Çokluk yeterli midir?

NİCELİK DOLUDİZGİN FAKAT NİTELİK YAYA

Ortalık çokluktan geçilmiyor.

Niceliği övelim fakat niteliği de bilelim.

211 üniversitede binlerce diploma üretiyoruz.

Ancak beceri ve bilim üretenimiz ne kadar?

Gereklidir ama yeterli değildir. Eğer bir kavramın hacmini büyütürken içini boşaltırsan ne olur?

Olacağı şudur; sayısını abartır, şişirir, değersizleştirirsin. Buna niteliksiz büyüme, şişme diyoruz. Misal enflasyon böyle bir şeydir.

Fiyatlar şişmiştir ama cebindeki para yetersizleşmiştir.

Eğitimden örnek; günümüz Mühendislik fakültelerindeki profesörün itibarı, 1970’lerdeki endüstri meslek lisesi öğretmeninin itibarından  düşüktür.

Bugün iktisadi ve idari bilimler fakültelerinde görev yapan öğretim üyesi sayısı, ülkedeki liselerde görevli öğretmen  sayısından hayli fazladır.

İlahiyat fakültelerindeki öğretim üyesi sayısı, 1970’ler imam hatip liselerindeki öğretmenlerden fazla…

Sayılar doludizgin artmış ancak kalite yaya kalmıştır. Zira verilen eğitimin kalitesinin ölçüm değerleri, nicelik rakamlarından ayrı düşmüştür.

Okullarımızı diploma fabrikasına dönüştürdük ama beceri kazandırma geride kaldı. Bize düşen; niceliği değil niteliği arttırmaktır.

          LİYAKATİ ARAYIP SORANIMIZ KALDI MI?

DEVAMINI OKU

Faydasız bilgiyi boş ver

ÖĞRENDİĞİMİZ HAYATTA

NE İŞİMİZE YARAYACAK?

Okullarda çocuklara kullanabilecekleri bilgiler versek, ezbersiz eğitimi sağlamış oluruz.

Bana ne midyenin sindirim sisteminden?

Bana hayatımı yönetecek bilgiler verseniz?

Korona gösterdi ki bilimsiz olmaz. Bunu zaten biliyoruz ama nedense bilgi yerine kanaatlerimizle hareket ediyoruz.

Çok sayıda okulumuz var ki temel soruya cevap bulamıyor.

Soru; ‘öğrendiğimiz hayatta ne işimize yarayacak’ kaygısı

Sırf müfredat böyle belirlenmiş diye, talep edilmeyen bilgi çocukların aklına kazınıyor. Oysa ezber eğitimin zararları sürekli dilimizde…

Acaba okullarda, ezbere yönelik değil de uygulamayla belletilen bilgilere ağırlık versek nasıl olur? Bu bilgiler, hayata geçirilmekle içselleştirilebiliyor.

Değilse sınav bitene kadar akılda tutuluyor sonra unutulup gidiyor.

Açıları, sınıfın giriş kapısının altına çizilmiş yarım daire ile gösteren bir okul görmüştüm. Basit ama etkin yöntemdi.

O kapıdan işleyen çocukların dar, dik, geniş açıya dair kesin bilgileri oluşmuştur. Hayatları boyunca işe yarayacak…

Eğitim müfredatını güncellemek ve bunu yaparken hayata geçirilecek bilgilerle zenginleştirmek gerekir. Zira yarışta olduğumuz dünyanın başarılı ulusları bu yöntemleri deniyor.

    İŞİNE YARAR BİLGİYİ VERSELER ALMAZ MISIN?

DEVAMINI OKU

Öğretilemez cahiller

BİLMEYE DAİR:

1- Bildiğini bilmiyorsa UYANDIR

2- Bilmediğini biliyorsa ÖĞRET

3- Bildiğini biliyorsa İZLE

4- Bilmediğini bilmiyorsa KAÇ

Cahil olduğunu bilmeyen, en tehlikeli türdür.

Hele ki yöneten ise…

Cehalet; giderilebilir. Bilmediğini kabul edersin, öğrenirsin.

Ancak cehaletin bir de giderilemeyeni vardır. Bunlara öğretilemez cahiller diyoruz. Ne yazık ki sayıları fazla…

1-Bildiğini sandığı için öğretemezsin. Çünkü her şeyi bilir(!)

2-Diploma sahibidir, sormaya çekinir, bilir gibi davranır.

3-Koca prof olmuştur, bu kadar cehalet ancak tahsille olur.

4-Bilmediği halde o alanda kendini otorite sanır, öğrenmez.

