Kötüye güç aktarma

MOBBİNG TERFİ SİSTEMİ

1-En iyi kamçılayanı terfi ettirirsen;

2-Liyakat senden kaçar.

3-Liyakati kırbaçlı sadakatin emrine verirsen;

4-Eninde sonunda batacaksın.

5-Mobbing patronun sorumluluğundadır.

İşletmelerde giderek artan bir bela var; sistematik mobbing.

Bezdirim dediğimiz bu olgu, bir grup insanın, bir kimseye veya başka bir gruba sosyal kabadayılık yapması…

Yetki verilince zalimleşen yöneticiler, bezdirimin en büyük paydaşları…

Her 4 erkekten 3’ünün mobbinge (alay) uğradığı, kadınların bezdirim yanı sıra tacize maruz kaldığı ortamlar ne yazık ki işletmede huzur bırakmıyor, ofisler kanserli koğuşu halini alıyor.

Gördüğüm şudur; iyileri özenle ayrı tutarak diyorum ki çok sayıda patron, işletmesindeki mobbingin ana sebebi, baş sorumlusudur.

En iyi kamçılayanı terfi ettirir, çalışanı ezeni teşvik eder, mobbingi bilse de ses çıkarmaz.

Öyle ki arada çalışana zulmedenleri teşvik eder, terfi verir.

Kötülere güç aktararak işletmesini güya iyi yönettiğini sanır.

Korkutarak, bağırarak; kötüye güç aktararak organize kötülüklerin yuvası haline gelir.

Böylesi işletme; nitelikli çalışanı tutamaz, liyakat kaçar, mobbing iktidar olur.

Parmak sallayanlardan uzak durun.

BAĞIRARAK YÖNETENLERDEN, PARMAK SALLAYANLARDAN  MUSTARİP MİSİN?

DEVAMINI OKU

Okulda eşitler arası zulüm: akran zorbalığı

GÜÇSÜZE ZULÜM OKULLARDA YAYGIN

1-Belki de sizin çocuğunuz zorbadır.

2-Ya da zorba mağdurudur.

3-Dikkat edin, duyarlı olun.

4-Akran zorbalığı artmış durumda.

5-Veli, okul yöneticisi, öğretmen radarında olmalı.

Akran zorbalığı; cinsiyetırkdin veya yetkinlik sağlama gerekçesiyle, yaş ya da fiziksel güç olarak daha güçsüz çocuklara, yaşıtlarınca uygulanan bilinçli tekrarlanan fizikselsözel veya duygusal şiddet olaylarının genel adı…

Zorbalığın 3 yaşa kadar inebildiği günümüzde araştırmalar; mağdurların da zamanla zorbaya dönüştüğünü söylüyor.

Erkek çocuklar fiziksel zorbalık uygularken, kız çocuklar daha çok sosyal zorbalığa maruz kalıyor.

Derin Maarif Dergisi’nden  Canan Güleç’in incelemesinde; okul öncesinde görülen zorbalık; orta ve lise yıllarında görece azalıyor fakat mağdurlar üzerindeki olumsuz etkileri sürüyor.

Zorbalar, kurbanlarını en fazla vakit geçirdiği ve çok iyi tanıdığı çocuklardan seçiyor. 

Kaynaştırma sınıfları zorbalık mağdurlarıyla dolu ve buna karşı tedbir almak gerekiyor.

Öncelikle okul yönetimlerinin farkındalığı şart ve zorba gözlemcileri görevlendirmeli.

İhmale gelmemeli…

ÇOCUĞUNUZ ZORBA MI?

DEVAMINI OKU

Havanda su dövmek bunu elekle taşımak

ÇARE, SÜREKLİ AĞLAMAK MIDIR?

1-Toplantılarda ‘ağlayarak isteme’ modası başladı.

2-Teşvik, af, yapılandırma, kurtarılma,

3-Hibe, imtiyaz, vergi indirimi…

4-Çözüm üretmek yerine;

5-Sürekli ağlamak çare midir?

İşler yolunda gitmediğinde, ‘sorun tespiti ve çare arama’ toplantıları yapmaya pek meraklıyız.

Yapılmalı da

Ancak bizdeki yaygın haliyle değil…

Ne zaman böylesi toplantıya katılsam, fark ettiğim şudur; Çareyi, ağlamakta buluyoruz.

Bildik tek strateji ağlamak olunca; şikayet etmek, her şeyi istemek, herkesten istemek, verenden daha fazla istemek, en önemli sonuç oluyor.

İşe yarıyor mu dersiniz? 

