Havanda su dövmek Bunu elekle taşımak

ÇARE, SÜREKLİ AĞLAMAK MIDIR?
Toplantılarda ‘ağlayarak isteme’ modası başladı.
Teşvik, af, yapılandırma, kurtarılma, hibe, imtiyaz, vergi indirimi…
Çözüm üretmek yerine sürekli ağlamak çare midir?

İşler yolunda gitmediğinde, ‘sorun tespiti ve çare arama’ toplantıları yapmaya pek meraklıyız. Yapılmalı da… Ancak bizdeki yaygın haliyle değil… Ne zaman böylesi toplantıya katılsam, fark ettiğim şudur; Çareyi, ağlamakta buluyoruz.

Bildik tek strateji ağlamak olunca; şikayet etmek, her şeyi istemek, herkesten istemek, verenden daha fazla istemek, en önemli sonuç oluyor. İşe yarıyor mu dersiniz? Hayır!

Yaramıyor çünkü soruna çare bulmak için toplananlar, çözüm önerisinden ziyade sorun tespitine odaklanıyorlar.

Hal böyle olunca bir toplantıda havanda su dövülüyor.

Bir sonraki toplantıda ise havanda dövülen bu suyu elekle taşıyorlar. Sonra da taşıma su ile değirmen dönmüyor.

Hatırlıyorum; ‘önümüzdeki 5 yılda sektör nereye gider?’ konulu toplantıda ortaya çıkan sonuç, dünün sorunlarıydı

.SORUNUN DEĞİL ÇÖZÜMÜN PARÇASI OLSANIZ?

DEVAMINI OKU

Turizme diplomasi desteği vermek şart

DAHA ETKİN İLETİŞİM

Türkiye’ye karşı yürütülen karalama kampanyaları, turizme zarar verebilir.

Kamu diplomasisi ve etkin iletişim sayesinde bu kara propagandalara karşı durmak zorundayız.

Turizmde işler, yolunda gidiyor. Bu yılın ilk 9 ayında toplam 41.6 milyon turist gelirken, 27 milyar $ gelir sağlandı.

Buraya kadar her şey güzel. Büyümeye destek veren, cari fazlaya katkı sunan turizmde, önümüzdeki döneme dair bazı riskler de belirmeye başladı. Bunlara dikkat etmeli.

Düne kadar Sultanahmet’te patlayan bombalar ile turizm sektörü yara alırdı. Bu defa bombalar, ABD Senatosu’nda Ermeni Tasarısı olarak, Almanya’da Türkiye’ye yönelik algı olarak patlayabiliyor. Ülkemize yönelik kara propaganda hız kazanırken turizme; vergi, yakıt desteğinden fazlasını yapma zamanı geldi. Misal kamu diplomasisi daha yoğun kullanılmalı, STK’larımız devreye girmeli, iş dünyası kendi küresel ilişkileri içinde Türkiye’ye karşı oluşturulan yıkıcı söylemlere karşı çıkabilmeli. Turizme destek sadece beldelerimizi tanıtmaktan geçmiyor. Diplomasi kanalları da

         işletilmeli.   SEN DE DESTEK VERİR MİSİN?

DEVAMINI OKU

ELTİKRASİ yönetimi

ŞİRKETİNİZ, AİLENİN OYUN BAHÇESİ OLMASIN

Sadece eltiler, görümceler değil, damatlar, bacanaklar, yengeler, şirketin yönetiminde söz sahibi olunca o şirket kurumsallaşamıyor ve uzun ömürlü olamayıp batıyor.

Hayır; yanlış yazmadım ve bu başlığın elitokrasi (seçkinler yönetimi) ile alakası yok. Bu; daha ziyade bizimle ilgili…

1 milyon 300 bin KOBİ’nin “uzun yaşayamayışının” baş sorumlusu…  Kurumsallaşamayan aile şirketlerinin can düşmanı…  Kapanan firmaların ekseriyetinin ölüm sebebi…

