Yığılma, kümelen…

YAKINMA DEĞİL YEKİNME ZAMANI

1-Yekinmek; olduğu yerden fırlamak,

2-Harekete geçmek,

3-Gereğinden fazla GAYRET GÖSTERMEK demek

4-Yakınma ise sürekli SÖYLENİP DURMAK demek

5-Bize YEKİNME lazım, YAKINMA değil

Aynı ya da benzer iş kolunda faaliyet gösteren, coğrafi olarak birbirine yakın, birbirleriyle işbirliği ve rekabet halinde olan üretici firmalar ve onları destekleyici firma ve kurumların bir araya geldiği bir çalışma modelidir.

Kümeler dağıtım kanallarına, üreticilere kadar uzanabilir.

Üniversiteler, düşünce kuruluşları, mesleki eğitim kurumları, teknik destek sağlayan kamu kurumları, ambalaj üreticileri hatta bankalar ile özel kuruluşlar da iş kümelerinin aktörleridir.

Temel özellikleri; yakınlık, ağ oluşturma, uzmanlaşmapaylaşma, rekabet öncesi işbirliğidir.

Kümenin parçası olan işletme, tek başına hareket eden işletmelerden daha hızlı büyür, çünkü küme, işletmenin en iyi yaptığı işe odaklanma sağlar.

Ancak bizdeki kümeler, aralarında iş-güç birliği ve iletişim azlığı yüzünden yığılma davranışı içindedir.

Misal İnegöl Mobilya yığınıdır fakat Kayseri Mobilya kümelenmesidir.

Çünkü aralarında iş-güç birliği vardır.

  SEKTÖRÜNÜZDE YIĞIN MISINIZ, KÜME MİSİNİZ?

DEVAMINI OKU

İyi adama bir iki soru

İYİLİK&KÖTÜLÜK

1-İyilik ile kötülük arasında tercihe zorlandığında,

2-Tarafsız kalmak, kötü tarafı seçmektir

3-İyi biri olmak, taraf olmaktır

4-Doğruya, güzele, iyiye

5-Taraf olduğun iyilik mi kötülük mü?

Anladık iyisin, Ama neye yarıyor iyiliğin?

Seni kimse satın alamaz, Eve düşen yıldırım da Satın alınmaz.

Anladık dediğin dedik, Ama dediğin ne?

Doğrusun, söylersin düşündüğünü…

Ama düşündüğün ne? Yüreklisin, Kime karşı?

Ama düşündüğün ne?

Yüreklisin, Kime karşı?

Akıllısın, Yararı kime?

Gözetmezsin kendi çıkarını, Peki,gözettiğin kiminki?

Dostluğuna diyecek yok ya, Dostların kimler?

Şimdi bizi iyi dinle:

Düşmanımızsın sen bizim,

Dikeceğiz seni bir duvarın dibine…

Ama madem bir sürü iyi yönün var,

Dikeceğiz seni dibine iyi bir duvarın,

İyi tüfeklerden çıkan, İyi kurşunlarla vuracağız seni. 

Sonra da gömeceğiz, İyi bir kürekle, İyi bir toprağa…

Bertolt Brecht’in; iyi niyetin “gerek şart” olduğu ama asla “yeter şart” olmadığını anlatan klasikleşmiş şiiri…

İyi insan” ve “düşman” kavramları üzerinden kurduğu; tezat (oksimoron) sanatının şaheseri…

  SEN İYİ İNSAN, KİME YARAR İYİLİĞİN?

DEVAMINI OKU

Seve seve çalmak

ÇALMAYA KARŞI 5 ÖNLEM

1-Dürüstlüğü şiar edin, empati kur.

2-Yasaları çiğneme, çiğnenmesine izin verme.

3-Çelişki, aşağılama ve alaycılıktan uzak dur.

4-Dolandırıcılığa dahil olma.

5-Hırsızları kendine yönetici yapma.

İstanbul Kağıthane’de sevgili iki genç, sahibi tarafından işyerinin önüne bırakılan Badem isimli Shiwawa cinsi köpeği sevme bahanesiyle kucaklarına alıp kayıplara karıştı.

İki genç Badem’i seve seve çaldı

Çalmak başkasının malına gizlice el koymaktır.

Hırsızlamak da diyebiliriz.

Bunu severek yaptığınızda sahibi de fark etmeyebilir, çalınan da fark etmeyebilir.

Zira çalma eyleminin getirdiği gizlilik, sessizlik, karanlık, saklanmak, pusu, hissettirmeme yoktur.

Gözünüzün önünde gerçekleşir. 

Aşikardır.

Çalmak ahlaktan yoksun olma halidir. 

Yozlaşmışlıktır.

Dolandırmaktır.

