İşsizlik en ağır iş

İŞİNİ KAYBETMİŞ BİRİ NE DÜŞÜNÜR?
Ekonomik güvencesi kaybolur.
Ailesinin rızkını sağlayamaz.
Temel ihtiyaçlarını karşılayamaz.
Zaman ve düzen algısı yiter.
İşsizini görmezden gelirsen sosyal sorunlarla boğuşursun.

İşsizlik bir siyasetçi için büyük sorun olarak tanımlanabilir. Ancak önceliği değilse, “popülist” bir söylemdir sadece….

Ekonomi bürokratı için işsizlik, bir istatistikten başka bir şey olmayabilir. Kendisi işsiz kalmadığı sürece, bu rakamın “makul ölçülere indirilmesini” pekâlâ mırıldanabilir.

Kamu güvenliği açısından işsizlik, potansiyel suçlu anlamıdır.

Kaybedecek bir şeyi kalmamışsa toplumsal bomba olabilir.

İşi olanlar için işsizlik, “ben de kalabilirim” kaygısıdır.

Sendikacı için işsiz, dayanışma aidatı ödemiyorsa; yoktur. Akıllı işveren için işsiz, “henüz  veremediği” kişidir.

Akılsız işveren için işsiz, “daha önce işten kovduğu” kişidir.

Peki işsiz için durum nedir? Örgütsüz, sahipsiz ve toplumsal zenginliğin taşrasına itilmiş bu kesim kendini nasıl görür? Söyleyeyim; işsizlik aslında en ağır iştir.

Öyle ki sana ödeme yapmazlar, özgüvenin erir gider.

Her sabah bir umutsuzluğa uyanırsın, iç disiplinin bozulur.

Gelirden Mahrumiyet ve tecrit duygusu kaplar bedenini…

      İŞSİZLİK YALNIZCA İŞSİZİN SORUNU MUDUR?

DEVAMINI OKU

Sürücüye pusu kurma

MAGANDA GEÇSİN
NORMAL SÜRÜCÜ DURSUN
Emniyet şeridini fütursuzca kullananlar yüzünden trafikte imtiyaz algısı oluştu.
Kent haydutları ceza yemezken normal sürücülere pusu çevirmelerle ceza yağdırılıyor.

Ordu’da TEDES’in kurduğu sürücü tuzakları, bu kentten geçenlere hız yapsın yapmasın ceza kesiyordu. Trabzon yolunda tek geçişte 17 ceza yazılan biri olarak bu pusuyu gündeme getirmiş, İçişleri Bakanlığı da tuzak kameraları söktürmüştü.

Ancak görünen o ki trafikte ceza süreci yeniden pusu kültürüne dayandırılmış. Yalnızca İstanbul’da İBB, 171 kırmızı ışık, 101 emniyet şeridi, 53 ortalama hız, 27 ters yön, 98 park, 16 tramvay yolu, 9 ofset tarama, 3 yaya geçidi, 1 taralı alan, 6 dönüş yasağı ihlalini tespit eden 485 sabit, 11 mobil Elektronik Denetim Sistemi EDS cihazı var ve her ay daha da artıyor.

Burada itirazım trafikte kontrole değil, denetimin nasıl yapıldığı yönünde… Misal EDS yazan yerlerde çakarlı, seyyar lambalı araçlar emniyet şeridinde cirit atarken, cezayı çevirme pusuları ile normal sürücüler yiyor. U

mmadık yerlerde bir anda ortaya çıkan çevirmeler, Hazine’nin tahsilat gişesi gibi hareket ediyor. Amaç, trafikte sürüş emniyeti sağlamak olmalı.

CEZALAR İLE BÜTÇE Mİ YAMANIYOR?

DEVAMINI OKU

Enflasyon düşecek mi?

TEK HANE HEDEFİ TARIMDA DA ŞART
Tıpkı Merkez Bankası Başkanı gibi neden Tarım Bakanı da gıda enflasyonunda tek hane hedefi vermesin?
Üretim olmadan tüketerek büyümek nereye kadar taşır ülkemizi?

