Toplantıya davet adabı

MÜHLET VERMEK HÜRMET GÖSTERMEK

1-Davet ettiklerinizi sıkboğaz edip,

2-Mühlet vermeden,

3-“Toplantım var atla gel” demek;

4-Terbiyesizliktir.

5-Bu; kibir göstergesidir, davetlilerinize saygısızlıktır.

Toplantı ve etkinlik düzenlerken davet ettiklerinize az mühlet tanımak, davet adabına uymaz.

Davet için az mühlet vermek, sıkboğaz etmek, bugünden karar verip, yarın insanları toplantıya davet(!) etmek kabalıktır.

Eskiden bu daveti şirketler kendileri yapardı.

Şimdi PİAR firması kullanıyorlar ve buna rağmen koca koca firmalar, ünlü insanlar, çoğu kez hayati önemde etkinliklerine misal; “yarına” davetiye çıkarabiliyorlar.

Herkesin yarını doluymuş, başka işleri varmış, onlar için önemli değildir.

Zira ‘filan bakandan ancak olur gelmiştir’ patron ancak onay çıkarmıştır.

Zaten insanoğlu nefesini tutmuş o daveti(!) beklemektedir.

Az mühlet, davet ettiklerine hakarettir.

Onların zamanına saygısızlıktır.

Sizin aptallığınız, konuklarınıza karşı küstahlıktır.

Uygar toplumlarda short notice, büyük terbiyesizliklerden biri kabul edilir ve iş yapma kültüründe çok “ayıp” sayılır.

Davet verenin kalitesi, zamana gösterdiği saygıdan bellidir.

  ‘DAVETİM VAR ATLA GEL’ DEMEK; AYIP DEĞİL Mİ?

DEVAMINI OKU

Dili fakirleştirmek topluma kötülüktür

YETKİN DİLİN 5 MUCİZESİ

1-İletişimi diri ve duru yapar

2-Savaşı kestiği gibi başı da kestirebilir

3-Kelimeler üzerinden ötekine taşınırsın

4-Kalpten çıkıyorsa kalbe ulaşır

5-Ağızdan dökülürse kulaktan döner

Dil ile tat alır, yutkunur, sesleri yönetmekle kalmaz, duygu düşünceleri açıklar, iletişim kurarız. 

Dil, varlığın evidir

Dili ne kadar zenginleştirirseniz, anlamaanlaşılmaanlatma yeteneğiniz de o kadar gelişir.

Yığınca duyguyu farklı kelimelerle anlatmak, daha diri ve duru iletişim sağlar bize…

Misal; Gerilim  Melal İnkisar Gam Gussa Keder Istırap Kasvet Hüzün Kahır Yeis Efkâr Tasa Dert Elem Üzüntü Sıkıntı Kaygı Enduh Küduret Dilhun kelimelerini atıp sadece STRES ile kendimizi detaylı net anlatamayız.

Başka bir örnek; AÇIK kelimesiyle özetlenen ifadelere bakalım; Alenî Bâriz Aşikâr Ayan Bedihi Vazıh Sarih Müstehcen Münhal Üryan Defi_Sitar Mûbin….

Dili sadece günlük konuşma ritmine çekerseniz, toplumu bir arada tutan, değerler kümesini yok etmiş olursunuz.

Sakın unutma; insan dili konuşmaz, dil; insanı konuşur.

KÜLTÜR SERMAYENİ ERİTMEK İSTER MİSİN?

DEVAMINI OKU

Sokağa çıkabilmek

SOKAĞIN DİLİYLE 5 UYARI

1-Açlık en büyük kitle imha silahıdır

2-Sokak bu silahın yankılandığı yerdir

3-Sokağa kulağını tıkayan kaybeder

4-Sokağı sindirmiş olman yetmez

5-Sessizliğin sağır ediciliği seni bulur

Evden adım attığında, pencereni araladığında, hayata dokunduğunda; sokaktasındır.

Sokak; iki yanında ev olan, caddeden dar ve kısa olan yoldur.

Sokak, halkın sesini duyabildiğin dinamik mekandır.

