Dağınıklıktan kurtul

DAĞINIKLIKTAN KURTULMANIN YOLLARI

1-Önceliklendirmeyi öğren

2-Günün akışına dair program oluştur

3-Kolaylaştırıcı, yardımcı faktörleri artır

4-Uyarı mekanizmaları geliştir

5-Hayatını yönetmeyi amaç edin

Saat 3 oldu mu? Uff Randevuya Geç kaldım.
Acaba anahtarlarım nerede? Telefonumu yanıma aldım mı? Kayıp materyaller, kaçırılan randevular

Çok sık tekrarladığınız oluyor mu? Kafa karışıklığı, ilgisizlik, kaygı, önceliklendirmeleri yapamamak

Dağ gibi biriken işler karşısında bunalmış hissetmek. İhtiyacın olduğunda aradığını bulamamak

Zamanı yönetememek… hepsi dönüp dolaşıp dağınıklık merkezinde birleşiyor. Dağınıklıktan kurtulmak bir ihtiyaçtır.

Ne zaman dağınıklığın hayat kalitesini düşürdüğü, hedeflere ulaşmadan uzaklaştırıldığı görülür, işte o zaman bundan kurtulmanın yolları yaratılır.

Tamamen değiştirilemese bile organize edilir, en aza indirilir. Kaotizmin içinde boğulmak yerine gelişimin kapıları açılır.

Üstelik bu sadece birey için değil, toplum için de geçerlidir. Yönetimde, ekonomide, şirkette işler dağınıksa, verim alınamaz, yönetilemez, krizden çıkılamaz.

     DAĞINIKLIKLARINI YÖNETEBİLİYOR MUSUN?

DEVAMINI OKU

Değer, uğruna bedel ödenebilendir

DEĞERLER TOPLUMUNUN 5 ÖZELLİĞİ

1-Kurallar ön plandadır.

2-İlkeli insanlar el üstünde tutulur

3-Liyakat aranır, yetenek yüceltilir

4-Krizlerle kolay baş edilir

5-Hukuk, adalet toplumda hakimdir

Değer; paha, kıymet… Bir şeyin gerekliliğini, önemini belirtmeye yarayan niceliksel veya niteliksel ölçü. O şeyin kıymetine denk düştüğü kabul edilen karşılık…

Üstün nitelikli kişi veya şey… Nesnelerin veya olayların bir toplum, bir sınıf veya bir insan yönünden taşıdığı önemi belirleyen nitelik…

Erdemin dayandığı kıymet… Değer, uğruna bedel ödenebilendir.

Varlığı değerden farklı kılan, onun var olmak için mevcudiyetidir.

Her varlık, değer taşımaz. Değer; o varlığa atfedilendir. Kriz dönemlerinde değerlerin önemi çok daha fazla öne çıkar.

Zira buhran dönemleri, çiğnenmiş değerler manzumesidir.

Çürümüşlüğün salgın hale gelmesidir. Ancak değerler üzerinden yükselmek toplumu yükseltir.

Yeniler. Hayat verir.

Toplum, değerlerini kaybettiğinde çürüme başlar, ilkeler yok olur.

Yan yollara sapılır ve toplumsal barış yerini kaosa terk edebilir.

       DEĞERLERİNE SAHİP ÇIKABİLİYOR MUSUN?

DEVAMINI OKU

Algoritokrasi Çağı

ALGORİTMALAR SANAL KANUNLARIMIZ

1-Onlar hayatımızı yönetiyor

2-Tercihlerimiz şekillendiriyor

3-Bizim yerimize karar veriyor

4-Demokrasiyi kemiriyorlar

5-Algoritmacılar; yeni kanun koyucularımız..

Bir sorunu çözmek veya belirlenmiş bir amaca ulaşmak için tasarlanan yola, işlem basamaklarına algoritma diyoruz.

Dijital dünyanın yapı taşları bilgisayarlar ve onların üzerinde çalışan yazılımlar, hayatımızı yönetmeye başladı.

Algoritmalar artık bizim adımıza karar veriyor, günümüzü yönetiyorlar. Şirketler, kurumlar algoritmaları üretim, fiyat belirleme, mal ve hizmet kalitesini arttırma gibi amaçlar için kullanıyorlar.

Müşteri İlişkileri Yönetimi’nden arama motorlarına dek her alanda algoritmalar, yapay zeka parçacıkları olarak devreye giriyor, e-ticarette satınalma süreçlerini, seçim tercihlerini yönlendiriyorlar.