Merkez Bankası’nın bu yılsonu enflasyon hedefi; %8.2 gibi tek hane. Beklenen enflasyon tek hane olunca ücret artışı, reel faiz, yığınca makroekonomik denge, bunun üzerinden hesaplanıyor. Eğer tutarsa ne âlâ. Ama ya tutturulamazsa?

90’lara ‘kayıp yıllar’ dememizin sebebi enflasyon belasıydı. Şimdi de bu bela başımızda ve hükümetin onu düşürmeye dair politikalarını sorguluyoruz. Enflasyon sadece Merkez Bankası’nın niyet ve gayretiyle düşmez. Reel ekonominin buna hizmet etmesi gerekir. Özetle; bu yılki %5’lik büyüme tüketimden sağlansa da üretim olmayınca tükenir dururuz.

Gıda fiyatları enflasyonun baş belası… Sorum şudur; neden Tarım Bakanı da tıpkı Merkez Bankası Başkanı gibi tarımda tek haneli enflasyon hedefi veremez? 2019’’u mahveden, gıda terörü dediğimiz fahiş fiyat artışları idi. Anladık ki soğan deposu basmakla fiyat düşmez üretmek gerekiyor.

Merkez bankalarının kabiliyet sınırları belli. Üretim ayağı ile desteklenmediğinde enflasyon hedeflemesinde başarı

         şansı düşer. TARIM BAKANLIĞI NE İŞE YARAR?

DEVAMINI OKU

Afet fırsatçıları

ÖLÜMLERDEN BESLENMEYİN
Tıpkı Akbabalar gibi afet fırsatçıları var.
Kirayı arttıran, kendini görünür kılan…
Kendi krizini fırsata çevirebilirsin.
Ancak başkasının krizini fırsata dönüştürmek, alçaklıktır.

Soma’da 301 canımız gider, anında ortaya çıkarlar. Ankara’da 102 gencimiz katledilir, yine ortalığa dökülürler. Paris’te insanlık faciası yaşanır, yine üşüşürler posta kutumuza…

Elazığ’da deprem olur, krizi fırsata çevirip kirayı arttırır, ya da şahsi reklamını yapar. Tek istekleri vardır; faciadan yararlanıp görünürlüklerini arttırmak.

Trajediler üzerinden reklam fırsatı doğurmak; akbaba davranışıdır. Japonya’da deprem olur, yardım ekipleri kurulur, sessiz sedasız para toplanır. Yardım yapanlar kendilerini saklar, sessiz sedasız ihtiyaç sahibine ulaşılır.

Van depreminde de vardı bu akbabalar, depremzedeler üzerinden depremZADE olma gayretiyle boy gösterdiler.

Türkiye’de afet hukuku da zayıf. ABD’de afet sonrası fiyat artışı yasaktır. Afet öncesi fiyat neyse onu belli bir süre değiştiremezsin. Elazığ’da ise evi kullanışsız hale gelenler kiraların katlandığından şikayetçi. Tıpkı afet sonrası İstanbul’da taksicilerin tarifeyi 3’e katlaması gibi.

   AFET HUKUKUNU GÜÇLENDİRMEK GEREKMEZ Mİ?

DEVAMINI OKU

Yığılma; Kümelen!

YAKINMA DEĞİL YEKİNME ZAMANI
Yekinmek; olduğu yerden fırlamak, harekete geçmek, gereğinden fazla GAYRET GÖSTERMEK demek.
Yakınma ise sürekli SÖYLENİP DURMAK demek.
Bize YEKİNME lazım, YAKINMA değil.

Aynı ya da benzer iş kolunda faaliyet gösteren, coğrafi olarak birbirine yakın, birbirleriyle işbirliği ve rekabet halinde olan üretici firmalar ve onları destekleyici firma ve kurumların bir araya geldiği bir çalışma modelidir.

Kümeler dağıtım kanallarına, üreticilere kadar uzanabilir. Üniversiteler, düşünce kuruluşları, mesleki eğitim kurumları, teknik destek sağlayan kamu kurumları, ambalaj üreticileri ve hatta bankalar ile özel kuruluşlar da iş kümelerinin aktörleridir.