Ekonomideki büyük çöküş dalgaları, sokağın sesi ile inler.

Zira sokak artık bir ses olmuştur.

Kulak veren için uyarı, kulağını sokağa tıkayan için ise gaflet…

Sokağa çıkmak daha önce kıyafetinle, sözünle güçlü bir duruş gerektirirdi.

Pazara geç giden, çöpten beslenen, kıt kanaat geçinmeye çalışan insanlar sokaktan çekilince…

Ağzını açamayan, konuşamayan insanlar haline gelince…

Kendi söylediği sözleri bir gün sonra ‘yanlış söylemişim’ diye yalanlayan insanlar dolmaya başlayınca, sokağın da anlamı değişti.

Enflasyonun %80’e dayandığı, gerçek enflasyonun ise %120’ye koştuğu ortamda, bunun sorumlularının sokağa çıkabilme cüreti göstermesi, tam da bu yüzdendir.

Sokak sessizleştirildi, ses çıkarana haddi(!) bildirildi.

Sokak, buna rağmen açlığın sessiz çığlığıyla yankılandığı yerdir hâlâ…

SESSİZ ÇIĞLIKLARI DUYABİLİYOR MUSUN?

DEVAMINI OKU

Şahı korumanın bedeli

HAYAT OYUNU İÇİN 5 SORU

1-Şah adına neleri feda edersin?

2-Kendini eksilterek nereye kadar?

3-Plan ve strateji yeterli midir?

4-Hayatta zar da yok mudur?

5-Şah mısın, piyon musun?

Tüm cevaplar sende…

Satranç oyunu, şahı korumak üzerine döner.

Tahtada beyaz ve siyah taraflar vardır ve her iki taraf da rakibin şahını mat etmek amacındadır.

Şah devrildi mi oyun bitmiştir.

Piyonlar, atlar, vezir, kale

Yetkinlikleriyle tek amaca yönelmiştir; tehdit altındayken şahı korumak

İlk feda edilen piyonlardır.

Sonra filleratlarkalelervezir

Bir şirketin, bir ülkenin, bir insanın hayatını satranç oyunu üzerinden anlatacak olsam; kendime şu soruyu sorardım; ‘neleri feda edip nelerle yürümeli?

Satranç federasyonu görevim süresince ve sonrasında da hayatın oyunu olarak satrancı gördüm. 

Stratejin olmalı, her hamle düşünülmeli ve pek çok hamle sonrası hesaba katılmalı

Ancak hayat bana gösterdi ki zar da var.

Sanki tavla, hayata daha uygun düşüyor gibi.

Ama Dede Efendi köçekçesinde mesaj veriyor; ‘cehar attım şeş oynadım Yine felek yendi beni…’

Satranca dönersek, şahı korumak uğruna neleri feda ettiğimize bakıp şu soruyu sormalıyız kendimize;        

ŞAHI KORUMAK KENDİMİZİ FEDA ETMEYE DEĞER Mİ?

DEVAMINI OKU

Geleceğe mektup yaz

SEVGİLİ GÜNLÜK; BEN NELER YAPMIŞIM?

1-Günlük tutmak, geleceğe yazılmış mektuptur.

2-Dünümüzdeki bizi,

3-Günümüzdeki bize taşır.

4-Zihin yapımızdaki değişimin aynasıdır.

5-Dünkü ben ile bugünkü ben’in iletişimidir

Günlük tutmak, zamanın içine anı saklama yöntemidir.

Geleceğe yazılmış, alıcısının yazarı olduğu mektup gibidir.

Gelecekten bugüne retrospektif bakışla, neleri tutmaya değer bulduğunun kayıtları, kişiye özel yazılardır.

Geleceğin güzel yanı, aniden değil gün be gün gelmesidir.

Zaten gelecek kaygısıyla baş edebilmek başka türlü mümkün değildir.

Bir sabah uyandığında koca gelecek başına yağsın istemezsin. 

Günlük; bu gün be gün gelen yarının da nasıl yaşandığı, düne aktarım kayıtlarıdır.

