Borç kamburunu büyütme

BORÇLANMANIN 5 ŞARTI

1-İhtiyacın olmayanı alma

2-El parasıyla borçlanma

3-Ödeyemeyeceğine talip olma

4-Borcun maliyetini hesapla

5-Acil durum planı hazırla

Borçlunun ödeme kolaylığı, Alacaklının sabrı olsun.

Kambur; insanda isim bulur, eşyaya yansır eğri, büğrülüğü…

Eşyada dışarıya taşan eğrilik, onun kamburudur.

Yakışabilir.

Zira düzü eğip bükmek, maliyettir de…

Deveye kamburu yük değildir.

Hatta ona kambur değil, hörgüç der. Hele ki iki tanesini birden taşıyan çift hörgüçlüye, daha çok kıymet biçilir. 

Kamburuonun su deposudur

Ancak kambur aslında derttirsırta binmiş yüktür.

Taşınması çok zor, saklanması imkansız olandır.

Sırtı düz olanı hayatın yükü kadar, zaman değirmeni de kambur yapar. 

Çok çalışır kamburu oluşur, dert altında ezilir, kamburu çıkar.

Kambur kambur üstüne gelir bazen belâlar… 

Gelip de kalan derdin adı kambur olur.

Bir insanın mali kamburu; borcudur.

Ele güne borçlandığıdır.

Bir şirketin kamburu, üzerine binen taşıyacağından  fazla olan finans yüküdür.

Bir ülkenin kamburu, cari açığıdış-iç borcudur.

Borç, yiğidin kamçısı olsa da fazlası yiğidi yaralar hatta öldürebilir.

Şu anda neredeyse herkes, bir diğerine borçlu ve herkesin sırtı borç kamburunda.

Tehlikeli gidişat!   

 BU KADAR BORÇLA HANGİ YİĞİT YAŞAYABİLİR?

DEVAMINI OKU

Hukuk varsa hayat var

HUKUK; SEN NE İYİ ŞEYSİN

1-Hukuk reformu, hayatın en büyük ihtiyacı.

2-Hukukun olmadığı yerde;

3-Demokrasi de ekonomi de gelişemez.

4-Hukuk temelli yapısal reformlar bizi,

5-Orta gelir tuzağından kurtarır.

Türkiye’yi; orta gelir ve orta demokrasi tuzağından kurtaracak reformların başında hukuk geliyor. Aslında yeni yasalardan ziyade mevcutların iyi işletilmesine ihtiyaç var. Adalet hizmetinin hızlı ve kaliteli verilmesine ihtiyaç var.

Hukuk yoksa, ne hayatın akışını, ne devletin işleyişini ne de ekonomiyi düzenleyemiyorsunuz. 

Hukuk reformu kim için?

HALK; Zorba, hak yiyen kural tanımayana direnebilecek.

KADIN; Kadına şiddet uygulayanlar cesaret bulamayacak.

ÇOCUK; istismarcıları elini kolunu sallayıp dolaşamayacak.

İŞÇİ; iş kazasına göz yuman mevcut sistem düzeltilecek.

PATRON; bilecek ki girişimlerinin üzerine çökülmeyecek.

YATIRIMCI; geleceğe dair güven odaklı plan yapabilecek.

YABANCI; kârından, yatırımından, malından emin olacak.

TRAFİK; yollarda motorize haydutların hakimiyeti bitecek.

KOBİ; rekabet, gücü gücü yetene anlayışından uzaklaşacak.

MAHKEMELER; daha hızlı, adil, faydalı karar verebilecek.

ENGELLİLER; onları istismar eden alanlar temizlenecek.

BİZLER; daha iyi ve mutlu Türkiye’de yaşıyor olacağız.

İyi de biz zaten hukuk reformu yapmamış mıydık? Adına reform dediğimiz şeyden, yeni anayasa talebi çıkmıştı.

Hukuk alanında reformun adı hep var oldu ama kendisi yok.

    SENİN DAHA İYİ HUKUK TALEBİN YOK MU?

DEVAMINI OKU

Paydaşını ikna et

AKIL AKILDAN ÜSTÜNDÜR AMA

AKLI TUTULMUŞA ÇARE YOKTUR

1-Ekonomide alınan kararlar,

2-Katılımcılıktan uzak..

3-Tek beyin ürünü olunca, işe yaramıyor.

4-Oysa sağlık Bilim Kurulu modeli,

5-Karar süreçleri için başarılı.

Yöneticimsen, bana dair karar alabilirsin ama bana rağmen aldığın karar, işe yarar mı?

Her birimiz yasalar, kurallar ve alınan kararların paydaşıyız ve bunlara ikna edilmemiz şart.

Batı dillerinde hatır, gönül, vefa kelimeleri yoktur.

Zira bu dili var den sosyolojide bunların karşılığı yoktur.

Bizim dilde de ‘planvizyonmisyonstrateji’ kelimelerinin tam karşılığı yoktur.

Çünkü bizde kervan yolda düzülür, gözümüzle düşünür, Önce ateş eder; sonra nişan alırız.

Ekonomiye dair alınan kararlara bakıyorum. Çok azı derin düşüncenin eseriydi. Çoğu panik atak psikolojisiyle, acele alınmış kararlardı.

Hal böyle olunca tedbir diye getirilen pek çok uygulama, yarattığı sonuçlar itibariyle başka bir yeni tedbir Kamuda durum böyle iken özel sektörde durum farklı değildi.

Ben bunu, karar süreçlerindeki kibre bağlıyorum. 

Masanın en güçlü sesi, diğer görüşlere sesini duyurma imkanı vermezse katılımcılık sağlanamaz.

Bu da kararın kalitesizliğini belirler.

Paydaşını ikna etmelisin.