Temel özellikleri; yakınlık, ağ oluşturma, uzmanlaşma, paylaşma, rekabet öncesi işbirliğidir. Kümenin parçası olan işletme, tek başına hareket eden işletmelerden daha hızlı büyür, çünkü küme, işletmenin en iyi yaptığı işe odaklanmasını sağlar.

Ancak bizdeki kümeler, aralarında iş-güç birliği ve iletişim azlığı yüzünden yığılma davranışı içindedir.

Misal İnegöl Mobilya yığınıdır fakat Kayseri Mobilya Kümelenmesidir. Çünkü aralarında iş-güç birliği vardır.

  SEKTÖRÜNÜZDE YIĞIN MISINIZ, KÜME MİSİNİZ?

DEVAMINI OKU

Depremde duyduğunu değil önceden yaptığını hatırlarsın

İMAR AFFEDER DEPREM AFFETMEZ
Deprem değil bina öldürür.
Bizi hayatta tutacak olan yıkılmayan bina inşa etmektir.
İmar afları binalarımızı sakat bırakıyor.
Sakat binalar da bizi depremde öldürüyor.

Fay hattı üzerindeki ülkemizde depremle yaşama pratiğini henüz edinemedik. Meteoroloji ve Afet Yönetimi hocası Mikdat Kadıoğlu; ‘depreme hazırlık evden başlar’ diyor. Toplum Tabanlı Depreme Hazırlık yapılırsa ancak bu sayede depremin zararları en aza indirilebilir. 81 ilin 55’i birinci derece deprem riski taşıyorsa bunu yönetmeliyiz.

Risk yönetimi deprem öncesini tanımlar. Afet yönetimi ise deprem sonrasını… Riski yönetmek için harcamadığımız her 2 lira, afet sonrası bize  100 liralık maliyet yükleyecektir. Deprem değil bina öldürür gerçeğinden hareketle yıkılmayan bina inşa etmek şart.

Kentsel dönüşüm yerine rantsal dönüşüm alışkanlığından vazgeçmeliyiz. Kadıoğlu’nun önerisi olabildiğince özet hazırladığı ‘DEPREM AFFETMEZ’ gibi bir kitapçığı daima cebinde taşımak ve afet öncesi, sırası ve sonrasında okuyup ona göre eylem almamızdır.

          SİZ HİÇ DEPREM TATBİKATI YAPTINIZ MI?

DEVAMINI OKU

Yiyiniz içiniz ama israf etmeyiniz

OKULLARA İSRAFI ÖNLEME DERSİ KONULSUN
Eğitimin ilk 4 yılında israfı önleme dersi sayesinde çocuklar bir yandan çöpe giden milyarları önleyecek diğer yandan kendi ailesini de eğitmiş olacak.

Bugün 7,6 milyarlık dünya nüfusun    2050’de 9,8 milyar.

Küresel gıda üretimi 2050’ye dek %60 artmak zorunda.

Yetmiyor, gıda israfının önlenmesi şart. Dünya genelinde tarımsal kayıplar dahil, çöpe giden ve israf olan gıda miktarı yıllık 1,6 milyar ton. Bunun parasal değeri 1,2 trilyon $.

Gıda Kayıp ve İsrafın yalnızca dörtte birini önleyebilsek, bu miktar dünyada 830 milyon açlık çeken insanı besleyebilir.

beslenmesine yetiyor. Ülkemizdeki  Durum iç açıcı değil:

Belediyeler tarafından, 2018 yılı  toplanan atık miktarı 33 milyon ton ve bunun 14,5 milyon tonunu gıda atıkları. Para değeri 14 milyar dolar. Türkiye’nin tarımsal gıda ihracatı

18 milyar dolar. Nerdeyse ihracatımız kadarı çöpe gidiyor.

İstanbul Ticaret Borsası, gıda israfının azaltılmasına yönelik çalışma başlattı. Bu; güzel bir adım. Ama yetmez, bizim de gıda israfını önemeye katkı vermemiz gerekiyor.

          GIDAYI ÇÖPE ATMAK İÇİN Mİ ÜRETİYORUZ?

DEVAMINI OKU