Aslında elitokrasi; bir ulus içinde halktan ve gerçeklerinden kopuk yaşayanların yönetim iştahı diye tanımlanırsa, eltikrasi de benzer dinamizme dayanıyor; şirketin gerçeklerinden ve iş hayatından kopuk bir grup insanın (eltiler ve yengeler, damatları, gelinleri de katabiliriz), aralarındaki yıkıcı rekabetle aile şirketini krize sokmaları…

Son 10 yılda kurulan her 10 şirkete karşılık 4 şirket kapandı. Sebep; “kardeşler kavgası.” Peki, bu kardeşler neden geçinemez? Çünkü KOBİ kurumsallaşmamıştır ve eltiler gelinler savaşı, ortakları birbirine düşürmüş, hanede kalmayan huzur, şirketi de kapanmaya sürüklemiştir. Eltiler şirketi nasıl yönetiyor dersiniz? Eşine sorusuna bakın:

       SEN NEDEN ABİNDEN ERKEN İŞE GİDİYORSUN?

DEVAMINI OKU

Aracındaki sinyal kolu ne işe yarıyor acaba?

SerefOguz_KamuSpotu



O SİNYAL KOLU İLE NE YAPMAYI DÜŞÜNÜYORSUN?
Trafikte iken kullanmıyorsun.
Sağa sola dönüşte elin ona gitmiyor.
Senin dışındaki canlılara saygın yok.
Sence o kol ne işe yarıyor olabilir?

Bilenleri özenle ayrı tutarak yazıyorum; aracınızda direksiyonun sol tarafında bir kol var; aşağı yukarı hareket edebilen bir kol… Trafikte sağa sola dönüşlerimizde bizi takip eden sürücünün kontrollü bir şekilde seyrini, bizimle mesafesini ve ne zaman ne yapacağımızı işaretle bildirir.

Sinyal kolunu kullanmanın size ve siz takip eden sürücüye can güvenliği açısından son derece önemli olduğu aşikâr…

Ancak bunu gerektiğinde kullanmayan hatta araç kullanırken eli o kola gitmeyen sürücülere lâfım olacak.

Yanlış şerit kullanımı, hatalı şerit değiştirme ve sol şeridi işgale, 291 ₺ ceza var. Sinyal vermemek cezaya giriyor.

Şimdiye dek sinyal kolunu gerektiğinde kullanmayana ceza yazıldığını görmedim, duymadım. Fakat sinyal kolunu kullanmayan sürücülerin sebebiyet verdiği kazalar ortada…

Sinyal kolunu icat eden onu direksiyonun yanına neden

koymuş olabilir?

SİNYAL VERSEN ÖLÜR MÜSÜN?

DEVAMINI OKU

Yatırımcı dururken Gaziantep koşuyor



DİLENCİSİ OLMAYAN KENT
500 bin Suriyelinin yaşadığı Gaziantep’te herkes çalışmalı.
Mülteci sorunu kalkınma modeline dönüştürülmüş.
Belediye Suriye Daire Başkanlığı dahi kurmuş.

Ne mi demek istiyorum? Çok basit… Türkiye yatırımda hız kesmiş iken Gaziantep, son 3 yılda 3 milyar $ yatırımla 150 yeni tesis kurdu. Gaziantep Sanayi Odası Meclis Başkanı Adil Konukoğlu; ‘frene basmadık. Böylece 180 ülkeye yılda 7.5 milyar $ ihracat yapan kent olduk’ diyor. Sanko Holding Onursal Başkanı Abdülkadir Konukoğlu; ‘Türkiye’den 2 tık üstteyiz’ diyor: ‘yeter ki birlik sürsün.’

Belediye Başkanı Fatma Şahin’e 2 milyonluk kentteki 500 bin Suriyeli ile kalkınmayı nasıl sürdürdüklerini soruyorum: ‘Gettolaştırmadık, Ensardan başladık yönetişime vardık. Kentin kuralları var. Türkiye’nin değerlerini yükseltiyoruz.’

Gaziantep, girişimci kent. 60’ı sanayici olmak üzere 900 Suriyeli şirket ekonomiye üretime istihdama katkı verdi.

Tüm bunlar, 40 km ötesinde çatışmalar olurken yaşanıyor. Küresel riskler, terör; durmak için bahane oluşturmamış.

DİĞER İLLERDEKİ YATIRIMCI KOŞAMAZ MI?

