İyi adama bir iki soru

İYİLİK&KÖTÜLÜK

1-İyilik ile kötülük arasında tercihe zorlandığında,

2-Tarafsız kalmak, kötü tarafı seçmektir

3-İyi biri olmak, taraf olmaktır

4-Doğruya, güzele, iyiye

-Taraf olduğun iyilik mi kötülük mü?

Anladık iyisin, Ama neye yarıyor iyiliğin?

Seni kimse satın alamaz, Eve düşen yıldırım da Satın alınmaz. Anladık dediğin dedik, Ama dediğin ne?

Doğrusun, söylersin düşündüğünü, Ama düşündüğün ne? Yüreklisin, Kime karşı?

Akıllısın, Yararı kime?

Gözetmezsin kendi çıkarını, Peki, gözettiğin kiminki?

Dostluğuna diyecek yok ya, Dostların kimler?

Şimdi bizi iyi dinle:

Düşmanımızsın sen bizim,

Dikeceğiz seni bir duvarın dibine…

Ama madem bir sürü iyi yönün var,

Dikeceğiz seni dibine iyi bir duvarın,

İyi tüfeklerden çıkan, İyi kurşunlarla vuracağız seni. S

onra da gömeceğiz, İyi bir kürekle, İyi bir toprağa…

Bertolt Brecht’in; iyi niyetin “gerek şart” olduğu ama asla “yeter şart” olmadığını anlatan klasikleşmiş şiiri…

İyi insan” ve “düşman” kavramları üzerinden kurduğu; tezat (oksimoron) sanatının şaheseri…

SEN İYİ İNSAN, KİME YARAR İYİLİĞİN?

DEVAMINI OKU

Birbirimizi dinliyor muyuz?

DİNLEMENİN 5 FAYDASI

1-Ötekini anlarsın.

2-Öğrenirsin.

3-Tanış, biliş olursun.

4-Diyalog kurarsın.

5-Çatışmayı önlersin.

Konuşan; bildiğini yineler.

Dinleyen; yeni şeyler öğrenir.

Dinlemek büyük erdemdir.

Konuşuyoruz ama birbirimizi anlamıyoruz.

Sorduğumuz sorular bazen karşımızdakinin yüzünde soru işareti olarak kalıyor.

Gözlerimiz mekanlarda, beynimiz binlerce mesajın içerisinde dolaşıyor.

Odaklanamıyor, kanalize olamıyoruz.

Verimliliğimiz düşüyor.

Evde, işte, sokakta, kamusal alanda, özelde…

Birbirini dinlemeyen insanların eserleri ile her an karşılaşabiliriz.

Merdiven yapar; adım aralığı yoktur, söz söyler; anlamı yoktur.

Hayata akar duruşu yoktur.

Yönetir ama yönettiğinin ihtiyacını bilmez, çünkü onu dinlemez.

Diyaloglarımıza bakın; biri konuşurken onu dinlemiyor, sıra bize geldiğinde ne konuşacağımızı düşünüyoruz. 

Monologdinlemeden konuşmaktır ve iki monolog, bir diyalog etmez.

Dinlemek, konuşmaktan daha büyük erdemdir.

2 kulağımız var ama 1 ağzımız var. 2 dinle 1 konuş sözü boş değildir.

Üstelik konuşan, bildiğini tekrarlar da dinleyen, yeni şeyler öğrenir.

Bireylerin birbirini dinlemediği toplumlarda daima çatışma alanları olacaktır.

Gelin biliş olalım Zoru kolay kılalım’ der Yunus Emre.

Sözünü dinlesek, fena mı olur?

DİNLEMEME KUSURUNUN FARKINDA MISIN?

DEVAMINI OKU

Sokaklar çocuk doğurmaz

ÇOCUKLARA KIYMAYIN EFENDİLER

1-Sokak çocuğu yoktur.

2-Sokakta yaşamaya gayret eden çocuk vardır.

3-Bugün 23 Nisan neşe doluyor insan.

4-Neşemiz daim olması için;

5-Çocukları sapığın sokağın insafına terk etmesek?

Bugün 23 Nisan… Neşe doluyor insan

Yine de bu neşe, buruk bir neşe.

Zira sokakta yaşamak zorundan olan resmi 42 bin fakat kayıtdışı olanlarla tahminen 100 bini aşkın çocuk var.

