Acemiye yönettirme

ACEMİLİĞİN 5 RİSKİ

1-Ustalaşma külfeti yüksektir.

2-Vereceği zarar büyüktür.

3-Öğrenme maliyeti vardır.

4-Acemiyi seçersen liyakat küser.

5-Hayatı, sistemi bitirebilir.

Herkes ektiğini biçer acemi bahçıvan hariç..

Acemi; işe yeni girmiş, henüz bir şeyler öğrenmekte olandır.

Bir yerin, bir kentin yabancısıdır.

Acemilik döneminde yapılan hatalar göze gelmez.

Acemi kritik noktalarda görev almaz.

Zira değil hata, kritik noktada atacağı her acemi adım dahi krize yol açabilir.

Diplomasının mürekkebi henüz kurumamış acemi cerraha, beyin ameliyatı yaptırmazsın.

Önce usta cerraha çırak yapar, acemilik dönemini eğiterek geçirtirsin.

Ama acemi birine aynı hastane yönetimi verebiliyor hatta yüksek makamlara getirebiliyorsun.

Sürekli yeni görevlendirmeler yapılıyor, üst üste değişmeler geliyorsa, acemilik kol geziyordur.

Her acemilik, maliyettir.

Çünkü öğrenme sürecindesindir.

Ancak kamu yönetiminde acemiliğin vereceği zarar, inanılmazdır.

Seni taşıyan aracı acemi sürücüye verir misin?

Şirketini acemi yöneticiye teslim eder misin?

Peki ya kamudaki bir koltuğu, üniversite kürsüsünü, acemi birine bırakır mısın? 

Bırakırsan ne olur?

üksek maliyeti öder, acemiye başarı şansı vermemiş olur, onu da yönettiklerini de harcarsın.

ACEMİ RİSKİNİ GÖZE ALABİLİR MİSİN?

DEVAMINI OKU

Bilgisizlik tehlikesi

SİBER VAROŞ OLMAYIN

1-Gezegen; daha bilgililerin yönetimine giriyor.

2-Makineler bile giderek akıllanıyor.

3-Bilgiyi reddedenler uygarlığın taşrasına düşecek.

4-Bilgisizlerimiz;

5-Siber varoşların habitatı olacaklar

Bilgi, güçtür.

Bilgisizlik ise güçsüzlük…

İnsanların zenginlik derecesini anlamada hangi coğrafyada yaşadıkları önemli ancak bilginin etkisiyle bu önem yerini, bulunduğu ‘eğitim düzeyine’ bırakmaya başladı.

Bilgiye erişimin zenginlikle ilişkisi nedir?

Bill Gates’in bu soruma cevabı şuydu: ‘bir insanın zenginliğini anlamak için coğrafyasına bakardık.

Eğer bu kişi Somali’de ise fakir, Londra’da ise zengin idi.

Ama şimdi; eğitim düzeyine bakıyoruz. Londra’daki kişi eğitimsizse aynı aile içinde, Somalili birinden fakir olabilir.’

Burada önemli nokta, bilgi uçurumunungelir uçurumunu derinleştirdiğidir.

Zengin ile yoksulun derinleşen refah farkı, bilgi ile ölçülebiliyor artık.

Zira bilgi; üretim faktörü olarak tanımlanıyor.

Üretemiyorsan SİBER VAROŞ olacak, uygarlığın taşrasına düşecek, dijital uçurumun kaybedeni haline geleceksin.

Eğitim sistemi bu yüzden daha hayati hale geldi ve ısrarla bu bilgisizliği çoğaltan yapıyı daha iyi hale getirmiyor; bilgiyi, bilgiliyi sistematik aşağılıyoruz.

BİLGİ FAKİRİ OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYOR MUSUN?

DEVAMINI OKU

Öğretilemez cahiller

BİLMEYE DAİR:

1- Bildiğini bilmiyorsa UYANDIR

2- Bilmediğini biliyorsa ÖĞRET

3- Bildiğini biliyorsa İZLE

4- Bilmediğini bilmiyorsa KAÇ

5-Cahil olduğunu bilmeyen, en tehlikeli türdür.

Hele ki yöneten ise…

Cehalet; giderilebilir. 

Bilmediğini kabul edersin, öğrenirsin.

Ancak cehaletin bir de giderilemeyeni vardır.

Bunlara öğretilemez cahiller diyoruz.

Ne yazık ki sayıları tahmin ettiğinizden de fazla…

1-Bildiğini sandığı için öğretemezsin.

Çünkü her şeyi bilir(!)

2-Diploma sahibidir, sormaya çekinir, bilir gibi davranır.

3-Koca prof olmuştur, bu kadar cehalet ancak tahsille olur.

4-Bilmediği halde o alanda kendini otorite sanır, öğrenmez.

