Kelle mi dolu kafa mı?

KELLE İLE KAFANIN 5 FARKI

1-Kelle fiziksel ifadedir

2-Kafa, beyni tanımlar

3-Kelle hayvanda da var

4-Kafa, akıllı insanda mevcut

5-Kelle doluysa kafa olur

Kafalı olmaya bak.

Kellenin varlığına fazla güvenme…

Platon; “boş bir kafa; şeytanın çalışma odasıdır” der.

Kastettiği kafa ile kellenin ayırtıdır aslında.

Kelle fiziksel büyüklüğü işaret eder.

Ancak o kelleyi bilgibeceri ile doldurmamışsan, şeytan oraya yerleşir ve bedeni zora sokacak her türlü kararı kendisi alıverir.

Boş kellenin yaratıcılığı yoktur ama dolu kafanın vardır.

Her kafa, fikir fabrikası olabilir.

Ziya Gökalp, üç farklı kafadan söz eder;

1-depo kafa (kelle); aldığı her uyarı veya bilgiyi depolar durur. 

Malümatfuruş dedikleri kafa türüdür.

Nokta enformasyonu taşır ama bilgiye dönüştüremez.

2-Antrepo kafa; 5 duyu ile topladığı her şeyi, işlemeden konuşma veya hareketleriyle bir başkasına nakleden (baş) davranışı gösterir.

Medya veya veri merkezlerinin işlevini görür.

3-Fabrika kafa; beş duyuyla aldığı her veriyi işleyen, ondan yeni fikirler, katma değerler üretendir.

Gerçek kafa; işte budur.

Neticede kafa, seni hayatta anlamlandıran, baş; seni yönlendiren, boş kelle ise bedeninin taşıdığı yüktür.

OMUZLARININ ÜSTÜNDE TAŞIDIĞIN HANGİSİ?

DEVAMINI OKU

Bezdirim belası yaygın

HER 4 ERKEKTEN 3’Ü MOBBİNGE UĞRUYOR

1-En sık uygulanan bezdirim yöntemi;

2-Aşağılamak, alay etmek.

3-En çok mobbingi yöneticiler;

4-Cinsiyet ayrımı ve etnik kökene dayalı yapıyor.

5-Mobbinge karşı mücadele etmek şart.

Aşağılama, alay etmedamgalama ve dışlama gibi eylemlerle açığa çıkan mobbing, iş performansını düşürüyor.

İstanbul’da 10 özel şirkette bine yakın çalışanla yapılan araştırmaya göre, her 4 kadından 1’i, yine her 4 erkekten de 3’ü mobbinge maruz kalıyor.

Kadınlar genelde yöneticilerinden, erkekler ise çalışma arkadaşlarından mobbing görüyor.

İstanbul Ayvansaray Üniversitesi’nden  Dr. Öğr. Üyesi Yeşim Avunduk, mobbingin iş performansına etkisini ölçmek için İstanbul’da 10 özel şirkette bine yakın çalışanla mobbing (psikolojik taciz-bezdirim) araştırması yaptı.

Mobbing bir grup insanın bir kişi ya da diğer bir grup üzerinde caydırma, rahatsızlık verme, psikolojik baskı kurma, taciz uygulamasıdır.

Her 4 kadından 1’i çalışmaya başladığı 1 ile 3 yıl içinde mobbinge maruz kalıyor.

Özel sektörde çalışan kadınların %25’i çalışmaya başladıkları ilk 3 yıl içinde mobbinge uğruyor.

Erkekler ise genellikle iş arkadaşlarınca bezdirime maruz kalıyor, mobbinge uğruyor.

Tepe yönetim bezdirimi radarına almalı…

 SEN DE İŞYERİNDE MOBBİNG MAĞDURU MUSUN?

DEVAMINI OKU

Bana farklı bakış gerek

OYUNCUYU DEĞİL ÖYKÜYÜ DEĞİŞTİR

1-Yeni yolda eski ayakkabıyla yürüme.

2-Değişim, zihinde başlar.

3-Aynı kalmak adına her şeyi değiştiren;

4-Değişmesi gereken sensin belki de…

5-Başarısızlığı önce kendinde aramalısın.

Krizler, değişim zamanlarıdır.

Aynı kalamaz, farklı bakış açıları, yeni yollar, yeni insanlar devreye girer.

Özellikle yeni personel alırken, değişim ihtiyacı belirginleşir.

Sorun şudur; farklı bakışı nasıl edinir, farklı olanı nasıl buluruz? 

Zira şirketin kulvar atlayabilmesi için farklı bakış açılarına ihtiyacı vardır.

Farklı olan daima tedirgin eder.

