Havanda su dövmek bunu elekle taşımak

ÇARE, SÜREKLİ AĞLAMAK MIDIR?

1-Toplantılarda ‘ağlayarak isteme’ modası başladı.

2-Teşvik, af, yapılandırma, kurtarılma,

3-Hibe, imtiyaz, vergi indirimi…

4-Çözüm üretmek yerine;

5-Sürekli ağlamak çare midir?

İşler yolunda gitmediğinde, ‘sorun tespiti ve çare arama’ toplantıları yapmaya pek meraklıyız.

Yapılmalı da

Ancak bizdeki yaygın haliyle değil…

Ne zaman böylesi toplantıya katılsam, fark ettiğim şudur; Çareyi, ağlamakta buluyoruz.

Bildik tek strateji ağlamak olunca; şikayet etmek, her şeyi istemek, herkesten istemek, verenden daha fazla istemek, en önemli sonuç oluyor.

İşe yarıyor mu dersiniz? 

Hayır!

Yaramıyor çünkü soruna çare bulmak için toplananlar, çözüm önerisinden ziyade sorun tespitine odaklanıyorlar.

Hal böyle olunca bir toplantıda havanda su dövülüyor.

Bir sonraki toplantıda ise havanda dövülen bu suyu elekle taşıyorlar.

Taşıma su ile değirmen dönmez.

Hatırlıyorum; ‘önümüzdeki 5 yılda sektör nereye gider?’ konulu toplantıda ortaya çıkan sonuç, dünün sorunlarıydı.

Yarının çözümleri neden tartışılmaz?

Neden sürekli ağlarsınız da çözüm üretmezsiniz?

SORUNUN DEĞİL ÖZÜMÜN PARÇASI OLSANIZ?

DEVAMINI OKU

Çözümsüzlük çürütür

ÇARESİZSENİZ, ÇARE; SİZSİNİZ

1-Çözüm, bazen tesadüf olabilir ama;

2-Çözümsüzlük daima bir tercihtir.

3-Çözümü aramaya başlayan,

4-Er yada geç; onu bulacaktır.

5-Aramayıp zamana bırakan ise çürüyecektir.

Konfüçyüs; en zor şeyin, çözümsüzlüğün dilini şöyle kurar; ”Çözümsüzlük, karanlık bir odada bir kara kediyi bulmaktır. Özellikle odada kedi yoksa…”

Hayat, bazı alanlarda bize olmayan kara kediyi aramaya zorlar…

Onu bulamasak bile, arayışımız gayretimizle, o karanlık odayı, ışık olmadan aydınlık kılar, her zerresini zihnimizde haritalandırırız.

Bu durumda çözümsüzlük ölür ve geriye, kendi özgün çözümümüz çıkar.

Çözüm; çoğu kez tesadüftür fakat çözümsüzlük; asla değildir.

Zira çözümü sağlayan olasılıklar sonsuz iken çözümsüzlük, tektir.

Onun tekliğini, her çözüm arayışını aynı adrese vardırır.

Perşembenin gelişi Çarşambadan bellidir.

Çözümsüzlük çizgisine taşıdığımız her şeyin kalitesi düşer, çürür.

Çözümsüz kalınan anlar, insanın ruhunu yükseltme fırsatı sunar bize…

Çözümü kendi içinde aramaya başlasan?

Derdü meni devayı men

Dert benim deva da bende…

Çözümsüzlüğünün çözümü içinde bir yerde saklı duruyor…     

KAYBOLDUĞUN YERE SAKLANMIŞ OLMAYASIN?

DEVAMINI OKU

Çözüm murat edilirse imkansız mümkün olur

KOLAY DEMEDİK, MÜMKÜN DEDİK

1-Bizler sorun çözebilen canlılarız.

2-Aynı zamanda sorun çıkaran…

3-Sorunlar hep var olacaktır.

4-Sen çözüm yeteneğini geliştir.

5-Kolay mı? Değil elbette ama pekala mümkün…

Çözümsüzlük, tuzak gibi görünse de değildir; çare aramayı bıraktığında tuzağa dönüşür.

Çözüme dair umutları da beraberinde bu tuzağa gömer.

Çözümsüzlük, paradigma değişince, iflas eder.

Zira yeni bakış, çözüm yöntemlerini çöpe atar ve o zihin yapısıyla inşa edilen çözümsüzlük de iflas etmiş olur.

