Kötüye kullanma!

KÖTÜYE KULLANMANIN 5 ZARARI

1-Toplumu çürütürsün

2-Adaleti zedelersin

3-Zalimleşirsin

4-İtibarını yitirirsin

5-Değiştirilirsin

İyi niyeti istismar eden insanlık düşmanıdır.

İyi niyeti kötüye kullanma. Yetkiyi istismar etme, Görevi kötüye kullanma… Peki, kullanırsan ne olur? Zarar verirsin. Hak yemiş olursun, adaleti zedelersin, toplumu çürütürsün.

Her yetki, sorumlulukla dengelenmelidir. Hak ve özgürlük aynı zamandan bunların sorumluluğunu da taşımalıdır.

Bulunduğu makamı kötüye kullanan, koltuğunu kullanarak haksız kazanç elde eden, elindeki yetkiyle çıkarı için insanlara zulmeden, sahip olduğu imkanları menfaati için kullanan kötüler, toplum hayatımızın en büyük riskleridir.

Güveni kötüye kullanma; muhafazası veya belirli bir şekilde kullanılması için kendisine kullanım hakkı devredilen malı devralan şahsın, bunu devri amacı dışında kendisinin veya başkasının yararına olarak malı, yetkiyi kullanması veya bu imkanı devri olgusunu inkar etmesidir.

Mademki yetki bende, asarım keserim, satarım, soyarım, yıkarım, dilediğimi zengin eder dilediğimi hapsederim diklenmeleri, kötüye kullanımın en yaygın ve en zarar verici halleridir.

         YETKİLERİNİ KÖTÜYE KULLANIYOR MUSUN?

DEVAMINI OKU

Dayanıklı toplum olmak

DAYANIKSIZLIĞIN 5 TEHDİDİ

1-Küçük sorunlarla dahi baş edilemez

2-Hayat kalitesinden çalar

3-Kaynaklarını unutturur

4-Toplumu başkasına bağımlı kılar

4-Ekonomiyi çökertir

5-Kötü yönetime mahkûm olunur

Dayanıklılık, insanların karşılaştıkları travmalar zorluklara karşı gösterdikleri dirençtir. Toplumlar için de geçerlidir.

Dayanıksızlık, sağlam olmayan, güçsüz, metanetsiz ve sık bozulabilir olma kusurudur. Kusur; çünkü dayanıksızlıklarla baş edebiliriz.

Dayanıksızlık, kaliteden çalar, hayattan alıkoyar, yaşamı kullanışsız kılar. Dayanıksız bir sağlık, hastalanmaya, bir sebze bozulmaya, bir ekonomi kırılmaya mahkûmdür. Dayanıksız bir toplum, diğerlerine taviz verir.

Hayatın getirdiği yüklerin karşısında dağılmamak gerekir. Dayanıklılık, bizim dışımızdaki olaylara karşı toplumun takındığı tutumdur.

Eğer uçurumdan bakmaya cesaret edip toplumsal kaynakları harekete geçirirsek, tehditler, kriz ve benzeri dertlerle baş edebiliriz.

Kişilerin bencilleşmesi, toplumları çürütür ve dayanıksız kılar.

Toplumda haksızlık, adaletsizlik, yolsuzluk, rüşvet, zulüm, kayırmacılık, terör gibi belâlara göz yumuluyorsa, o toplum, riskler karşısında dayanıksız hale gelmiştir ve çürümeye başlamış demektir.

        ZORLUKLAR KARŞISINDA DAYANIKLI MISIN?

DEVAMINI OKU

Hatalarından ders çıkar

HATADAN ÇIKACAK 5 DERS

1-En etkili eğitimdir

2-Ders çıkardıysan ödüldür

3-Ders çıkaramadıysan cezadır

4-İş yaptığının kanıtıdır

5-Gerçek dostlarını tanırsın

Ders alınmazsa hata;

bir sonraki hatanın virüsüdür.

Mehmet Akif Ersoy; Safahat’ın 7’nci kitabında seslenir;

Geçmişten adam hisse kaparmış. Ne masal şey!

Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi?

Tarih’i ‘tekerrür’ diye tarif ediyorlar;

Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?

İbni Haldun; tekrarlanın tarih değil, hatalar olduğunu söyler bize… Günümüzden bir yorum ise; ‘tarih tekerrür etmese de kafiyelidir’ diye uyarır.

Kafiye; ders alınmayan hatalara dairdir. Halbuki bizler hatayı, öğreti olarak bilip, tekrarlanmasın diye ondan ders alma gayretiyle yol alırız.

