Merakıma dokunma

AR’aştırıyoruz ama neden GE’liştiremiyoruz?
Farklı olandan KORKU
Bize benzemeyenden NEFRET
Rakiple düello yerine PUSU
Akıl yerine KURNAZLIK
Sabır yerine TELÂŞ
Merak yerine BİAT
Bilgi yerine KANAAT
Özgün yerine TAKLİT
Ödül yerine CEZA
Oysa icat çıkaran gencimiz çok.
@serefoguz

Ben çocuğum… Merak benim işim. Her gün yüzlerce soru sorarım ebeveynime; ‘Bu NE?’ diye… Bıktırırım bazen onları.

Dedim ya ben çocuğum; Merak benim var olma biçimim…

Biraz büyüyünce ana sorum; ‘NASIL?’ olur. Bu sayede evren nasıl çalıştığını öğretir bana. Mühendislik sürecim başlar.

Genç olurum, merakım hala benimle ise bu defa sorularım değişir; ‘NEDEN?’ halini alır. Bu süreçte evrenin mimarisi şekillenir zihnimde. Ben gencim ve MERAK hala elimden alınmamışsa nihai soruya ulaşırım; ‘NEDEN OLMASIN?’

Tek isteğim vardır; merakımı elimden alma! Ama sen ey eğitim sistemi; önce ana-babam merakımı zedeler; ‘sorma, yapma, uslu dur.’ Sonra sen devreye girersin. Günde 400 soru soran ben; ilköğretim-lise eğitimi ardından üniversite kapısında tek soruya indirgenirim; ‘Sınavda ne çıkacak?’

Oysa bıraksan, merakımı elimden almasan; Lagari olurum, Fatih olurum, Vecihi olurum, Killigil olurum, Devrim olurum, Bandırma Feza Kulübü olurum, mucit olurum, BEN olurum.

         MERAK EDİYORUM; MERAKIMLA DERDİN NE?

DEVAMINI OKU

Başarabiliyormuşuz

GÖLGE ETME BAŞKA İHSAN İSTEMEM
Bu söz; Büyük İskender’in ziyaret ettiği;
fıçının içinde yaşayan Dijojen’e ait.
Elinde fenerle dolaşıp, ‘adam arıyorum’ diyen bilgeden mesaj var; farklı olanınızı, engellemeyin, yeter…

Yıllardır AR-GE’ye milyarlarca dolar para akıtan bizlerin, arzulanan başarıya neden ulaşamadığımızı sorguladım.

Yasa sorunu vardı, çözdük, kaynak sorunu vardı, hallettik, teşvik eksikti verdik. Peki, neden AR’aştırdığımız kadar GE’liştiremiyoruz? Kaçımız bu açmazın farkında bilmiyorum ancak emin olduğum şudur ki idrak gecikmesi var bizde…

Farklı olandan KORKU,

bize benzemeyenden NEFRET,

rakiple düello yerine PUSU,

akıl yerine KURNAZLIK,

sabır yerine TELÂŞ,

merak yerine BİAT,

bilgi yerine KANAAT ve

özgün yerine TAKLİT,

ödül yerine CEZA

İnovasyon, “eski köye yeni adet” getirmek ise, “yeni” alternatifleri üretmeye izin verilmesi gerekmez mi? Bizler eğer idrak gecikmesi sorununu aşabilirsek, ihtiyaçları daha erken fark edecek, bunun doğal neticesinde gereken icatları  daha sık çıkarabiliriz.

100 gencimizin 1.8 milyar $’lık unicornu ile başarabildiğimizi gösterdik. Şimdi bize düşen; daha niceleri başarı yolunda koşarken, gençlerimizin önünü kesmemektir.

      FARKLI DÜŞÜNEN GENÇLERDEN BU KORKU NİYE?

DEVAMINI OKU

Cin şişeden çıktı

SAYILMAYIZ PARMAK İLE
TÜKENMEYİZ KIRMAK İLE
Araştırma geliştirmede zincirleme tepkime başladı.
Tıpkı savunma sanayimizde olduğu gibi…
Yenileşim üzerinden yükselmek artık engellenemeyecek.

Bizler neden yeterince yenileşim (inovasyon) yapamıyoruz?

Son 10 yıldır cevabını aradığım soru bu ve cevabı, kültürel dirençler üzerinden bulduğumu sanıyorum.  ARGE’ye milli gelirin %1’ine yakıp kaynak ayırdığımız, yasa çıkardığımız halde, ARaştırıyor fakat GEliştiremiyorsak; sorun nedir?

Farklı olandan KORKU, bize benzemeyenden NEFRET, rakiple düello yerine PUSU, akıl yerine KURNAZLIK, sabır yerine TELÂŞ, merak yerine BİAT, bilgi yerine KANAAT, ödül yerine CEZA ve özgün yerine TAKLİT… Sorun işte bu.

Bu yüzdendir ki eski köye yeni adet getireni “töre” yapıyor, icat çıkaranı yok ediyoruz. Ancak bu kültürel direncimiz şükür ki kırılıyor. Zira inovasyon neferlerimizi yavaşlattık ama kıra kıra bitiremeyecek kadar çoğalmayı da başardık.

Kimyada bir kural vardır; zincirleme tepkinin başlayabilmesi için, aktif madde miktarının kritik kütleye erişmesi gerekir. Şükür ki gördüğüm şudur; cin şişeden çıktı ve Türkiye’nin yenilikçi kadroları durdurulamayacak.

       YENİYİ VE LİYAKATI KİM DURDURABİLDİ Kİ?