Bunlar sistemin yok saydığı, Çocuk Esirgeme Kurumu’muzun yetişemediği ve Türkiye sathına yayılan coğrafyadaki çocuklarımız…

Bu arada Çocuk Esirgeme Kurumu’na bu bayram ziyarette bulunsak, yardımlarımızı esirgemezsek ne güzel olur.

Biz yardımı esirgemeyelim ki onlar kimsesiz çocukları esirgeyebilsin, koruyabilsinler

Bayram günü neşenizi kaçırmak istemem ama bilmemiz gereken şudur; çocukları sistem korumuyor, hakim, savcı, avukat korumuyor.

23 Nisan’da makamına gelen çocuğa su dahi ikram etmeyen aile bakanı mı koruyacak?

Tacizcileri serbest bırakan, hakim, savcı ve avukatlar da tutuklansın.

Sorum şudur; neden iblisten yanasınız? 2

3 Nisan’ı sözde mesajlarla kutlamak yetmiyor, onların farkına varmak, acılarını hissetmek ve korumak, esirgemek gerekiyor.

ÇOCUK KÜÇÜK DİYE ACISI DA KÜÇÜK MÜ SANIRSIN?

DEVAMINI OKU

Elden bekleme, sen yap

ÇARESİZSENİZ; ÇARE SİZSİNİZ

1-Çare üretmek yerine, elden çare dilenmek…

2-Muhtaca yardım etmek bizim hasletimiz.

3-Ancak sürekli başkasından yardım beklemek niye?

4-“Herkesten iste, verenden daha çok iste.”

5-Oysa çare sende…

Afetler sürecinde tuhaflıklar oluştu.

Kimi yardım ediyormuş gibi, kimi de yardıma ihtiyacı varmış gibi davranıyor.

Dert herkeste ancak bazıları çareyi elden bekleme kurnazlığına, çaresizliğine(!) bağlamış.

Özdemir Asaf; DÜŞÜNGÜ şiirinde

hepsinin gelmesini bekleme 

Bir kişi gelmeyecek’ diyor; ‘Sen alışmayasın diye,

Korkmayasın diye, Düşünesin diye…

Kendine yetmen için

Herkesin kendinden kaçacağı yerlerde

Sen kaçmayasın diye 

Sen tam kalasın diye Hepsinin gelmesini bekleme

Sen var olasın diye 

Bir kişi gelmeyecek

Sen, bir olasın diye.’

Çareyi elden ummanın ıstırabını, bundan daha güzel anlatan şiir yoktur bana göre.

Sorum şudur; neden dertlerinin çözümünü, elden, ailedenakrabadan, belediyeden, devletten beklemeyi seçiyorsun?

Çareyi sürgit başkasından bekleyenlerde şunu gözlemledim; ‘herkesten isteverenden daha çok iste…’

Bu çaresizlikten ziyade kolaycılıktır.

Tabii muhtaca yardım ediyoruz edeceğiz ama sana değil.

ELİN SIRTINA SÜREKLİ YÜK OLMAK ERDEM MİDİR?

DEVAMINI OKU

Komşun açken uyuma

BAYRAM, YOKSULA DA GELİR

1-Karşılığını veremeyecek birine;

2-Bir iyilik yapmadıkça,

3-Mükemmel bir gün yaşamış sayılmazsın.

4-“Yardım edilmiş yoksullar” yerine;

5-“Giderilmiş yoksulluk” ayırtına varanlara selam olsun.

Yoksulluk; “bir şeylerden yoksun olmak” haline denir.

Kimine göre bu günlük bir “kalori” hesabıdır.

Kimine göre de hane halkının, bilmem kaç bin liralık kazancı olamaması.

Kimisi de bilgisizliği, ilgisizliği yoksulluk olarak tanımlıyor.

İnsanın ihtiyaçları sınırlı fakat istekleri sonsuz.

Kaynakları kısıtlı fakat iştahı sınırsız…

Kısıtlı kaynaklarla sonsuz istekleri arasındaki “temel ihtiyaçlarını” karşılayamama hali de yoksulu şekillendiriyor.

Bunu Korona bize gösterdi.

Yükselen değerleri topluma dayatıp, bir şekilde kendi içinde dengeye gelmiş ihtiyaç tatminini bozduk.

Sonsuz istekleri “ihtiyaçmış gibi” gösterip, buna ulaşamayanları zaten yoksullaştırdık.

Hâlbuki inancımız, “komşusu aç iken uyuyan, bizden değildir” diyordu.

Onlar için zekat kurumumuz var oysa…

Şükür ki yoksulu gözeten zekâtını fazlasıyla veren, binlerce hayırseverimiz var.

