Değer verebilen ol

DEĞER İLE FİYAT FARKI

1-Fiyat; arz ile talebin buluşumu

2-Değer; insanın içinde oluşan yargı

3-Fiyat; nicelik, değer; nitelik

4-Fiyat; maddi karşılık

5-Değer; manevi kıymet

Değer; uğruna bedel ödenebilendir.

Paha, kıymet… Bir şeyin gerekliliğini, önemini belirtmeye yarayan niceliksel veya niteliksel ölçü.

O şeyin kıymetine denk düştüğü kabul edilen karşılık… Üstün nitelikli kişi veya şey.

Nesnelerin veya olayların bir toplum, bir sınıf veya bir insan yönünden taşıdığı önemi belirleyen nitelik

Erdemin dayandığı kıymet

Fiyat ile değerin farkı da yine aynı dinamikten doğar.

Fiyat bir şeyin arz ve talebinin buluşma noktasıdır. Değer ise o şeyin, fiyattan bağımsız taşıdığı özniteliktir.

Fiyat nicelik, değer niteliktir.

Değer, bir yargıdır. Ölçersin biçersin, fayda veya zararına bakarsın, güzel mi çirkin mi kararını verirsin. S

onra tüm ölçülebilen şeyleri geriye atar, içinde oluşan yargıya “değer” dersin.

Ya da değersizleştirirsin.

Değer aynı zamanda bir silahtır da… Birine düşmanlık besleyerek değer kazanabilirsin.

Çünkü düşman, seni de var eder. Birine verilecek en büyük ceza; onu değersizleştirmektir ki bu genelde o kişiyi veya kavramı görmezden gelmekle mümkün olur.  Değer bilen ol!

       SANA DEĞER VERENİ DEĞERSİZLETİRİR MİSİN?

DEVAMINI OKU

Hayatına pencere aç

PENCERENİN 5 FAYDASI

1-Bırak, güneş içeri girsin

2-Gamın kasvetin oradan uçup gider

3-Duvarın ardındaki gerçeği görürsün

4-Hayata baktığın yer olur

5-Beynindeki sınırları genişletir

Pencere umuttur, anlayıştır, görüştür.

Dertli insanı duman dolu odaya benzetir Mevlana; “pencere aç ki gamın uçup gitsin, yerine umut dolabilsin.” 

Halil Cibran sözü Mevlana’dan alır, günümüze taşır; ‘dogmaların çoğu, pencere camı gibidir. Ardındaki gerçeği görürsün de ama cam seni gerçeğin berisinde tutar, ona dokunamazsın.’

Pencere, bakıştır. Beynin sınırlarıdır. Anlayıştır, görüştür. Fikrimizin derununa dair değil, boyutuna dair benzetimlerin ifadesidir.

Arka sokağın mahalleye açılan deliğinden, ya karşı duvarı seyredersin ya da tüm semti

Eskiler; insanları, oturdukları evin penceresiyle değil, hayata baktığı yer ile tanımlardı; bazı insanları, hayata baktıkları pencereden atmalı…

Bizim Yunus; “Sular hep aktı geçti / Kurudu vakti geçti / Nice han, nice sultan /Tahtı bıraktı geçti / Dünya bir penceredir / Her gelen baktı geçti” der.

Pencere umuttur. Loş odanın morali boğduğu anda, açarsın ve umut tazelersin. Bu yüzdendir ki çabuk gelmesini istediğini, kapı eşiğinde değil de pencere önünde beklersin.

   PENCERENİ AÇIP NELERE DAVETİYE SUNABİLDİN?

DEVAMINI OKU

Kiminle beşibiyerdesin?

EN YAKIN BEŞLİNİN 5 ETKİSİ

1-Onlara dönüşürsün

2-Beyinleriniz senkronize olur

3-Ortak huylar edinirsin

4-Zekilere daha zeki

5-Aptallarla aptallaşırsın

Unutma; en fazla fakit geçirdiğin 5 kişinin ortalaması olacaksın.

İnsan, birlikte en çok zaman geçirdiği 5 kişinin ortalaması olurmuş. ‘Ruh halleri mürekkepse biz samandan kağıdız.

En yakınımızdaki üç-beş kişi damlıyor üzerimize…’  Yazar Jim Rohn’ın bu sözü, bilimsel araştırmalarla da doğrulanmış…

Ne kadar zeki, yetenekli, erdemli olursan ol; yan yana geldiğin insanlara dikkat etmelisin. Sosyal ilişkilerde tıpkı bileşik kaplardaki sıvı düzeyi gibi, yakın çevrenle etkileşip aynı düzeyde buluşacaksınız.

