ELTİKRASİ yönetimi

ŞİRKET AİLENİN OYUN BAHÇESİ OLMASIN

1-Sadece eltiler, görümceler değil

2-Damatlar, bacanaklar, yengeler

3-Şirketin yönetiminde söz sahibi olunca;

4-O şirket kurumsallaşamıyor

5-Uzun ömürlü olamayıp batıyor

Hayır; yanlış yazmadım ve bu başlığın elitokrasi (seçkinler yönetimi) ile alakası yok. Bu; daha ziyade bizimle ilgili

1 milyon 300 bin KOBİ’mizin ‘uzun yaşamayışının’ baş sorumlusu… Kurumsallaşamayan aile şirketlerimizin can düşmanı… Kapanan firmaların ekseriyetinin ölüm sebebi

Aslında elitokrasi; bir ulus içinde halktan, gerçeklerinden kopuk yaşayanların yönetim iştahı diye tanımlanırsa, eltikrasi de benzer dinamizme dayanıyor; şirketin piyasa gerçeklerinden ve iş hayatından kopuk bir grup insanın (eltiler ve yengeler, damatları, gelinleri de katabiliriz), aralarındaki yıkıcı rekabetle aile şirketini krize sokmaları.

Son 10 yılda kurulan her 10 şirkete karşılık 4 şirket kapandı; Sebep; ‘kardeşler kavgası.’

Peki, bu kardeşler neden geçinemez? Çünkü KOBİ kurumsallaşmamıştır. Elti- gelin savaşları, ortakları birbirine düşürmüş, hanede kalmayan huzur, şirketi kapanmaya sürüklemiştir.

Eltiler şirketi nasıl yönetiyor dersiniz? Eşine sorusuna bakın;

       SEN NEDEN ABİNDEN ERKEN İŞE GİDİYORSUN?

DEVAMINI OKU

Şişik ego oyun bozar

EKOSİSTEM Mİ? EGOSİSTEM Mİ?

1-Biri sıkça ekosistem diyorsa diyenin egosuna bak

2-Üretimi artırmak mı istiyor?

3-Egosuna meze mi arıyor?

4-Bizdeki ekosistem denemeleri çok

5-Başarısızlığı altında dev egolar yatıyor

Fikri; çilesini çekip üretmeyip, ondan bundan kopyalayan; sloganlara meraklı olur.

Her moda kavramı alıverir ve içini boşaltıverir. Tıpkı ekosistem kelimesi gibi…

‘Batılı sözünü çok ediyor, başarıların altında bu kavram var. O halde biz de dilimize sakız edersek, bu iş tamamdır.’

Aslında değil. Ekosistem; bir bölgede bulunan, canlı, cansız varlıkların karşılıklı oluşturdukları sistemin adı….

Etkileşimle gelişen olgular sayesinde birlikte iş yapma, daha çok üretim, katma değer üretme.

Eğer sistemin unsurları aynı yönde hareket etmez, bu birliktelikten bazıları bireysel kazanç sağlama kurnazlığını seçerse, en iyi tasarlanmış ekosistem dahi egosistem halini alır.

Nedir bu EGOSİSTEM? Nimeti alıp külfeti öteleme kurnazlığı

Sorunu kendi sorumluluk alanı dışına itme kolaycılığı

Ekosistemin değer üreten parçası olmak yerine kendi egosunu besleme aracı haline getirme ahmaklığı

Şişirilmiş egolarla ekosistem kuramazsın.

Biri ekosistemden söz ediyorsa, egosuna meze arıyor olabilir.

  EKOSİSTEME GİRERKEN EGONU TERKEDER MİSİN?

DEVAMINI OKU

Üretmeyen teknoloji

KLAVYE Mİ MOUSE MU?

Soru: “en fazla mouse’u mu yoksa klavyeyi mi kullanıyorsun?”

Cevapların dağılımı ilginç; %80 mouse, %20 klavye.

Klavye; genelde ÜRETİMİ, mouse ise TÜKETİMİ temsil ediyor.

Neredeyse bütün dünya; kimi yoğun kimi kısmen teknoloji kullanıyor. Ama teknolojiyi üretmiyorsanız büyük ihtimalle tüketicisi olmuşsunuz demektir.

Bizde; üretim süreçlerinde akıllı ve gereği kadar teknoloji kullananlarımız çoğunlukta. Sorun, üretmeyen teknolojinin tüketicisi olanlarımızda…

Çeyrek asır önce bilişim konferanslarında sıkça uyguladığım test şuydu; ‘Bilgisayarı olan el kaldırsın.’