5-Şöhret, makam, mevki sahibidir, cahilliğini saklayabilir.

Etrafınıza bakın, bildiğini sandığından dolayı, öğrenmeye son vermiş nice insan görürsünüz. Öğretilemez cahillerdir.

Misal çoğu USTA, bu durumdadır. Usta; öğrenmeye son verme halidir. Bu yüzdendir ki usta diye yücelttiklerimiz; çözdüklerinden daha fazla sorun üretiyorlardır bizlere…

Kalfa; öğrenme sürecindeki insanın adıdır. Usta; ‘bildim’ dedi, cehaleti seçti. Kalfa; ‘öğreniyorum’ dedi, yücelebildi.

Bilgide tam olduğunu sanan, cehaletin doruğuna çıkmıştır.

Bugün etrafımız, öğretilemez cahillerle dolu ne yazık ki…

        -BEN BİLMİYORUM, BANA ÖĞRETİR MİSİNİZ?

DEVAMINI OKU

Bilimsiz enerji olmaz

ENERJİ ÜNİVERSİTESİ

Ne zaman enerji gündeme gelse;

ortalık ahkâm kesen hocadan geçilmiyor.

Ama ortada bir araştırma yok.

Oysa ihtiyacımız; üniversite,

Ar-Ge yapacak enerji uzmanı bilim insanlarıdır.

Enerjide arz güvenliğini çözemediysen, büyüyemiyorsun.

Türkiye su ve kömür dışında fazla kaynağa sahip değil.

Ama güneş ve rüzgar dâhil alternatif kaynaklarımız var.

Petrol ve doğalgaza ödediklerimiz; cari açığın temel yapı taşları… Enerji yoksa, üretimin yanı sıra huzurun da yok.

Hatta bir ülkenin enerji politikasından söz ediyorsak, aslında dış politikasından bahsediyoruz demektir.

Peki, enerji bu kadar önemliyse, buna dair ne yapıyoruz dersiniz? Enerji diplomasisi, finansmanı, verimliliği, yeni doğalgaz yatakları bulmak tamam da  bilimi de bu işin içine neden dahil etmiyoruz?

Misal bizde her konuda fakülte açma yarışında yüzlerce üniversiteden hiç değilse birini bu işe tahsis etsek, uzmanlaştırsak?

Sonuçta kaya gazı, biyo, nükleer, fosil, kömür vs. dâhil bütün kaynaklar, bilimle buluşunca işe yarıyor.

Türkiye’nin güneş enerjisi alanında mukayeseli üstünlüğe sahip olduğunu bizim profesörlerden değil, ABD eski Başkan yardımcı Al Gore’dan duyabilmiştik.

         BİLİM OLMADAN ENERJİ MÜMKÜN MÜDÜR?

DEVAMINI OKU

Bırakın büyüsünler

ÇOCUĞUNUZ EN SON NE ZAMAN AÇ KALDI?

Biz çocuğumuzu; ailenin refahına ortak ediyoruz,

hayatın sorumluluklarına değil.

‘Aman zorluk yaşamasın’ diye diye onların hayatı yönetme yetkinliğini buduyor, solduruyoruz…

Çocuklarımızın ayağına taş değmesine dahi izin vermiyor, adeta fanus içinde yetiştiriyoruz. Bu yüzden açlık, yokluk, utanç gibi duygularla baş etmeyi öğrenemiyorlar.

Çocukları ailenin refahına ortak ederken, hayatın sorumluluklarına da katmamız gerekiyor. Oysa insanı insan yapan; utanma, üzüntü, başarısızlık, kızgınlık, hayal kırıklığı vb. duygularla baş edebilme yetisidir.

Bunları biz şayet çocuklarımıza kazandıramıyorsak, hayata atıldıklarında tüm bu hayati duygularla baş edebilme becerilerinden yoksun kalıyorlar.

Çocukların olumsuz duygu yaşaması, zorlanması gerekiyor. Küçüklükten beri bir işi yapmak onun işi olmalı, Ödül için yapmamalı. Ailenin bir parçası olarak ortak sorumluluklara katılabilmeli. Bir çocuğa ebeveyninin yapabileceği en büyük kötülük, onun her istediğini yerine getirmektir.

Bırakın sınırın nereden geçtiğini öğrensin. Karar sonuçları ile yüzleşsin. Okul servisine yetişme derdi dahi yoksa onu hayatta bekleyen güçlüklerle nasıl baş edebilecekler ki…

        EL BEBEK GÜL BEBEK YETİŞTİRMEK DOĞRU MU?