Kaldı ki senin sağlam olman yetmez, çürüklerden de uzak durmalısın. Yaylada armut toplamış, rafıma koymuştum. İçlerinden çürük olan, diğer sağlam armutları da çürütüvermişti.

Sosyal beşibiyerde kuralına gelince… Birlikte çok zaman geçirdiğinde, huyu, suyu, zihin yapısı, etik duruşu, dil düzeyi, kaygı, korku veya sevinçlerini de benimsemeye başlıyor, ünsiyet ediyorsun.

Önerim, aynı zincire dizileceğin beşibiyerdeyi iyi seçmen

Senden daha değerlilerle aynı sıraya dizilmen, çürük, çarık, değer üretmeyeni yakın halkandan çıkarman, iyileri koyman.

       KÖRLE YATIP ŞAŞI KALKTIĞIN OLUYOR MU?

DEVAMINI OKU

Her şeyin fazlası zehir

HADDİNİ AŞAN ZIDDINA DÖNER

1-İlacı zehirden ayıran; dozdur

2-Su bile haddi aşarsa insanı zehirler

3-Rızkın hayırlısı ihtiyaca yetendir

4-İyi niyet; gereğini aşmışsa istismar doğurur

5-İsraf; kullanırken haddi aşmaktır

#KamuSpotu #SerefOguz_KamuSpotu #zehir #doz #fazla @serefoguz

İhtiyacımızdan fazlası zehirdir. Zehri belirleyen dozdur. Suyu bile çok içerseniz, sizi öldürür. Kararında bırakmalı…

Fazla güç; kirlilik doğurur. Gücü elinde tutanı mahvedebilir.

Fazla dinlenmek; molayı aşar, tembelliğe girer, zarar verir.

Fazla yiyecek; sağlığı bozar, bünyeyi tahrip eder, öldürür.

Fazla ihtiras; asit gibidir. Barındığı bünyeyi asit gibi eritir.

Fazla korku; tedbirin ötesine taşar korkak olanı mahveder.

Fazla sakinlik; eylemsizlik riski taşır, düşmanları celp eder.

Fazla öfke; zihni zehirler, öfkeyle kalkan zararla oturur.

Fazla neşe; dertleri derman olmaktan çıkarır, uyuşturur.

Fazla nefret; insanı nefret ettiğine dönüştürür, yok eder.

Fazla iyi niyet; istismara açıktır insanı pekala süründürür.

Fazla mutluluk; haddini aşarsa azap olur, bedel ödettirir.

Fazla mal; ona sahip olma yerine onun sana sahip olmasıdır.

İlaç ile zehri ayıran doz ise, hayatta had bilmek, en önemli kabiliyet olacaktır.

Haddimizi bilmeme zehrinin panzehiri; haddi aşmamak, her şeyi kararında bünyede tutmaktır.

 SENİ AŞIRI DOZDAN ZEHİRLEYEN NE OLMUŞTUR?

DEVAMINI OKU

Çalıştayıp durma Çalışmaya çalış!

ÇALIŞTAYIP KAYTARMAK

1-Şu çalıştaylar bir tür pagan ayin gibi

2-Birileri çıkıyor sözüm ona bilimsel vaaz veriyor

3-Birileri de alkışlayıp, plaketliyor

4-Netice? Bitti, dağılabiliriz

5-Arayıp bulan neden yok?

Bir modadır gidiyor; falanca Arama Konferansı, Filanca Çalıştayı, Ortak Akıl Toplantısı… Hele şu çalıştaylar…

Yabancının Workshop dediği, bireylerin ortak bir konu üzerine çalışmalarını, düşünmelerini ve öğrenmelerini sağlayan uygulamalı bilimsel öğretim tekniğinin adı bu.

Katılımcıları konuya göre seçilir, problem tanımlanır ve bulunan çarelerin uygulanmasına yönelik sonuç raporlanır.

İyi de yüzlercesine katılan biri olarak ne sonuç gördüm ne de uygulamaya geçen çözüme tanık oldum. Arama konferansı, ortak akıl toplantılarına ne demeli?

Günün sonunda neyi aradığını unutuyor, ortak akıl denilen vasat, çalışmaz bazı fikirler ile kala kalıyorsun.

Zamanımıza yazık değil mi? Kitlesel kaytarmanın en maliyetli yöntemi.

İş yapar gibi görünüyorsunuz ama eylem filan yok. Niye?