5-Şöhret, makam, mevki sahibidir, cahilliğini saklayabilir.

Etrafınıza bakın, bildiğini sandığından dolayı, öğrenmeye son vermiş nice insan görürsünüz.

Öğretilemez cahillerdir.

Misal çoğu USTA, bu durumdadır.

Usta; öğrenmeye son verme halidir.

Bu yüzdendir ki usta diye yücelttiklerimiz; çözdüklerinden daha fazla sorun üretiyorlardır Kalfa; öğrenme sürecindeki insanın adıdır.

Usta; ‘bildim’ dedi cehaleti seçti.

Kalfa; öğreniyorum’ dedi, yücelebildi.

Bilgide tam olduğunu sanancehaletin doruğuna çıkmıştır.

Bugün etrafımız, öğretilemez cahillerle dolu ne yazık ki…

Onlardan uzak durun.

  –BEN BİLMİYORUM, BANA ÖĞRETİR MİSİNİZ?

DEVAMINI OKU

Zihin tembelliğine dikkat

AKILLI TELEFONUM BENDEN AKILLI MI?

1-Yapay zeka organik zekanın yerini alıyor.

2-Zihin ise tembellik tehdidinde.

3-Oysa sorun çözme becerisi kaybolmamalı.

4-Konfor, zihni çürüyor.

5-Aklını kullan, korkma bitmez.

Her konfor alanı, kendine has tembellik üretir.

Eskiden 4 işlemi, kağıt kalemle ancak zihinle yapma uğraşını, hesap makinelerine devrettikten bu yana makine olmadan hesap yapamaz duruma geldik.

Çarpım tablosunu bilmeden mezun olanlarımız giderek artıyor.

Bugün üniversite mezunlarının karekök almayı beceremediği görülüyor.

Denilebilir ki cep telefonu varken buna ihtiyaç yoktur.

Söz cepten açılmışken unutulmaması gereken şu; cebimiz bizden daha akıllı mı?

Eğer öyleyse, başımız fena halde belada demektir.

Zira sorun çözme kabiliyetini yitiriyor, zihnimizi tembelleştirip hayat karşında tutunma yetimizi zayıflatıyoruz demek bu…

Özü sakat olan, uzantılara muhtaçtır.

Kabiliyeti yiten ve gelişmeyen, zihnini tembelleştirmekle kalmaz, başkasının çözümlerine muhtaç hale gelir.

Bu da hayatın dizginlerini kendi elimizle başkasına devir anlamı taşır ki bağımsızlığımız artık söz konusu olamaz.

Zihin tembel olursa ne mi olur?

Şu olur; biat gelişir.

Biat beyni devre dışı bırakmanın adıdır.

BEYNİ KULLANMADAN YAŞAYABİLİR MİSİN?

DEVAMINI OKU

Kopyalayıp yapıştırma

CEHALETİ ÜRETME, ÇOĞALTMA!

1-Ortada bilgiden çok bilgisizlik varsa

2-İnternet sayesinde bilgisizliği örgütlersin

3-Teknolojiyi cehaletin emrine verirsen

4-Daha donanımlı ilkelliklerin olur

5-Cehaleti kopyalamasan?

Nitelikli bilgi, asla ortalıkta değil.

Sıradan değersiz bilgi ise hemen her yerde bizimle

Misal Internet’te, birbirinin neredeyse kopyası fikirler, bilgiler, düşünceler, uçuşup duruyor.

Eğer daha önce o konuda siz de bir şeyler üretmişseniz, bunları da aynı yerlerde buluyorsunuz.

Peki işe yarıyor mu? 

Pek sanmıyorum.

Neticede ortada çok fazla bilgi dolaşsa da “nitelikli bilgi” son derece az.

Bir başka sıkıntı, işe yarayacak bilgi arayışındaki süreçlerin tuzaklarla dolu olmasında yatıyor.

Kendiniz dâhi üretmiş olsanız, karışınıza çıkan bilginin referanssızlığı yüzünden kafanız karışabiliyor.

Eskilerin bir sözü vardır; “köyün girişinde uydurduğun yalana, köyün çıkışında seni de inandırırlar”.

Sizin “yeterince referansı olmayan” ham bilginiz, bir süre sonra, diğerleri tarafında da kullanılınca, siz de bu “ham bilgiyi”, eskisinden daha “nitelikli (!)” sanıyorsunuz.

Oysa başkaları tarafından kopyalanmış olması bilginize nitelik kazandırmıyor sadece “daha yaygın” hâle getiriyor..

Cehalet ömre zararlıdır, unutma.

 NİTELİKSİZ BİLGİ İŞİNE YARIYOR MU?

DEVAMINI OKU

Noktalamaya dikkat

NOKTAYI KAYBEDERSEN NE OLUR?

