Hayati kararlar öncesi

İSTİHARENİN 5 ADIMI

1-Önce ÇOK kişiyle konuşursun

2-Sonra AZ kişiyle tartışırsın

3-Nihayet TEK başına karar aşamasına gelirsin

4-Niyet eder üzerinde uyursun

5-Uyandığında kendi kararın oluşur

Hayati kararları almadan önce…

1-ÇOK kişiyle konuş, 2-AZ kişiyle tartış ve 3-TEK başına karar ver.

Çok kişiyle konuşup, ham bilgi toplarsın. AZ kişiyle tartışır bu bilgilerden alternatif görüşler elde edersin. (istişare) ve nihayetin TEK başına karar vereceksin.

İş dünyası da istihare kullanır. Adına istihare değil; “üzerinde uyumak” diyerek…

Misal çok önemli bir yatırım kararı öncesi, çok kişiyle saatlerce, günlerce hatta haftalarca tartışılır, bilgi toplanır, araştırma yapılır, sunum hazırlanır.

Sonrasında karar haftası gelir, çatar… AZ kişiyle (genelde yönetim kurulu ve danışmanlar) müzakere eder, 360 derece değerlendirmeler yapılır.

Sonra şu karar alınır; 2 gün üzerinde uyumak… Ve karar toplantısında herkes, nihai fikrini açıklar; evet ya da hayır. Yapalım veya yapmayalım. Kabul veya ret

Neticede istihare, İnsanın içindeki bilgeliği açığa çıkarmak ve kararları daha nitelikli hale getirmek için neden kullanılmasın ki?

Hayırlı istihareler…

       HAYATİ KARARLARIN SANA İLHAM OLMAZ MI?

DEVAMINI OKU

Bastıramadığın acıyla mücadele kararlılığı…

4 AŞAMADA MÜCADELE

1-İnkâr; 2-Öfke, 3-Pazarlık, 4-Kabullenme

Bu kademelerden geçilince mücadele başlar; beden zihin kalp müttefik güçleri oluşturur ve %80 zafer. Kabullenme; çözümün giriş kapısıdır.

Kabullenme; Çaresizseniz, çare sizsiniz kıyılarına varma hali…

Başa çıkılası olmayan şartların tanımı ve alternatif yolları aramanın başlangıcı… Bastıramadığın acıyla mücadele kararlılığı

Kabullenmek, kadere boyun eğmek de değildir. Aksine, kaderin hükmüne “gördüm, rest çekiyorum” demektir.

Bazen kabullenme, değersiz bir tartışmayı yönlendirmenin yoludur. Bir aptal ile tartışırken, “peki” dersin, saçma argümanı kabul ettiğini anlatmaz bu…

Sadece bu tartışmanın aptalca olduğunu kabullenip kendini dışarı atmanın yoludur. Örnek diyaloga buyurun;’ –Bir aptalla tartışmamalı… –Buna itirazım var.    –Peki, haklısın…’

Neticede kabullenme; yenilmek veya vazgeçmek değil, aksine mücadeleyi başlatma adımdır.

Kabullenilen her ne ise ona yenik düşmeyeceğinin sessiz ifadesidir.

Sorun ile savaş ilanının, ikrar ile kabulüdür.

         SORUNU KABULLENMEKTE ZORLANIR MISIN?

DEVAMINI OKU

Çürük toplum hapishanesi

ÇÜRÜMENİN 5 EMARESİ

1-Vicdanı dinlemez olursun

2-Çıkarların değerlerinin önüne geçer

3-Haklıyı değil güçlüyü tutarsın

4-Sana dokunmayan yılan bin yıl yaşar

5-Ahlak yük olmaya başlar

Çürüme tepeden başlar, tabana yayılır. Çürüme bir kez tetiklenince, toplumsal değerler ihlal edilir.

Demokrasi talebi değil, imtiyaz talebi vardır. Otorite talebi de eşanlı yükselir. Ancak otoritenden beklenti, çıkar olur.

Aile yapısı bozulur, ortak değerler yok olunca aile bireyleri menfaat yığınlarına dönüşür.

Bireyin çürümesi de değer kaybıyla oluşur. Önce içindeki tanrıyı (vicdanı) susturur. Sonra konfor devreye girer. Konfor, çürütür. Hem de lime lime yapar tüm benliğini insanın…

Aklı dumura uğratır, organları işlevsiz kılar, mücadele etmeyi unutur ve çürüme hükmünü icra eder.