İyi ki de varlar…

Ama yoksula sırt çevirmeyi marifet sayan da çok.

Bayram; yoksula da gelir.

Onlara bayram bizim elimizde…

Esirgemeyelim…

 BU BAYRAM YOKSULLARA YARDIM EDER MİSİN?

DEVAMINI OKU

Bir hezarfen göçtü

BİLGİ HER YERDE BİZE BİLGE GEREK

1-İnsan hayatında bilgeler olmalı.

2-Onlar ufuk açar, yol gösterir.

3-Olağanüstü gayretin sahibidirler.

4-Söylemle yetinmez eylemle var olurlar.

5-Ersin Arıoğlu benim bilge dostumdu.

Hezarfen; ‘bin yetkinlik sahibi’ demek.

Tarihe bakın, ziyadesiyle örneğini görürsünüz.

Kendi hayatınıza bakın; nadir de olsa vardır etrafınızda, eğer farkını fark edebilirseniz

Benim hayatımdan hezarfen diyebildiğim birkaç yüce insan geçti.

Bunlardan biri, dün defnettiğimiz Dr. Ersin Arıoğlu idi. Rahmetle…

BİLİM; İnşaat dalında doktorası, İTÜ’de hocalığı ve mühendislik alanından sayısız araştırma, inceleme…

FELSEFE; Hayatı anlamlandıran her alanda tefekkür, nitelikli tartışma ve sohbetleriyle etkili bir bilge…

SİYASET; Bir dönem milletvekilliği ve bu sürede onlarca araştırma, önerge, teklif, hazırlama, sunma.

GİRİŞİMCİLİK; İş dünyasına çok değerli bir şirket olan Yapı Merkezi’ni kurdu, yönetti, kazandırdı.

MÜESSİR; Eser sahibi demektir. Devasa projelerin insanı. Avrasya Tüneli, finiküler en sık kullandıklarım.

DİPLOMASİ;  Uluslararası Kriz Grubu yöneticiliği, fahri konsolosluk, yığınca madalya, nişan, berat…

VİZYONER; Bilim Merkezleri kurduk ağabeyimle.

EĞİTİMCİ; Kendinden sonraki nesli eğitip onların sağlam temellerde yürümesini sağlamak… Minnetle…

SİZİN DE ERSİN BEY’İNİZ OLDU MU?

DEVAMINI OKU

Ocak, hayatiyettir

OCAĞINA SAHİP ÇIK! ÇÜNKÜ

1-Ocağın; hayatiyetindir, var kalmandır

2-Sana enerji sunandır

3-Hain hanede ise kapın kilit tutmaz

4-Ocağın, aile bütünlüğündür

5-Birliğindir, dirliğindir, vatanındır

Birinin ocağını batırmak istiyorsan, o haneye nifak sok.

Birinin ocağını yapmak istiyorsan dilini, töresini koru; yeter…

Birinden yardım istersin; ocağına düşersin.

Zira ocak; hayatiyettir.

Enerji saçandır.

Zaten ocağı batmak, yuvası yıkılmak demektir.

Ailesi dağılan insanın ocağı söner.

Çünkü ocaktaki ateşi sürdürecek kimse kalmamıştır.

Ocak, ailenin dirlik, birlik ve beraberlik sembolü olarak bilinir.

Dilimizde hala gazla ısıtılan araç gerece ocak desek bile güçlü anlamı, aileye dair olandır.

Bizde ocak, kutsiyet taşır.

Ocak ihanete açıktır.

Ateşi söndüren ocağın hainidir. 

Dedem Korkut; “hain hanedeyse, kapı kilit tutmaz oğul” der.

Ocak; dışarıdan değil, içeriden söndürülür.

Nice ocağı, hanedeki hainler söndürmüştür.

Neticede ocak; bizi hayata bağlayan mekânın rahmi, sıcaklığıyla bize hayat sunan plasentası, sönmesi halinde bizi de söndürecek olandır.

Ocağını söndürmeden önce düşün; sönen ocak, beraberinde hayatları da söndürecektir.

Ocak yıkmak buna değer mi?

BİRİNİN OCAĞINA İNCİR DİKMESİNE GÖZ YUMAR MIYDIN? 

DEVAMINI OKU

Kitlenin huzursuzluğu paydaşın yarın kaygısı

HUZUR VARSA HER ŞEY TAMAM

1-Huzurun yoksa çok şey eksik.

