İhracatçılarımıza özen

İHRACATIN 5 FAYDASI

1-Ülkeye döviz kazandırır

2-Ürünlerimizi dünyaya tanıtır

3-Firmalarımıza küresel markalaşmanın yolunu açar

4-Diplomasiye katkı sunar, barışa hizmet eder

5-Cari açıkla etkin savaşma yöntemidir

Ekonominin içinden geçtiği dar boğazda Türkiye’nin döviz ihtiyacını karşılayan 2 sektör var; Turizm ve ihracat.

Bu savaş ortamında turizm sıkıntıda zira turistlerimiz birbiri ile savaşıyor.

Geriye, ihracatçılar kaldı ve onlara gözümüz gibi bakmalıyız.

Rekabetçi kur dedik sonra kur koruması getirdik ve sonra da ihracatçının zorunlu döviz satışını %25’ten %40’a çıkardık.

Şimdi de döviz kazandırıcı hizmet veren firmalara yıllık %9’a varan faizle TL cinsinden uzun vadeli finansman imkanı getiriyoruz.

Yetmez, zira sayıları 105 bini bulan ihracatçılara gözümüz gibi bakmalı, onların döviz kazandırıcı her adımını daha yoğun desteklemeliyiz.

Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı İsmail Gülle; İhracatı Geliştirme’den 1000 firmaya 1 milyar Tl kaynak verileceğini söylüyor.

Bildiğim şudur; ülkenin döviz ihtiyacı var ve bunu sağlayacak olan, turizmciler ile ihracatçılardır.

Hal böyle olunca onlara özen göstermek gerek.

Kıt kaynağı popülist alanlara gömmek yerine ihracata ayırmak gerek…

         İHRACAT GERİLERSE EKONOMİ NE HAL ALIR?

DEVAMINI OKU

Bize yeni öykü gerek

3T ODAĞI: TARIM TEKNOLOJİ TURİZM

Türkiye, bu 3 alanda derinleşme imkanı bulabilir.

Bu da bizi orta gelir tuzağından kurtarabilir.

Üretimlerimizi; katma değer, ölçek, kalite, verimlilik esasına göre yapmalıyız.

Dünya, bir yandan küresel krizler, jeo-politik riskler ve Covid-19 salgınıyla zor günlerden geçiyor. Türkiye de bu güçlüklerle baş etme gayretinde…

Bildik dünya düzeninde köklü değişiklikler yolda. Bu süreçte bize yeni bir öykü gerekiyor. Zira mevcut yapılarla krizle baş edebilmek her gün daha da zorlaşıyor.

Yeni öykünün ben, kendi kabiliyet alanlarımızda odaklanma ile yazılabileceğine inanıyorum.

Eğer 3T’ye odaklanabilirsek orta gelir tuzağından çıkarız.

Tarım; henüz zıplama yapamadığımız kabiliyetimizdir. Hava su, fauna, flora, 7 iklim 4 mevsim bizde. Ama akıl da gerek.

Turizm; 100 milyar $ harcadık ve yılda 40 milyar $ üreten bir makine haline getirdik. Bu alanda derinleşmek gerekir.

Teknoloji; dünyanın gittiği yer burası. Gençlerimiz pek çok kabiliyet geliştirdi. Eğer ıskalarsak uygarlığı kaybederiz.

Ancak atacağımız her adımda, katma değeri, verimliliği, ölçek ekonomisini ve kaliteyi gözetmek zorundayız.

Bildik her ezber, hikaye oldu. Şimdi bize yeni öykü gerekiyor.

        SENİN KENDİNE AİT YENİ ÖYKÜN VAR MI?

DEVAMINI OKU

Kentini çek kendini çek

FOTOĞRAF EKONOMİSİNE KATKI
Dün; bakmak için fotoğraf çektiriyorduk.
Bugün, bakılmak için çekiyor ve paylaşıyoruz.
Ancak KENDİMİZİ çektiğimiz kadar KENTİMİZİ çeksek turizme büyük katkı sağlayabiliriz.