O halde bu korkuları nasıl yeneriz? Y

a yeni gelen benim işimi elimden alırsa?

Ya farklı düşünce şirketin ritmini bozarsa?

Ya diğerleri etkilenirse? T

amam kaygılarımız var ama benzer şeyleri duyar, dinler, solursak; değişimi nasıl yakalayabiliriz ki?

Bir lider, bu sancılı değişimi yönetebilen kişidir zaten.

İhtiyacı olan farklılığı bul ve bünyeye kat.

Değişim istenirken yapılan 3 temel hata; 1-Zihin yapısını sorgulamamak, 2-konfor alanlarından çıkamamak, 3-eski yolda yeni ayakkabıyla yürümek.

Değişim; yönetici veya çalışan değiştirerek değil, zihin yapısını değiştirmekle mümkündür.

Sorun, belki de müdürde değil, senin zihnindedir.

   DEĞİŞTİRİLMESİ GEREKEN SEN OLMAYASIN?

DEVAMINI OKU

Sen niye dürüstsün?

SİLGİ DİYARINDA KALEM OLMAK

1-İş etiğine uyan kurnazlığa sapmayan

2-Yasal davranınca enayi yerine konulmayan

3-Dürüstlerini hırpalamayan toplum olmalı

4-Dürüstlük olması gerekendir

5-Yanlış olan dürüstü enayi zannetmektir

Şener Şen; ‘Namuslu’ filminde, söyleniyor;

En namuslu sözler, en namussuzların dilinde…’

Biz namusu, dürüstlük olarak alıp günümüzde olan bitene göz gezdirelim;

Acaba dürüstlük niçin bu kadar değerli hale geldi?

Zaten normal olan dürüstlük değil midir? 

Madalya mı takmalı dürüste?

Sorun, etik olmanın, namuslu tutumun, dürüstlüğün rekabet zaafı gibi algılanmasında…

Vergisini zamanında ödeyeni, aflarla enayi yerine koyar,

hazine arazisini işgal etmeyip yasal davrananı ahmak sayarsan,

borcuna sadık olanı; işini bilmez kabul edersen,

çalıp çırpmayana değersizleştirirsen dürüst nadir olur.

Şener Şen filmde parasını soyguncuya kaptıran bir mutemedi canlandırır.

Çevresi, ailesi dahi onun dürüst olabileceğini düşünmez.

Parayı zimmetine geçirdiğini savunurlar.

Üstelik bu inançla ona olan itibarları artıverir.

Namussuz diye bilinmek bir anda tüm ilgiyi üzerine toplar.

Yıllardır onu hakir görüp alay edenler saygıda kusur etmez.

Gerçeğine kimseyi inandıramaz parayı çalmış gibi davranır.

SENCE DÜRÜSTLÜK NEDEN ENAYİLİK OLUVERDİ?

DEVAMINI OKU

Okulda eşitler arası zulüm: Akran zorbalığı

GÜÇSÜZE ZULÜM OKULLARDA YAYGIN

1-Belki de sizin çocuğunuz zorbadır.

2-Ya da zorba mağdurudur.

3-Dikkat edin!

4-Akran zorbalığı artmış durumda.

5-Veli, okul yöneticisi, öğretmen radarında olmalı

Akran zorbalığı; cinsiyetırkdin veya yetkinlik sağlama gerekçesiyle, yaş ya da fiziksel güç olarak daha güçsüz çocuklara, yaşıtlarınca uygulanan bilinçli tekrarlanan fizikselsözel veya duygusal şiddet olaylarının genel adı…

Zorbalığın 3 yaşa kadar inebildiği günümüzde araştırmalar; mağdurların da zamanla zorbaya dönüştüğünü söylüyor.

Erkek çocuklar fiziksel zorbalık uygularken, kız çocuklar daha çok sosyal zorbalığa maruz kalıyor.

Derin Maarif Dergisi’nden  Canan Güleç’in incelemesinde; okul öncesinde görülen zorbalık; orta ve lise yıllarında görece azalıyor fakat mağdurlar üzerindeki olumsuz etkileri sürüyor.

Zorbalar, kurbanlarını en fazla vakit geçirdiği ve çok iyi tanıdığı çocuklardan seçiyor.

Kaynaştırma sınıfları zorbalık mağdurlarıyla dolu ve buna karşı tedbir almak gerekiyor.

Öncelikle okul yönetimlerinin farkındalığı şart ve bahçede, teneffüslerde zorba gözlemcileri görevlendirmeli.

ÇOCUĞUNUZ ZORBA MI?