Hayır!

Yaramıyor çünkü soruna çare bulmak için toplananlar, çözüm önerisinden ziyade sorun tespitine odaklanıyorlar.

Hal böyle olunca bir toplantıda havanda su dövülüyor.

Bir sonraki toplantıda ise havanda dövülen bu suyu elekle taşıyorlar.

Taşıma su ile değirmen dönmez.

Hatırlıyorum; ‘önümüzdeki 5 yılda sektör nereye gider?’ konulu toplantıda ortaya çıkan sonuç, dünün sorunlarıydı.

Yarının çözümleri neden tartışılmaz?

Neden sürekli ağlarsınız da çözüm üretmezsiniz?

SORUNUN DEĞİL ÇÖZÜMÜN PARÇASI OLSANIZ?

DEVAMINI OKU

Abartı; dürüst insanların yalanıdır

ABARTMANIN 5 BULGUSU

1-İnsan neyi eksik hissederse onu abartır

2-Abartı kıvamını yitirmiş gerçekliktir

3-Dürüst insanlar da abartabilir

4-Geçici bir illüzyondur

5-Yere göğe sığdıramadığın bir ‘hoşçakala’ sığıverir

Eğer biri sıkça “abartmıyorum” diyorsa, bil ki abartıyordur.

Eğer biri sıkça “gerçekten” kelimesini kullanıyorsa, gerçeği abartıyor demektir.

Hak etmeyeni abartanlar, hak edeni küçümsüyor demektir.

Biri size değer veriyor fakat bunu abartıyorsa, büyük ihtimalle sizi kaybedecektir.

Zira, abartı, gerçekle yüzleşince eriyen mum gibidir.

Üstelik abarttığı gerçeği de itibarsızlaştırarak yapar bunu.

Yapmacık tutum, abartıyı da içerir.

Tevazuu abartanlar, kibir sahipleridir.

Dünyanın en mütevazı insanı benim” cümlesindeki gibi…

Zira abartılı tevazuardındaki kibri saklamayı başaramayacaktır.

Abartmak; yalancıların yöntemidir. 

Sözü zayıf ise yemin ile destekleme ihtiyacı doğar.

Yemin, abartıya dair en net işarettir.

Eğer bir kişi yemin ediyorsa, ağzından çıkan cümleler, abartılı olacaktır.

Burada abartı; gerçeğin taşan kısmıdır ve değeri yoktur.

GERÇEĞİ ABARTMADAN SÖYLEMEYİ DENESEN?

DEVAMINI OKU

Hak yiyerek oruç açılır mı?

AŞİRET DEVLETİ DEĞİLİZ Kİ

1-Çakarlı araçlar çoğaldı.

2-Trafikte imtiyazlı sınıf doğdu.

3-Belki yasal ama helal midir?

4-İftara yetişmek için hak yemek olur mu?

5-Trafiği durdurup yol almak utanılası değil mi?

Yer; Dolmabahçe.

İftara dakikalar var.

Trafik adeta kilit.

Taksim’den Beşiktaş’a doğru araçları sağa sola savuşturan bir ekip arabası ve arkasından gelen çakarlı çakarsız en az 15 araç.

Aralarında transfer minibüsleri, en arkada ise ambulans dahi var.

Belli ki filanca bakanı ya da çok ünlü kişiyi (VİP) iftara yetiştiriyorlar.

Ama bir sorun var; trafikteki araçları durmaya zorlayıp, hatta stadın önünde karşı yönü de işgal edip ilerliyorlar.

Plakalara bakıyorum; polis aracı ve ambulans dışındakiler sivil plaka.

Çakarları, kornaları, tehditkar el işaretleriyle diğer araçları dura zorlayarak ilerleyip, gözden kayboluyorlar.

Sorum şudur; acaba bu bakan veya bakmayan, her kim ise, trafikteki insanların hakkını yiyerek açacağı orucun Hak nezdinde makbul olduğunu mu sanıyor?

Aşiret devleti görüntüsünde bu davranışın hangi makul, vicdani, dini ve medeni izahı var?

İmtiyazlı kesimlerin, cakasından, çakarından geçilmez ise bu nasıl bir adalettir?

Bu trafikteki çakarlı çakarsız ilkelliğin izahı nedir?

 SİZCE HAKLA ÇELİŞKİ, HALKLA İLİŞKİ MİDİR?