Önceleri  tek tük ama sonraları, salonun neredeyse tamamı el kaldırır oldu. Bilgisayarı olanlara şunu sorardım; ‘En fazla mouse’u mu yoksa klavyeyi mi kullanıyorsunuz?’ 

Gelen cevapların genel dağılımı ilginçti; %80 mouse, %20 klavye. Benim bu duruma yaptığım yorum klavyenin üretimi mouse’un tüketimi temsil ettiğiydi.

Gerçi mouse ile üretim yapan tasarımcı benzeri işler de söz konusu ama geneli fazlaca etkilemez.

Bugün cep telefonları bilgisayarlaştıkça mouse’un yerini parmak aldı.

Şimdi soru şu; o parmaklar ile katma değeri olan ne gibi üretim yapıyoruz? Üretmeyen teknoloji bizi tüketiyordur.

     TEKNOLOJİ İLE ÜRETİCİ MİSİN TÜKETİCİ Mİ?

DEVAMINI OKU

Usta mı acemi mi?

SÖZDE USTALARDAN BIKTIK

1-Kendine usta süsü verenler evi şantiyeye çeviriyor

2-Zamanımıza yazık

3-Paramız ziyan oluyor

4-Erbabı olmayana iş vermeden önce düşün

5-En iyisi biz de tamirat becerisi kazanmalıyız

Kendini usta diye tanıtıp işini kötü yapanlardan şikayet var.

Mesleki yetkinlik olmadan giriştikleri işleri batıran, tamir edeceğine daha da beter hale getiren ustalar

İşinin erbabı olanları özenle ayrı tutarak diyorum ki evinize usta diye çağırdıklarınızın çoğu, yarım bilgileriyle size maddi külfet çıkarıyorlar.

Peki, neden? Meslek okullarına rağbet yok, usta-çırak ilişkisi çoktan tarih olmuş, önüne gelen, kendini usta diye takdim edebiliyor ve yetkinlik belgesi aranmıyor.

Hal böyle olunca internetten veya mahalleden bulduğunuz tesisatçı, elektrikçi, marangoz, parkeci, beyaz eşya servisleri, hem yüklü para alıyor hem de sorunu çözemiyor.

Size de evinizi şantiyeye çeviren sözde ustalar ile saç-baş olma stresi kalıyor.

Dünyada benzer sorun var. Çoğu ülkede ‘kendin yap’ uygulamaları yaygın.

Basit bir tamirat için acemi ustaya mahkûm olmak  yerine, böylesi becerileri geliştirmeyi öneriyorum.

Ustalık düzeyin ulaşamasanız dahi sorunu kendiniz çözebilirsiniz.

        EVDEKİ USTADAN ŞİKAYET ETMEYEN VAR MI?

DEVAMINI OKU

Seni uyandırmayacaksa alarmı neden kurarsın?

ALARM KÖRLÜĞÜ ÖLÜM RİSKİDİR

1-Alarm, tehlikeyi bildirmek için işarettir

2-Riski görür alarmı kurarsın ve ona uyarsın

3-Ancak alarmı ciddiye almaz,

4-tedbiri ertelersen risk gerçekleşir

5-Teyakkuzda yaşamak ne zordur oysa

Siz de her sabah alarmı ikinci kez erteleyenlerden misiniz? İnsanların yarıdan fazlası böyle yapıyor ve uzmanlar, eğer uyanmayacaksan alarmı ikinci kez ertelemek zarar diyor.

Alarm, sadece sabah bizi uyandırmak için değildir. Alarm, dışarıdan gelecek tehlikeye karşı uyarı demektir. Sorunu gelmeden fark edebilmenin pratiğidir.

Ancak uyandırmayan alarmı kurup yaşamak, bizim gibi ülkelerin kaderi gibidir.

Tehlikeyi görmek için alarm kurmak yetmez, gereğini de yapmak gerekir.

Kötü yönetilen bütçede bilanço bir alarm işlevi görür; iflasa giden yolun habercisidir.

Ama aldırmaz isen işe yaramaz ve iflas edersin.

Enflasyon bir alarmdır ve ekonomide kötü yönetimi haber verir. Gereğini yapmazsan kriz gelir çatar.

Alarmı duyar fakat eyleme geçmez ve onu kapatırsan, ikinci kez çaldığında, riskler gerçeklemiş olur.

Alarm, gereklidir ancak alarmı ciddiye almak, hayatidir.

        SENİN EN BARİZ HAYATİ ALARMIN NEDİR?

DEVAMINI OKU

Noktalamaya dikkat!

NOKTAYI KAYBEDERSEN NE OLUR?