DEVAMINI OKU

Davası yok tasası yok

DAVASI OLANIN 5 ERDEMİ

1-Uygarlık talebi vardır

2-İz bırakmak ister

3-İyi, güzel ve doğrudan yanadır

4-Davası barış olan savaş istemez

5-Dava; olgunlaştırır

Davası büyük olmayan, küçük dertlerde boğulur.

Derdi dünya olanın dünya kadar derdi olur.

Dert; dava ettiğin her şeydir.

Çözüme ihtiyaç duyulan sorunlar, dava konusu demektir.

Dava; çözüm aranandır.

Hukuk; bir yargı organına başvurmak olarak tanımlar.

Felsefede dava; öne sürülerek savunulan düşüncedir. 

İnançla çerçevelenmiş amaç, gerektiğinde uğrunda ölünecek gaye

Özünde sorun vardır davanın.

Sorun yoksa dava yoktur.

Davası olmayanın tasası da yok demektir.

Kimi açlığı dava eder kendine, kimi de ahlâkı

Ülkü diye dilimizde fazla tutunamayan kelime vardı, unuttuk, kullanmaz olduk.

Argoda dava; ‘adı bende saklı’ sevgilidir. 

Dillendirilmesi risk taşıyan mevzudan bahsederken ‘o davadan…’ söz edersin.

Dava; çözüm iddiası taşımalıdır.

Davası yok tasası yok insanlar, genelde konfor tuzağında çürüme riskine sahip olanlardır.

Sorun, kendine neyi dava edeceğindir.

Eğer memleketin selametini dava edersen, onun için çaba sarf edersin.

Dava öylesine kutsal bir kavramdır ki davadan dönen değersizleşir.

 KENDİNE DAVA ETTİĞİN BİR ŞEY VAR MI?

DEVAMINI OKU

Sosyal ölüm: yarınsızlık

YARINI OLANIN 5 AVANTAJI

1-Umutlarını besler

2-Ona hazır olursun

3-Onu merak edersin

4-Onu inşa edersin

5-Onu tahmin edersin

Yarın, hiç kimseye vaadedilmemiştir.

Zamane mi olmak istersin yoksa zamanına hükmeden mi?

Benim “sosyal ölüm” dediğim olgu; yarınsızlıktır.

Yarına dair hiçbir öngörü geliştirmemektir.

Günü yaşamak değil, zamane olmaktır.

Eskiler ‘ibnül vakt’ diye zamanın çocuğu olmayı kasteder ve yarına dair öngörüsüzlüğü hoş karşılamazlardı.

Ancak ‘ebül vakt’ olgusu, zamana hükmetmeyi anlatır ki bu da yarına dair tasavvurun olduğuna işaret eder.

Yarın; eğer ona dair fikrin yoksa, kendi hükmünü senin üzerinde çok katı icra edecektir.

Yarını tahmin de kolay şey değildir.

adece Türkiye’de her gün 2 milyon kahve, yarına dair merakla içilmekte, fincanı fala açılmaktadır.

Yarını merak edenler, ona dair duruş geliştirenlerdir.

İster fal ister gelecek planı olsun, yarın; merak edilesi olmalıdır.

Yarına bakmak, onu planlamaktır.

Nitekim yarını tahmin etmenin en isabetli yolu, onu inşa etmekten geçer.

Nicelerimiz; yarınsızlık yüzünden ya günün hay huyu ile boğuşuyor veya düne saplanıp kalıyor

Yarın, hiç kimseye vaadedilmemiştir.

Yarınsız kalmayın

Yarınsızlık, sosyal ölümünüzdür.

YARINA DAİR HANGİ HAZIRLIĞIN VAR?

DEVAMINI OKU

Uzlaşma kazandırır

ÇATIŞMA İSTEMİYORSAN

UZLAŞMAYI SEÇMELİSİN

1-Yumruk ile el sıkışamazsın.

2-Öfkeni yen ve karşı taraf için adım at.

3-Uzlaşmak; yozlaşmak değildir.

4-Aksine, hayatın akışını sağlamaktır.

5-Karşılıklı taviz vermek gerektirir.

Uzlaşma; taraflardan her birinin kendi talebinden taviz vermesi ile farklı taraflar arasında varılan anlaşmadır.

Tartışmada iletişim yoluyla, şartların karşılıklı kabulüdür. Diretme; uzlaşmanın zıddıdır.

Aşırıcılık; denge, hoşgörü kavramlarıyla ilişkilendirilen uzlaşmanın zıddı kabul edilir.

Uzlaşma; teslimiyet değil, aksine denge içinde birbirine yaklaşmaktır.

Uzlaşma sonucu taraflardan biri mutsuz ise müzakerelerde karşı tarafa dayatma yaşatıldı demektir.