       ÇALIŞTAMAK YERİNE ÇALIŞMAYI DENESEK?

DEVAMINI OKU

Ağır ağır ölüme dair

MÜZİĞİN 5 MUCİZESİ

1-Kulağını eğitir

2-Uyum ve ahengi benimsetir

3-Ruhunu yüceltir

4-Mutlu iken dikkatin bestededir

5-Mutsuz iken rikkatin güftededir

Mimari, donmuş musikidir.

Müziğe uzak olan incelikten de uzaktır.

Ağır ağır ölür yolculuğa çıkmayanlar, okumayanlar, müzik dinlemeyenler, gönlünde incelik barındırmayanlar.’

Pablo Neruda bu sözü ile müziğin, yolculuğun, gönüldeki inceliğin altını çizer.

2 bin 500 yıl önce Konfüçyüs; bir memleketin ahlak bakımından nasıl idare edildiğini anlamaya yönelik öneri sunar bizlere; “o ülkenin müziğini inceleyin. Harmoni varsa estetik ve ahlak hakimdir, kakofoni varsa anarşi ve adaletsizlik…

Kulak, işittiği sesleri alır ve onu stilize eder, müzikleştirir. Müzisyenler bu yüzden tıpkı çocuklar gibi, atalarına değil, zamanlarına benzerler.

Müzik, iletişim dili ise onun üzerinden insanlara ulaşabilir, gönüllere girebilirsin.

Derler ki ağızdan çıkan kulaktan döner ancak enstrümanın kalbinden çıkan kalbe ulaşırmış.

Müziği iletişim kurmak için yapmazsın ancak müzik yaptığında, iletişim başlatırsın.

Mimariyi dahi müzik üzerinden tanımlar; ‘mimari, donmuş musikidir’ dersin.

Müziği hayatından eksik eden estetikten mahrum kalır.

  HAYATINDA MÜZİĞE NE KADAR YER AÇIYORSUN?

DEVAMINI OKU

Tercihlerin; hayatın

TERCİHİN 5 ÖZELLİĞİ

1-Her tercih bir vazgeçiştir

2-Önemliler içinden öncelikleri seçebilmektir

3-Tereddüt, hayat törpüsüdür

4-Tercih yapabilmek nispeten kolaydır da

5-Vazgeçişleri yönetmek zordur

Doğumda başlar tercihlerimiz. İçine doğduğumuz hayatı, ebeveyni veya fizyolojiyi biz seçemesek de zihnin yönetimi ele alması, tercih sürecini devreye alır.

Doğuşta boş çerçeveyiz ve tercihler, elimizdeki kader fırçası olur. Nitekim hayat, tercihler toplamı değil midir?

Bugünkü tercihlerimiz, yarınki kaderimizdir. İşin paradoksu, her tercihin aynı anda bir vazgeçiş olmasıdır.

Alice, Harikalar Diyarı’ndadır, bir kavşağa gelir.. Hangisinden gidecektir. Sorar; “hangi yönden gitmeliyim?”

Cevap, olağanüstüdür; “nereye gideceğini bilmiyorsan hangi yönden gittiğin fark etmeyecektir.”

Benim hayat tecrübem şunu öğretmiştir ki tercih; maliyettir. Hem de yüksek maliyet.

Neticede tercih; hasılası sermayesinden fazla olduğu sürece doğru yönelmelerdir. Yol ayırımına geldiğinde yapacağın tercih, aslında oraya gelmeden yapılmıştır bile.

Yolunu seçtikten sonra geriye bakma ki yaptığın tercihi kavrayabil ve tercihine sadık ol.

En büyük maliyet, tercih yapamamaktan gelir ve bir tereddütten ibaret olur hayat.

         SEN TERCİHLERİNE SADIK KALIYOR MUSUN?

DEVAMINI OKU

Ahlaksız yapay zekâ sanal iblisler üretir

ORGANİK ZEKAN NE İSE…

1-Yapay zekan da odur

2-Kod yazanların etik kodları olmalı

3-Makinenin ahlakı yoktur, öğretilmeli

4-Yapay zekadan geri kalamayız

5-Ancak yandaş, ahlaksız da olmamalı

Bencil bir yapay zekâ, insanlığın başına bela olabilir mi? “hem de çok büyük bela” olabilir.

Makineler bir kez zeki olmaya başlarsa, bu zekânın insanlığa faydasını iyi kontrol etmek temel şart olacak.

Aksi halde yapay zekâ, çağımızın en büyük risk unsuru halini alır.