1-Kendini iyi ifade edemezsin

2-Cümlelerin net anlaşılmaz

3-Vurgular kaybedilir

4-İletişim çıkmaza girer

5-Yanlış anlaşılman sana zarar verir

Bir nokta ‘göz’ü, ‘kör’ edebilir.

İnsanoğlu bir gün; Virgülü kaybetti: Söyledikleri birbirine karıştı.

Noktayı kaybetti: Sonra düşüncelerinin uzayıp gittiğini fark etti, ayıramadı onları birbirinden…

Ünlem işaretini kaybetti bir günde:
Sevincini, öfkesini, bütün duygularını kaybetti.

Soru işaretini kaybetti: Soru sormayı unuttu.
Her şeyi olduğu gibi kabul eder oldu.

İki noktayı kaybetti; hiçbir açıklama yapamadı.

Hayatının sonuna geldiğinde; elinde sadece tırnak işareti kalmıştı. “İçinde de başkalarının düşünceleri vardı yalnızca.“ (Alex Kanevsky.)

Bu güzel metin, noktalama işaretlerinin önemine dair en güzel örneği teşkil eder.

Bugün bizler noktalama işaretlerine fazla özen göstermiyoruz.

Oysa yazı dilinin daha anlaşılır olabilmesi için bunları yerli yerinde kullanmayı bilmeliyiz.

Okullarda bu dersleri alıyor fakat hayatta uygulamayınca ya ihmal ediyor veya terk ediyoruz.

Bir nokta, ‘göz’ü ‘kör’ eder derlerdi eskiler.

Kendini iyi ifade etmek için noktalamaya dikkat!

NOKTALAMA İŞARETLERİNİ BİLİYOR MUSUN?

DEVAMINI OKU

Bilim özgürlük ister

NEDEN ELLER AYA BİZ YAYA?

1-Bizim çocuklar 2 ile 2’yi toplayıp 4 ettiremez mi?

2-Okulları ezber tekrarı diploma fabrikası yaptık.

3-YÖK ile bilimi,

4-BİAT ile özgür düşünceyi yok ettik.

-Orta akıl tuzağında debelenmemiz bundan

Özgürce düşünemeyen zihin, yeni fikirler üretebilir mi?

Elbette üretemez.

 Biat ile ancak bağlandığı düşünceyi çoğaltabilir insan.

Oysa yenilik; daha önce düşünülmemiş alanlarda özgürce dolaşmakla oluşur.

Misal bizdeki YÖK; Amacı bilim üretmek yerine, kendisine emanet edilen gençleri, olay çıkarmadan biran önce üniversiteden mezun etmek ister.

Tabii ki bazı istisnalar hariç

Böylece YÖK öyle Endüstri 4.0.

Bu kadar cehalet ancak tahsille olur kabilinden  hocalarla bilim olmaz. 

Kendi zihnini çoğaltmak amacıyla yıllardır ders veren ancak araştırmayı teşvik etmeyen hocalar ile varacağınız yer; biat olacaktır.

Öyle de oluyor zaten.

Ayağına tarla çamuru değmeden okutan(!) diploma fabrikası gibi çalışıp bitki tanımaz ziraatçı, hesap bilmez nesil üretilmesi; bilime özgürlük alanı tanımayan YÖK’ün marifetidir(!)

Hal böyle olunca %50’nin ‘yarım’ ettiğini bilmeyen mezunlarla doluyor ortalık ve kendilerini sosyal medyada görünür kılmaktan da asla utanmıyorlar.

KOLTUK, MEVKİ, YAŞ; AKLA RÜTBE OLABİLİR Mİ?

DEVAMINI OKU

Gençlerin gurbet aşkı

GÖNÜLLÜ SÜRGÜN

1-Gençlerimizin gözü yurt dışında…

2-Yönetim; gençlere yarın umudu veremiyor.

3-Onlardan oy istiyoruz, o kadar.

4-Oysa onlarla sözde övünüp duruyoruz.

5-Gençlerimiz kendilerini gönüllü sürgün etmesin.

Gün geçmiyor ki genç insanlarımızın yurtdışına göç öyküleri okumayalım.

İmkân bulabilen, yurt dışı ile bağı olan gençlerimiz, teker teker göçüyor dışarıya.

Geçenlerde Türkiye Bilişim Vakfı’nın etkinliğinde, Chicago Üniversitesi’nden Prof. Dr. Ufuk Akçiğit; en yeteneklilerimizin dışarıya gitme şansının fazlalığını anlatırken, ‘dışarıdan geri gelenler ise en düşük vasıfta olanlarımız’ diyordu kapsamlı araştırmasında.

Peki, neden?

Bilkent Üniversitesi öğrencileriyle Ankara’da bir gün geçirdim.