Sebep-sonuç ilişkisi yok olur. Doğru-yanlış ekseni silikleşir, iyi-kötü ayırtı bulanıklaşır, güzel-çirkin aynı gri bulamaçta buluşuverir.

Neticede çürük toplum, bireylerinin içinde çürüdüğü hapishaneye dönüşecektir.

Çürümeye dair akılda kalmasını umduğum şudur ki çürüme, bir kez başladığında durdurulamayacağıdır.

Bu yüzden senin sağlam olman yetmez, çürüklerden de uzak durman gerekecektir.

Bu hapishaneden başka kurtuluş yoktur.

           ÖZ DEĞERLERİNE SAHİP ÇIKIYOR MUSUN?

DEVAMINI OKU

Bataklıkta temiz kalmak

BATAKLIĞIN 5 ZARARI

1-Sürekli sinek, sorun üretir

2-Onu var eden ruhsal atıklarındır

3-Kurutmadıkça baş edemezsin

4-Seni uygarlığın taşrasına iter

5-Bataklık toplumu çürütür

İçinde bataklık barındırma.

Bataklık; Çok derin olmayan sularla örtülü batak bölge, aynaz, azmaktır…

Düz, ıslak, çoğunlukla durgun sulu; saz ve kamışların yetiştiği alandır. İçerisinde sinekleri, yılanları balıkçılları barındırır.

Bataklığı gizleyemezsin. Zengin coğrafyaların kirliliğidir bataklık.

Islahı için yıllarca çaba sarf etsen de bataklıkta temiz kalamazsın.

Hayatın sığ bataklıklarını sivrisineklerini temizleyerek kurtulamazsın bataklıktan.

Bataklıkları kurutmadıkça bataklıkla mücadele edemezsin.

Temiz suları bataklık haline getirdiğinde o bataklıkta sen de kalamazsın. Ne yüzen balıkların olur. Ne gece yatarken huzurun

Temizliği, çalışkanlığı, zarafeti, keşfetmeyi, merakı insan hayatından çekip alıp; zararlı bataklıklarla çevreyi ördüğünde… Uyuşuk, hırpani, bilgisiz cahiller topluluğu haline gelirsin.

Olağanüstü bataklıkların, uygarlığın ötesine atar seni. Sivrisinek üreten bataklığı kurutmadıkça sorun üretmeyi sürdürecektir.

Sen içinde bataklık haline gelen kötücül duygulardan kurtulmayı dene.

Ülkenin içine düştüğü duruma bak, bataklıklar göreceksin.

        KENDİ BATAKLIĞINLA NASIL SAVAŞIYORSUN?

DEVAMINI OKU

Had bilmek yüceliktir

HADSİZLİĞİN 5 YIKIMI

1-Haddini aşan, zıddına döner

2-Hak hukuk tanımaz, zalimleşir

3-Kuralları çiğnemeyi marifet sayar

4-Şımarmıştır, hata yapacaktır

5-Hadsizler yasa sayısını çoğaltır

Bilmek; Bir şeyi öğrenmiş, anlamış olmak, bilim, sanat veya zenaat alanında yeterli bilgi sahibi olmak… Duyup, zihnin kavradığı

Nice bilgi, kurudur. Cansız, durağan, sabit hareketsizdir. Ona canı, bilmek kazandırır. Yunus Emre; “Çün okudun bilmezsin / Ya nice okumakdır” der.

Had bilmek, belki de bilginin en yüce mertebesidir. Haddini bilen, neyi bilmediğinin de farkına varandır. Çünkü had; bileni, cehalet çizgisiyle sınırlar.

Cehalet; henüz bilmemenin tanımıdır. Giderilebilir bir şeydir; bildirirsin geçer, öğretirsin geçer.

Ancak  cehaletin cehlinde olmak (echelü cahilin) tedavisi olmayan bir haldir ve tüm bilgeler böylesi birinden uzak durmayı önermiştir. Çünkü seni bu iklime çeker ve bilginin değer verilmediği diyarda mahveder.

Neticede bilmek; canlıyı mertebelendirir. Bir mantar, yağmurun şimşeğin ona büyüme vakti geldiğini bildirir de bir insan ancak bildiğinden emin, bilmediğinden tereddüt edebilendir.

Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu?