DEVAMINI OKU

Dört kapı dört makam

KOLAY DEMEDİK, MÜMKÜN DEDİK

1-İcat çıkarmak isteyen,

2-Eski köye yeni adet getiren,

3-Buluşçu, yenilikçi fikir sahibi,

4-Seni yok sayacak, alay edecek, seninle savaşacağız.

5-Yeter ki 4 kapıyı bil ve asla vazgeçme.

Yeniyi deneyenin geçmek zorunda olduğu 4 kapı var:

Birinci kapı; YOK SAY… Şarbona aşı bulsan, umurumuzda olmaz.

Uzaya roketsiz gidip dönsen bile yüzüne bakmayız.

Seni yok sayarak yok etmeye çalışırız.

Yola çıkanların %80’i bu kapının eşiğine takılır kalır, vazgeçer

İkinci kapı; ALAY ET

Hala vazgeçmemiş ve yeniliğinle var kalmayı sürdürüyorsan, alaya alınma panayırına hoş geldin.

Girişimcilerin %15’i bu kapıda kalır, yenik düşer vazgeçer

Üçüncü kapı; SAVAŞ

Alaylara da aldırış etmeden buraya kadar gelebildiysen, seni yok etmeye çalışacağız.

Bu aşamada girişimcilerin %3’ü hezimete uğrar, vazgeçer

Dördüncü kapı; KAYITSIZ ŞARTSIZ TAKDİR

Her 3 kapıdan geçmeyi başarmış %2’yi bekleyen muhteşem zaferin sahibisin artık. 

Düne kadar seni yok sayan, alay eden ve yok etmek için savaşanlar da dâhil hepimiz, kayıtsız şartsız seni takdir edeceğiz, yeni zenginlik alanından pay talep edeceğiz. 

4 kapı 4 makamdan geçmeyi bildin çünkü…

SEN KOLAY VAZGEÇENLERDEN MİSİN?

DEVAMINI OKU

Bir hezarfen göçtü

BİLGİ HER YERDE BİZE BİLGE GEREK

1-İnsan hayatında bilgeler olmalı.

2-Onlar ufuk açar, yol gösterir.

3-Olağanüstü gayretin sahibidirler.

4-Söylemle yetinmez eylemle var olurlar.

5-Ersin Arıoğlu benim bilge dostumdu.

Hezarfen; ‘bin yetkinlik sahibi’ demek.

Tarihe bakın, ziyadesiyle örneğini görürsünüz.

Kendi hayatınıza bakın; nadir de olsa vardır etrafınızda, eğer farkını fark edebilirseniz

Benim hayatımdan hezarfen diyebildiğim birkaç yüce insan geçti.

Bunlardan biri, dün defnettiğimiz Dr. Ersin Arıoğlu idi. Rahmetle…

BİLİM; İnşaat dalında doktorası, İTÜ’de hocalığı ve mühendislik alanından sayısız araştırma, inceleme…

FELSEFE; Hayatı anlamlandıran her alanda tefekkür, nitelikli tartışma ve sohbetleriyle etkili bir bilge…

SİYASET; Bir dönem milletvekilliği ve bu sürede onlarca araştırma, önerge, teklif, hazırlama, sunma.

GİRİŞİMCİLİK; İş dünyasına çok değerli bir şirket olan Yapı Merkezi’ni kurdu, yönetti, kazandırdı.

MÜESSİR; Eser sahibi demektir. Devasa projelerin insanı. Avrasya Tüneli, finiküler en sık kullandıklarım.

DİPLOMASİ;  Uluslararası Kriz Grubu yöneticiliği, fahri konsolosluk, yığınca madalya, nişan, berat…

VİZYONER; Bilim Merkezleri kurduk ağabeyimle.

EĞİTİMCİ; Kendinden sonraki nesli eğitip onların sağlam temellerde yürümesini sağlamak… Minnetle…

SİZİN DE ERSİN BEY’İNİZ OLDU MU?

DEVAMINI OKU

Başkahraman öğretmen

İYİ ÖĞRETMEN İYİ NESİL

1-Eğitimde hata yaparsak,

2-Bir hatta birkaç nesli yitiririz.

3-En iyilerimizi en zekilerimizi,

4-Öğretmenlik mesleğine yönlendirmeli,

5-Onları baş tacı yapmalıyız.

Akşemsettin’siz Fatih, İbn Kemal’siz Yavuz, Mustafa’sız Kemal Atatürk düşünülemez.

Öğretmene davranışımızdan uygarlığa bakışımızı ölçebiliriz.

Eğer talebimiz daha uygar ulus olmak ise öğretmenlik mesleğini baş tacı yapmalıyız.

