Bize bilgisayar lazım

TEKNOLOJİYİ İSRAF ETMEYİN

Evinizde iş yerinizde kullanmadığınız ancak çalışır durumdaki masaüstü veya laptopları bilgisayarı olmayan uzaktan eğitimdeki çocuklara gönderin.

Eğitim alamayan çocuklarımız var.

Korona yüzünden evleri okula çevirdik. Uzaktan eğitimin yarattığı dizüstü bilgisayar ve tablet talebi; eylülde zirve yaptı. Fakat tedarikte sorun var.

Online eğitim, raflarda ürün bırakmadı. Bu, madalyonun bir yüzü. Diğer taraftan maddi sıkıntı yüzünden cihaz alamayan yüzbinlerce çocuk var ve uzaktan dahi eğitim alamıyorlar.

Oysa pek çok evde veya işyerinde, henüz çalışır durumda olan fakat kullanmadığımız yığınca cihaz var. Biliyoruz ki bu cihazlar teknolojik ölümlerini bekliyor. Çocuklarımız da evlerinde cihaz bekliyor.

Acaba evinizde işyerinizde kullanmadığınız ve bir kenarda duran cihazları, dar gelirli ailelerin çocuklarına versek, nasıl olur? Zaten ‘yılki atı’ gibi ölüme terk edilmiş bu cihazların teknolojik ömürleri bir iki yıl içinde dolacak ve çöp olacaklar.

Halbuki bunları ihtiyaç sahiplerine ulaştırabilirsek hem eğitime katkı vermiş hem de teknolojik israfa yol açmamış oluruz.  Çocuklarımıza bilgisayar lazım ve o da sizde varsa hareket geçin lütfen.

        SEN DE KULLANMIYORSAN, BAĞIŞLAR MISIN?

DEVAMINI OKU

Sosyal linç tehlikesi

DÜNYA SANAL AMA SONUÇLARI GERÇEK

40 tane bireysel korkak, sanal dünyada bir araya gelip kolektif cesaret gösterebiliyor. Buna sosyal linç diyoruz.

Sanal alem, böylesi siber zorbalarla dolu.

Gücün kolektif kullanımıyla doğan problemlerin başında gelir. Halktan bir topluluğun, bir suçluyu veya kendilerine göre suç olan bir davranışta, beyanda bulunmuş birini, taş, sopa gibi araçlarla döverek öldürmesine linç deniliyor.

Eğer bu eylem, teknolojinin yardımıyla, misal sosyal medya ile yapılıyorsa, ‘siber zorbalık’ diyoruz: ‘Bir şahıs ya da grup tarafından internet aracılığıyla tek başına kendini savunması zor bir kişiye yönelik saldırgan ve bilinçli eylem ve davranışlar…’

Sosyal medyanın yaygınlaşması ardından bizde de sosyal linç vakaları çoğaldı.  Kişiyi utandırmak veya incitmek için mesaj veya fotoğraf paylaşımları, son zamanlarda artmaya başladı.

Teknoloji bize fırsat sunduğu kadar tehdit de barındırıyor. Bedenimizi ekran gerisinde bırakıp girdiğimiz sanal alemde, zihnimiz ve ruhumuz her türlü zorbalığa açık hale geliyor.

En küçük eleştiriyi dahi saldırı olarak algılayan sanal zorbalar, her türlü sosyal linç için hazır bekliyor. Tedbirli olmak şart.

        SİBER ZORBALIKLARIN FARKINDA MISINIZ?

DEVAMINI OKU

Usta mı acemi mi?

SÖZDE USTALARDAN BIKTIK

Kendine usta süsü verenler yüzünden evlerimiz şantiyeye dönüyor.

Zamanımız, paramız ziyan oluyor.

İşin erbabı olmayanlara iş vermeden önce düşünmeli. En iyisi biz de tamirat becerisi kazanmalıyız

Kendini usta diye tanıtıp işini kötü yapanlardan şikayet var.

Mesleki yetkinlik olmadan giriştikleri işleri batıran, tamir edeceğine daha da beter hale getiren ustalar… İşinin erbabı olanları özenle ayrı tutarak diyorum ki evinize usta diye çağırdıklarınızın çoğu, yarım bilgileriyle size maddi külfet çıkarıyorlar.

Peki, neden? Meslek okullarına rağbet yok, usta-çırak ilişkisi çoktan tarih olmuş, önüne gelen, kendini usta diye takdim edebiliyor ve yetkinlik belgesi aranmıyor.