              SEN HADDİNİ BİLENLERDEN MİSİN?

DEVAMINI OKU

Gayretin kaderindir

5 KADER MAZERETİ

1-Suçlu değil kader mahkumuyum

2-Gayretsizim; kaderim böyle

3-Kaderim beni güldürmedi

4-Kaderimde çalışmak yokmuş

5-Kötü kadere kahpe felek diyorum

Her insanın tercihi kaderini hazırlar.

Bir dönem kader mahkûmlarına mektup taşıyıp durdu bizim muhtarımız. ‘Çok ağır değil’ derdi yüküm. ‘Gidiyorum veriyorum mektupları işte…’ Ordan gelince yorulurdu ama. Yaşlı köy evinde “Kader böyleymiş neyleyim” sözü ile başlayan türküleri her okuyuşunda yaşarırdı belli belirsiz.

Kader; Arapça ölçme kökünden gelmektedir. Bir şeyi ölçülü yapmak, ölçü koymak demektir. Kader Türkçede alın yazısı olarak kullanılır.

İmanın altı şartından biri olan kaderi inkar etmenin kişiyi dinden çıkardığına dair ehli sünnet alimlerinin ittifakı vardır.

Kader çoğu zaman rastgele atış yapılan bir hedef tahtası gibidir. “Kader” utansın atışı, bilgisizliğin, cahilliğin, beceriksizliğin hedef tahtası olmuştur.

Planlamayan, programlamayan zamanı gelir köşeye sıkışır “kader” der.

Hayat öyle düz bir çizgiden ibaret değildir. Eğrilir bükülür

İşte bu zeminde kendine yer bulan kader gayrete aşıktır.

Her insan kendi kaderini kendi gayreti ile hazırlar. Ya da kahpe kader diye kızar…

       EYLEMSİZLİĞİNİ KADERE MI BAĞLIYORSUN?

DEVAMINI OKU

Yenilmeyen yalnızca azimdir

AZİMLİ İNSANIN 5 TUTUMU

1-Yol açık Yola çık

2-Menziline varana dek sakın durma

3-Cesaret ve sabır yanında olsun

4-Yapamazsın diyenlere kulak tıka

5-Sonunda azmin kazanacaktır

Gayretin şiddeti azim, süresi sebattır. Bir işteki engelleri yenme isteği, iradesi ve kararlılığı

Azim, kağıda dökülmez; CV’ler azmi kayda geçiremez. İş üzerinde kendini gösterir azim.

Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz zaten. Azimli kişi ölebilir ama azmi ölmez.

Güçlü olan, yenilmeyen yalnızca azimdir. Hele ki azimde sebatın; delemeyeceği taş, aşamayacağı dağ ve fethedemeyeceği gönül yoktur.

Azmin yol arkadaşlarından biri sebat ise öteki de cesarettir. Tek kişilik dev kadro yapar cesareti ve sebatı azmiyle birleştiren…

Tarih, vazgeçenlerin değil azmedenlerin kayıt defteridir.

Azim için zihnimde asılı olan tabelaya şu 4 kelimeyi nakşettim; kolay demedik, mümkün dedik.

Azmeden zaten kolay ile yola çıkmamıştır. Onun haritasında imkânsız diyarı mümkün kılan rotası saklıdır.

Bugün; zor olabilir. Yarın daha da zor olacaktır. Fakat ertesi gün; muhteşemdir. Çoğu insan yarın akşam vazgeçer. Fakat azmedenin büyük ödülü; ertesi gündedir.

       SEN İLK ZORLUKTA VAZGEÇENLERDEN MİSİN?

DEVAMINI OKU

Sorumluluğunu öteleme

5 SORUMLULUK BİLİNCİ

1-Haklarının farkındasın

2-Görevinden kaçmazsın

3-Yetkilerinin hakkını verirsin

4-Verdiğin söze sahip çıkarsın

5-Kurnaz değil adil olursun

Toplum, sorumluluk öteleyeni affetmez.

Sorumluluk; bireyin üstlendiği, yapmak zorunda olduğu, yürütmekle görevli kılınan, gerektiğinde hesap verebilme hali…

Mesuliyet. Mesul olma durumudur. Sorumluluk, külfettir. Nimeti tanımlı külfettir.

Karşılığında onay para, mevki, aidiyet alırsın. Çoğu kişi ya yetkisizlikten veya konfor ya da ahlak zaafından ötürü, sorunu; kendi sorumluluk alanının dışına iter.