Ürettiğinden fazlasını tüketen, aradaki farkı ya borç alacak veya çalacaktır. 

Kazandığından fazlasını tüketen için durum aynıdır.

Yüksek enflasyon, tüm sistemin bizlerin malına, servetine göz koymasıdır, cebimizde avucumuzda olanları çalmasıdır.

Bir toplumda hırsızlık yaygın hale gelmeye başlarsa, hırsızlarını da seveceklerdir

Kleptokrasi böylesi bir toplumun yönetim biçimi alacaktır.

SEN, SENDEN ÇALANLARI UYARIYOR MUSUN?

DEVAMINI OKU

Komşun açken uyuma

YOKSULLUK VE YOKSUNLUK…

1-Karşılığını veremeyecek birine;

2-Bir iyilik yapmadıkça,

3-Mükemmel bir gün yaşamış sayılmazsın.

4-“Yardım edilmiş yoksullar” yerine;

5-“Giderilmiş yoksulluk” ayırtına varanlara selam olsun.

Yoksulluk; “bir şeylerden yoksun olmak” haline denir.

Kimine göre bu günlük bir “kalori” hesabıdır.

Kimine göre de hane halkının, bilmem kaç bin liralık kazancı olamaması.

Kimisi de bilgisizliği, ilgisizliği yoksunluk olarak tanımlıyor.

İnsanın ihtiyaçları sınırlı fakat istekleri sonsuz.

Kaynakları kısıtlı fakat iştahı sınırsız…

Kısıtlı kaynaklarla sonsuz istekleri arasındaki “temel ihtiyaçlarını” karşılayamama hali de yoksulu şekillendiriyor.

Bunu Korona bize gösterdi.

Yükselen değerleri topluma dayatıp, bir şekilde kendi içinde dengeye gelmiş ihtiyaç tatminini bozduk.

Sonsuz istekleri “ihtiyaçmış gibi” gösterip, buna ulaşamayanları zaten yoksullaştırdık.

Hâlbuki inancımız, “komşusu aç iken uyuyan, bizden değildir” diyordu.

Onlar için zekat kurumumuz var oysa…

Şükür ki yoksulu gözeten zekâtını fazlasıyla veren, binlerce hayırseverimiz var.

İyi ki de varlar…

Ama yoksula sırt çevirmeyi marifet sayan da çok.

Yoksul da acıkır. Yoksulun çocuğu yatağa aç girmesin.

Yardımı esirgemeyelim…

BİR YOKSUL ÇOCUĞA YARDIM  YAMAYI DÜŞÜNÜR MÜSÜN?

DEVAMINI OKU

Kuraklık güvenlik sorunu

KURAKLIĞIN 5 YIKIMI

1-Tarımsal üretim kaybı.

2-Sosyal huzursuzluk.

3-Zorunlu kavimler göçü.

4-Ekolojik hasar.

5-Ülke dış güvenliğinde tehlike.

Kuraklık; açlık üretir.

Açlık, en büyük kitle imha silahıdır.

Kuraklık 31 farklı doğal afet arasında en kritik olanıdır.

Yavaş yavaş gelişir, etkisi hayatın tüm alanlarında hissedilir.

Kuraklık kıtlıktır; yağışsızlık, susuzluk, çölleşmedir.

Sıkıntı, eksiklik, açlıktır.

Kuraklığın sonuçları; Sosyal adaletsizlik, Tarımsal üretim azalması, nüfus kaybı, toplumsal stres…

Kuraklık bir ülkenin en önemli güvenlik sorunudur.

Gıda güvenliğinin tehlikeye girmesidir.

Barış ve istikrarın tehdididir.

Ekolojik hasar verir.

Göç nedeni, kuraklık travmadır.

Gıda fiyat artışıdır.

Dünya Su Haritası’na göre 2040’ta ülkemiz su kıtlığı çekecek, iklim krizinden en fazla etkileneceklerden olacak.

Yeraltı sularımızı neredeyse bitirdik,

Su sorununda; ‘aşırı yüksek derecede’ listesinde 17’nci sıradayız.

İstanbul’da baraj doluluk oranımız 9 Nisan itibariyle %82.

Tarihi metinlerde geçen ‘7 yıl bolluk, 7 yıl kıtlık’ ifadeleri devamında, çok sayıda uygarlığın kuraklık sebebiyle yok olduğu yazar.

Kuraklık sadece iklim değişikliğiyle gelen bir olgu olsa da bu iklimi bozan bizlerin olduğu gerçeğini de asla unutmamalıyız.

KURAKLIĞI CİDDİYE ALIYOR MUSUN?