Günlük tutmak; geçmişte gelecek kaygılarıyla nasıl baş edebildiğinin rota notlarıdır.

Ben günlük tutan biriydim.

Her yılbaşı ECE ajandası satın alır, her gece o gün ne yaşadığımı, olaylar hakkında fikirlerimi, başıma gelenlere karşı sergilediğim tutumu yazıp durdum. 

Kolay mı? Değil.

Her akşam yatağa girmeden önce günün muhasebesini yapmak, sürdürülebilir ve nitelikli gayret gerektiriyordu.

Ancak ödülü muhteşemdi. Misal 10 yıl önce bugüne dair sayfaya bakınca ileri mi geri mi gittiğimi söyler günlük.

Deneyiniz derim.

DÜZENLİ GÜNLÜK TUTMAYA NE DERSİN?

DEVAMINI OKU

Çözüm murat edilirse imkansız mümkün olur

KOLAY DEMEDİK, MÜMKÜN DEDİK

1-Bizler sorun çözebilen canlılarız.

2-Aynı zamanda sorun çıkaran…

3-Sorunlar hep var olacaktır.

4-Sen çözüm yeteneğini geliştir.

5-Kolay mı? Değil elbette ama pekala mümkün…

Çözümsüzlük, tuzak gibi görünse de değildir; çare aramayı bıraktığında tuzağa dönüşür.

Çözüme dair umutları da beraberinde bu tuzağa gömer.

Çözümsüzlük, paradigma değişince, iflas eder. Zira yeni bakış, çözüm yöntemlerini çöpe atar ve o zihin yapısıyla inşa edilen çözümsüzlük de iflas etmiş olur.

Çözümsüzlük bir çökme hali değil, aksine; yere düşüp sekmek ve yeniden zıplama enerjisi biriktirmektir.

Çözümsüzlük, toplumsal uzlaşma olabilir.

Eğer 85 milyon insan aninde çözümsüzlük duygusunda müttefikse; dert çözüleceği varsa da çözülmez.

Tersi de doğrudur, eğer çözüm murat edilmişse, imkansız olan dahi mümkün hale gelir.

Sen dağı aşmayı göze al, yığınca yol bulursun.

Yine sen çözümsüzlük zihin yapısına bürünürsen gözünün öndeki çözümü dahi göremezsin.

Çözümsüzlük bir kader değil, olumsuzluğu, çaresizliği tercihtir.

VAZGEÇTİĞİN İÇİN ÇÖZÜLMEMİŞ OLABİLİR Mİ?

DEVAMINI OKU

En güçlü yalan gerçeğin üzerine inşa edilendir

TEKRARLANAN YALANI GERÇEK SANMA

1-Eğer biri sıkça yemin ediyor,

2-Bunu tekrarlayıp duruyorsa

3-Bil ki yalan söylüyordur

4-Gerçek; yemine ihtiyaç duymaz

5-Yalan sözün zaafı zayıflığıdır

Yatsıya kadar yanan mum gibi

Dikkat ettiniz mi?

Yalancılar sıkça yaradanın adını kullanır.

Çünkü ağzından çıkan söz, gerçeğe ters düşmektedir.

Bu yüzden yalanına dayanak arar.

Eğer biri konuşurken sıkça yemin ediyorsa, bil ki sıkça yalan söylüyordur.

Gerçek söz; yemine ihtiyaç duymaz.

Kendi hayatınızı gözden geçirin;

Zaman biraz geri alınsa; bakmayacağınız ne çok yüzanmayacağınız ne çok ad ve yine de inanacağınız ne çok yalan var….

Sebebi; yalanın (yıkıcı) gücünden gelmektedir.

En güçlü yalan ise gerçeğin üzerine inşa edilendir.

İftira, yalan ile bezenmiş suçlamadır.

Demirel; ‘Allah yakışan iftiradan korusun’ derdi.

Doğrudur.

Gerçeğin üzerine inşa edildiğinde yalan, güç kazanır ve teşhisi zordur.

Bir başka zorluk; bilgi kaynağıdır.

