Çay kaşığı bir kültür müdür?

KÜLTÜR VE DEĞER

1-Kültür, topraktır

2-Değerler ise tohum

3-Her tohum her toprakta yeşermez

4-Kültür toplumu kaynaştırır

5-Değerler ise yüceltir

Kültürü korumayan toplum, çimentosuz bina gibi dağılır.

Evet… Bu kadar sıradan bir alet, kültürü temsil edebilir. Sonuçta çay bitkisini, çay tarımını, çay içme alışkanlığını ve o toplumda çaya dair kültürün varlığına delil olur.

Kültür, işbirliği ve işbölümüyle doğar. Yıllar içinde mayalanır, gelişir, kapsayıcı olur ve bireylerin davranış kalıplarını şekillendirir.

Kültürü oluşturan, kurucu babalar, savaşçı büyükler ve sanatçı bireylerdir. Bireyselliğin toplum içinde eritilip o topluma kazandırılan renktir, tattır, kokudur, sestir kültür. Hayatı yorumlama biçimidir.

Kültür, bizim yeşerdiğimiz tarladır aslında. Topraktır, kimyası, bileşenleri, mineral ve dokusuyla… Bireyin taşıdığı değerler ise tohumdur.

Her tohum her toprakta aynı sonucu vermeyebilir. Kişi vardır, sahip olduğu değerler ile onun yapısına ters bir kültürde, tutunamayabilir, boy atamayabilir.

Neticede kültür; zemini, zamanı, zat ile bütünleştirerek kalıcı hale getiren toplumsal tutkaldır.

Kültürünü yaşatmayan toplumlar, çimentosu unutulmuş bina gibi, ilk sarsıntıda dağılır, bütünlüğünü kaybeder, yok olur.

        KENDİ KÜLTÜRÜNE SAHİP ÇIKIYOR MUSUN?

DEVAMINI OKU

Kültür işbirliği ve iş bölümüyle doğar

KÜLTÜR&DEĞER İLİŞKİSİ

1-Kültür toprak, değer tohumdur

2-Tohum, toprakla barışık olmalı

3-Kültür, toplumsal auradır

4-Değerler toplumu, kültürü var kılar

5-Değeri yitik toplum; yığınlaşır

Kültür; toplumun kalbi… Düşünce biçimi… Gelenekleştirdiği hayat tarzı… Yığından kümeye geçiren enerji… Toplumun çıktısıdır.

Ürettiği her şey, tükettiği her şey… Hayatı kavrayış tarzı… Bireylerin tohum olduğu toplumun ekini, ekincidir. Kültür; biriktirilendir.

Elle tutulamayan, gözle görülmeyen ama hissedilen, içine doğulan toplumsal auradır.

Birey bağlamında kültür; bir alanda kazanılan bilgi ve bilgelik değerleridir. 

Mikrop bağlamında  onun uygun üremesini sağlayan tüm koşulların bir araya geldiği ortamdır.

Kültür, işbirliği ve işbölümüyle doğar. Yıllar içinde mayalanır, gelişir, kapsayıcı olur ve bireylerin davranış kalıplarını şekillendirir.

Kültürü oluşturan, kurucu babalar, savaşçı büyükler ve sanatçı bireyler bütünüdür.

Bireyselliğin toplum içinde eritilip o topluma kazandırılan renktir, tattır, kokudur, sestir, hayatiyettir kültür…

         KENDİ KÜLTÜRÜNE SAHİP ÇIKIYOR MUSUN?

DEVAMINI OKU

Dili fakirleştirmek topluma kötülüktür

YETKİN DİLİN 5 MUCİZESİ

1-İletişimi diri ve duru yapar

2-Savaşı kestiği gibi başı da kestirebilir

3-Kelimeler üzerinden ötekine taşınırsın

4-Kalpten çıkıyorsa kalbe ulaşır

5-Ağızdan dökülürse kulaktan döner

Dil ile tat alır, yutkunur, sesleri yönetmekle kalmaz, duygu düşünceleri açıklar, iletişim kurarız. Dil, varlığın evidir

Dili ne kadar zenginleştirirseniz, anlama, anlaşılma, anlatma yeteneğiniz de o kadar gelişir.

Yığınca duyguyu farklı kelimelerle anlatmak, daha diri ve duru iletişim sağlar bize…

Misal; Gerilim  Melal İnkisar Gam Gussa Keder Isdırap Kasvet Hüzün Kahır Yeis  Efkâr Tasa  Dert  Elem Üzüntü Sıkıntı Kaygı Enduh Küduret Dilhun kelimelerini atıp sadece STRES ile kendimizi detaylı, net anlatamayız.

Başka bir örnek; AÇIK kelimesiyle özetlenen ifadelere bakalım; Alenî Bâriz Aşikâr Ayan Bedihi Vazıh Sarih  Müstehcen Münhal Üryan Defi_Sitar Mûbin….

Dili sadece günlük konuşma ritmine çekerseniz, toplumu bir arada tutan, değerler kümesini yok etmiş olursunuz.

      KÜLTÜR SERMAYENİ ERİTMEK İSTER MİSİN?

DEVAMINI OKU

Müze misin depo musun?

KÜLTÜRÜNÜ DEPOLAMA

ONU DÜNYAYA GÖSTER

Geçmişinle övünmek işin kolayı.

Zor olan; bunu dünyaya tanıtmak…

Müze bunun için var ama bizdeki anlayış;

tarihimizi kültürümüzü teşhir değil,

onu depolayıp, mümkünse herkesten saklamak…

Müzeler kültürün yalnızca gelecek kuşaklara aktarılmasını değil, aynı zamanda bütün dünyaya takdimin cisimleşmiş halidir. Evdeki özel koleksiyondan müzeyi ayıran, kültürü kurumsallaştırması ve kişiyi ziyaretçi haline getirmesidir.

Batı’nın ünlü müzeleri, kültürünü dünyaya takdim etmede ‘teşhiri’ ön planda tutar. O müzenin hangi nadide eseri barındırdığı kadar, o eserleri kaç kişinin anılarına kattığı da  önemlidir. Ancak bizdeki müzecilik anlayışı, ‘depo’ mantığındadır.

Tarihi eseri, mümkün olsa da insan eli ve gözü değmeden, bir sonraki kuşağa bırakma zihin yapımız yüzünden pek çok yerde fotoğraf dahi çektirmezler.

Misal Sümela Manastırı’nda cep telefonunuzu veya kameranızı çıkardığınızda ‘güvenlik’ tepenize dikilir. O eseri çalmak  için plan yapıyor muamelesi görürsünüz.

Topkapı’da cebime davrandım; ‘foto yok’ diye engellendim. Somali’deki müzede ‘buradan daha iyi özçekim olur’ tabelası vardı oysa…

Onlar kültürlerini tanıtmaya, bizler; depolayıp övünmeye meraklı…

          BİZDEKİ MÜZECİLER DEPO BEKÇİSİ MİDİR?  

DEVAMINI OKU