İlk fotoğraf, bundan 200 yıl önce çekilmişti. Eskiden fazla yaygın değildi. Bugün her cep telefonu, fotoğraf makinesi ve günde 1.8 milyar fotoğraf çekiliyor.

Söz konusu turizm olduğunda fotoğraf, inanılmaz önemli hale gelir. İnsanlar gördüğünü benimser, benimsediğine gider. Bugün New York diye aradığında milyarlarca fotoğrafa erişirsin. İstanbul diye aradığında, milyonla yetinmelisin ve çoğunu da bizler değil, turistler çekip paylaşmıştır.

Önerim şudur; mademki hepimizin cebinde en az 1 kamera var; kendimizi çektiğimiz kadar kentimizi de çekip, sosyal medyada paylaşsak? Bu sayede kentimizin etkin tanıtımına hizmet eder, bilinirlik sağlayabiliriz.

Özçekim merakımız had safhada. Adım başı kendimizin fotoğraf ve videosunu çekip duruyoruz. Bizler narsist miyiz ki bizi kucaklayan kentimizi görüntülerimize dahil etmiyoruz?

Böyle davrandığınızda, kentinizin dünyaya tanıtımını sağlamış olacaksınız. Kenan Yavuz Etnografya Müzesi’nde ben öyle yaptım, kendim kadar müzeyi çektim.

  FOTOLARINA KENTİNİ DE KATSAN, ÖLÜR MÜSÜN?        

DEVAMINI OKU

Kültürünü depolama onu dünyaya göster

MÜZE MİSİN DEPO MUSUN?
Geçmişinle övünmek işin kolayı…
Zor olan bunu dünyaya tanıtmak.
Müze bunun için var ama bizdeki anlayış tarihimizi kültürümüzü teşhir değil onu depolayıp mümkünse herkesten saklamak.

Müzeler kültürün yalnızca gelecek kuşaklara aktarılmasını değil aynı zamanda bütün dünyaya takdiminin cisimleşmiş halidir. Evdeki koleksiyondan müzeyi ayıran, kültürü kurumsallaştırması ve kişiyi ziyaretçi haline getirmesidir.

Batı’nın ünlü müzeleri, kültürünü dünyaya takdim etmede “teşhiri” ön planda tutar. O müzenin hangi nadide eseri barındırdığı kadar, o eserleri kaç kişinin anılarına kattığı da önemlidir. Ancak bizdeki müzecilik anlayışı, “depo” mantığındadır. Tarihi eseri, mümkün olsa da insan eli ve gözü değmeden, bir sonraki kuşağa bırakma zihin yapımız yüzünden pek çok yerde fotoğraf dahi çektirmezler.

Misal Sümela Manastırı’nda cep telefonunuzu veya kameranızı çıkardığınızda, “güvenlik” tepenize dikilir. O eseri çalmak için plan yapıyor muamelesi görürsünüz.

         MÜZELERİMİZ TARİHİ ESER DEPOSU MU?

DEVAMINI OKU

Turizmde nicelik tamam Şimdi sıra niteliğe geldi

TURİST BAŞINA DAHA ÇOK HARCAMA
Turizm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de gelişen bir sektör.
Tarihi doğası kültürü tesisleriyle ülke turizmde nicelik sahibi.
Ancak bu yetmiyor, nitelik kazanmalıyız.

Akdeniz Turistik oteller ve İşletmeciler Birliği AKTOB’un geleneksel Resort Turizm Kongresi’nin 8’incisindeyiz. Başkan Erkan Yağcı; ‘turist başına daha fazla gelir için gayret ediyoruz’ diyor. Ülkeye döviz kazandırıcı sektörün büyümeye verdiği katkı hesaba katılırsa bu, hayati bir konu.