Çevre için sorumluluklarını yerine getirmez ve “zaten iklim değişikliği” diyerek sorunu kendi dışına atar. Fakat toplum, sorumluluklarını öteleyenleri, bir şekilde cezalandırır.

Ya yetki ve haklarından mahrum ederek veya toplumdan tecrit ederek…

Neticede sorumluluk; hayata karşı taşıdığımız görevler manzumesi, sözleşmesidir.

Hak talebinde olanın sorumlulukları reddetmesi söz konusu olamaz. Olursa; toplumsal sözleşmeleri ihlalden sorumlu tutulacaktır. 

Sorumsuzlar er veya geç sorun olacak ve yetkileri budandığı gibi haklarından da mahrum kalacaklardır.

       SEN SORUMLULUKLARININ FARKINDA MISIN?

DEVAMINI OKU

Sosyal atıkla beslenme

BİRİKİMİN 5 YARARI

1-Hayatın zenginleşir

2-Seçeneklerin artar

3-İyi insanların olur

4-Değer katarsın

5-Bilgeleşirsin

Birikim, senin biriktirdiklerindir, sende biriken sosyal atıklar değil…

Birikim, daha sonra kullanılmak için istiflenen, saklanandır.

Birikim, senin biriktirdiğindir, sende birikenler değil…

Kimi bilgi biriktirir, kimi servet. Kimi öfke, kin, kötülük

Ne biriktirdiğine dikkat etmeli insan… Dert, keder, tasa, elem biriktiriyorsan, varacağın liman hüzün rüzgarlarıyla yelken doldurmayı bekleyen kahır kadırgaları olacaktır.

Peki ya sende birikenler? Eğer filtre etmiyorsan, tıpkı denizin iyoduyla zehir biriktiren midye gibi olacaksındır.

Hayır diyemeyen, her geleni içeri alan, almakla kalmayıp onu dönüştürmeyen; sosyal atıklarla beslenen yaratığa dönüşecektir.

Her birikim, arzulanan değildir. Neyi biriktiriyorsan, hayata bakışın da o birikimler aracılığıyla şekillenecektir.

Eğer iyi insanlar biriktiriyorsan, bu seni zenginliğin doruğuna vardıracaktır. Birikimli insan, etkindir. Etkindir de biriktirdiğine bağlı olarak faydalı ya da zararlı olacaktır.

Neticede birikim; hayatına katmaya değer bulduklarındır. Artık neyi ne kadar katabildiysen…

        SOSYAL ATIKLARI BİRİKTİRİYOR MUSUN?

DEVAMINI OKU

Çelişkilerden arınmak

GÜNCE TUTMANIN 5 YARARI

1-Dönüşümünü izlersin

2-Zihnin dinamik hale gelir

3-Kötü anılarını düzenlersin

4-Hayatına girip çıkanları bilirsin

5-Daha iyi bir yarın çizersin

Dün; unutulası şeylerin coğrafyasıdır. Ancak çok azı bugüne taşınacak; yarına ise belki de hiçbir şeyi taşımayacaktır zihin…

Uzun yıllar günlük tutan biri olarak, defterime nelerin olup bittiğini yazdığımı fark ettiğimde, bu alışkanlığa son verdim.

Bu alışkanlığı değiştirdim. Zira günün rutinine dair olanlar zaten unutulmalıydı. Duygular ise hala yaşıyorlarsa, gönlüm; günce haline gelmeliydi.

Bugün duygular güncesiyle geçmişime yolculuk yapabiliyorum.

Fark ettiğim şu olmuştur ki unutamadıklarımı, gönül güncemde kayıt altına alırken, dönüştürmüş, törpülemiş, süslemiş ve kılçığından ayıklamışım.

Bu da bana şunu öğretti; insan, geçmişe dair anılarını, yeniden şekillendirebiliyor, unutmadıkları; zihninde yaşıyorsa, gelişiyor, serpiliyor, çelişkilerinden arınıyor.

Adeta çelişerek gelişiyor zihin…

Geçmiş yönelik anı restorasyonuna ne gerek var peki?

Çünkü, hayatı geçmişe bakıp tanımlıyor, geleceğe bakıp yaşayabiliyoruz.

        SEN DE ANI RESTORASYONU YAPAR MISIN?

DEVAMINI OKU