DEVAMINI OKU

Temsa’yı koruyamadık

AR-GE’SİNİ BİZ YAPTIK EL ALIP GÖTÜRÜYOR
TEMSA’ya devlet teşviklerini gömdük.
Dünyanın en iyi otobüsünü ürettik ama @sabanciholding götürdü Lozan’da bir fona sattı, onlar da kapatıyorlar. YAZIK

Dünyanın en iyi otobüsü TEMSA’yı üretmeyi başardık ama onu yaşatamadık. Şimdi Temsa üretimi durdurdu, çoğu mühendis işçilerini çıkarıyor. Koltuğunun altına bizim Ar-Ge başarılarımızı alıp yabancıya götürürken fabrika kapanıyor.

Oysa Temsa; e-otobüs devrimini gerçekleştirmişti.

Aselsan işbirliği ile yüzde 100 yerli pil üretecek Temsa, toplu ulaşımın yeni nesil araçlarını ortaya çıkarıyordu. Şirket atmosfere karbon salınımını azaltıp daha temiz hava sağlamış, sessiz araçlarla gürültü kirliliğini düşürmüştü.

Ürettiği araçları Adana’da test etmiş, Belçika’daki Otobüs Fuarı’nda gururla izlemiştim. Amerika’da iyi bir servis ağına sahip olan Temsa, bu ülkede üretime geçiyordu. CEO Cenk Alper; ‘Türkiye bize dar geliyor’ diyordu. Ama Temsa’ya Türkiye’yi dar ettik, koruyamadık, yabancı bir fona sattık.

İlginç olan Gama Holding’i batıran fon ve kişilerin şimdi de Temsa’yı batırmasıdır. Biz Devrim’i ürettik, koruyamadık. Anadol’u ürettik, koruyamadık. Şimdi de Temsa batırılıyor.

     YERLİ OTOBÜSÜMÜZE NEDEN SAHİP ÇIKAMADIK?

DEVAMINI OKU

Klavye mi mouse mu?

KAYNAK SORUNU DEĞİL İDRAK SORUNU
Bilgiye kaynak aktarmak gerek.
Bizde kaynak bol fakat idrak eksik.
İdrak, eğer sen üretmemiş isen o bilgiyle hayatını yönetemeyeceğin gerçeğidir.

25 yıl önce bilişim konferanslarında sıkça uyguladığım test şuydu: ‘Bilgisayarı olan el kaldırsın.’ Önceleri tek tük ama sonraları, salonun neredeyse tümü el kaldırır oldu.

Bilgisayarı olanlara devamla şunu sorardım: “En fazla mouse’u mu yoksa klavyeyi mi kullanıyorsunuz?

Gelen cevapların genel dağılımı ilginçti; %80 mouse, %20 klavyeBenim buna getirdiğim yorum, klavyenin üretim, mouse’un tüketimi temsil ettiğiydi. Kısaca; üretmiyorduk

Rahmetli Turgut Özal, 80’lerde şunu diyordu; ‘1 milyon bilgisayar olsa, Türkiye’yi uçururduk.’ Kastettiği; bilgi sayesinde ekonominin dönüşeceği idi. Ancak Özal’ın vefatı ardından bu zihniyet sürdürülemeyince işyerlerimiz ve evimiz bilgisayarla dolmasına rağmen, sektör uçtu fakat Türkiye yerinde kaldı. Sebep? Bilginin de tüketicisi olduk.

Son 15 yıldır araştırma ve geliştirmeye bıkmadan kaynak aktarıyoruz. Ancak AR’aştırdığımız kadar GE’liştiremedik.

Ben bunu üretimsizliğe bağlıyorum. Başkasının ürettiği

        bilgiyle yetinmemeliyiz. BİLGİ ÜRETİYOR MUSUN?

DEVAMINI OKU

Enerji üniversitesi

BİLİM OLMADAN ASLA!
Kaya gazı moda oluyor, ortalık ahkâm kesen hocadan geçilmiyor ama ortada tek bir araştırma yok.
Oysa ihtiyacımız; Ar-Ge yapacak enerji uzmanı bilim insanlarıdır.

Enerjide arz güvenliğini çözemediysen, büyüyemiyorsun. Türkiye su ve kömür dışında fazla kaynağa sahip değil.

Ama güneş ve rüzgar dâhil alternatif kaynaklarımız var.Petrol ve doğal gaza ödediklerimiz; cari açığın temel yapı taşlarıEnerji yoksa üretimin yanı sıra huzur da yok.

Hatta bir ülkenin enerji politikasından söz ediyorsak, aslında dış politikasından bahsediyoruz demektir.

Peki, enerji bu kadar önemliyse, buna dair ne yapıyoruz dersiniz? Enerji diplomasisi, finansmanı, verimliliği, tasarrufu tamam da bilimi bu işin içine neden dahil edemiyoruz? Misal bizde her konuda fakülte açma yarışında yüzlerce üniversiteden hiç değilse birini bu işe tahsis etsek, uzmanlaştırsak?

Sonuçta kaya gazı, nükleer, biyo, fosil, kömür vs. dâhil bütün kaynaklar, bilimle buluşunca işe yarıyor. Türkiye’nin güneş enerjisi alanında mukayeseli üstünlüğe sahip olduğunu bizim profesörlerden değil, ABD eski Başkan yardımcısı Al Gore’dan duymuştuk.

        Sorum şu; BİLİMSİZ ENERJİ MÜMKÜN MÜDÜR?

DEVAMINI OKU