Yapay zekânın neleri kapsadığına bakalım; Makine öğrenimi, ihtimal hesaplama, planlama, gerçek zamanlı kritik karar alma, çoklu hedef izleme, işlemsel biyolojinin temel felsefesi…

Robotik ve biyo-enformatik alanlarındaki çalışmalar, akıllı silahlarla kitlesel kıyım risklerini, bencil bir zekanın insanlığa vereceği zararları, yeni nesil terminatörleri gündeme getiriyor. Peki, bu işlere hiç bulaşmamak?

Bu, artık mümkün değil. Karşıtı veya yandaşı olsanız dahi, yapay zekâ çağında bu alanda geri kalamayız.

Aksi halde başkasının hizmetindeki yapay zeka bizi esiri yapacaktır.

        KENDİ YAPAY ZEKAMIZI ÜRETİYOR MUYUZ?

DEVAMINI OKU

Cehaletinin cahili olmak

KENDİNİ BİLMENİN 5 ERDEMİ

1-Bilmediğini bilirsin, öğrenirsin

2-Bildiğinden emin olursun

3-Cehaletini dahi bilmeyenden kaçarsın

4-Yargılamaz, anlamaya çalışırsın

5-Yeni şeyler öğrenmeye açık olursun

Bilmek ile bilmemek arasındaki farkı ortaya çıkaran şey; düşünmektir. Zira kendini bilen, bu erdeme düşünerek varmıştır.

Bilmeden atılan adım, karanlığa doğru koşmaktır. Bildiğini sanmak, cehalet sınırını ihlaldir ki böyle biri, geri döndürülemez zihin hasarına düşmüştür.

Ben bilmiyorum; o halde öğrenebilirim.

Ben biliyorum; o halde öğretebilirim.

Ben bilmediğimi dahi bilmiyorum; o halde benden uzak durun.

Ben bildiğimi biliyorum; kulak verebilirsin.

Cehalet; henüz bilmemenin tanımıdır. Giderilebilir bir şeydir; bildirirsin geçer, öğretirsin geçer. A

ncak cehaletin cehlinde olmak (echelü cahilin) tedavisi olmayan bir haldir ve tüm bilgeler böylesi birinden uzak durmayı önermiştir. Çünkü seni bu iklime çeker ve bilginin değer verilmediği diyarda mahveder.

Sonuçta bilmek; canlıyı mertebelendirir.

Bir mantar, yağmurun şimşeğin ona büyüme vakti geldiğini bildirir de bir insan ancak bildiğinden emin, bilmediğinden tereddüt edebilendir.

Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu?

  HAYATTA NELERİ BİLMEDİĞİNİ BİLİYOR MUSUN?

DEVAMINI OKU

Yumurtlayanı kesmek

HIRSA DAİR 5 GERÇEK

1-Keskin sirke küpüne zarar verir

2-İhtirasın vicdanını aşmasın

3-Solucana hırs içir, kendini fil sansın

4-Hırs; düşeceği tuzak ile yakın durur

5-Muhterisin risk kavramı yoktur

Yüksek risk, yüksek kazançtır da kaldıramayacağından fazla risk üstlenen her şeyi kaybedecektir. İhtiras, hırsın beden bulmuş hali, muhteris ise o bedenin sahibinin adıdır.

Aza tamah, çok zarar verir. Bu kadim söze delil olarak altın yumurtlayan tavuğu kesmek verilir. Her gün 1 altına razı olmayan muhteris, onu keser ve içinden artık tek altın dahi çıkmayacaktır bundan sonrasında…

Kariyerine solucan olarak başlayan bedene hırsı şırınga et ve neticeyi seyret; fil olma arzusu depreşir de olamaz.

Gözü danede olan kuşun, ayağının tuzaktan kurtulmayışı buna delalet eder.

Fırsatı sunar da riski yönetilemez hale gelmeye muktedir olur hırs. İhtiras sahipleri, aklı kendilerine rehber eder de vicdanı ayak bağı olarak görür. Bir süre sonra akıl da hırs sahibini terk eder.

Nice hezimet öyküsü, zafer diye yola çıkıp ihtiras denizini geçemeyenlerce üretilmiştir.

Kariyer basamaklarında hırs atıyla yol almak isteyenlere bakın; onlar mutsuz, mobbingci ve dostsuz olarak göreceksiniz.

RİSKLERİ YÖNETEMEMEN HIRSTAN OLABİLİR Mİ?

DEVAMINI OKU