Çözümsüzlük bir çökme hali değil, aksine; yere düşüp sekmek ve yeniden zıplama enerjisi biriktirmektir.

Çözümsüzlük, toplumsal uzlaşma olabilir.

Eğer 85 milyon insan aninde çözümsüzlük duygusunda müttefikse; dert çözüleceği varsa da çözülmez.

Tersi de doğrudur, eğer çözüm murat edilmişse, imkansız olan dahi mümkün hale gelir.

Sen dağı aşmayı göze al, yığınca yol bulursun.

Yine sen çözümsüzlük zihin yapısına bürünürsen gözünün öndeki çözümü dahi göremezsin.

Çözümsüzlük bir kader değil, olumsuzluğu, çaresizliği tercihtir.

VAZGEÇTİĞİN İÇİN  ÇÖZÜLMEMİŞ OLABİLİR Mİ?

DEVAMINI OKU

Havanda su dövmek bunu elekle taşımak

ÇARE, SÜREKLİ AĞLAMAK MIDIR?

1-Toplantılarda ‘ağlayarak isteme’ modası başladı.

2-Teşvik, af, yapılandırma, kurtarılma,

3-Hibe, imtiyaz, vergi indirimi…

4-Çözüm üretmek yerine;

5-Sürekli ağlamak çare midir?

İşler yolunda gitmediğinde, ‘sorun tespiti ve çare arama’ toplantıları yapmaya pek meraklıyız.

Yapılmalı da

Ancak bizdeki yaygın haliyle değil…

Ne zaman böylesi toplantıya katılsam, fark ettiğim şudur; Çareyi, ağlamakta buluyoruz.

Bildik tek strateji ağlamak olunca; şikayet etmek, her şeyi istemek, herkesten istemek, verenden daha fazla istemek, en önemli sonuç oluyor.

İşe yarıyor mu dersiniz? 

Hayır!

Yaramıyor çünkü soruna çare bulmak için toplananlar, çözüm önerisinden ziyade sorun tespitine odaklanıyorlar.

Hal böyle olunca bir toplantıda havanda su dövülüyor.

Bir sonraki toplantıda ise havanda dövülen bu suyu elekle taşıyorlar.

Taşıma su ile değirmen dönmez.

Hatırlıyorum; ‘önümüzdeki 5 yılda sektör nereye gider?’ konulu toplantıda ortaya çıkan sonuç, dünün sorunlarıydı.

Yarının çözümleri neden tartışılmaz?

Neden sürekli ağlarsınız da çözüm üretmezsiniz?

SORUNUN DEĞİL ÇÖZÜMÜN PARÇASI OLSANIZ?

DEVAMINI OKU

Çözümsüzlük çürütür

ÇARESİZSENİZ, ÇARE; SİZSİNİZ

1-Çözüm, bazen tesadüf olabilir ama;

2-Çözümsüzlük daima bir tercihtir.

3-Çözümü aramaya başlayan,

4-Er yada geç; onu bulacaktır.

5-Aramayıp zamana bırakan ise çürüyecektir.

Konfüçyüs; en zor şeyin, çözümsüzlüğün dilini şöyle kurar; ”Çözümsüzlük, karanlık bir odada bir kara kediyi bulmaktır. Özellikle odada kedi yoksa…”

Hayat, bazı alanlarda bize olmayan kara kediyi aramaya zorlar…

Onu bulamasak bile, arayışımız gayretimizle, o karanlık odayı, ışık olmadan aydınlık kılar, her zerresini zihnimizde haritalandırırız.

Bu durumda çözümsüzlük ölür ve geriye, kendi özgün çözümümüz çıkar.

Çözüm; çoğu kez tesadüftür fakat çözümsüzlük; asla değildir. Zira

çözümü sağlayan olasılıklar sonsuz iken çözümsüzlük, tektir.

Onun tekliğini, her çözüm arayışını aynı adrese vardırır.

Perşembenin gelişi Çarşambadan bellidir.

Çözümsüzlük çizgisine taşıdığımız her şeyin kalitesi düşer, çürür.

Çözümsüz kalınan anlar, insanın ruhunu yükseltme fırsatı sunar bize…

Çözümü kendi içinde aramaya başlasan?

Derdü meni devayı men

Dert benim deva da bende…

Çözümsüzlüğünün çözümü içinde bir yerde saklı duruyor…     

KAYBOLDUĞUN YERE SAKLANMIŞ OLMAYASIN?