1-Kendini iyi ifade edemezsin

2-Cümlelerin net anlaşılmaz

3-Vurgular kaybedilir

4-İletişim çıkmaza girer

5-Yanlış anlaşılman sana zarar verir

Bir nokta; ‘göz’ü, ‘kör’ edebilir.

İnsanoğlu bir gün; Virgülü kaybetti: Söyledikleri birbirine karıştı.

Noktayı kaybetti: Düşünceleri uzayıp gitti, ayıramadı onları.

Ünlem işaretini kaybetti bir günde:
Sevincini, öfkesini, bütün duygularını kaybetti.

Soru işaretini kaybetti bir başka gün: Soru sormayı unuttu.
Her şeyi olduğu gibi kabul eder oldu.

İki noktayı kaybetti bir başka gün; hiçbir açıklama yapamadı.

Hayatının sonuna geldiğinde; elinde sadece tırnak işareti kalmıştı. “İçinde de başkalarının düşünceleri vardı yalnızca.“ Alex Kanevsky.

Bu güzel metin, noktalama işaretlerinin önemine dair en güzel örneği teşkil eder.

Bugün bizler noktalama işaretlerine fazla özen göstermiyoruz. Oysa yazı dilinin daha anlaşılır olabilmesi için bunları yerli yerinde kullanmayı bilmeliyiz.

Okullarda bu dersleri alıyor fakat hayatta uygulamayınca ya ihmal ediyor veya terk ediyoruz.

Bir nokta, ‘göz’ü ‘kör’ eder derlerdi eskiler.

Kendini iyi ifade etmek için noktalama işaretlerine özen göstermeli, yerli yerince kullanmalısın.

         NOKTALAMA İŞARETLERİNİ BİLİYOR MUSUN?

DEVAMINI OKU

Manipülatör ve yüzleşme

MANİPÜLATÖRÜN 5 ÖZELLİĞİ

1-Senin davranışlarını kendi lehine çevirir

2-Daima kendi kazancını gözetir

3-Onu teşhis edersen daima inkar eder

4-Duygu sömürür, provoke eder

5-Güç neredeyse o da oradadır

Manipülasyon entrika çevirmektir. Kendi iktidarını yerleştirmek için başkalarının davranışlarını kendi lehine etkilemeye çalışmaktır.

Manipülasyonun araçları: yetersizlik, aldatma ve tacizdir.

Manipülasyonun tahrip gücü karşısındaki verdiği zararla ölçülür. Fiyatları maniple edersin, öncü göstergelerini şaşırtırsın.

Eğitimini maniple edersin; kalitesizleştirirsin. Çalışanını maniple edersin; iş çıkaramazsın.

Manipülasyonun baş kahramanı “inkâr”dır.

Duygu sömürüsü, aşağılama, provokasyon ve mahrum bırakma manipülasyonun yaşam döngüsünde vardır.

Nerede güç ve etki varsa manipülatör orada konumlanmaya çalışır.

Her manipülatörün ömrü yaşadığı kriz kadardır. Bunu bir kriz yaşayıncaya kadar sürdürür. Ancak çekildiğinde çok taraflı hasar bırakır.

Manipülatörler çevrelerinde ancak kendileri ile yüzleşmelerini sağlayacak yüzler gördükçe bir değişim yaşanabilir.

Onları besleyenler de bazen bizzat bizler oluruz.

Kendi iktidarını yerleştirmek için maniple ederken, bu iktidardan yemlenmek isteyenler daima çıkar.

         MANİPULATÖRE KANANLARDAN MISIN?

DEVAMINI OKU

Dinlemeyi biliyor musun?

DİNLEMENİN 5 FAYDASI

1-Ötekini anlarsın

2-Öğrenirsin

3-Tanış, biliş olursun

4-Diyalog kurarsın

5-Çatışmayı önlersin

Konuşan bildiğini yineler.

Dinleyen yeni şeyler öğrenir.

Dinlemek erdemdir

Konuşuyoruz ama birbirimizi anlamıyoruz. Sorduğumuz sorular bazen karşımızdakinin yüzünde soru işareti olarak kalıyor.

Gözlerimiz mekanlarda, beynimiz binlerce mesajın içerisinde dolaşıyor. Odaklanamıyor, kanalize olamıyoruz. Verimliliğimiz düşüyor.

Evde, işte, sokakta, kamusal alanda, özelde… Birbirini dinlemeyen insanların eserleri ile her an karşılaşabiliriz.

