Beyinler yağmalanıyor

AKLIMI YAĞMAYA VERDİM FİKRİMİ ŞAŞTIM
Beyin gücüne randevu dahi vermiyoruz.
Sonra da beyin göçüne şaşırıyoruz.
Nitelikli beyinlerimizi dünya yağmalıyor.
Bu yüzden vasat beyinlere mahkûm oluyoruz.

Bildik bir öyküdür; Hattatın biri, pirinç tanesine Kur’an-ı Kerim’i yazar ve padişaha hediye eder. Padişah hattata böylesi bir beceri sahibi olduğu için 30 altın verir. Ancak boş işlerle uğraştığı için de 30 kırbaç ile cezalandırır.

Pirinç tanesine Kur’an’ı yazmak, o devrin nanoteknoloji idi. Eğer padişah, bunu yapana 30 kırbaç yerine 30 alkış ve 30 akçe yerine 30 dönümlük medrese verseydi ne olurdu?

Olimpiyatlarda başarılı olanlara, halter kaldırıp altın madalya kazananlara 2 bin Cumhuriyet Altını veriyoruz. Matematik, fizik olimpiyatlarında başarılı olanlara randevu bile vermiyoruz. Ancak liyakate değer veren ülkeler, beyin peşinde koşuyor, dine, dile, ırka, renge bakmaksızın onları kendi ülkelerine davet ediyor.

Son 5 yılda ülkeyi terk eden nitelikli beyinlerimiz on binleri aştı. Ben bu beyin yağmasına ses çıkarmayışımızı anlamıyorum. Nitelikli beyinleri içeride vasat yöneticiler mobbing (bezdirim) ile kaçıra dursun, elin oğlu onları baş tacı ediyor, kapılarda karşılıyor, yüceltiyor.

        BEYİNSİZ TOPLUMLARIN AKİBETİ N’İCOLUR?

DEVAMINI OKU

Sayılar doludizgin fakat kalite yaya

DEĞERSİZLEŞTİRMEYELİM
Küçük adamlar ile büyük işler yapılmaz.
üniversite, tez, makale, kitap, sempozyum sayıları tırmanıyor.
Ancak akademik sıfatlar dahil pek çok kavram değersizleştiriliyor.

Bir kavramın hacmini büyütürken içini boşaltırsan ne olur?

Olacağı şu; sayısını abartır, şişirir, değersizleştirirsin

Buna niteliksiz büyüme diyoruz; enflasyon böyle bir şeydir.

Eğitimden örnek; Mühendislik fakültesindeki profesörünün itibarı; 1970’lerdeki endüstri meslek lisesi öğretmenin itibarından düşüktür. Bugün iktisadi ve idari bilimler fakültelerinde görev yapan öğretim üyesi sayısı, ülkedeki liselerde görev yapan öğretmen sayısından hayli fazladır.

Bugün ilahiyat fakültelerinde görev yapan öğretim üyesi sayısı, 1970’lerde imam hatip liselerinde görev yapan meslek dersi öğretmenlerinden fazladır. Sayılar doludizgin artmış ancak kalite yaya kalmıştır. Zira eğitimin kalitesini ölçtüğümüz değerler, nicelik rakamlarıyla ayrı düşmüştür. Üniversiteleri diploma fabrikasına dönüştürdük ama beceri         kazandırma geride kaldı.

NİTELİK GEREKSİZ Mİ?

DEVAMINI OKU

Çok yerine verimli

SÜREÇLERİ SORGULAMALI
Değer yaratmayan iş, iletişim, ilişki ve bilgi süreçlerini yeniden düzenlemek şart.
Ancak bu sayede “daha çok çalışma” odağından, “daha verimli çalışma” kalitesine çıkabileceğiz.