İşin ilginç yanı, kimsenin seçmediği yöneticiler tarafından oluşturulan kurallarla çalışan algoritmaların, yeni bir yönetim anlayışını giderek yaygın hale getiriyor olmasıdır.

Bir bakıma yeni kurallar, bu algoritmaları yazanlar tarafından oluşturuluyor ve bunlar yeni kanun koyucular halini alıyor.

Bize de algoritmalara boyun eğmek düşüyor.

        BU SENİN TERCİHİN Mİ, ALGORİTMANIN MI?

DEVAMINI OKU

Paydaşını ikna et

AKIL AKILDAN ÜSTÜNDÜR AMA

AKLI TUTULMUŞA ÇARE YOKTUR

1- Ekonomide alınan kararlar, katılımcılıktan uzak

2-Tek beyin ürünü olunca, işe yaramıyor

3-Danışmalısın

4-Fikrini Paylaşmalısın

5-Bizi ikna etmelisin

Yöneticimsen, bana dair karar alabilirsin ama bana rağmen aldığın karar, işe yarar mı? Her birimiz yasalar, kurallar ve alınan kararların paydaşıyız ve bunlara ikna edilmemiz şart.

Batı dillerinde hatır, gönül, vefa kelimeleri yoktur. Zira bu dili var eden sosyolojide bunların karşılığı yoktur.

Bizim dilimizde de ‘plan, vizyon, misyon, strateji’ kelimelerinin tam karşılığı yoktur. Çünkü bizde kervan yolda düzülür, gözümüzle düşünür, Önce ateş eder; sonra nişan alırız.

Ekonomiye dair alınan kararlara bakıyorum. Çok azı derin düşüncenin eseriydi. Çoğu panik atak psikolojisiyle, acele alınmış kararlardı.

Hal böyle olunca tedbir diye getirilen pek çok uygulama, yarattığı sonuçlar itibariyle yeni tedbir gerektiriyordu.

Kamuda durum böyle iken özel sektörde durum farklı değildi. Ben bunu, karar süreçlerindeki kibre bağlıyorum.

Masanın en güçlü sesi, diğer görüşlere sesini duyurma imkanı vermezse, katılımcılık sağlanamaz.

Bu da kararın kalitesizliğini belirler. Paydaşını ikna etmelisin.

        TEK KAFADAN ÇIKAN KARAR NİTELİKLİ MİDİR?

DEVAMINI OKU

ELTİKRASİ yönetimi

ŞİRKET AİLENİN OYUN BAHÇESİ OLMASIN

1-Sadece eltiler, görümceler değil

2-Damatlar, bacanaklar, yengeler

3-Şirketin yönetiminde söz sahibi olunca;

4-O şirket kurumsallaşamıyor

5-Uzun ömürlü olamayıp batıyor

Hayır; yanlış yazmadım ve bu başlığın elitokrasi (seçkinler yönetimi) ile alakası yok. Bu; daha ziyade bizimle ilgili

1 milyon 300 bin KOBİ’mizin ‘uzun yaşamayışının’ baş sorumlusu… Kurumsallaşamayan aile şirketlerimizin can düşmanı… Kapanan firmaların ekseriyetinin ölüm sebebi

Aslında elitokrasi; bir ulus içinde halktan, gerçeklerinden kopuk yaşayanların yönetim iştahı diye tanımlanırsa, eltikrasi de benzer dinamizme dayanıyor; şirketin piyasa gerçeklerinden ve iş hayatından kopuk bir grup insanın (eltiler ve yengeler, damatları, gelinleri de katabiliriz), aralarındaki yıkıcı rekabetle aile şirketini krize sokmaları.

Son 10 yılda kurulan her 10 şirkete karşılık 4 şirket kapandı; Sebep; ‘kardeşler kavgası.’

Peki, bu kardeşler neden geçinemez? Çünkü KOBİ kurumsallaşmamıştır. Elti- gelin savaşları, ortakları birbirine düşürmüş, hanede kalmayan huzur, şirketi kapanmaya sürüklemiştir.

Eltiler şirketi nasıl yönetiyor dersiniz? Eşine sorusuna bakın;

       SEN NEDEN ABİNDEN ERKEN İŞE GİDİYORSUN?