Hal böyle olunca internetten veya mahalleden bulduğunuz tesisatçı, elektrikçi, marangoz, parkeci, beyaz eşya servisleri, hem yüklü para alıyor hem de sorunu çözemiyor.

Size de evinizi şantiyeye çeviren sözde ustalar ile saç-baş olma stresi kalıyor.

Dünyada benzer sorun var. Çoğu ülkede ‘kendin yap’ uygulamaları yaygın. Basit bir tamirat için acemi ustaya mahkûm olmak  yerine, böylesi becerileri geliştirmeyi öneriyorum.

Ustalık düzeyin ulaşamasanız dahi sorunu kendiniz çözebilirsiniz.

        EVDEKİ USTADAN ŞİKAYET ETMEYEN VAR MI?

DEVAMINI OKU

Taklit etme ilham al

SİZ HİÇ KANAT ÇIRPAN UÇAK GÖRDÜNÜZ MÜ?

Kuşlardan ilham aldık, uçağı icat ettik; kopyalamadık.

Nimeti (orijinal) alıp külfeti (geliştirme) öteleyenlerin sürgit başarısı olamaz. Her kopyanın; aslını yüceltmesi de bundandır.

Taklit, çocukluk döneminin öğrenme yöntemi olabilir.

Fakat özgün olmayı sağlamaz. Taklitte ısrar eden, aslını güçlendirir, size de sureti kalır, taklidin yüzüne bakılmaz.

Tabiat boşluktan, hayat kopyadan nefret eder.

Birbirinin tıpatıp aynısı 2 kar tanesi dahi yoktur.

Ancak her damla bir diğerinin ilhamı, her insan bir başkasının rol modeli olabilir. Kopyası olmak; gerekmez…

Taklit sektöründen, kopyacılıktan söz ediyoruz.

Üretimden yazılıma, yasalardan iş modellerine dek;

başkasının başarısını tıpatıp kopyalama saplantısından…

Saplantı diyorum zira kopya; üzerine değer koymadan var olanı çoğaltma kurnazlığıdır. Ayıptan öte aptallıktır.

İlham ise muhteşem bir şeydir. Tabiattan aldığımız ilhamlar bugün etrafımızı kuşatan hayatı şekillendirmiş, teknolojiden biyolojiye dek bütün dev adımlar, bu ilhamlar sayesinde yeşermiştir.

Çocuk, kopyalayarak öğrenir ama yetişkin hale gelmesi, özgün ilhamlar sayesinde sağlanır.

       SEN ÖZGÜN BİRİ MİSİN YOKSA KOPYA MISIN?

DEVAMINI OKU

Sanal dünya 10 emri

SİBER FELAKETZEDE OLABİLİRSİN

Zenginliğimizi bilgisayarlara emanet ettiğimiz;

işlerimizi sanala taşıdığımız bu dünyada,

ayakta kalabilmek için adeta EMİR mahiyetinde

10 temel tedbir öneriyorum.

1-PARANOYAK OL: Güvenlik sorunu bilincinde ol. Her an her yerden bir saldırı gelebilir. Nitekim sıkça geliyor da…

2- KİLİT TAK: Kapını kilitle ki korsanın başını belaya sokma. Güvenliğin için yatırım yap. Maliyetin 9’da 1’i kadar.

3 –YABANCIYA DİKKAT: Gönderenini tanımadığın belge dosyayı, programı asla kabul etme. Haini hanene sokma.

4- RÖNTGENCİ OLMA: Çalma kapıyı, çalarlar kapını. Sırça köşkte oturanlar başkalarına taş atmamalı.

5-TEMİZLİK İMANDANDIR: Sıkça bilgisayarını temizle.

6-KOPYALA:Servetini her gün kopyala ki felakette kazan.

7- BEKÇİ TUT: Güvenlik yazılımlarını deneme, satın al.

8- SIRDAŞIN OL: Her sırrını bilgisayarınla paylaşma. İki arasından çıkan, sır değildir. 2 ise 2 kişi değil, 2 dudağın…

9-SİGORTALA: Verilerini, sistemini sigortalamayı dene.

10- DUA ET: Siber evrende güvenlik yok. Yalnızca fırsat ve tahdit var. Önce tedbir al sonra tevekkül et. Ve bir hackerin (siber şeytan) şerrinden korunmak için dua et.

  KALENE TRUVA ATI SOKMUŞ OLMAYASIN SAKIN?