Eğer internetten akan her bilgiye inanırsan, başın belaya girebilir.

Önerim; iki bağımsız kaynaktan test etmedikçe, gerçek midir yalan mıdır deme.

 KONUŞURKEN SIKÇA YEMİN EDİYOR MUSUN?

DEVAMINI OKU

Sana ne algılatılıyor?

5 ALGISAVAR ÖĞÜT

1-Her söylenene inanma

2-Gündemini değiştirene dikkat

3-Gösterilenin arkasını merak et

4-Bilinçli ilgisizlik alanların olsun

5-Yalan yağarken zihnini ıslatma

Algıların hayatidir; gerçeğe dönüşürler

Algı, duyularımızın aldığı bilgileri yakalayan, işleyen, aktif olarak anlam kazandıran bir kabiliyettir.

Çevremizi anlamamız onun sayesinde mümkündür. 

Algı, yönetilebilir, geliştirilebilir, köreltilebilir hatta manipüle edilebilir

Hayat; algılar üzerinden yürür.

Onları yönetebilen, algıları gerçeğe dönüştürecektir. 

Duyduğun izlediğin edindiğin her bilgi, sana ne algılatılıyor?

Pireyi deve, deveyi pire olarak sana gösterebiliyor algılarımızı yönetmek isteyen güçler

Dikkat ediyor musun?

Gündem sürekli değişiyor, sorunlar dağ gibi büyüyor.

Bugünün en önemli sorunu, yarın anında unutuluyor.

Zira yeni bir gündem ile zihnimiz bulanıyor.

Uluslararası mecralarda taşraya düştüğümüz yetmiyormuş gibi kriz yokmuş algısı ile yönetilir hale geldik. 

Yetkisizbilgisiz, zayıf insanların elinde ülkenin değerlerine uymayan reklamlarla ortaya çıkıyoruz.

Çürüme her yerde her alanda artıyor.

İyileştirmediğimiz yaralar diğer organlarımızı da çalışmaz hale getirip zihin yetmezliğine yol açıyor.

   ALGINI YÖNETENLERİ FARK EDEBİLİYOR MUSUN?

DEVAMINI OKU

Gerçekle bağın koparsa

DUYARSIZLAŞIRSAN KAYBEDERSİN

1-Kendi etrafını yandaşla çevirme.

2-Onlar seni gerçeklerden koparır.

3-Kendi çıkarları için vardırlar.

4-Olan biteni okuyamaz, bilmezsin.

5-Gerçeklerde kopunca kaybedersin

Gerçekle bağın kopması güç kirlenmesidir.

Zira çevrendeki herkesi menfaatle donatıp, ödüllerle bağlayıp, hareket alanını belirleyip bir elektrik fişi haline getirirsin.

Prize takılı oldukları sürece çalışan fişler…

Elektriğini kesince sana yüz çevirecekler

Gerçekle bağını kopartan liderler, şirket yöneticileri, öğrenciler, öğretmenler; kendi ego alanlarında bir dünya oluşturmaya başlar ve sadece kendi sesinin yankısını duyar.

Diğer hiçbir sesin anlamı yoktur.

Karar süreçleri ortadan kalkar.

Ne pahasına olursa olsun koltukta kalma isteği oluşur.

Karar süreçleri ortadan kalkanca; kurumsallıktan durumsallığa geçmiştir.

Yâni kural kaide yoktur. İlkeler görünmez.

Duruma göre, anlık hareket ve davranış vardır.

Gerçekle bağı koparmak, ne olup bittiğini görmeye engel olur.

Paralel bir yaşam evreninde var olmaya başlarsınız.

Hayatında eli paraya değmemiş olan insanlar; hayat pahalılığını ‘fiyatların şımarması’ olarak görür.

Suçu başkasına, dış güçlere atacaktır.

Gerçekle bağ kopmasının tek çözümü vardır: seni gerçeğe döndürecek, güvendiğinin sözünü dinlemek…

GERÇEKLERLE BAĞIN NE DERECE SAĞLAM?

DEVAMINI OKU