Çarpık şehirleşirsin yaşanmaz kentlerin olur ders almazsın.

Ekonomide geç tedbir alırsın, krizlerin olur ders almazsın.

Oysa tecrübe; insanlara hataların verdiği isim değil midir?

Hatalar, dolu bir hayat için ödediğimiz bedel ise neden ders alamıyor ve aynı hataları tekrarlayıp duruyoruz?

Aptallık, ‘aynı şeyi tekrarlayıp farklı sonuç beklemek’ diye tanımlanır. Ders almak şartıyla hata yapmak öğreticidir.

       SEN HATALARINDAN DERS ÇIKARIYOR MUSUN?

DEVAMINI OKU

Aile toplumun temeli

AİLE OLMANIN 5 ÖDÜLÜ

1-Toplumu temellendirir

2-Bireylerini bir arada tutar

3-Ekonomik dayanışmadır

4-Kültürü oluşturur yaşatır

5-Biyolojik işlevi vardır

Gerçek ailenin değerleri olur

Sahte aile; menfaat yığınlarıdır.

Toplumun temel yapı taşı aile; millet ve devlet olmanın da ana unsurudur. Aralarında eşlik, evlilik ve kan bağı olan, karı, koca, çocuklar, kardeşlerin oluşturduğu, toplumun en küçük birimi olan aile; sosyal hayatın en önemli unsurudur.

Gerçek aile; bireylerini bir arada tutar, biyolojik, eğitim, psikolojik, toplumsal, kültürel ve ekonomik işlevleri taşır.

Sahte aile ise menfaat odağında bir araya gelmiş yığındır.

Menfaat yığınlarının kendilerini AİLE diye adlandırması, kavramın içini boşaltmakla kalmıyor, toplumumuzun temel değerlerini de çürütüyor.

Oysa toplumsal örgütlenmenin toplumsal kurumlaşmanın temel işlevsel öğesi ve çekirdeği olan aile, bizlerin bekası için korunması gereken değerdir.

Bir çok toplumsal kurum gibi aile de insanlık tarihi boyunca önemli değişiklikler geçirse de başka hiçbir kurum onun yerini alamamıştır.

Türkiye’de aile değerlerimizi korumak geleceğe dair hayatla var kalma anlaşması yapmaktır.

Kendilerine aile diyen menfaat yığınlarına dikkat ediniz.

        AİLE DEĞERLERİNE SAHİP ÇIKIYOR MUSUN?

DEVAMINI OKU

Çocuğa müjde çikolatadır

SAHTE MÜJDENİN 5 ZARARI

1-Umut tacirliğidir

2-Güveni boşa çıkarır

3-Yalancı damgası yersin

4-Beklentileri çürütürsün

5-Gönül kırarsın

Bir insana yapılabilecek büyük kötülük;

onu bir umudun içine hapsetmektir.

Korkutmayın, müjdeleyin. Zorlaştırmayın, kolaylaştırın.

Düstur budur. Müjde; sevindirici, mutluluk verici haberdir.

Güneş; her sabah aldığımız müjdedir. Hava bulutlu olsa da biliriz ki günü başlatacaktır, başlatmıştır.

Müjde gücünü doğru olmasından alır. Yalancı çobanın vereceği haber gibi müjdesi de inandırıcı olmaz.

Bizim ülkemizde sık sık yeni müjdeler var. Aya çıkıyoruz. Yeni gaz keşfediyoruz. Hatta rutin müjde gündemimiz bile var.

Misal emekliye müjde bazı gazetelerin günlük rutinidir. Gündem maddelerimizi tarasak, ortalamaya dair istatistik dahi çıkarırız.

Fakat sorun bunların çoğunun gerçeğe dayanmamasıdır. Müjde güzeldir de umut ticareti haline getirilmesi söz konusudur.

Bir insana, topluma yapılabilecek kötülük; onu bir umudun içine hapsetmektir. Sahte müjde; bu işi görür.

Kültürler ve toplumlar için farklı anlamlar taşıyabilir. Kimi için insan haklarıdır müjde… kimi için hukuktur… kimi için konuşma özgürlüğüdür.

Bir çocuk için müjde çikolatadır mesela…

      SEN SAHTE MÜJDELERDEN BIKMADIN MI?

DEVAMINI OKU

Benden izin aldın mı?

İZİN ALMANIN 5 ERDEMİ

1-Seni yüceltir

2-İşini kolay kılar

3-Katılım sağlar

4-Nezakettendir

5-Gönül alırsın

Babasın, eve yorgun gelmişsindir;

dinlenmek için izin istersin ailen varlığını hisseder evin gururu olursun.