DEVAMINI OKU

Ezberi arar olduk

KAYIP KUŞAK MI GELİYOR?

Eğitim Türkiye’nin kanayan yarası…

Hiçbir öğrenci, başladığı sistemle okulunu bitiremedi.

Eğitim reformu ise hayata geçiş sürecinde yığınca dirençle karşılaşıyor.

Peki, neticesi ne olacak?

Cumhuriyet ne zaman ilan edildi? Ta ilkokuldan itibaren öğretilen bilgilerden biri. Bayramını kutlarız, coşkusunu yaşarız ve 29 Ekim diye biliriz. Bu, bir bakıma ezbere dayalı eğitimin bize kazandırdıklarıdır.

Ancak yeni nesil; ‘Cumhuriyet ne zaman ilan edildi?’ sorusunun cevabını bilmiyor. 23 Nisan diyen var 19 Mayıs diyen… Hatta Noel diyene dahi rastladım. Yıllarca ezbere dayalı eğitime karşı çıkarak proje odaklı eğitim yapalım dedik. Midye midesini ezberlemeyelim de hayatta işimize yarayacakları bilelim dedik. Ama geldiğimiz noktada; ezberi dahi arar olduk.

Karekökü üniversiteli dahi unuttu. Çocuklar çarpım tablosu ezberlememiş. Kıbrıs Türkiye’nin kuzeyinde olduğunu iddia edecek kadar da özgüven(!) sahibiler üstelik. Ezber kuşağı dahi şimdiki kayıp nesilden daha donanımlıydı.

Soru şudur; bu yapışkan cehalet ile nasıl başa çıkacağız? Bilmeyen, bilmediğini de bilmeyenler ile nasıl bir yarın inşa edilir? Merak etmeyen, öğrenmeye direnenlerle başımız belada…

    YAPIŞKAN CEHALETLE NASIL BAŞA ÇIKABİLİRİZ?

DEVAMINI OKU

Bilgisizlik tehlikesi

SİBER VAROŞ OLMAYIN

Gezegen; daha bilgililerin yönetimine giriyor.

Makineler bile giderek akıllanıyor.

Bilgiyi reddedenler uygarlığın taşrasına düşecek.

Bilgisizlerimiz; siber varoşların habitatı olacaklar.

Bilgi, güçtür. Bilgisizlik ise güçsüzlük… İnsanların zenginlik derecesini anlamada hangi coğrafyada yaşadıkları önemli ancak bilginin etkisiyle bu önem yerini, bulunduğu ‘eğitim düzeyine’ bırakmaya başladı.

Bilgiye erişimin zenginlikle ilişkisi nedir? Bill Gates’in bu soruma cevabı şuydu: ‘bir insanın zenginliğini anlamak için coğrafyasına bakardık. Eğer bu kişi Somali’de ise fakir, Londra’da ise zengin idi. Ama şimdi; eğitim düzeyine bakıyoruz. Londra’daki kişi eğitimsizse aynı aile içinde, Somalili birinden fakir olabilir.’

Burada önemli nokta, bilgi uçurumunun, gelir uçurumunu derinleştirdiğidir. Zengin ile yoksulun derinleşen refah farkı, bilgi ile ölçülebiliyor artık. Zira bilgi; üretim faktörü olarak tanımlanıyor.

Üretemiyorsan SİBER VAROŞ olacak, uygarlığın taşrasına düşecek, dijital uçurumun kaybedeni haline geleceksin. Eğitim sistemi bu yüzden daha hayati hale geldi ve ısrarla bu bilgisizliği çoğaltan yapıyı daha iyi hale getirmiyor; bilgiyi, bilgiliyi sistematik aşağılıyoruz.

       BİLGİ FAKİRİ OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYOR MUSUN?

DEVAMINI OKU

Beceri mi diploma mı?

DİPLOMA İŞE YARAMIYORSA

NEDEN PEŞİNDE KOŞALIM?

Dünya; beceriye muhtaç.

Biz daha muhtacız.

Oysa ortalık diplomadan geçilmiyor.

Diplomalı mühendis atama bekler

Becerili bahçıvanı mumla ararsın.

Genç işsizler en büyük sorunumuz. Her 3 gençten biri işsiz. Yüksek eğitimli işsiz sayısı ise zirve yapmış durumda.

Üniversiteye girebilmek için test çözmekten kalem tutamıyorsun. Mezun olduğunda diploma sahibisin fakat beceri edinememişsin. İş bulsa dahi patron seni yeniden eğitmek zorunda kalıyor.

