimin ilk 4 yılında israfı önleme dersi sayesinde çocuklar bir yandan çöpe giden milyarları önleyecek diğer yandan kendi ailesini de eğitmiş olacak.

Bugün 7,6 milyarlık dünya nüfusun    2050’de 9,8 milyar.

Küresel gıda üretimi 2050’ye dek %60 artmak zorunda.

Yetmiyor, gıda israfının önlenmesi şart. Dünya genelinde tarımsal kayıplar dahil, çöpe giden ve israf olan gıda miktarı yıllık 1,6 milyar ton. Bunun parasal değeri 1,2 trilyon $.

Gıda Kayıp ve İsrafın yalnızca dörtte birini önleyebilsek, bu miktar dünyada 830 milyon açlık çeken insanı besleyebilir.

beslenmesine yetiyor. Ülkemizdeki  Durum iç açıcı değil:

Belediyeler tarafından, 2018 yılı  toplanan atık miktarı 33 milyon ton ve bunun 14,5 milyon tonunu gıda atıkları. Para değeri 14 milyar dolar. Türkiye’nin tarımsal gıda ihracatı

18 milyar dolar. Nerdeyse ihracatımız kadarı çöpe gidiyor.

İstanbul Ticaret Borsası, gıda israfının azaltılmasına yönelik çalışma başlattı. Bu; güzel bir adım. Ama yetmez, bizim de gıda israfını önemeye katkı vermemiz gerekiyor.

          GIDAYI ÇÖPE ATMAK İÇİN Mİ ÜRETİYORUZ?

DEVAMINI OKU

Tarımdan vazgeçilmez

BİZ YAPMAZSAK KİM YAPACAK?
Etlerin market raflarında yetiştiğini sanan nesil geldi.
Sanayi sektörü iyidir
Hizmet sektörü gereklidir
Ama tarım sektörü, vazgeçilmezdir.

Bilişim teknolojilerinde üretici olmak; iyi fikirdir ancak bitleri baytları yiyemezsiniz. Sanayi, bir şeyden çok üretmektir ve bir ülkede sanayi varsa, kalkınma sürdürülebilir olur fakat makineler ile sofra donatılmaz.

Kendi ürettiğiniz silah ile vatanı savunursunuz fakat içecek suya, beslenecek gıdaya ihtiyaç duyarsınız.

Tarım, bu anlamda en temel ihtiyaç olan beslenmenin karşılığı, endüstriyel tarım ise kalkınmanın bir diğer motorudur. Kendine yeten ülke olmakla övündüğümüz yıllar eskide kaldı. Bugün Türk tarımı, potansiyellerine erişememiş, iyileştirme alanlarıyla dolu bir sektör.

Sorun şudur? Eğer biz üretmez isek, besinler nereden gelecek? Eğer biz çocuklarımıza tarımın önemini anlatmaz isek, etlerin süpermarket raflarında yetiştiğini sanan yeni nesiller oluşacak. Eğer biz üretmediğimiz gıdayı ithal kolaylığını seçersek, yeni bir dışa bağımlılık üreteceğiz ki bu hayati olacak. Şükür ki tarım bilinci yeniden gelişiyor ancak hızlanmamız gerek. 

GIDASIZ YAŞANIR MI?

DEVAMINI OKU

Türkiye’de gıdaların yarısını çöpe atıyoruz

GIDA İSRAFININ SORUMLUSU KİM?
Evlerde meydana gelen israf: %42
Gıda üreticilerinde: %39
Perakendecilerde: %5
Catering sektörü: %14
Ambalajlı gıda bilinciyle israfın %60’ı önlenebilir.

Dünya nüfusu hızla artarken; 2,1 milyar insan açlık ve yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Buna rağmen dünyada üretilen gıdanın üçte biri sofraya gelmeden çöpe gidiyor.

Her yıl zengin ülkelerdeki tüketiciler 222 milyon ton gıdayı tüketmiyor, çöpe atıyor. Bizim gıda israfımız %50.

Çöpe giden gıda kaynak israfını da beraberinde getiriyor.

Su, tarım arazisi, enerji, iş gücü ve sermaye boşa gidiyor, gereksiz sera gazı salınımı oluyor. Küresel ısınma cabası…

Sağlıklı beslenmeyi sağlama ve kaynakları verimli kullanıp israfı önleme noktasında ambalajlar önemli rol üstleniyor.

Gıda ambalajları sayesinde; Türkiye’de her yıl israf edilen 1,5 milyar ₺ ekmeği, 16 milyar yaş sebze ve meyveyi çöpten kurtarmak mümkün. Avrupa Plastik Üreticileri Birliği EUPC İcra Kurulu Üyesi Yavuz Eroğlu; gıdayı doğru ambalajlayarak israfı kökten önleyebileceğimizi savunuyor.

         DİNİMİZ İSRAFI HARAM SAYMIYOR MUYDU?

DEVAMINI OKU