İzin istemek usuldendir. Rıza talebidir. İnsanı yüceltir. Nezaket eseridir.

Değere dairdir. Uyumdur, samimiyettir. Tebessümdür. Olgunluktur. Sohbettir. Tut ki yolcusundur. Kesindir yolun, izin istersin; gönül alma adımıdır.

İzinde emrivakilik yoktur, iyi niyet mesajıdır. Ülke liderisindir acı  reçete sunacaksındır.

İnsan karşısına çıkar; rıza alırsın. Zor zamanlara hazırlıktır. Zira insan lokmasından kesecek. İzin isterken bilirliğin, duyarlılığın vardır. Acı köprüsünden geçilecektir. Halkından izin alır hakkaniyete yol açarsın. Temsili verilen izni kötüye kullanmaz, kullandırtmazsın. Şaibeye izin verdirtmezsin;

Kadına hizmet sunacaksındır, cinsiyet ayrımcılığı yapıp ihtiyaçlarını marketten attırmaz Kadından izin alırsın.

Şirket sahibisindir, insanlar evden çalışıyordur. Aradığında izin istersin söze öyle başlarsın.

İzin istersin söze başlarsın, izin istersin davet edersin, izin istersin kapıdan girersin.

Hediye vermek için bile izin istersin. İzin kalpleri açar.

Hoşgörü, hoşnutluğu inşa eder.

         SEN EYLEMLERİN İÇİN İZİN ALIYOR MUSUN?

DEVAMINI OKU

Yüklerinden kurtul

YÜKÜNÜ ATMANIN 5 ÖDÜLÜ

1-Hafiflersin

2-Hayatın kolaylaşır

3-Sırtındaki keneler gider

4-Ekonomin düzelir

5-Daha hızlı koşarsın

Kuşa kanadı ağır gelmez ama sana kanat

olmayan, sırtındaki en ağır yük olacaktır.

Yük; taşıdığın şeylerin tümü… Ağırlıkların, altında ezildiğin, isteksizliğin, sıkıntıların, yapmak istemediklerin, ağzına, boğazına dek dolmuşluğun, zorunluluklarınSırtındakiler

Bu yükleri sırtından indirdiğin kadar karışırsın hayata…

Göremediklerini görür, işitmediklerini işitir, tatmadıklarını tadarsın. Yürüdüğün yol kısalır, omuzların daha dik durur.

Cebindeki yük, borçlarındır. Ekonomideki yük; işsizliktir, enflasyondur, üretememenin, kendi kendine yetememenin fukaralığıdır.

Bunu hissetmen kolaydır da bu yükleri sana yükleyeni idrak etmen zordur. Seni taşısın diye seçtiğin, omuzundaki en ağır yük olur.

Çözdüğünden daha fazla sorun çıkaranlar da yük olur sana…

Sürekli yük altında ezilenler, gelişemez. S

eni taşıma iddiasındakiler, senin yükün olmuştur.

Ülkenin sırtına yük olanlar senin de yükün halini alınca; çare üretmek kaçınılmaz olacaktır. Çare; yüklerini sırtından atmaktır.

Bu yükleri sırtından atmak senin kurtuluşun, refahın, hafiflemenin, sağlığın olacaktır.

        SIRTINA YÜK OLANLARIN FARKINDA MISIN?

DEVAMINI OKU

Keşkecilik hastalığı

KEŞKECİLERİN 5 ZARARI

1-Değiştiremeyeceklerdir

2-Geçmişe takılıp kalırlar

3-Geleceği ıskalayabilirler

4-Pişmanlık alışkanlık olur

5-Fırsat körü olunur

‘Keşke’lerinizi çıkarın,

yerine; ‘iyi ki’leri koyun.

Keşkem bu ellere gelmez olaydım / Seni bu hallerde görmez olaydım.’ Halk türküsü böyle der de geldin, gördün. Artık ‘keşke’ demenin sana da gördüğüne de faydası yok.

Dikkat ettiniz mi ne kadar çok ‘keşke’ kullanıyoruz. Keşke şöyle olsaydı, keşke böyle olsaydı, keşke yapmasaydım…

EĞER ile MEĞER evlenmişler KEŞKE isimli çocukları olmuş.

Bu dilek anlatan, ‘dilerdim ki’ eşanlamlı ifade; geçmiş veya şimdiki zamana dair pişmanlıkların, özlemlerin ifadesidir.

