Biz büyük bir milletiz

YÜREĞİMİZ ENKAZ ALTINDA

1-Deprem bizi bir kez daha birleştirdi.

2-Fırsatçı, ayrılıkçıları da açığa çıkardı.

3-Enkazdakilerde aklımız…

4-Varımızı yoğumuzu paylaşmaya başladık.

5-Bu; büyük millet olma vasfıdır…

Felaketler, gerçek karakteri ortaya çıkarır derler.

Doğrudur; deprem içimizdeki fay hatlarını kırınca ne olduğumuzu daha iyi anladık.

Öncelikle kötülerimizi açığa çıkardı bu deprem; fırsatçı, yağmacı, kötüleri…

Ancak onların sayısı iyilerimizin yanında devde kulak.

Gördük ki felaketler bizi birleştirebiliyor.

Elinde fazla yokken dahi yardıma koşabiliyoruz.

Kendisi muhtaç iken zordaki komşusuna el uzatabiliyor.

Tanımadığı insan enkaz altında iken rahat uyuyamıyor, atlayıp gidiyor. Ekmeğini bölüşüyor, parasını aktarıyor.

Yemek, yatak, uyku beni utandırıyor’ diyebiliyor.

Yüreğine işleyen deprem acısı, onu yüzlerce kilometrelik zorlu yollara koşabiliyor.

Bugün bedeni başka yerde olsa da yüreği depremde, enkaz altındaki canlarda olan milyonlarımız var.

Bu haslet sahibi millet, tereddüt dönemleri olsa bile felaketlerde büyüklüğünü gösterir.

Nitekim bu kez gösterdi ve kötülere rağmen iyilik kazandı.

Yardım elini uzattı. 

Mağduriyetleri gidermek için varını yoğunu ortaya koydu.

Pek çoğumuz, öksüz yetim çocuklar için koruyucu aile olmaya hazır.

Pek çoğumuz, evini barkını depremzedeye açmaya hazır.

Hal böyle olunca aramızda bulunan fırsatçılara, borsa farelerine izin vermiyoruz.

DEPREMDE HEPİMİZ TEK YÜREK OLMADIK MI?

DEVAMINI OKU

Kriz amortisörleri

TOPLUMSAL DAYANIŞMANIN 5 FAYDASI

1-Krizlere karşı durabilme yetisi.

2-Dış şoklara direnç.

3-Hasarı hafifletme.

4-Krizden daha çabuk çıkma.

5-Kriz çıkaranları defetme.

Krizle gelenler krizle giderler

Türkiye’yi krizlere ve doğal afetlere karşı koruyan dört önemli amortisör var.

Bunlar; 1-rıza ve kadercilik duygusu, 2-aile içi yardımlaşma,3-coğrafi zenginlikler ve 4– sosyal devlet çalışmaları.

Kriz amortisörleri kavganın döğüşün içinde kaldığında, ülke gündemi birlik ve beraberlikten uzaklaştığında devreye girer.

Ancak bu dönemlerde bağrış çağrış sırasında amortisörlerimizi unutabiliyoruz.

Oysa süreçler, tepeden tabana, leviathan (kadiri mutlak) bir anlayışla yürümüyor.

Birbirinden farklı ve çelişen milyonlarca bilgiyi yönetmek için hiyerarşik bir bilgi katmanı değil, network içinde rütbesiz bilgi yönetimi gerekiyor.

Yangınlar, sel felaketleri, musilajlar, salgın hastalıklar, ekonomik krizler, depremler sürdükçe doğa; daha fazla isyanla geliyor.

Belli ki gelmeye devam edecek.

Biz doğayı çoraklaştırdıkça, doğa bozulan iklim dengesiyle, sarsıntıları ile bizleri uyaracak, daha fazla sıcak olacak, daha fazla kuraklık hissedilecek.

Kriz amortisörlerimizi bu gibi zamanda hatırlarsak toplumsal barışı koruyabiliriz.

      SENİN KRİZ AMORTİSÖRLERİN NELERDİR?

DEVAMINI OKU

Külfeti bölüşelim mi?

ÇEKEMEM BU DERDİ, BÖLEK SENİNLE…

Karşılığını veremeyecek birine; bir iyilik yapmadıkça, mükemmel bir gün yaşamış sayılmazsın.

Hele ki #korona günlerinde, salgın sürecinde…

Külfetleri paylaşım kültürünü yeşertmeliyiz.

Korona bize ayna tuttu ve kusurlarımızı gösterdi.

Neyimiz eksik olduğunu anlattı. Yardımlaşmanın keyfiyet olmayıp zorunluluk olduğunu ilham etti.

Karun kadar malın olsa ne fayda

Virüs, zulmetmekte herkese eşitlikçi davranıyor.

Anladık ki bu süreçte her birimiz sorumluluk sahibiymişiz.

Kimimiz evine dahi gitmeden hastanede hizmet verirken, kimimiz evde kalarak salgın hızını kesmeye yardım ediyor.

Olanın olmayana, bilenin bilmeyene borcu olduğu söylenir.

Ancak şimdi bunun hayattaki karşılığını görmeye başladık.  Salgın sürecinde komşu yardımlaşması arttı, patron işçi ilişkisi işbirliğine doğru evirildi, kamu yapması gerekenleri kavramaya başladı. Ev sahibi-kiracı arasında dert bölüşme kültürü yeşerdi. Kan ağlayan esnaf, birbirini gözetir oldu.

Yine bu süreçte derdi paylaşmayanların insafsızlığına da tanık olduk. Fırsat bu deyip suyu, gazı, elektriği zamlayan, müşterisine kazık atanları gördük. Onları unutmayacağız.

       KORONA İÇİN BUGÜN KİMİNLE NE PAYLAŞTIN?

DEVAMINI OKU

Paylaşım kültürü

PAYLAŞTIĞIN SENİNDİR
BİRİKTİRDİĞİN DEĞİL…
Karşılığını veremeyecek birine; bir iyilik yapmadıkça, mükemmel bir gün yaşamış sayılmazsın.
Hele ki #korona günlerinde, salgın sürecinde…
Paylaşım kültürünü yeşertmeliyiz.

Korona bize ayna tuttu ve kusurlarımızı gösterdi. Neyimiz eksik olduğunu anlattı. Yardımlaşmanın keyfiyet olmayıp zorunluluk olduğunu ilham etti.

Karun kadar malın olsa ne fayda… Zengin-fakir, genç-ihtiyar, zenci-beyaz dinlemeden herkese zulmetmekte son derece eşitlikçi davranıyormuş.

Anladık ki bu süreçte her birimiz sorumluluk sahibiymişiz.

Kimimiz evine dahi gitmeden hastanede hizmet verirken kimimiz evde kalarak salgın hızını kesmeye yardım ediyor.

Olanın olmayana, bilenin bilmeyene borcu olduğu söylenir. ancak şimdi bunun hayattaki karşılığını görmeye başladık. 

Salgın sürecinde komşu yardımlaşması arttı, patron işçi ilişkisi işbirliğine doğru evirildi, kamu yapması gerekenleri kavramaya başladı. Ev sahibi-kiracı arasında dert bölüşme kültürü yeşerdi. Kan ağlayan esnaf, birbirini gözetir oldu.

Yine bu süreçte derdi paylaşmayanların insafsızlığına da tanık olduk. Fırsat bu deyip suyu, gazı, elektriği zamlayan, müşterisine kazık atanları gördük. Onları unutmayacağız.

       KORONA İÇİN BUGÜN KİMİNLE NE PAYLAŞTIN?

DEVAMINI OKU