2-Huzursuz olmak;

3-Ya geçmişin pişmanlığında,

4-Veya yarının kaygısında yaşamaktır.

5-Bir kitlenin huzursuzluğu, paydaşlarının yarın kaygısıdır.

Huzur; Arapça hazır olma kökünden gelir.

Huzur; kişinin anda olması ise huzursuzluk, ya geçmişin pişmanlığında veya yarının kaygısında olmaktır.

Hazır değilse, kendisini şimdi burada hissetmiyorsa, yerleşik değil göçebe olduğu duygusunda ise huzursuzdur, rahat değildir, asayiş yoktur.

Bir kitlenin huzursuzluğu, paydaşlarının yarın kaygısıdır

Geçim sıkıntısıdır.

Ekonomik krizdir

Savaşta olma halidir.

Salgın, afet, düşman ve kıtlık tehditleriyle karşı karşıya kalma halidir.

Bir dağın huzursuzluğu;

heyelan, karla kaplı yamacın huzursuzluğu çığ,

Denizin huzursuzluğu dev dalgalardır.

Huzursuz yönetici, topluluğu gerer.

Huzurunu kaçıracak olan; arkasını dönüp baktığında izleyicilerinin giderek azalıyor olmasıdır.

Huzursuzluğu; daha fazla güç talebi ve daha fazla yetki devşirmiş tek adamlık olacaktır.

KENDİNİ HUZURLU HİSSEDİYOR MUSUN?

DEVAMINI OKU

Umut bir yöntem değildir

UMUT BİZİ AYAKTA TUTAR

1-Biz izin vermedikçe hiç kimse;

2-Kendimizi kötü hissetmemizi sağlayamaz.

3-Umudumuzu elimizden alamaz

4-Ancak sadece umut etmek yetmez;

5-Bu umudu bir yöntemle buluştur ki ayakta kal.

Kral dondurucu bir kış mevsiminde gecenin soğuğunda nöbet tutan muhafıza sordu:
Üşümüyor musun?
Muhafız:
– “Alışığım sayın kralım” dediğinde
Kral:
– “Olsun, sana sıcak tutacak elbise getirmelerini emredeceğim” dedi ve gitti.
Ancak bir süre sonra sarayından içeri girdiğinde emri vermeyi unuttu…
Ertesi gün duvarın yanında muhafızın soğuktan donmuş cesedini gördüler, duvarın üzerinde şöyle yazılıydı:
Soğuğa alışkındım; fakat senin sıcak elbise vaadini bekledim…

İnsana yapılacak en büyük kötülüklerden biri; onu bir umudun için hapsetmektir.

 UMUDUNU KORUYABİLİYOR MUSUN?

DEVAMINI OKU

Deprem fırsatçıları

ÖLÜMLERDEN BESLENMEYİN

1-Tıpkı Akbabalar gibi afet fırsatçıları var.

2-Kirayı arttıran,

3-Kendini görünür kılan…

4-Kendi krizini fırsata çevirebilirsin.

5-Ama afet krizini fırsata dönüştürmek; alçaklıktır.

Soma’da 301 canımız gider, anında ortaya çıkarlar.

Ankara’da 102 gencimiz katledilir, yine ortalığa dökülürler. 

Paris’te insanlık faciası yaşanır, yine üşüşürler posta kutumuza…

Hatay’da deprem olur, krizi fırsata çevirip kirayı arttırır, ya da şahsi reklamını yapar.

Tek istekleri vardır; faciadan yararlanıp görünürlüklerini arttırmak.

Trajediler üzerinden reklam fırsatı doğurmak; akbaba davranışıdır.

Japonya’da deprem olur, yardım ekipleri kurulur, sessiz sedasız para toplanır.

Yardım yapanlar kendilerini saklar, sessiz sedasız ihtiyaç sahibine ulaşılır.

Van depreminde de vardı bu akbabalar, depremzedeler üzerinden depremZADE olma gayretiyle boy gösterdiler.

Türkiye’de afet hukuku da zayıf. ABD’de afet sonrası fiyat artışı yasaktır. 

Afet öncesi fiyat neyse onu belli bir süre değiştiremezsin. 

11 ilde ise evi kullanışsız hale gelenler kiraların katlandığından şikayetçi.

Tıpkı afet sonrası İstanbul’da taksicilerin tarifeyi 3’e katlaması gibi.

Depremden beslenmeyin.

 AFET HUKUKUNU ACİLEN GÜÇLENDİRMEK GEREKMEZ Mİ?

DEVAMINI OKU