DEVAMINI OKU

Havanı arada değiştir

HAVA DEĞİŞİMİNİN 5 FAYDASI

1-Umutların tazelenir

2-Ufkunu görürsün

3-Karabasanın kara bulutların dağılır

4-Bilim ışıldar, bağnazlık geriler

5-Kaygılar yerine neşe&coşku gelir

Bize hava değişimi gerek.

Her geçen gün iklim değişikliğinin dünyayı nasıl etkilediğine tanık oluyoruz.

İklime bağlı olarak mevsimler kayıyor, hava bizi başkalaştırıyor. Kapalı, bulutlu, kasvetli havanın bizi depresif yaptığı ortada.

Ancak arada havamızı değiştiren, güneş oluyor, umut oluyor. Ben yaylada yaşıyorum ve hava beni son derece etkiliyor.

Bulut yere inince kasvet göğe yükseliyor. Güneş açınca havam değişiyor. Hayata iklimin kattıkları veya çaldıkları, gayet belirgin.

İş aleminde hava değişiyor, büyüme yaşanıyor. Yönetimde hava değişiyor, yarınlara daha farklı bakıyorsun.

Ülkenin havası değişiyor, alçak basınç iklimi gidiyor, güneşli günler geliyor, umut, heyecan kaplıyor ortalığı…

Liyakat geliyor kayırmacılık karabasanı gidiyor. Bilim ışıldıyor, bağnazlık uzaklaşıyor.

Adalet güneşi açıyor, hırsızı arsızı, çapsızı uzaklaştırıyor. Enflasyon karabulutu kalkıyor, faiz kâbusu eriyor, döviz heyulası sakinleşiyor.

En güzeli de senin havan değişiyor.

Umutsuzluk sisi eriyince, ülke de sen de ufku görüyorsun…

       HAVANDA DEĞİLSEN DEĞİŞTİRMEYİ DENESEN?

DEVAMINI OKU

Paydaşını ikna et

AKIL AKILDAN ÜSTÜNDÜR AMA

AKLI TUTULMUŞA ÇARE YOKTUR

Ekonomide alınan kararlar, katılımcılıktan uzak,

tek beyin ürünü olunca, işe yaramıyor.

Oysa sağlık Bilim Kurulu modeli,

karar süreçleri için başarılı.

Yöneticimsen, bana dair karar alabilirsin ama bana rağmen aldığın karar, işe yarar mı? Her birimiz yasalar, kurallar ve alınan kararların paydaşıyız ve bunlara ikna edilmemiz şart.

Batı dillerinde hatır, gönül, vefa kelimeleri yoktur. Zira bu dili var eden sosyolojide bunların karşılığı yoktur. Bizim dilimizde de ‘plan, vizyon, misyon, strateji’ kelimelerinin tam karşılığı yoktur. Çünkü bizde kervan yolda düzülür, gözümüzle düşünür, Önce ateş eder; sonra nişan alırız.

Ekonomiye dair alınan kararlara bakıyorum. Çok azı derin düşüncenin eseriydi. Çoğu panik atak psikolojisiyle, acele alınmış kararlardı. Hal böyle olunca tedbir diye getirilen pek çok uygulama, yarattığı sonuçlar itibariyle yeni tedbir gerektiriyordu.

Kamuda durum böyle iken özel sektörde durum farklı değildi. Ben bunu, karar süreçlerindeki kibre bağlıyorum. Masanın en güçlü sesi, diğer görüşlere sesini duyurma imkanı vermezse, katılımcılık sağlanamaz. Bu da kararın kalitesizliğini belirler. Paydaşını ikna etmelisin.

        TEK KAFADAN ÇIKAN KARAR NİTELİKLİ MİDİR?

DEVAMINI OKU

Yanı başındaki haydut

TOPLUM ZARARLILARI

#Korona sürecinde daha fazla göze batar oldular.

İşlerini kötü yapanlar.

Sen çalışırken yan gelip yatanlar.

Aldığı parayı hak etmeyenler.

Kötü yönetenler.

Kötüleri kollayanlar.

Bezdirimciler.

Ürüne zarar veren kımıl ya da süne zararlısı gibi,

işini kötü yapanları toplum zararlıları diye niteliyorum.

Kamu, özel fark etmez; üretenin baş belalarıdır bunlar….

Onları her yerde görebilirsin. Bazen gişede bilet satandır, garson, banka görevlisi, taksi şoförü veya devlet memuru

Azami ücret talebiyle asgari iş yapma kurnazlığındadır.