DEVAMINI OKU

Niteliksiz girişimci

NE İŞ OLSA YAPARIMCI PATRONLAR

“Ne iş olsa yaparımcı eleman” ile

“ne iş olsa girişirim” diyen patronlar arasında sıkıştık.

Nitelik sadece iş gücünde mi aranmalı?

Patronların da nitelik sorunu yok mudur?

Eskimeye yüz tutan bir ezberimiz var; nitelikli işgücü ihtiyacı… Sanki bu nitelik, sadece çalışanda eksikmiş gibi davranıyor, girişimcinin niteliğini nedense sorgulamıyoruz.

Katma değeri düşük işler kuran girişimcinin, katma değeri düşük çalışandan şikayet hakkı yoktur. Değer üretmeyen iş süreçlerinde nitelikli işgücü çalıştırmak ne derece anlamlı?

Ara eleman aranan eleman sloganı, özünde doğru olmakla birlikte niteliksiz patronların elinde bu ara elemanlar, arada derede kalıyor. Ne iş gelişiyor ne de işçi niteliği… Sen patron olarak kendini geliştirmez isen kullandığın işgücünde nitelik artışı olur mu?

Ara eleman yetiştirmek için yoğun gayret başladı şükür. Milli Eğitim Bakanlığı ile sanayi ticaret odaları elbirliği yapıyor, meslek liseleri gibi çözümleri yaygınlaştırıp aranan eleman dediğimiz kabiliyet havuzunu genişletmeye çalışıyorlar.

Ancak bu yetmez. Bize nitelikli girişimci gerekiyor. Ne iş olsa yaparımcı eleman kadar ne iş olsa girişirim patronların varlığın da bir sorun.

NİTELİK ARAYAN PATRON; SEN NİTELİKLİ MİSİN?

DEVAMINI OKU

Çok bilen çok yanılır

BİNDİĞİM AT BENDEN AKILLI OLMASIN

Hayat bir yarış ve akılsız atlarla yarış kazanılmaz.

Akılsız at seçme çabasını, kendinden akıllıları keşfetmekte gösteren yönetici için başarı; kader olur.

Hele ki yarım yamalak bilen herkesten daha da çok yanılır. Çünkü bildiğini sanır ve böyle birine öğretmek imkansızdır.

Yöneticilerde gördüğüm şudur; liyakat sahibi ve gerçekten bilen insanları nedense kendilerinden uzak tutar, onlarla aralarına mesafe koyarlar. Onun yerine kendilerinden daha az bilenleri tercih ederler. Zira ancak bu sayede kendini daha değerli, akıllı, zeki ve vazgeçilmez biri zannederler.

Gözlemim şudur; işletmelerde ikinci sınıf yönetici, etrafına üçüncü sınıf kadro edinir. İtibarını bu sayede koruduğunu sanır. Oysa birinci sınıf yönetici, etrafında bilen çalışan bulundurmak ister.

Önerim; kendinden daha zeki ve akıllı insanları bulup, onların hizmetine girmektir. ‘Hükmetmek’ değil, onların hizmetine girmek… Bu, zor bir zenaattir zira özgüven gerektirir, erdem gerektirir, basiret gerektirir.

Çalıştığı kişileri liyakat havuzundan seçenlerin başarısı ortadadır ve bilen adam yerine bizden adam seçenlerin hüsranı; daha da ortadadır. Çok bilen çok yanılır zira…

       ÖNCELİĞİN BİZDEN ADAM MI BİLEN ADAM MI?

DEVAMINI OKU

Al gözüm seyreyle…

KÖTÜLER NE BİLSİN BİZİ

İYİLERE SELAM OLSUN…

Birinin gerçek karakterini öğrenmek istiyorsan;

Onu trafiğe çıkar ve ardından izle.

Ona güç verilince nasıl davrandığına bak.

Hak yiyor mu, kural tanıyor mu?

Sağa dönüşte, en sol şeritten gelir ve önüne geçer. Kötü.

Sinyal kolu vardır, önünde aniden döner, bildirmez. Kötü.

Camı açar, şişeyi sokağa fırlatır, gaza basar gider. Kötü.

Sağ şerit kenesidir. Önünde araç yoktur, hızlanmaz. Kötü.

Kırmızı ışık yanıyordur. Yaya geçerken üzerine sürer. Kötü.

Direksiyonda telefonuna yazı yazar, trafiği aksatır. Kötü.

Egzozundan siyah duman çıkar, bakıma götürmez. Kötü.

Emniyet şeridinden gider, trafiğe polise aldırmaz. Kötü.