DEVAMINI OKU

Telaşlıyken karar verme

TELAŞIN BİLEŞENLERİ

1-Kaygı, tasa, kuruntu, sıkıntı

2-Paniğe kapılmak

3-Şaşkınlık hali

4-Kontrolsüz heyecan

5-Aklın mola alması

Hiç telaşlanmayan; ya ölüdür ya da olan biteni kavrayamayandır. Telaş geçer de bedeli kalır. 

Telaş; kaygıdan doğan heyecanla karışık sıkıntılı ivencenlik.

Telaşa düşersin, beyni çözüme davet edersin.

Şaşkınlıktan doğan acelecilik

Kaygının süreç kontrolünü zayıflatması…

Kargaşanın iç dinamiği…

Ne yapacağını bilmezlik hali

Kaygı ve tasa, elini ayağına dolaştırır.

Ne olup bittiğinden emin olamazsın.

Bu hali anlatan kelimedir telâş. 

Özelliğisürdürülemezliğidir.

Telaş geçer ve yerini sükûnete bırakır. 

Karar vermenin en riskli zamanıdır telaş. Y

apacağını bilmezliğin güzel yanı, heyecan üretmesidir.

Beynin, sürpriz veriye tepkisi, sürecin giriş kapısı

Telaş vadisinde uzun süre kalınmaz. Z

ira akıl duruma el koyar ve zihni bir duyguya yönlendirir.

Telaştan ne yaptığını bilmezlik süresi uzarsa artık panikten söz ederiz.

Yaşamak neyse de beni bu telaş öldürecek” der şair.

Yaşayacağımız belli de şaşkınlığıyla baş etmek gerekecek.

Telaşa düşersin, beyni çözüme davet edersin.

Neticede; telaşını abartma; telaşın hazzı geçer, gamı geri kalır zira…

    SAKİNLEŞSEN ARTIK SAHİ SENDEKİ BU TELAŞ NİYE?

DEVAMINI OKU

Yıkıcı rekabete dikkat

YIKICI REKABETİN 5 TETİKÇİSİ

1-Taklit kolaycılığı.

2-“Ben de isterem” kurnazlığı.

3-Mevcudu çoğaltmak.

4-Fiyat kırmak.

5-Müşteri çalmak.

Rakip seni geliştirir ancak yıkıcı rekabet

rakipten önce seni yıkacaktır.

Sanayi daima yeniliklere açık durur.

Zira arkasından yıkıcı rekabet koşmaktadır. 

İnovasyonu eksik sanayi, çok çabuk fersude (solmak) olmakta ve silinip gidebilmektedir.

Sanayinin en büyük yetersizliği, kabiliyet havuzları kuramamasıdır. 

İnsan kaynaklarının sıkça çuvalladığı alandır sanayi…

Zira mühendis takıntılı yaklaşımıyla kadroları; diploma avcılığı yapmakta, kabiliyetten anlayacak düzeyde üstün kabiliyetlileri olmayınca, geçmişi satın almakta, kullanılmış geleceğe doğru koşmaktadırlar. 

Bir sanayiciyi zayıflatan, “ben de isterim” yaklaşımıdır. 

Taklitçiliktir, sektöre sonradan girip mevcudu çoğaltmaktır.

Bu da yıkıcı rekabeti tetikleyecek, daha yüksek ölçekli sanayicinin lokması haline getirecektir kendisini…

Rekabetin anahtarı, rakibin varlığı ve onunla paylaşmak olmalıdır.

Ancak bu sayede uzak olanı yakınyakın olanı uzak tutabilirsin.

Sanayi, bir şeyden çok üretmek ise rekabet bu çok şeyi üretirken rakibi de var etmek, yönetebilmektir.

   RAKİBİNİ YIKMAK YERİNE İŞBİRLİĞİ YAPSAN?

DEVAMINI OKU

Mağdur çok takan yok

MAĞDUR OLMAMAK İÇİN 5 ÖNERİ

1-Zulümden, zulmedenden yana çıkma.

2-Sıra sana gelmeden mazlumu gözet.

3-Haklarını bil, onları savun.

4-Zalime diren, asla pes etme.

5-Muktediri alkışlama, onu değiştir.

Mağdur= gadre uğrayan. gadr=hainlik, vefasızlık, zulüm, merhametsizlik, haksızlık, kötülüktür.

Mağduriyet; haksızlığa uğramışlık, haksızlık yapılmışlıktır.

Toplumun en yüksek adaleti en mağduruna sağladığı adalet kadardır.

Mağduriyet ülke için en doğal haklarından mahrum kalmaktır.

Eğitim hakkından mahrum kalmak, sokağa çıkma hakkından mahrum kalmak, konuşma hakkından mahrum kalmak, adalet hakkından mahrumiyet.

