Zamanın tık tık’ları

ZAMAN BİRAZ GERİ ALINSA

1-Bakmayacağımız ne çok yüz,

2-Anmayacağımız ne çok ad,

3-İnanmayacağımız ne çok yalan var.

4-Eğer yaşıyorsan, yaşlanmıyor yaş alıyorsun

5-Zamana bakışın seni evreden ayrıştırır

Zamana bakışın, seni evrende ayrıştırır. Zaman, olayların geçmişten geleceğe doğru ilerlemesidir ve sadece bir yönde hareket eder.

Zamanın tık tık’larıGüden; yaratıkları…” Ne dışındayız zamanın, ne de büsbütün dışında… Akıp giden bu nehirde iki kere yıkanamamaktır.

Zaman, her zihin için farklı akar; 10 yılın değerini, yeni boşanmış çifte sor, 3 yılın değerini ayrılmış aşıklara sor, 1 yılın değerini sınavı başaramamışa sor, 9 ayın değerini hamile kadına, 1 günün değerini hasta yatağındakine, 1 dakikanın değerini uçağı kaçırana 1 saniyenin değerini olimpiyattaki gümüş madalyalıya sor…

İşi akışına bırakırsın çözümü zamana bırakmış olursun. Ve usulca fısıldadı zaman; “bana bırak…”

Neticede; zaman bir ölçüdür, uzaklık, yakınlık, geçmiş ve gelecek adreslemesidir. Takvim ve saat, zamanı ölçmenin bulabildiğimiz yöntemi…

Zamanı yöneten; dünyayı yönetir.

Ömrünü, doldurman gereken muazzam bir zaman boşluğu gibi düşünüyor isen bil ki büyük ziyandasın.

     ZAMAN MI SENİ YÖNETİYOR, SEN Mİ ZAMANI?

DEVAMINI OKU

Salih… Ne gördün?

GÖZ DİKKATİN NAMLUSUDUR

1-Dinlerken bütün bedenin kulak kesilir de

2-Dikkatle bakarsa zihnin göz bebeğin olur

3-Evrene açılan penceredir

4-Çevrelidir ki ışığı toplayabilsin

5-En büyük uçurum gözdür, düşenin parçası dahi bulunmaz

Gözdür cihanı gezer de gönül biriynen olur” der ozan.

Gözcüsü olursun cihanın. Gözlem yapar, kayda geçersin. Doğayı nişanlayan dikkat kurşunu, gözden çıkar. Gider, hedefini bulur ve oradaki rengi, şekli avlayıp sana getirir.

Al gözüm, seyreyle Salih… Ne gördün kurudan yaştan, anlat hele…

Terazinin kefeleri de gözdür… Birine okkayı ötekin darayı koyarsın. Her göz, diğerine eşit durursa, adalet sağlanır ancak.

Göz; çukurdur da. Çevrelidir. Çevrelenmiş, sınırlanmıştır. Eğer öyle olmasaydı, ışığı toplayamaz, yansıtamaz, biriktirip zihne gönderemezdi.

Evin odalarından söz ederken kaç göz (oda) olduğu zikredilir.

Göz, dikkatin namlusudur. Dinlerken bütün bedenin kulak kesilir de deruni bakarken tüm zihnin gözbebeğin olur.

Göz; evrene açılan penceredir. Bu yüzdendir ki insan ve hayvan bedenindeki delik, nasıl ki evreni zihne ulaştırır, topraktan sızan suyu damağımıza getiren deliğe de göze deriz.

Yeryüzünün gözüdür göze…

 CİHANA ÖTEKİNİN GÖZÜNDEN BAKABİLİR MİSİN?

DEVAMINI OKU

Çay kaşığı bir kültür müdür?

KÜLTÜR VE DEĞER

1-Kültür, topraktır

2-Değerler ise tohum

3-Her tohum her toprakta yeşermez

4-Kültür toplumu kaynaştırır

5-Değerler ise yüceltir

Kültürü korumayan toplum, çimentosuz bina gibi dağılır.

Evet… Bu kadar sıradan bir alet, kültürü temsil edebilir. Sonuçta çay bitkisini, çay tarımını, çay içme alışkanlığını ve o toplumda çaya dair kültürün varlığına delil olur.

Kültür, işbirliği ve işbölümüyle doğar. Yıllar içinde mayalanır, gelişir, kapsayıcı olur ve bireylerin davranış kalıplarını şekillendirir.