Çakarlı çakaldır. Kural ihlal eder, üzerine sürer. Kötü.

Bebeğini ön koltukta tutarak seyahatten korkmaz. Kötü.

Hak çiğner, kural tanımaz, uyarırsan tehdit eder. Kötü.

Polis durdurur, ‘benim kim olduğunu…’ tehdit eder. Kötü.

Uyarırsın, pompalısı bagajındadır, seni çeker vurur. Kötü.

Önüne dalar, korna çalarsın, senin arabana saldırır. Kötü.

Ambulansa yol vermez, ardına takılır ve sürat yapar. Kötü.

Işık yeşile döndüğüne aldırmaz; ardındakini bekletir. Kötü.

Trafikte yavaş giderler, zamanına saygıları yoktur. Kötü

     BU KADAR KÖTÜ SÜRÜCÜYÜ HAKEDİYOR MUYUZ?

DEVAMINI OKU

Yeniliğe övgü bedava

YABANCIYI TERCİH YERLİYİ GELİŞTİRMEZ

Savunma, sağlık, ulaştırma, eğitim, enerji alanlarında nitelikli yerli yazılımlar ürettik.

Ancak yabancılar hala el üstünde tutuluyor.

Bu tutum yerli yazılımı öldürür.

Hemen herkes yeniliğin gerekliliği konusunda hemfikir ama kendi yenilikçi adımlarını ön plana çıkarmada iştahsız.

İnovasyonu; sanki başka kültürlerin işiymiş sanıyoruz.

Oysa inovasyon şarttır cari açığı akılla kapamanın yoludur.

Yenilikçi sektörlerde pazar lideri firmalar, dünya devi haline nasıl geldi dersiniz? Öncelikle değer üreten yeniliğe sahip olmaları ve sonra da satınalma tercihinde kendi ülkesi tarafından ilk sıraya konulmalarıdır. Yalnızca NASA, ihtiyaçlarını karşılaması için destek verdiği 2 binden fazla firmayı, alım garantisi ile dünya ligine taşıdı.

Bugün Türkiye, bilişim sektöründe “dışa bağımlı” yapısıyla “ciro” ile övüne dursun, tıpkı turizm gibi katma değeri tamamen ülkeden kalan bir alt sektöre de sahip; yazılım!

Fakat sorun şu ki 35 milyar $’lık bilişim sektörümüz içindeki ağırlıkları, 800 milyon $ civarında. Kamu, yerli yazılımcıları; “eşitler arasında birinci” yaparak sektöre destek vermeli… Kendi aklımızın eseri yazılım sektörünü

       övmek yerine önceleyelim.

AKLIMIZA GÜVENSEK?

DEVAMINI OKU

Kopyalayıp yapıştırma

CEHALETİ; ÜRETME, ÇOĞALTMA!

Ortada bilgiden ziyade bilgisizlik varsa internet sayesinde bilgisizliği örgütlersin.

Teknolojiyi cehaletin emrine verdiğinde daha donanımlı ilkellikler elde edersin.

Nitelikli bilgi, asla ortalıkta değil. Sıradan değersiz bilgi ise hemen her yerde bizimle. Misal Internet’te, birbirinin neredeyse kopyası fikirler, bilgiler, düşünceler, uçuşup duruyor. Eğer daha önce o konuda siz de bir şeyler üretmişseniz, bunları da aynı yerlerde buluyorsunuz.

Peki işe yarıyor mu? Pek sanmıyorum. Neticede ortada çok fazla bilgi dolaşsa da “nitelikli bilgi” son derece az.

Bir başka sıkıntı, işe yarayacak bilgi arayışındaki süreçlerin tuzaklarla dolu olmasında yatıyor. Kendiniz dâhi üretmiş olsanız, karışınıza çıkan bilginin referanssızlığı yüzünden kafanız karışabiliyor.

Eskilerin bir sözü vardır; “köyün girişinde uydurduğun yalana, köyün çıkışında seni de inandırırlar”. Sizin “yeterince referansı olmayan” ham bilginiz, bir süre sonra, diğerleri tarafında da kullanılınca, siz de bu “ham bilgiyi”, eskisinden daha “nitelikli (!)” sanıyorsunuz.

Oysa başkaları tarafından kopyalanmış olması bilginize nitelik kazandırmıyor sadece “daha yaygın” hâle

  getiriyor.. NİTELİKSİZ BİLGİ İŞİNE YARIYOR MU?

DEVAMINI OKU