Uzlaşma; ileri ve medeni toplumların vazgeçilmezidir.

Uygarlık talebidir.

Hayatın akışına hizmet eder.

Çatışma ortadan ancak, tarafların karşılıklı tavizleriyle giderilir.

Ancak otoriteyi elinde tutanların uzlaşmadan anladığı, diğer tarafların kendisinin dayattığı şartları kabulüdür. 

Demokrat olmayan iktidar sahibinin dayatması değildir.

İş hayatı, uzlaşmayla yürür. 

Uzlaşmaz tutum daima zarar verecektir.

Uzlaşmazlık kültürü, tarafları gerer, çatışmaya sürükler, huzuru yok eder, savaş çıkarabilir.

 SEN UZLAŞMACI MI YOKSA ÇATIŞMACI MISIN?

DEVAMINI OKU

Doping bağımlılığımız

DOPİNGİN 5 HASARI

1-Geçici başarı uğruna kalıcı hasar.

2-Kısa dönemde sahte başarıdır.

3-Normalini dışlar, özünü zedeler.

4-Hayat sonunda diskalifiye eder.

5-Kurnazlık kültürüdür, çürütür.

Ekonomi dopingle ayağa kalmaz.

Doping, normalin dışında yüksek performans için dışarıdan yapılan takviyedir.

Etkisi kısa sürer.

Dereyi geçirir ancak sınırları zorlar. 

Süreklilik hali ölümdür.

Beraberinde büyümeyi durdurur. 

Dengeleri bozar, fonksiyonları çalışmaz hale getirir.

Normal hali taşraya iter.

Ekonomiye doping yaparsın krediyi genişletir, tüketimi artırır, büyümeyi zıplatırsın.

Doping etkisi geçtiğinde; bozulan makro ekonomik dengelerinle kalırsın.

Doping sporda yarış dışı kalmaktır. 

Sporcular bilir bunu.

Sağlık kontrolünden geçeceklerini ve yakalanacaklarını da bilirler ancak yaparlar. 

Göz göre göre diskalifiye olmaktır bu.

Kişisel hırslar, toplumsal baskılar, birinci olma hayalleri, dopinge götürür.

Çocuklarına doping yaparak sınavları atlatan aileler ise hayat sınavı ile karşı karşıya kalacaklardır.

Zira hayat dopingleri taşımaz.

Keser, biçer, örseler.

Kendi seyrinde normalleştirir.

Doping bağımlılık yapar da insanı, ekonomiyi, ülkeyi felaketin eşiğine taşımasıyla bilinir, sürdürülemezdir.

HAYATINDA DOPİNGE YER VERİYOR MUSUN?

DEVAMINI OKU

Telaşlıyken karar verme

TELAŞIN BİLEŞENLERİ

1-Kaygı, tasa, kuruntu, sıkıntı

2-Paniğe kapılmak

3-Şaşkınlık hali

4-Kontrolsüz heyecan

5-Aklın mola alması

Hiç telaşlanmayan; ya ölüdür ya da olan biteni kavrayamayandır. Telaş geçer de bedeli kalır. 

Telaş; kaygıdan doğan heyecanla karışık sıkıntılı ivencenlik.

Telaşa düşersin, beyni çözüme davet edersin.

Şaşkınlıktan doğan acelecilik

Kaygının süreç kontrolünü zayıflatması.

Kargaşanın iç dinamiği…

Ne yapacağını bilmezlik hali

Kaygı ve tasa, elini ayağına dolaştırır.

Ne olup bittiğinden emin olamazsın.

Bu hali anlatan kelimedir telâş. Özelliğisürdürülemezliğidir.

Telaş geçer ve yerini sükûnete bırakır. 

Karar vermenin en riskli zamanıdır telaş.

Yapacağını bilmezliğin güzel yanı, heyecan üretmesidir.

Beynin, sürpriz veriye tepkisi, sürecin giriş kapısı

Telaş vadisinde uzun süre kalınmaz.

Zira akıl duruma el koyar ve zihni bir duyguya yönlendirir.

Telaştan ne yaptığını bilmezlik süresi uzarsa artık panikten söz ederiz.

Yaşamak neyse de beni bu telaş öldürecek” der şair.

Yaşayacağımız belli de şaşkınlığıyla baş etmek gerekecek. Telaşa düşersin, beyni çözüme davet edersin.

Neticede; telaşını abartma; telaşın hazzı geçer, gamı geri kalır zira…

SAKİNLEŞ ARTIK SAHİ SENDEKİ BU TELAŞ NİYE?

DEVAMINI OKU