Türkiye nihayet dikkatini nicelikten niteliğe kaydırmaya başladı. Şükür ki bugün ihracatın ciro hedefi yanı sıra katma değeri konuşabiliyoruz. Turist sayısından, turist başına geliri arttırmayı düşünebiliyoruz. Şimdi paralel adımın; istihdamda atılması gerekiyor. Nicelik odağından bakınca görebildiğimiz; işgücüne katılma, istihdamın cinsiyet ayrımı veya işsizin genç olup olmadığı yalnızca… Oysa nitelik odağı bize; işçi sayısı, çalışma saati kadar, işgücü verimini sorgulatıyor. Sorguluyoruz… Gördüğümüz; iç açıcı değil. En azından şimdilik… Kendimize sürekli 2023 yılı hedefleri koyuyoruz ama çalışan başına verim artışı henüz ajandamıza girmiş değil. Misal Almanya. Verimlilikte en tepelerde… Peki, bunu nasıl başarmışlar? Eğitim diyenlere şunu hatırlatalım. Sistem ve süreçler eğitimden daha önemli… Zira siz değer yaratmayan iş süreçlerine sahipseniz, emeğin bu süreçteki verimi, eğitimi ne olursa olsun, sınırlı gelişebilecektir. Türkiye, çok yerine verimli olmayı başarmalı.

SİZ, VERİMLİ BİRİ MİSİNİZ?

DEVAMINI OKU

Niceliksel Dönüşüm

ZİHİN REFORMU ŞART
Türkiye epeydir niteliğin farkında.
Pek çoğumuz bunun için zihinsel dönüşüm gayretinde.
NİCE 200 üniversitemiz var ancak eğitimin NİTELİĞİ için YÖK’ten fazlası gerekiyor bize.

Nicelik; nispeten kolaydır. Bütçenin gücüyle üstesinden gelirsin. Yetmediği yerde borçlanır nicelik dertlerini halledersin. Ancak nitelik, zihinsel zıplama gerektirir. Niceliği derdi “kaynak” iken niteliğin derdi, “idrak”tir.

Nicelik, ihracatın cirosunu, nitelik ihraç malının kilogram fiyatını tanımlar. Nicelik turist sayısı ise nicelik; turist başına harcama kabiliyetidir. Nicelik tarım arazisi ise nicelik organik tarımdır. Nicelik okul sayısı ise nitelik; insan kalitesidir. Nicelik diploma sahipliği ise nitelik; beceridir.

Nicelik havalimanı sayısı olsa da nitelik; hava ulaşımının ülkeler kavşağı olmaktır. Nicelik ciro ise nitelik kârdır. Nicelik binanın kat sayısı, nitelik; yaşam kalitesi yüceliğidir.

Nicelik ömür ise nitelik hayata kattığın değerdir.

İnsanlar, şirketler, kurumlar, niteliği arttırmanın ihtiyacı içinde olurlar. Nicelik (çokluk) yetmeyiverir, daha nitelikli olmanın ihtiyacı belirginleşir. Türkiye, ekonominin geçmekte olduğu dar koridorda neredeyse her alanda nitelik ihtiyacını fark etti şükür:

NİTELİĞİMİZİ SORGULASAK?

DEVAMINI OKU

Turizmde nicelik tamam Şimdi sıra niteliğe geldi

TURİST BAŞINA DAHA ÇOK HARCAMA
Turizm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de gelişen bir sektör.
Tarihi doğası kültürü tesisleriyle ülke turizmde nicelik sahibi.
Ancak bu yetmiyor, nitelik kazanmalıyız.

Akdeniz Turistik oteller ve İşletmeciler Birliği AKTOB’un geleneksel Resort Turizm Kongresi’nin 8’incisindeyiz. Başkan Erkan Yağcı; ‘turist başına daha fazla gelir için gayret ediyoruz’ diyor. Ülkeye döviz kazandırıcı sektörün büyümeye verdiği katkı hesaba katılırsa bu, hayati bir konu.

Bundan 20 yıl önceyi hatırlıyorum. ‘10 milyona doğru Antalya’ konulu konferansta tüm eski turizm bakanları ile kente daha fazla turist nasıl çekebiliriz diyorduk. Şimdi 20 milyona doğru Antalya söz konusu. Ancak biliyoruz ki sayı kadar turist başına harcamayı daha da artırmak gerekiyor.

Nicelik sorununu çözebilmiş olmanın verdiği özgüven ile bu kongrede, nitelikli turizmin çareleri aranacak. Marka konaklama tesisleri yanı sıra daha fazla kazandıran turizm çeşitliliği ve kalite boyutu masaya yatırılacak. İhracatta olduğu gibi turizmde de kârlılık konuşabiliyoruz artık.

                 TURİZMİN HAMALI MI EFENDİSİ MİYİZ?

DEVAMINI OKU