Kültürü oluşturan, kurucu babalar, savaşçı büyükler ve sanatçı bireylerdir. Bireyselliğin toplum içinde eritilip o topluma kazandırılan renktir, tattır, kokudur, sestir kültür. Hayatı yorumlama biçimidir.

Kültür, bizim yeşerdiğimiz tarladır aslında. Topraktır, kimyası, bileşenleri, mineral ve dokusuyla… Bireyin taşıdığı değerler ise tohumdur.

Her tohum her toprakta aynı sonucu vermeyebilir. Kişi vardır, sahip olduğu değerler ile onun yapısına ters bir kültürde, tutunamayabilir, boy atamayabilir.

Neticede kültür; zemini, zamanı, zat ile bütünleştirerek kalıcı hale getiren toplumsal tutkaldır.

Kültürünü yaşatmayan toplumlar, çimentosu unutulmuş bina gibi, ilk sarsıntıda dağılır, bütünlüğünü kaybeder, yok olur.

        KENDİ KÜLTÜRÜNE SAHİP ÇIKIYOR MUSUN?

DEVAMINI OKU

Yine dertli dertli iniliyorsun

BOZUK DÜZENİN 5 SONUCU

1-Hukukun gücü gider

2-Güçlünün hukuku gelir

3-Adil olana zulmedilir

4-İktidar yakını yüceltilir

5-Liyakat dışlanır

Hayat; düzen içre yürür. Her düzen bozulasıdır. Her karmaşa düzene varılası enerji taşır.

Düzen; yerleştirmedir, tertiptir. Yerleştiren düzenin insanları, tertip; bu insanların çıkarlarıdır. Komplo, bizim dışımızda ve bize hizmet etmeyen düzenin adıdır.

Akordunu bizim yapmadığımız sazın müziğine muhatap olmaktır.

Kuralını bizim koymadığımız oyunun içine düşmek, bizim üretmediğimiz planın figüranı olmaktır.

Karacoğlan; Turna Semahında, yâd düzenden söz eder. Yâd; tuzak demektir ve turnayı, tuzak düzeneğine dair uyarır;

Yine dertli dertli iniliyorsun / Sarı turnam sinen yaralandı mı / Hiç el değmeden de iniliyorsun / Sarı turnam sinen yaralandı mı

Yoksa ciğerlerin parelendi mi/ Yoksa sana yâd düzen mi düzdüler / Perdelerin tel tel edip üzdüler / Tellerini sırmadan mı süzdüler.”

Düzeni kim ister? Ondan fayda uman elbette…

Peki kim bozmak ister? Ondan zarar gören, yarar sağlayamayan…

Demokratik sol söylem; “bu düzen değişmelidir” sloganıyla iktidara gelmişti.

Garip olan onları iktidardan indiren merkez sağın da söylemi, yine bozuk düzen olacaktır.

        SENCE BU BOZUK DÜZEN DEĞİŞEBİLİR Mİ?

DEVAMINI OKU

Mendil dert ortağıdır

MENDİLİN 5 ŞİFRESİ

1-Hayat; harcadıkların kadar sakladıklarındır

2-Mendil; ömrün sığabileceği alandır

3-Göz yaşını sorgulamadan, yargılamadan siler

4-Anılarını yükleyebildiğin hafıza kartıdır

5-Mendil veren ol, mendil açan değil

Kadim kültürde mendil; dert ortağıdır, sırdaştır. Zira en değerli gözyaşları onunla silinmiş; elde tutanın dertleştiği arkadaşı olmuştur.

Kişi; sırrını paylaşacağı bir dost arar. Mendil ise sırrına en sadık ve daima senin yanı başında olandır.

Arapça Mandil (peçete) kökünden dilimize girdi. Aramice ve Süryanice; mantiliyun, Yunanca; mantelion, Latince Mantelus (manus: el ve terg: silmek) karşılıkları vardır.

Her kültürde karşılığı olan, sadece fiziki boyutuyla değil, ona yüklenen anlamlar itibarıyla dillerde varlığını sürdürendir.

Mendil, en dramatik değişikliği kuşaklar arasında yaşar. Benden önceki kuşağın mendili, yanından ayırmadığıydı. Benim kuşakta mendil ceketin fiyakası, benden sonraki kuşakta ise selpak olmuştur.

Neticede mendil, yaşanmışlıkların muhafazası, sunulasıların ambalajı, taşınasıların en değerlisi ve gözyaşının kurulayıcısıdır.

Mendil taşı, mendil hediye et ama asla mendilini yere düşürme.

Düşen; senin duyguların ve tüm geçmişin olacaktır.