En mükemmel eğitim sistemini geliştirseniz dahi, bunu hayata geçirecek kadroların olmayışı, başarı getirmez.

Öğretmen, eğitim sisteminin dinamosudur ve öğretmenin niteliği gelecek nesillerin uygarlık kalitesini belirler.

Talim kadar terbiyenin, beyinleri bilgi ile doldurmak kadar gönülleri doyurmak hayatidir ve bunu öğretmenler sağlar.

Öğretmeni dönüştür, onu başkahraman yap ve öğrencinin gelişimindeki olağanüstü mucizeleri hayretle, gururla izle…

Sadece okulları değil velileri de dönüştürecek potansiyelin anahtarı, nitelikli öğretmenlerdir.

Bu vizyonun başarı kriteri de başkahraman öğretmenleri var etmek olacaktır.

Bu yüzden en iyilerimizi öğretmen yapmalıyız.

Ancak bu sayede ufukların efendisi olabileceğiz.

EN İYİ ÖĞRETMENİNİ HATIRLIYOR MUSUN?

DEVAMINI OKU

Organizasyon dehşet

AVARA KASNAK MISIN?

1-Değer üretmeyen

2-Güç aktarmayan

3-Ama sistemi geren ve boşa dönen parçaya avara

kasnak denir

4-Siz; boşa çalışan, çalışır gibi görünen

5-Kendini tekrar eden sistemlerin parçası olmayın

Adamın biri arkadaşıyla yolda giderken elindeki çakısıyla parmağını keser.

Biraz ötede bir özel sağlık kurumu vardır.

Adam “ben şurada pansuman yaptırayım” der.

İçeri girince, karşısına iki kapı çıkar.

Birinde ‘HASTALAR’, ötekinde “YARALILAR’ yazılıdır.

Yaralılar kapısından girer.

Yine iki kapı vardır. Birinde ‘ET’, ötekinde ‘KEMİK2 yazar.

Et kapısından girer.

Yine iki kapı…

Birinde ‘ÖNEMLİ’ ötekinde ise ‘ÖNEMSİZ’ yazıları vardır.

Önemsiz yazandan girince bir anda kendini sokakta bulur.

Arkadaşı sorar: ‘Nasıl, sana iyi baktılar mı?’ 

Adam cevap verir: ‘Hayır, ama organizasyon dehşet!’

Türkiye; ‘dehşet organizasyonlar’ cenneti(!) durumundadır.

Değer üretmeyen sistemleri ayıklamadıkça organizasyonel ‘dehşetler’ bizi orta gelir tuzağına mahkûm edecektir.

Sorun, yeterince üretememektir ve ortada üretilen değer yoksa organizasyonel mükemmelliğin hiçbir anlamı yoktur.

  ANLADIK MÜKEMMELSİNİZ AMA   KİMİN NE İŞİNE YARARSINIZ?

DEVAMINI OKU

İşe alırken kandır çıkarırken pusu kur

HOŞÇA KAL DEMENİN DE ADABI OLMALI…

1-Çalışanına değer vermeyen,

2-İşten insan çıkarırken;

3-Teknolojiye başvurur,

4-İletişim araçlarını kullanır.

5-Mertlik, ilkeli olmak yoktur hanelerinde…

İşe alım kadar işten çıkarma da o kurumun kalibresini belirler.

İnsan kaynaklarının (İK) kalitesi de bu süreçte ortaya çıkar… 

Çalışanından korkan, onunla gönül bağı kurmamış işletmeler, işten çıkarmayı; “pusu” kültürüne indirger.

Tuzak kurar, habersiz giriş kartını iptal eder. 

Evine tebligat gönderir, süt izninde kovar.

Böylesi şirket çalışanı da kuruma sadakat beslemez; ”ben zamanımın şu kadarını bunlara kiralıyorum.

Bunlar da bana ‘genişletilmiş alım gücü’ sağlıyor.”

İşinin hakkını veren İK’cılar ise işten çıkarmayı yasaya, edebe göre yapar, yüz yüze konuşur.

Sebebini bildirir, el sıkışır.

Yönetim danışmanı Hülya Mutlu; ‘hoşça kal demenin de bir adabı olmalı’ diyor.

Zaten işsiz bıraktığın insanın özgüvenini sarsmaya, utanca boğmaya, onun ruhunda yar açmaya ne gerek vardı?

Bu tutum çalışan sadakati geliştirmez, kalan personeli de tedirgin eder sadece.

İLKELİ, KURUMSAL PATRONLUK BU MUDUR?

DEVAMINI OKU