DEVAMINI OKU

Şanlıurfa ekonomik zıplamanın eşiğinde



Peygamberler şehri, müzik kenti, Göbeklitepe ve binlerce cazibe unsuru…
Urfa’nın tek eksiği, üzerinde oturduğu hazineyi bulup çıkaracak zihin yapısı…

Eğer cebinizde 32 milyar $ varsa Nevada Çölü ortasında bir Las Vegas kurabilirsiniz. Ancak eğer Urfa inşa etmek isterseniz, 12 bin yıla ve yüzlerce peygambere ihtiyaç var. Bir de yerel kabiliyete, strateji ve ekonomik akla

İstanbul Sanayi Odası ile Urfa Ticaret ve Sanayi Odası konuğu olarak Urfa’dayız. İSO Başkanı Erdal Bahçıvan; ekonomik zıplamanın eşiğindeki Urfa’nın fırsatlarına dikkat çekiyor ve uyarıyor; ‘Pamukta jüt lekesi ve tarımda sahte ilaç kullanma ayıbını çözmelisiniz. Yatırımcıya en büyük referans, zaten Urfa’ya gelmiş girişimciyle bütünleşmek.’ En yüksek doğum oranına sahip yaş ortalaması 19.5 olan Urfa’da; tarım ve hayvancılık endüstrileri üzerinden yeni zenginlikler üretme imkanı var. Müthiş potansiyel bu

Turizm? Göbeklitepe yanı sıra kültürel tescilli 2329 tarihi eser, Harran, Ceylanpınar gibi muhteşem değerler cabası…

Urfa zıplamanın eşiğinde.

PEKİ, URFALI HAZIR MI?

DEVAMINI OKU

Elin ürettiği yapay zeka bizi esir eder



AHLAKSIZ YAPAY ZEKA; İBLİS ÜRETİR
Yapay zekayı inşa eden, bizim organik zekalı beyinlerimiz.
Bu süreçte eğer etik değerlerini ıskalarsa, kendi elimizle Frankeştayn inşa ederiz.

Bencil bir yapay zekâ, insanlığın başına bela olabilir mi? “hem de çok büyük bela” olabilir. Makineler bir kez zeki olmaya başlarsa, bu zekânın insanlığa faydasını iyi kontrol etmek temel şart olacak. Aksi halde yapay zekâ, çağımızın en büyük risk unsuru halini alır. Yapay zekânın neleri kapsadığına bakalım; Makine öğrenimi, ihtimal hesaplama, planlama, gerçek zamanlı kritik karar alma, çoklu hedef izleme, işlemsel biyolojinin temel felsefesi…

Robotik ve biyo-enformatik alanlarındaki çalışmalar, akıllı silahlarla kitlesel kıyım risklerini, bencil bir zekanın insanlığa vereceği zararları, yeni nesil terminatörleri gündeme getiriyor. Peki, bu işlere hiç bulaşmamak?

Bu, artık mümkün değil. Karşıtı veya yandaşı olsanız dahi, yapay zekâ çağında bu alanda geri kalamayız. Aksi halde başkasının hizmetindeki yapay zeka bizi esiri yapacaktır.

KENDİ YAPAY ZEKAMIZI ÜRETİYOR MUYUZ?

DEVAMINI OKU

Baş belası bürokrasi



BELGE SAPIKLIĞI
e-Devlet çıktı ama işin devlet dairesine düşmeye görsün; seni belge ile mahvetmek için bürokrat orada bekliyor.
İşler zaten kesat bir de bu belge sapıklarıyla uğraşmanız gerekecek.