Bir çeşit ah çekmektir ve şimdiye hiçbir faydası yoktur. Hele ki gelecek zamana dair temenni içermez; ‘keşke yarın gitmiyor olsam’ diyen biri gitmeyebilir.

Fakat halen gitmiş ise yapacak hiçbir şey kalmamıştır. Hali değiştirme imkanı olmasa da keşke söylemine fazlaca sığınan insanlar vardır.

Ben bunlara; ‘keşkeciler’ diyorum ve Keşkecilik hastalığının onların hayat akışını etkilediğini düşünüyorum.

Farsçadan dilimize gelen keşke, imkânsız dilekleri temsil eder. Onun yerine ‘İYİ Kİ’ diyenlerin keşke ile baş edebileceği kesin…

       ‘İYİ Kİ KEŞKEM YOK’ DİYEBİLİYOR MUSUN?

DEVAMINI OKU

Yasaklanmadan yaşasak

SINIRIN 5 FAYDASI

1-Haddini bilirsin kurala uyarsın

2-Seni de toplumu da korur

3-Hayatı kolay kılar

4-Yasağa yasakçıya gerek kalmaz

5-Sorumluluk sahibi olursun

Kural tanımazlar; yasak ve yasakçı üretenlerdir.

Yasak söz konusu olduğunda 2 şeye dikkat etmeli. 1-Yasağı kim (kimler) koymuştur, 2-Yasağın amacı nedir? Sınırlar daima var olmuştur.

Söz konusu özgürlük olduğunda dahi sınırlar vardır. Misal benim özgürlüğüm, senin özgürlüğünün başladığı yerde sınırlanacaktır.

Ben, haddini aşarsa, öteki yasağı ile onu durduracaktır. Toplum, kurallarla uygarlaşır.

Her kural, hayatı çerçeveler ve çerçeve sınırlarıyla vardır.

Yasaklar, kuralların aşılmasıyla devreye girendir. Eğer bir diktatör veya tiranın esiri değilseniz, yasaklara mecbur kalmamak için kurallara uymalısınız.

Doğanın kuralları için de durum değişmez. Dere yatağına ev yaparsan sel seni yasaklar.

Avrupa’da her yer açık. Mesela insanlar bilinçle mesafeyi korudular, sınırlamalara uydular, eğitimden geri kalmadılar, yasak gereksizleşti.

Kişilerin kendilerini kurala tabi tutmaları, birisinin yasak koymasına gerek bırakmaz.

Yasaklanmadan yaşama istiyorsan, seni hayatta tutan kurallara uy ve meydanı yasakçı zihniyetlere bırakma…

     FAYDALI KURALA UYSAK YASAKLANIR MIYIZ?

DEVAMINI OKU

Ölümsüz eser bırak

ESER BIRAKMANIN 5 ERDEMİ

1-Minnetle anılırsın

2-Adın senden sonra da yaşar

3-Dua, teşekkür alırsın

4-Ardılların seninle gurur duyar

5-Uygarlığa katkın olur

Öldükten sonra yaşamak istersen eser bırak…

“Kamil odur ki, koya dünyada eser; esersiz göçenin yerinde yeller eser” der Hadimi… Eser sahibi olmak, ölümsüzlüğün sırrı adeta…

Eserden müessire yol vardır zaten. Müessir, eser sahibi demektir ve senden geriye sümüklüböcekten daha kalıcı iz bırakabilmenin sırrı buradadır.

Herkes eser bırakabilir. Bir evlat, bir iyilik, bir kitap, şiir, beste, güzel söz, imaret, aşevi, okul… Derler ki bir insanın birkaç farklı ömrü vardır.

Biyolojik ömür, can verende biter. Fakat sosyal ömür, evrende adını hatırlayan kalmadığı kadardır.

Eser bırakan ömrünü; beden varlığından sonraya uzatan olacaktır. Ancak dikkat edilmesi gereken; bıraktığın eserin iyi veya kötü olduğudur.

Yakıp yıkarak kötülüklerini de eser gibi bırakabilirsin ardındakilere…

Eser derken muradımız iyi bir isim, yüksek itibar ve fayda üreten icraatlardır.

Neticede sözü Aşık Veysel bağlasın; “Her kim ki olursa bu sırra mazhar / dünyaya bırakır ölmez bir eser…”

Ölmez eser bırakmanın sırrı, esrarına sahip çıkmak olmalı…

        ARDINDA ESER OLARAK NE BIRAKACAKSIN?

DEVAMINI OKU