Onların verdiği cevap; bizlerin düşünmesi gereken kritik uyarı niteliğinde, ‘Ülkem bana yarın umudu vermiyor, yöneticilerin bize saygısı da sevgisi de yok, bizi dikkate almıyor ve küçümsüyorlar.’

Sahi; bu algının oluşmasına nasıl yol açtık biz?

Sürekli bağırıp çağırıp yönettik, tek adamlıkla bu çocukları azarladık, durduk.

En fazla yapabildiğimiz; ‘sizi anlıyoruz’ yalan beyanı oldu.

Oysa onları anlamıyor, kaygılarını ciddiye almıyor ve ‘giderlerse gitsinler’ aymazlığındayız.

Gençlerin bu gurbet aşkı,

Türkiye’nin beşeri sermaye kaybıdır.

Giden gelmeyeceğini söylüyorsa, durum çok ciddi

  GİDEN DÖNMÜYOR, ACEP NEDENDİR?

DEVAMINI OKU

Eğitim 4.0 dönemi

ÇÜN OKUDUN BİLMEZSİN, HA BİR KURU EMEKTİR

1-Okuryazarlık yetmez.

2-Eğitiminin kalitesi ne?

3-Tahsilli cahiller ortalıkta.

4-Öğrenen, araştıran, uygulayanlar makbul.

5-Farkı ise bilgelik düzeyinde görürsünüz.

Gelişmiş uluslar Eğitim 4.0 döneminde…

Peki, nedir Eğitim 4.0? Eğitimin evrelerini 4’e ayırıyorum. 1.0; öğrenme, 2.0; araştırma, 3.0; uygulama ve nihayet 4.0: veriyi anlamlandırma; bilgelik dönemine denk…

ÖĞRENME; bilgi, beceri ve deneyimi artırmaya odaklıdır. Aktif katılım ve yönlendirme gerektirir.

ARAŞTIRMA; öğrenme materyalleri, bilgi üretir.

UYGULAMA; öğrenilen bilgi, beceri deneyimlenir.

VERİYİ ANLAMLANDIRMA; Veriyi okuyan eğitim sistemi Eğitimi 4.0’a taşıyacak. Bilgeliğe giriş kapısı.

Verileri kaç boyutuyla okuruz?;

Tek veri sadece ‘ne’ bilgisi içerir.

Eğer 2 veri söz konusu ise akışın yönünü ölçmeye yeter.

Ancak 3 veri varsa yönü tanımakla kalmaz hızını da ölçebilirsin.

Fakat 4’ncü veri devreye girdiğinde bu akışın karakteri de şekillenir.

İyi huylu mu, kötü huylu mu?

Fırsat mı, tehdit mi?

Determinist mi, kaotik mi?

Veri sayısı arttıkça öykü de oluşur.

Verilerin dilini öğrenmelisin.

Veri senin dilini öğrenmeyeceğine göre…

Burada şu sorunun cevabını arayalım diyorum; Bizdeki eğitimin genelde hangi seviyede olduğunu düşünüyorsun?

SENİN EĞİTİMİN KAÇ SIFIR DÜZEYİNDE?

DEVAMINI OKU

Okulda eşitler arası zulüm: akran zorbalığı

GÜÇSÜZE ZULÜM OKULLARDA YAYGIN

1-Belki de sizin çocuğunuz zorbadır.

2-Ya da zorba mağdurudur.

3-Dikkat edin, duyarlı olun.

4-Akran zorbalığı artmış durumda.

5-Veli, okul yöneticisi, öğretmen radarında olmalı.

Akran zorbalığı; cinsiyetırkdin veya yetkinlik sağlama gerekçesiyle, yaş ya da fiziksel güç olarak daha güçsüz çocuklara, yaşıtlarınca uygulanan bilinçli tekrarlanan fizikselsözel veya duygusal şiddet olaylarının genel adı…

Zorbalığın 3 yaşa kadar inebildiği günümüzde araştırmalar; mağdurların da zamanla zorbaya dönüştüğünü söylüyor.

Erkek çocuklar fiziksel zorbalık uygularken, kız çocuklar daha çok sosyal zorbalığa maruz kalıyor.

Derin Maarif Dergisi’nden  Canan Güleç’in incelemesinde; okul öncesinde görülen zorbalık; orta ve lise yıllarında görece azalıyor fakat mağdurlar üzerindeki olumsuz etkileri sürüyor.

Zorbalar, kurbanlarını en fazla vakit geçirdiği ve çok iyi tanıdığı çocuklardan seçiyor. 

Kaynaştırma sınıfları zorbalık mağdurlarıyla dolu ve buna karşı tedbir almak gerekiyor.

Öncelikle okul yönetimlerinin farkındalığı şart ve zorba gözlemcileri görevlendirmeli.

İhmale gelmemeli…

ÇOCUĞUNUZ ZORBA MI?

DEVAMINI OKU