DEVAMINI OKU

Çözüm murat edilirse imkansız mümkün olur

KOLAY DEMEDİK, MÜMKÜN DEDİK

1-Bizler sorun çözebilen canlılarız.

2-Aynı zamanda sorun çıkaran…

3-Sorunlar hep var olacaktır.

4-Sen çözüm yeteneğini geliştir.

5-Kolay mı? Değil elbette ama pekala mümkün…

Çözümsüzlük, tuzak gibi görünse de değildir; çare aramayı bıraktığında tuzağa dönüşür.

Çözüme dair umutları da beraberinde bu tuzağa gömer.

Çözümsüzlük, paradigma değişince, iflas eder.

Zira yeni bakış, çözüm yöntemlerini çöpe atar ve o zihin yapısıyla inşa edilen çözümsüzlük de iflas etmiş olur.

Çözümsüzlük bir çökme hali değil, aksine; yere düşüp sekmek ve yeniden zıplama enerjisi biriktirmektir.

Çözümsüzlük, toplumsal uzlaşma olabilir.

Eğer 85 milyon insan aninde çözümsüzlük duygusunda müttefikse; dert çözüleceği varsa da çözülmez.

Tersi de doğrudur, eğer çözüm murat edilmişse, imkansız olan dahi mümkün hale gelir.

Sen dağı aşmayı göze al, yığınca yol bulursun.

Yine sen çözümsüzlük zihin yapısına bürünürsen gözünün öndeki çözümü dahi göremezsin.

Çözümsüzlük bir kader değil, olumsuzluğu, çaresizliği tercihtir.

VAZGEÇTİĞİN İÇİN ÇÖZÜLMEMİŞ OLABİLİR Mİ?

DEVAMINI OKU

Çözümsüzlük bir zamanlama sorunudur

ÇÖZÜMSÜZLÜĞÜN GÜÇLÜ YANLARI

1-Zihni uyandırır

2-Öğreticidir

3-Zıplama enerjisidir

4-İçinde çözümü barındırır

5-Yeni keşifler sağlar

Çözümsüzlük; kelime olarak da içinde ‘çözüm’ barındırandır. Çözümsüzsen çözüm sensin

Çözümsüzlük; Hiçbir sonuca ulaşamama hali… 

Bir sorunun halledilemeyişi…

Ortadaki engelleri kaldıramamak

Bir denklemde, bilinmeyenlerin yerine konulduğunda, eşitliğin sağlanamaması. Verilen denklemi eşitleyememesi

Çare ararken tıkanıp kalmak…

Çaresiz kalmak, yol yöntemsizlik;

Kahpe Felek Sana N’ettim N’eyledim / Attın Gurbet Ele Parelerimi / Akıbeti Beni Sılamdan Ettin / Kestin Mümkünümü Çarelerimi.”

Çözümsüzlük, bir zamanlama sorunudur. Şu an için vardır ve sonrasında bir başka zihin, onu yok edecek, dert ne ise çözümünü bulacaktır.

Sonuçta hayat, kalıcı çözümü olan geçici durum ise çözümsüzlük, bunu kalıcı hale getiren ama seni de sonlandırandır.

Çözümsüzlüklerine iyi bak, zira çözüm orada yatıyor olabilir.

İçine dalsan da onu inkâr etsen de çözümsüzlük; kelime itibarıyla içinde daima  “çözüm” barındırandır.

       ÇÖZÜMSÜZSEN ÇÖZÜM SEN OLABİLİR MİSİN?

DEVAMINI OKU

Kafanı kuma gömme

MÜCADELENİN 5 ÖDÜLÜ

1-Sorunları kabul edersin

2-Saklanmak yetmeyecektir

3-Kaçmaz, savaşırsın

4-Gecikmeden tedbir alırsın

5-Hayat, cesura güler

Sorunu kabullen ki çözüm gelebilsin

Korkarak kaçanlar, görmezden gelenler için “deve kuşu gibi başını kuma gömme” denir.

Devekuşu uçamaz ama 60 km hızla koşabilir.  Yumurtalarını tehlikeden korumak için derin çukurlarda saklar.

Günde birkaç kez kafasını kuma sokarak yumurtalarını çevirmesi gerekir. Eğer tehlike sezerse hemen yumurtaların üzerine çöker ve avcılar tarafından  görülme riskini azaltır.

Bu pozisyondayken fark edilmesi gerçekten çok zor. Ama o esnada kafasını kuma gömmüş olur.