Bazen bizzat sizin yöneticinizdir. Hem işi bilmez hem de kurumun kaynaklarını, makamının gücü sayesinde sömürür.

İşletmeye değer katmadığı gibi üreteni de bizar eder

İki adım ötedeki spor salonuna  kurumun arabasıyla gider. Bazen işletmenizin insan kaynaklarının başıdır. İş tanımının gerektirmediği yetkinlikleri arar durur iş başvurularında…

Bazen çağrı servisindekidir. Seni özensiz dinler, düzensiz cevaplar, çözdüğünü sandığından fazla dert açar başınıza…

Bazen bu haydutlar, çalışma arkadaşınızdır.  Siz işinizi tam yapabilmek için çırpınırken, o takım oyununu savsaklar. Sizi yarı yolda bırakır, hayatın ritmini aksatır. Sorum şudur;

      KÖTÜLERİ NEDEN HAYATIMIZDA TUTUYORUZ?

DEVAMINI OKU

ELTİKRASİ yönetimi

ŞİRKETİNİZ, AİLENİN OYUN BAHÇESİ OLMASIN
Sadece eltiler, görümceler değil, damatlar, bacanaklar, yengeler, şirketin yönetiminde söz sahibi olunca; o şirket kurumsallaşamıyor ve uzun ömürlü olamayıp batıyor.

Hayır; yanlış yazmadım ve bu başlığın elitokrasi (seçkinler yönetimi) ile alakası yok. Bu; daha ziyade bizimle ilgili

1 milyon 300 bin KOBİ’mizin ‘uzun yaşamayışının’ baş sorumlusu… Kurumsallaşamayan aile şirketlerimizin can düşmanı… Kapanan firmaların ekseriyetinin ölüm sebebi

Aslında elitokrasi; bir ulus içinde halktan, gerçeklerinden kopuk yaşayanların yönetim iştahı diye tanımlanırsa, eltikrasi de benzer dinamizme dayanıyor; şirketin piyasa gerçeklerinden ve iş hayatından kopuk bir grup insanın (eltiler ve yengeler, damatları, gelinleri de katabiliriz), aralarındaki yıkıcı rekabetle aile şirketini krize sokmaları.

Son 10 yılda kurulan her 10 şirkete karşılık 4 şirket kapandı; Sebep; ‘kardeşler kavgası.’ Peki, bu kardeşler neden geçinemez? Çünkü KOBİ kurumsallaşmamıştır. Elti- gelin savaşları, ortakları birbirine düşürmüş, hanede kalmayan huzur, şirketi kapanmaya sürüklemiştir.

Eltiler şirketi nasıl yönetiyor dersiniz? Eşine sorusuna bakın;

       SEN NEDEN ABİNDEN ERKEN İŞE GİDİYORSUN?

DEVAMINI OKU

Çok bilen çok yanılır

BİNDİĞİM AT BENDEN AKILLI OLMASIN
Hayat bir yarış ve akılsız atlarla yarış kazanılmaz.
Akılsız at seçme çabasını, kendinden akıllıları keşfetmekte gösteren yönetici için başarı; kader olur.

Hele ki yarım yamalak bilen herkesten daha da çok yanılır. Çünkü bildiğini sanır ve böyle birine öğretmek imkansızdır.

Yöneticilerde gördüğüm şudur; liyakat sahibi ve gerçekten bilen insanları nedense kendilerinden uzak tutar, onlarla aralarına mesafe koyarlar. Onun yerine kendilerinden daha az bilenleri tercih ederler. Zira ancak bu sayede kendini daha değerli, akıllı, zeki ve vazgeçilmez biri zannederler.

Gözlemim şudur; işletmelerde ikinci sınıf yönetici, etrafına üçüncü sınıf kadro edinir. İtibarını bu sayede koruduğunu sanır. Oysa birinci sınıf yönetici, etrafında bilen çalışan bulundurmak ister.

Önerim; kendinden daha zeki ve akıllı insanları bulup, onların hizmetine girmektir. ‘Hükmetmek’ değil, onların hizmetine girmek… Bu, zor bir zenaattir zira özgüven gerektirir, erdem gerektirir, basiret gerektirir.

Çalıştığı kişileri liyakat havuzundan seçenlerin başarısı ortadadır ve bilen adam yerine bizden adam seçenlerin hüsranı; daha da ortadadır. Çok bilen çok yanılır zira…

       ÖNCELİĞİN BİZDEN ADAM MI BİLEN ADAM MI?

DEVAMINI OKU