Evde zaman yönetimi

ZAMANIN TIK TIK’LARI

GÜDEN, YARATIKLARI…

Korona sürecinde günler mi uzadı?

Yoksa bize kalan zaman, fark edilir mi oldu?

Sokağa çıkma yasağında;

Boş zamanı yönetmeyi öğrenmek gerekiyor.

Korona bizim zaman algımızı farklılaştırdı. Sokağa çıkma yasağı, ‘bana kalan zaman’ ile ne yapacağımı sorgulatıyor.

Zamana hakim olanın kural koyduğu bir zamanda yaşıyoruz. Pek çok zengin insanın “zaman fukarası” olması, boşuna değil. Hayatın kalitesi üretimin verimliliği bu kavrama bağlı.

Tarım toplumunda zaman, “mevsim” en fazla “gün” demekti. Eski saatlerin yalnızca akrebe sahip olması boşuna değil. Daha sonra yelkovanı, 130 yıl önce de saniyeyi işin içine kattık. Zira zaman, giderek değerli hale gelmeye başladı.

Zamanı, farklı kültürler, farklı algılar. Örneğin İsviçre‘de bir toplantı, akreple yelkovanın belli bir rakam üzerine gelince başlar, başka bir rakama gelince biter. Oysa Orta Doğu‘da, randevulaştığınız gün bile buluşamayabilirsiniz de.

Türkiye, zaman yönetiminde ciddi sorunları olan bir ülke.

Hele ki salgın şartlarında, yönetmemiz gereken ne çok boş zamanımız olduğunu fark ettik. Öncesinde işe, okula gidiş, trafik vs. zamanımızı alıyordu. O da bize kaldı. Şimdi bize düşen boş zamanı yönetmek…

BOŞ ZAMANIN VAR MI?

DEVAMINI OKU

Sokağa çıkma Türkiye

KORONA BULAŞTIRICISI OLMA
Salgınla mücadelede en etken tedbir; tecrit.
İşi ve görevi gereği sokağa çıkmak zorunda değilsek, bizlere düşen sorumluluk; evde oturmak.

Korona virüsü pusuya yatmış, bulaşacak insan arıyor. Gözle görülmüyor diye ‘bana bir şey olmaz’ gafleti içindekiler yüzünden yayılma hızı artabiliyor. Yaşlılara getirilen yasak herkes için geçerli olmalı. Pek çok insan şu anda evde ve sorumluluk sahibi. Fakat virüse karşı bilinç sahibi olsa dahi dışarı çıkmak zorunda olan yüzbinlerce vatandaşımız var.

Virüsün matematiği son derece basit; kendini taşıyacak ve içinde yaşayacağı canlı peşinde… İtalya’nın durumu bize ibret vermesi gerekirken güvenlik görevlileri hala birilerini sokağa çıkmaması için ikna etme gayretinde. Oysa şimdi bu gibilerin ‘toplum düşmanı’ ilan edilmesi gerektiği görülüyor.

Salgına karşı başarının sağlık sistemlerinin gücünden ziyade halkın kurallara uymasından geldiğini, binlerce ölü vererek kavrayabildik. Kamu spotlarıyla halka ezberletilen 14 kural bizlerin salgına ‘kuryelik’ yapmamamız için ne derece hayati olduğunu açıklıyor.

Bu kurallar içinde belki de en önemlisi; ‘kurallara harfiyen uy’ ilkesidir. Evde hayat var diyenlere kulak vermeliyiz.

HAYAT EVDE SEN NEREDESİN?

DEVAMINI OKU

Evde kal hayatta kal

ÖLÜM SAĞLIĞA ZARARLIDIR
Evde kalmak, karantinada kalmaktan iyidir.
Bakanlık 14 kural yayınladı.
TV’lerdeki cahilleri izlemek yerine bunları ezberle.
En hayati kuralın; ’14 KURALA UY’ olduğunu unutma.

Tedbirlilerin yaşama şansının daha yüksek olduğu bir salgın sürecinden geçiyoruz. Evde kalmak, koronaya karşı alınacak en büyük tedbir. Ancak sorumsuzlar yüzünden ne yazık ki sağlık personeli ve kurala uyanlar da risk altına sokuluyor.

Salgının ciddiyetini kavramayanlarımız son derece fazla.

Yaşlılara getirilen sokağa çıkma yasağı, herkese uygulansın.

Sağlık sistemi hızla yayılan virüs karşısında yetersiz kalır.

Tıpkı herkesin parasını çekmeye çalışması halinde en güçlü bankanın dahi dayanamayacağı gibi… Bu yüzden virüsten yana çıkmayalım, ona karşı çıkalım ve evde vakit geçirelim.

Dışarı çıkmak zorunda olanlarımızın değerini bilelim. Onlar sayesinde bu salgının toplumsal maliyeti azalabilecektir.

Bu bir meydan savaşı. Gözle dahi görülemeyen ama dehşet güçlü bir düşman var karşımızda… Devletimizi yönetenler bütçe nakit dengesi gözetmeden, evde gelirsiz kalanlara kaynak sağlamalı, bu süreçte şirketlerin iflası önlenmeli. Zaman; maaş kira elektrik su gaz gıda masraflarını ortak karşılama zamanıdır.

EVDE KALSAN ÖLÜR MÜSÜN?

DEVAMINI OKU