İşte bu görüntü ve zaman zaman yumurtaları kontrol etmek için onlara doğru uzanmaları birleştirilerek, kafalarını kuma gömerek saklanmaya çalıştıkları mitine dönüştürüldü.

Peki, insan hayatındaki mitler? Haksızlığı görür başını çevirir, fakirliği görür yönünü öte çevirir, hırsızlığı görür arkasını döner, görmezden gelir de sayfa sayfa dil döker.

Devekuşu kafasını gömmüyor. Sen de gömme.

Sürekli geliş, geliştir, eleştiriyi kabul et, saklanma.

Kafanı kuma gömme ki gerçekle yüzleşip tedbir alabilesin…

     KAÇMAK SAKLANMAK YERİNE MÜCADELE ETSEN?

DEVAMINI OKU

Davası yok tasası yok

DAVASI OLANIN 5 ERDEMİ

1-Uygarlık talebi vardır

2-İz bırakmak ister

3-İyi, güzel ve doğrudan yanadır

4-Davası barış olan savaş istemez

5-Dava; olgunlaştırır

Davası büyük olmayan, küçük dertlerde boğulur.

Derdi dünya olanın dünya kadar derdi olur.

Dert; dava ettiğin her şeydir.

Çözüme ihtiyaç duyulan sorunlar, dava konusu demektir.

Dava; çözüm aranandır.

Hukuk; bir yargı organına başvurmak olarak tanımlar.

Felsefede dava; öne sürülerek savunulan düşüncedir. İnançla çerçevelenmiş amaç, gerektiğinde uğrunda ölünecek gaye

Özünde sorun vardır davanın. Sorun yoksa dava yoktur. Davası olmayanın tasası da yok demektir.

Kimi açlığı dava eder kendine, kimi de ahlâkı

Ülkü diye dilimizde fazla tutunamayan kelime vardı, unuttuk, kullanmaz olduk.

Argoda dava; ‘adı bende saklı’ sevgilidir. Dillendirilmesi risk taşıyan mevzudan bahsederken ‘o davadan…’ söz edersin.

Dava; çözüm iddiası taşımalıdır. Davası yok tasası yok insanlar, genelde konfor tuzağında çürüme riskine sahip olanlardır.

Sorun, kendine neyi dava edeceğindir. Eğer memleketin selametini dava edersen, onun için çaba sarf edersin.

Dava öylesine kutsal bir kavramdır ki davadan dönen sevilmez, değersizleşir.

      KENDİNE DAVA ETTİĞİN BİR ŞEY VAR MI?

DEVAMINI OKU

İşler ters gidiyorsa…

TEHLİKENİN 5 SİNYALİ

1-işler sürekli ters gidiyordur

2-Beklemek sorunu büyütüyordur

3-Hayatının akışı aksamıştır

4-Günlük rutinler bozulmuştur

5-Konforun seni çürütmüştür

Hareket vaktidir şimdi.

Bir şeyler ters gitmeye başladıysa, ne yapmayı düşünürsün?

Sinsi bir baş ağrısı, gözlerde kaygılı dalmalar, göğsünün üzerinde biri oturuyormuş gibi baskı ve midede yanma

Der ki; bir şeyler ters gidiyor ya da yolunda gitmiyor.

Hal böyleyken bu konuda ne yapmayı düşünürsün? Kendiliğinden geçmesini beklemeyi mi, eyleme geçmeyi mi?

Böyleyken beynimin bir kısmını; “yarıcıya” vermiş gibi olurum. Hani, tarlasını kendi ekmeyip biçmeyip, ürünün yarısı karşılığında başkasına işleten gibi..

Beynin bir yarısı rahattır. Ancak diğer yarısı henüz çözülememiş problem, giderilmemiş kaygı ve yönetilmemiş risklerin hesabı derdindedir.

İnsan, rahatı karşılığında bedel öder ve kendi hapishanesinde gözetim altında kalır. İşin tuhafı, kendine gardiyan olduğu bu hapishanede çok farklı duygular ve düşünceler üretebiliyor olacağıdır.

İnsan, soru sorar. Arayışı vardır. Unutabilme yetisi ile var olabilir. Ancak işe yarar olan, işler ters gidiyorsa, düşünmek ve çözmektir.

Çözümü zamana bırakırsan işlerin daha da ters gidebilir.

         HAREKETE GEÇME ZAMANIN GELMEDİ Mİ?

DEVAMINI OKU