Üniversite mezuniyetinin toplam maliyetine bakınca; en az 4 yıl ömür ve yüzbinlerce lira

Soru şudur; buna değer mi? Z kuşağı bu soruyu sormaya başladı bile. Mademki bana iş sağlamıyor, hayat kalitemi artıramıyor ve beceri kazandırmıyorsa neden girelim ki?

Hayatını kazanma ve kendini gerçekleştirmek için ihtiyaç duyduğumuz şey; beceridir. Üniversite sana diploma verir ama beceri kazandırmaz. Meslek yüksek okulları, meslek kazandıran üniversiteler neyse de ya diğerleri?

Dünya diploma takıntısını terk ediyor, beceri peşinde koşuyor.

Biz ise diploma peşinde koşmaktan iflahımız kesiliyor. Ama ona erişince, becerisiz halde işsizler ordusuna yazılıyoruz.

     ÇÜN OKUDUN BİLMEZSİN YA NİCE OKUMAKTIR?

DEVAMINI OKU

Bilinçli sürücü müsün?

FRENE DEĞİL KURALA GÜVEN

Trafikte ancak ‘kurallara uyarak’ hayatta kalabiliriz.

Araç kullanırken hayatımızın en önemli işini yapıyoruz.

Kural tanımaz sürücüler trafik teröristi gibi davranıyor.

İnsanı eğitemiyorsan, malzemeyi eğit derler… Teknoloji sürücüsüz (otonom) araçları kullanıma sokmaya başladı. Bu sayede yapay zekalı araç, kurallara uyacak, sürüş güvenliği artabilecek. Ancak buna daha var ver biz sürücüler uzun süre daha insana yönelik trafik kurallarıyla yaşayacağız.

Hız tuzaklarıyla kamera pusularıyla trafiği yönetmeye kalkanlar yerine, sürücüyü uyarıp onu da çözümün parçası olmaya çağıran anlayış, kaza sayısını da dramatik şekilde  azaltmış bulunuyor. Frene değil, kurala güvenirsek hayatta kalacağımız kesin.

Arada trafik magandalarının kural tanımaz otoyol haydutlarının sorun çıkaracağını biliyoruz  ancak toplamda yollarımızın çoğu bölünmüş. Hatalı sollama ile gelen kazalar neredeyse bitmiş. Aşırı hızın getirdiği ölümler, ‘sürücü bilinçlendirme’ kampanyalarıyla azaltılmış.

Bir sonraki adımda teknoloji devreye girince 10 yıl sonra kaza haberleri okumayabileceğiz. Araçlar akıllanıyor, yollar  iyileşiyor. Geriye bizim bilinçli davranmamız kalıyor.

        TRAFİK KURALLARINA UYSAN ÖLÜR MÜSÜN?

DEVAMINI OKU

Kızın için ne yaptın?

EĞİTİMLİ KIZ ÇOCUKLAR

YARINIMIZI ABAD EDER

‘Ben istersem başaramayacağım bir şey yok.’

İlham veren hayatları inceleyin;

Eğitilmiş kız çocuklarının mucizelerini görün.

Kız çocuklarımız okusun.

Bugün 11 ekim Dünya Kız Çocukları Günü… Biliyoruz ki bir kız çocuğunu ilköğretimde fazladan 1 yıl okulda tutmamız halinde bu kız çocuğunun gelirinde %10-15 artış oluyor. Hele ki bu kız çocuğu orta öğretimi bitirmişse gelir artışı; %15-25’e varıyor.

Dünya Bankası verileri: Orta gelir ülkelerinde kız çocuğunun orta öğretimi bitirmesi halinde 5 yaş altı çocuk ölümleri %50 azalıyor.

Neticede, kız çocuklarının eğitimi; olumlu yönde çok dramatik fark doğurabiliyor. İş hayatında neler oluyor?

Küresel çapta kadın ile erkek arasındaki gelir farkı %20.

Ekonomik faaliyetlere katılımda eşitliğin sağlanması için geçmesi gereken süre; 202 yıl. Siyasette eşitlik için 107 yıl. Dünyada yönetim kademelerindeki kadın oranı %35’in altında. Kız çocuklarının eğitime, üretime, yönetime daha eşitlikçi katılabilmesi için çok daha fazla gayret gerekir.

Kızlar okula demek kolay. Kız çocuklarının yurt ihtiyacı bu bağlamda çok önemli. Kızın için daha gayret göstermelisin.

       GÜÇLÜ KIZLARLA GÜÇLÜ YARINLARA İNANSAN?

DEVAMINI OKU