        MENDİL TAŞIMA ALIŞKANLIĞIN VAR MIDIR?

DEVAMINI OKU

Dalga sonrası hasar tespiti

DENEYİMİN 5 KAZANIMI

1-En sert ama en iyi öğretmendir

2-Önce sınav yapar sonra ders verir

3-Dalgalı denizde bize sağ kalmayı öğretir

4-Zaman, dünün deneyimini bugüne taşır

5-Sınarsın, yanılırsın, öğrenir ve yanılmazsın

Deneyim bize kitaptan değil, hayattan gelir. Arapçası tecrübedir ve dilimizde deneyim ile aynı ağırlıkta kullanılır..

Deneyim, sert bir öğretmendir ve önce sınav yapar sonra ders verir. Bu da onu maliyetli kılar.

Bilinen ama tutulmayan nasihat şudur; “tecrübe edilecek o kadar çok hata var ki başkalarının deneyimlerinden yararlanın.” Ancak yararlanılmaz ve deneyimlenerek öğrenilirler.

Zaman, dünün deneyimlerini, bugünün koşullarında yarına aktaran olaylar getirir bize…

Kimimiz bunu önceden tahmin eder, ona göre hazırlık yaparız. Kimimiz üzerimizden geçince, hasar tespiti ardından deneyimlenmiş bilgiye ulaşırız.

Gelecek; tıpkı dalgalı bir denizde yol alan tekne içinde üzerimize doğru gelir. Eğer onu kafadan karşılar isek, dalganın üzerine çıkar, onu aşarız. Ancak onu bordadan alırsak, alabora olur, başkalarının deneyimine ilham oluruz.

Deneyim, uzmanlığa giden yoldur. Denersin, yanılırsın, yine denersin bu defa yanılmazsın. Günün sonunda deneyim sahibi; uzman olursun.

       DENEYİM KAZANMAK İÇİN NE BEDEL ÖDEDİN?

DEVAMINI OKU

Abartı dürüst insanların yalanıdır

ABARTMANIN 5 BULGUSU

1-İnsan neyi eksik hissederse onu abartır

2-Abartı, kıvamını yitirmiş gerçekliktir

3-Dürüst insanlar da abartabilir

4-Geçici bir illüzyondur

5-Yere göğe sığdıramadığın bir ‘hoşçakala’ sığıverir

Eğer biri sıkça “abartmıyorum” diyorsa, bil ki abartıyordur.

Eğer biri sıkça “gerçekten” kelimesini kullanıyorsa, gerçeği abartıyor demektir.

Hak etmeyeni abartanlar, hak edeni küçümsüyor demektir.

Biri size değer veriyor fakat bunu abartıyorsa, büyük ihtimalle sizi kaybedecektir.

Zira, abartı, gerçekle yüzleşince eriyen mum gibidir. Üstelik abarttığı gerçeği de itibarsızlaştırarak yapar bunu.

Yapmacık tutum, abartıyı da içerir. Tevazuu abartanlar, kibir sahipleridir. “Dünyanın en mütevazı insanı benim” cümlesindeki gibi…

Zira abartılı tevazu, ardındaki kibri saklamayı başaramayacaktır.

Abartmak; yalancıların yöntemidir. Sözü zayıf ise yemin ile destekleme ihtiyacı doğar.

Yemin, abartıya dair en net işarettir. Eğer bir kişi yemin ediyorsa, ağzından çıkan cümleler, abartılı olacaktır.

Burada abartı; gerçeğin taşan kısmıdır ve değeri yoktur.

          GERÇEĞİ ABARTMADAN SÖYLEMEYİ DENESEN?

DEVAMINI OKU

Feraset sahibi olmak

SEZGİLERİNİ YABANA ATMA

1-İçine doğanlara kulak kabart

2-Sezgilerini kullanmayı öğren

3-Feraset senin sigortandır

4-Aklına fazla güvenme

5-Kalbini de kararlarına ortak et

Feraset aklın kapıcısı hatasavardır.

Feraset, sağduyuyu ifade etmek için çok özel bir kelimedir ve sağduyudan fazlasını içerir.

Doğuştan gelen ve herkesçe aynı biçimde duyulanı dile getiren ortak duyuş. Common Sense…

Öğretilmemiş ama öğrenilmiş… Gözlemler sonucu insanın içinde oluşan ve doğuştan gelen kavrayış gücüyle işlenen bilgelik

Yüksekçe bir binadan atlamadan da öleceğini bilirsin. Deneyimlemen gerekmez.