Merdiven yapar; adım aralığı yoktur, söz söyler; anlamı yoktur. Hayata akar duruşu yoktur. Yönetir ama yönettiğinin ihtiyacını bilmez, çünkü onu dinlemez.

Diyaloglarımıza bakın; biri konuşurken onu dinlemiyor, sıra bize geldiğinde ne konuşacağımızı düşünüyoruz. M

onolog, dinlemeden konuşmaktır ve iki monolog, bir diyalog etmez.

Dinlemek, konuşmaktan daha büyük erdemdir. 2 kulağımız var ama 1 ağzımız var. 2 dinle 1 konuş sözü boş değildir.

Üstelik konuşan, bildiğini tekrarlar da dinleyen, yeni şeyler öğrenir. Bireylerin birbirini dinlemediği toplumlarda daima çatışma alanları olacaktır.

Gelin biliş olalım / Zoru kolay kılalım’ der Yunus Emre. Sözünü dinlesek, fena mı olur?

         DİNLEMEME KUSURUNUN FARKINDA MISIN?

DEVAMINI OKU

Yavaş yavaş acele et

ACELENİN 5 ECELİ

1-Bazı şeyler aceleye gelmez

2-Acele verilen söz; külfet getirir

3-Acele; ecele doğru hızlanmaktır

4-Kendine geç kalma, yeter

5-Hataya düşmeyecek kadar acele et

Acele ağacın meyvesi pişmanlık olur.

Çabucak, hiç zaman geçirmeden… İvedilikle, bir an önce, hemen olmasa bile öncelikle

Hızlı davranma… Sabra yer bırakmamak… Acele; zamana dairdir. Arapça acil kökünden sıfat; muaccel (acil hale getirilmiş) acil (öncelikli, hemen) anlamı taşır.

Zaman özürlü her eylem, aceledir. Zaman yoktur ya da olanı yetersizdir. İster istemez işin hakkı verilmeyecek, geçiştirilmese bile çar çabuk halledilmeye çalışılacaktır.

Ya da birini sıkıştırmak için acele ettirmek… İ

ki ayağı bir pabuca sığdırmak, telaşeye verip hatayı olası kılmak…

Acele işe şeytan karışır. Şeytan, burada zaman baskısıyla unutulan detaylar veya atlanılan ara süreçlerdir.

İster istemez yanlış türeyecek, hata oluşacak ve süreç çabuk bitse bile üzerinde çalışılan iş; çırak çıkacaktır.

Aheste giden varır menzili maksuda / Tizi reftar olanın pa’yine damen dolaşır.

Ziya Paşa diyor ki; kararında giden hedefine varır da acele edenin eteği, ayağına dolaşacaktır.

Acele ile mesafe alınır da menzil alınmaz, rota şaşabilir.

        ACELE KARARINDAN PİŞMANLIĞIN OLDU MU?

DEVAMINI OKU

Tamahkârlık tehlikesi

AÇ GÖZLÜLÜĞÜN 5 TEHLİKESİ

1-İtibar yitirirsin

2-Elindekinin kıymetini bilmezsin

3-Değer vereni değersizleştirirsin

4-Aza tamah çok zarar verir

5-Hırs gözü kör eder vicdanı dışlar

Deveyi yardan uçuran bir tutam ottur

Tamahkârlık; Güç arzusunun zirve yaptığı noktadır. Bencilliğin tırmandığı, mal edinme tutkusunun yükselme arenası.

Bencilce para edinme hırsı; körlüğü beraberinde getirir. Vicdanı terk etmesi gerekir, gözü hırs ele geçirir.

Aşırı hırs, arzu, çarpık büyümedir. Tamahkâr istediğini elde etmek için ahlakını ve değerlerini tehlikeye atar.

Güveni bir kenara koyar. Hayatın her alanına sızmaya çalışır. Kontrol etme güdüsü had safhadadır.

Tamahın tamamlayıcıları; Kaygı, güvensizlik, belirsizlik, inançsızlık, kuşku, yıkıcı rekabet, güçlü olma arzusu

Her şeye hakkı olduğunu düşünme…

Bildik düstur şudur; aza tamah, çok zarar verir. Deveyi yardan uçuran, bir tutam ottur, muhterise aklını yitirten, aç gözlülüğü, aza tamahıdır.

Tamahkârın en büyük riski, kolayca tuzaklanabilmesidir. Maymunu, fıstığa tamahı ile avlarlar. Ağzı dar bir küpe elini daldırır, birkaç fıstık ile yetinmez, tümüne tamah eder ve elini kurtaramaz, avlanır.

     ELİNDE ÇOK VARKEN AZA TAMAH EDER MİSİN?

DEVAMINI OKU