İşin tembellik ve beceriksizlik yanı bir yana, her şeyi yokuşa sürmek için belge sapıklığı başka bir yana… Bürokratik oligarşinin en büyük silahı, belge sapıklığı

Toplumumuz yüzyıllardır yoğun ve katı bürokrasi ile yaşamış olsa da bilişim imkânları sayesinde bu cendereden kurtulması gerekirdi. Ama olmadı, olmuyor, olamıyor. Bürokrasiyi düşman ilan edip, dışa açık büyüme dönemini başlatan Turgut Özal’dan bu yana, “işleri daha kolay kılmak” için çok şey başarıldı. Misal şirket kurma, gümrük dönüştürüldü. e-devlet uygulamaları sayesinde dünün azap verici bürokratik işlemleri, “daha etkin, güvenli ve çabuk” halledilebiliyor. Peki, sorun nedir? Sorun, zihinlerin hala “katı bürokratik yapılara” kilitlenmiş olması… Üstelik bu zihinleri, devlet dairelerinde veya kamu kesiminde değil, her yerde görebiliyorsunuz. Hatta özel sektör firmalarında… Fotokopi nedir; faks nedir? Hala bunları isteyebiliyorlar; ‘mevzuat böyle’ diyerek…

SİZ DE BELGE OBUR BÜROKRAT MISINIZ?

DEVAMINI OKU

Ordu yıldırım hızıyla güvenli bölgeyi kurmalı



FIRATIN DOĞUSU HAYATİ ÖNEMDE
Tuna’nın doğusu düştü, Avrupa’yı kaybettik.
Nil’in doğusu düştü Afrika’yı kaybettik.
Fırat’ın doğusu düşerse Anadolu’yu kaybederiz. Asla kaybetmeyeceğiz.

Türkiye, güvenliğini korumak ve terörü engellemek için 7 düvelle mücadele ediyor. Bir yandan Amerikan yaptırımları diğer yandan Rusya’nın tutumu ve Avrupa’nın tehditleri

ABD, girdiği yerden şimdiye dek çıkmadı. 10 bin km. ötesindeki Suriye’yi ‘ulusal güvenlik sorunu’ diye görüyor.

Rusya 1000 km kuzeyde ama artık güney komşumuz gibi…

Her ikisi de ordumuzun teröre karşı operasyonunu durdurmaya çalışıyor. ABD heyeti Silahlı Kuvvetlerimizin operasyonunu sınırlamak için Ankara’da… Halkbank tehdidi masada, Trump, ekonomimizi mahvetme tehdidinde…

ABD girdiği, Rusya işgal ettiği hiçbir yerden çıkmadı.

Türk Askeri de masaya oturmadan önce yıldırım hızıyla gidebildiği yere kadar ilerlemeli. Böylece güvenli bölge kurabilecek, terör koridoruna, PKK devletine engel olacağız.

Ancak içeride birlik oluşturmak şart. TSK Mehmetçikle

mücadele ediyor.  STK’larımız ne yapıyor acaba?

DEVAMINI OKU

Eylemsizlik haracı



DEĞER ÜRETMEDEN BİZİ SÖMÜRENLER
13.5 milyon civarı, yan gelip yatarak devletten geçinen var.
Onların yüzünden her birimiz günde 2 saat fazladan çalışmak zorunda kalıyoruz.
Eylemsizlik belasının ülke faturası ağır…

Eylemsizlik cisimlerin hareket durumlarını koruma eğilimleridir. Maddeler için ortak özelliktir. Newton tarafından “1. hareket yasası” olarak ifade edilir.

Bu yasa, bir cisim üzerine etkiyen dış kuvvetlerin bileşkesi (net kuvvet) sıfır olduğu zaman cismin hareket durumunun değişmeyeceğini söyler. Evrensel yasadan ironiyle söz edişimin sebebi; bazılarının bunu kullanarak nasıl “haksız gelir” elde ettiğine dairdir. Hiçbir değer katmadığı halde, eylemsizliğini gelire dönüştüren yapılardan söz ediyorum.

Misal, eylemsizlik elektrik faturalarında var. Taşıma bedeline bakıyorsun santraldan eve taksi ile mi gelmiş?

Okuma bedeline bakın, fatura başında Yasin mi okumuş?

Değer zincirine değer katmadığı halde sırf kademede duruyor diye (eylemsiz) para kazananlar ortalığı kapladı.

Ben bunlara değer yaratmayan iş süreçleri diyorum.

Siz kabzımal, aracı, tefeci, tembel memur, komisyoncu, noter, sigortacı, hantal kamu, borsacı da diyebilirsiniz.

         EYLEMSİZLER SİZİ DE SÖMÜRÜYOR MU?

DEVAMINI OKU