Bundan 20 yıl önceyi hatırlıyorum. ‘10 milyona doğru Antalya’ konulu konferansta tüm eski turizm bakanları ile kente daha fazla turist nasıl çekebiliriz diyorduk. Şimdi 20 milyona doğru Antalya söz konusu. Ancak biliyoruz ki sayı kadar turist başına harcamayı daha da artırmak gerekiyor.

Nicelik sorununu çözebilmiş olmanın verdiği özgüven ile bu kongrede, nitelikli turizmin çareleri aranacak. Marka konaklama tesisleri yanı sıra daha fazla kazandıran turizm çeşitliliği ve kalite boyutu masaya yatırılacak. İhracatta olduğu gibi turizmde de kârlılık konuşabiliyoruz artık.

                 TURİZMİN HAMALI MI EFENDİSİ MİYİZ?

DEVAMINI OKU

Fotoğraf Ekonomisi

KENDİNİ DE ÇEK, KENTİNİ DE ÇEK
Adım başı kendi fotomuzu çekip internetten yayınlıyoruz.
Kendimizi çekerken kentimizi de çekip yayınlasak?
Kentimizi dünyaya tanıtsak?
Dünya böyle yapıyor zira…

Söz konusu turizm olduğunda fotoğraf, inanılmaz önemli hale gelir. İnsan gördüğünü benimser, benimsediğine gider.

İnternet dünyasında New York’un 98 milyar fotoğrafı var. Paris, Londra, Los Angeles, Moskova’ya ait milyarlarca foto görebilirsiniz. İstanbul aradığınızda 98 milyon çıkar.

Tuhaftır, bu fotoğrafların çoğunu da biz değil, yabancılar çekmiştir. Oysa fotoğraf sayısı ile o kentin bilinirliği, turist sayısı, turizm geliri arasında pozitif korelasyon var.

Önerim şudur; Türkiye’de kişi başına en az 1 fotoğraf makinesi düşüyor. Çünkü herkesin cep telefonu var ve hepsi birer fotoğraf makinesi, kamera özelliği taşıyor.

Özçekim (selfie) merakımız da had safhada.. Adım başı kendimizin fotoğraf veya videosunu çekip duruyoruz. Sosyal medya, kendimize ve çevremize ait fotoğraflarla dolu. Ancak kentimize dair çok az fotoğraf ve video çekiyor, çok az paylaşım yapıyoruz. Acaba kendimiz        kadar kentimizi de çeksek? GÜZEL OLMAZ MI?

DEVAMINI OKU

Turizme diplomasi desteği vermek şart

DAHA ETKİN İLETİŞİM

Türkiye’ye karşı yürütülen karalama kampanyaları, turizme zarar verebilir.

Kamu diplomasisi ve etkin iletişim sayesinde bu kara propagandalara karşı durmak zorundayız.

Turizmde işler, yolunda gidiyor. Bu yılın ilk 9 ayında toplam 41.6 milyon turist gelirken, 27 milyar $ gelir sağlandı.

Buraya kadar her şey güzel. Büyümeye destek veren, cari fazlaya katkı sunan turizmde, önümüzdeki döneme dair bazı riskler de belirmeye başladı. Bunlara dikkat etmeli.

Düne kadar Sultanahmet’te patlayan bombalar ile turizm sektörü yara alırdı. Bu defa bombalar, ABD Senatosu’nda Ermeni Tasarısı olarak, Almanya’da Türkiye’ye yönelik algı olarak patlayabiliyor. Ülkemize yönelik kara propaganda hız kazanırken turizme; vergi, yakıt desteğinden fazlasını yapma zamanı geldi. Misal kamu diplomasisi daha yoğun kullanılmalı, STK’larımız devreye girmeli, iş dünyası kendi küresel ilişkileri içinde Türkiye’ye karşı oluşturulan yıkıcı söylemlere karşı çıkabilmeli. Turizme destek sadece beldelerimizi tanıtmaktan geçmiyor. Diplomasi kanalları da

         işletilmeli.   SEN DE DESTEK VERİR MİSİN?

DEVAMINI OKU