Tarlada buğdaydan yaylada sütten mahrum olmak…

Mağduriyet üzerinden siyaset yapılır, servet yapılır, vahşet yapılır, film yapılır, düşmanlık yapılır, şikâyet yapılır.

Mağduriyet; fitnefesat kesesinde sıkıştırılmışlıktır.

Bir ülkenin mağduriyeti ekonomisi üzerinden başlar

Siyaseti üzerinden büyür.

Biz hayatı mağdur üzerinden anlamaya çalışırız bu yüzden zıt anlamı da körelmiştir.

Mağduriyetin zıddı kıyandır.

Trafikte zorba sana kıyar, sistem mağdurdan yana çıkmaz.

Hukuk yoksa halk mağdur

Gaddarların mağdurları çoğalıyor ama takan yok.

MUKTEDİRLER SENİ DE MAĞDUR EDİYOR MU?

DEVAMINI OKU

İyilerin cehennemi trafik

TRAFİK; YERYÜZÜ CEHENNEMİ

1-Herkes; altındaki güç ve zırh ile trafikte…

2-İyi; kurala uyar, saygılıdır.

3-Kötü de iyilere cehennemi yaşatır.

4-Bu cehennemin zebanisi kötülerdir.

5-İyi insanlara zulmederler.

Trafik; herkesin gücü, becerisi, aklı, vicdanı, bedeni ve ahlakıyla aynı düzlemde buluştuğu yerdir.

Orada herkesin bir gücü (motor gücü) ve herkesin bir zırhı (kaporta) bulunur.

Bu ortamda sürücü içindekini dışa vuracak imkan bulur.

Eğer hak yiyen biriyse, sizin de hakkınızı yiyecek, gereksiz sollayacaktır.

Eğer gücü başkasından devşiren bir zalimse, onu trafikte de sergileyecektir.

Eğer çalışanını ezen biriyse trafikte aynı davranışı gösterecek, kendinden daha az motor gücü olan araçları yok sayacaktır.

Eğer kibir sahibi ise arabası ile ya emniyet şeridinden gidecek ya da çakma çakarla kendini imtiyazlı, ‘seçkin’ görecektir.

Sorun; iyi insanların trafikte çektiği ıstıraptır

Vergisini zamanında ödeyen, kurala uyan, sinyal kolu kullanan, geçiş üstünlüğüne uyan, ambulansı geçiren, ötekine saygısı olan bu iyi insanlar, kötü sürücülerin zebanisi olduğu cehennemde yol alıyor olacaklardır.

İyi insanın cehennemi trafikte kötü insanlarla aynı anda bulunma zorunluluğu, trafiğin belki de en büyük maliyeti olacaktır bizim gibi kurala uyan, yola özen gösteren, ötekine saygılı sürücülere…

Yazık bize

SEN TRAFİKTE İYİ BİR İNSAN MISIN?

DEVAMINI OKU

Dünyaya insan ekmek

BEYİN GÖÇÜ MÜ BEYİN GÜCÜ MÜ?

1-Yurtdışına göçen beyinlerimizi;

2-Geri getirmek için çırpınıyoruz.

3-Oysa dönenleri;

4-Mobbing, cahil yöneticiyle bin pişman ediyoruz.

5-Bırakalım beyinler yeşereceği yerde kalsın…

Nitelikli beyinlerimizin yurt dışına gidişi hızlandı.

Acaba neden? Beyin göçüyle gidenlerin ortak dili; ‘liyakatinin işe yaramaması…’ 

İster üniversitelerde ister işyerlerinde veya kamuda olsun, nitelikli beyinleri tutamıyoruz.

Fırsatı bulan derhal yurtdışına gidiyor.

Biz ise kök sebepleri araştırmak yerine neticeye odaklanıyor ve ‘tersine beyin göçü’ gibi projelere sarılıyoruz.

Bu projelerin neticesinde tersine beyin göçü ile ülkemize geri gelenlerin çoğu bin pişman

Ya niteliksiz bir yöneticinin altında aşağılanıyor veya yetersiz bir rektör/dekan/bölüm başkanı tarafından akademik mobbinge maruz bırakılıyor.

Mademki beyinleri burada muhafaza edemiyoruz; o halde bırakalım da  beyin, nerede yeşerecekse oraya gitsin.

Dünyaya insan ekmiş oluruz, Nobelli Aziz Sancar göçmeseydi o beyni biz çoktan kovmuştuk.

Aşıyı bulan Özlem Türeci ve Uğur Şahin çifti, bunu Türkiye’de başarabilir miydi?

Bilim, özgürlüğe akar ve ona saygı duyacak, onu geliştirecek iklime doğru yol alır.

  YOK SAYDIĞIN BEYİN,   GÖÇMESİN DE NE YAPSIN?

DEVAMINI OKU