Zihninde buna dair a priori kabilinden ön yargı vardır ve buna feraset deriz, sağduyu, sezgi deriz.

Hal böyle olunca önyargıları eleştirmek yerine, 1-işe yarayan ve 2-maliyeti yüksek diye ayırmak, daha uygun olur.

Günün pratiğinden süzülerek gelen pek çok bilgi, deneyim, gözlem; sağduyu kabında birikir ve bunları kullanan insanlar, feraset sahibi olur.

Ferasetin bir nimeti de fayda üretmesidir. İş tulumu giymiş bir dahi, sorun çözen bir yönetici, durugörü sahibi bir bilgedir.

Aklın kapıcısı, şüpheli fikirlerin güvenlik bariyeri, hatasavardır. Ferasetini yitiren, hata yapacaktır.

    SEN ANLAYIŞI, SEZGİLERİ YÜKSEK BİRİ MİSİN?

DEVAMINI OKU

Sen niye dürüstsün?

SİLGİ DİYARINDA KALEM OLMAK

1-İş etiğine uyan kurnazlığa sapmayan

2-Yasal davranınca enayi yerine konulmayan

3-Dürüstlerini hırpalamayan toplum olmalı

4-Dürüstlük olması gerekendir

5-Yanlış olan dürüstü enayi zannetmektir

Şener Şen; ‘Namuslu’ filminde, söyleniyor; ‘En namuslu sözler, en namussuzların dilinde…’

Biz namusu, dürüstlük olarak alıp günümüzde olan bitene göz gezdirelim;

Acaba dürüstlük niçin bu kadar değerli hale geldi?

Zaten normal olan dürüstlük değil midir? Madalya mı takmalı dürüste?

Sorun, etik olmanın, namuslu tutumun, dürüstlüğün rekabet zaafı gibi algılanmasında…

Vergisini zamanında ödeyeni, aflarla enayi yerine koyar, hazine arazisini işgal etmeyip yasal davrananı ahmak sayarsan, borcuna sadık olanı; işini bilmez kabul edersen, çalıp çırpmayana değersizleştirirsen dürüst nadir olur.

Şener Şen filmde parasını soyguncuya kaptıran bir mutemedi canlandırır. Çevresi, ailesi dahi onun dürüst olabileceğini düşünmez. Parayı zimmetine geçirdiğini savunurlar. Üstelik bu inançla ona olan itibarları artıverir.

Namussuz diye bilinmek bir anda tüm ilgiyi üzerine toplar.

Yıllardır onu hakir görüp alay edenler saygıda kusur etmez. Gerçeğine kimseyi inandıramaz parayı çalmış gibi davranır.

   SENCE DÜRÜSTLÜK NEDEN ENAYİLİK OLUVERDİ?

DEVAMINI OKU

Başarı içselleştirmektir

İÇSELLEŞTİRMENİN 5 YARARI

1-Tüm benliğinle benimsersin

2-Sorunun özüne vakıf olursun

3-Çözüm kendiliğinden şekillenir

4-İçtenliğinle parıldarsın

5-Başarı artık kaçınılmaz hale gelir

İçselleştirmek; benimsemek, üzerinde laf söyleyebilmek, kullanmak ve günlük diline almak. İçselleştirmek severek yapmak demektir.

Kendinden bir parça haline getirerek

Öğrenmenin, ilerlemenin hamurunda içselleştirmek yatıyor. İşte bu nedenle tekrarlar yapılır.

Bazen bir söz üzerine saatlerce düşünülür, yaşamın içerisinde var olabilmenin, kendine yabancılaşmadan kendin kalabilmenin olurudur.

Sorunları,içselleştirerek çözersin. Bir çocuk öğrenme yetilerini içselleştirerek geliştirir. Bir ülke ekonomisini kendi değerlerini içselleştirerek yukarı taşır, kalkınabilir.

Önemseyen insan içselleştirir. Yavaşlamanın, ivme kaybetmenin, aksamaların, engellerin tereddüt ve şüphenin tahribatını ortadan kaldırabilen, başarıyı içselleştirmiştir.

Modernite, insanın kendi orjinalliğinden utanmasıdır derler. Böylesi bir modernite, taklit başarının ifadesidir.

Kendi öz değerleriyle örtüşmeyen, fikrini zikri, zikrini de fikri haline getirmeyen, sürdürülebilir başarıdan uzaklaşacaktır.

       İÇSELLEŞTİRİP ÇÖZEMEDİĞİN DERDİN VAR MI?

DEVAMINI OKU