TEK KAFADAN ÇIKAN KARAR NİTELİKLİ MİDİR?

DEVAMINI OKU

10 yıl sonra ekonomi

NEREYE DOĞRU YOL ALIYORUZ?

1-Şimdiki zihin yapımızla ligden düşeceğiz

2-Potansiyellerimize odaklanırsak;

3-10 yıl sonra ancak 15’nci ekonomiyiz

4-Yönetim anlayışımız; çıkmaz sokak

5-Kaynak değil, idrak sorunumuz var

Bundan 10 yıl sonra Türkiye ekonomisinde neler olabilir?

Aslında geleceğe yönelik tahmin yapan kurumların bir fikri var.

Misal İSO’nun 7’nci Sanayi Kongresi’nde Goldman Sach araştırmasını aktaran Dr. Peter Cornelius, 2035’te dünyanın 9’ncu ekonomisi olabileceğini anlatıyordu; ‘Ülkenin insan kaynağı, coğrafi konumu, dinamizmi, enerji koridorları üstünde yer alması ve doymamış pazarlara yakınlığını iyi kullanabilirse…’

Ancak bu sunum 12 yıl önceydi ve bizler bu fırsatı harcadık.

Benim 10 yıl sonrasına yönelik tahminim;

Eğer zihin yapısı farklı bir yönetim üretebilirsek, 15’inci büyük ekonomi olabiliriz.

Fakat şimdiki zihin yapısı devamı iktidarlar eşliğinde, orta gelir grubundan bir alt kümeye düşeceğiz.

Bu da kalıcı yoksulluk demektir ve ülkemizin çok değerli dinamizmini harcayacağımızı gösterir.

Ülkemizin %5’i Cambridge düzeyinde ancak %85’i Bangladeş düzeyi eğitim yapısıyla varacağı daha iyi gelecek göremiyorum.

Şu anda patinaj yaptığımız orta gelir tuzağı bizi eritecektir.

        DAHA İYİ BİR TÜRKİYE SİZCE MÜMKÜN MÜ?

DEVAMINI OKU

Kurallı serbest piyasa

UYULMAYAN KURAL PİYASAYA YÜKTÜR

1-Piyasalara dair yeterince kuralımız var

2-Sorun bu kurallara uyulmaması

3-Denetim yetersiz olunca,

4-Kurala uyan enayi oluyor

5-Kuralsızlar ise kral oluyor

Temel sorun şu; ekonomi politikte serbest piyasa, çözdüğünden daha fazla sorun çıkarabiliyor ve “kontrol” kaçınılmaz olabiliyor.

Hele ki küresel krizle sonuçlanan kontrolsüz serbest piyasa güçlerinin ulaştığı tahrip gücü, nükleer savaşa eşdeğer yıkımlarla boy ölçüşebilir.

2015 Nobelini kazanan Jean Tirole, birkaç güçlü şirketin bulunduğu endüstrilerin nasıl anlaşılabileceğini açıklığa kavuşturma üzerine çalışmış bir iktisatçı. Tezi; serbest piyasa ama o kadar da serbest değil. Düzenleme şart.

Peki, düzenlemeler (regülâsyonlar) neden bu kadar önemli? Serbest piyasanın kuramcıları bize “bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” diyordu.

Sonra yeni teorisyenler geldi ve bize “her şeyi yoluna koyan görünmez elden” söz etti.

Ancak son çeyrek yüzyılda görünmez elin davranışlarını sorgulayan gelişmeler yaşadık.

Üzerimize gelen bu görünmez elin, kimin sırtını sıvazlayacağı, kimin suratına yumruk indireceğini kestiremez olduk.

Ülkemize gelirsek;

           PİYASANIN KURALLARINA SAYGI VAR MI?

DEVAMINI OKU

Bize girişimci gerek

GİRİŞİMCİNİN 5 ZENGİNLİĞİ

1-Ekonomiyi ilerletir

2-İstihdam oluşturur

3-Yenilikleri keşfeder

4-Refahı yükseltir

5-Zenginliğin kapısını aralar

Girişimcisini destekleyen uluslar;

daha müreffeh toplumları oluşturur.

Girişimci olmadan ülke ilerleyemez, istihdam genişleyemez ve kalkınma sağlanamaz. Ekonominin dinamosu, girişimcidir.

Ücret veya maaşla zengin olamazsın zaten. Kültürlere göre değişse de ortalama her 9-13 kişiden biri, girişimcidir. Onlar geriye kalanlara maaş ve ücret sağlar, işyeri kurar.

Yeni teknolojileri, çağın yeni enstrümanlarını girişimciler bilir, bulur, denemeye cesaret eder ve gerçekleştirebilir.

Farklı ve yeni alanları keşfeden, kullanan, yöneten, hem kendi sahalarında söz sahibi olur hem de küresel arenada belirginleşirler.

Bugün iddiası yüksek olan ülkeler; girişimci çekiyor, alan açıyor, imkân sunuyor. Kültürünü, sermayesini yukarı taşıyacak birikimleri yükseltiyor.

Bireyler; kişisel alanlarda, toplumlar; kamusal alanlarda; lider durumunda

Öğrenciler, çalışanlar, girişimci olabilir. Değişen dünyanın büyüyen ekonomileri arasında var olmak için girişimcileri fark etmeli, desteklemeli, önlerini açmalıyız.

Girişimcisine ayak bağı olan bürokrasiyi onların önünden çekebilmeliyiz.

      SEN HİÇ GİRİŞİMCİ OLMAYI DENEDİN Mİ?

DEVAMINI OKU

Yüklerinden kurtul

YÜKÜNÜ ATMANIN 5 ÖDÜLÜ

1-Hafiflersin

2-Hayatın kolaylaşır

3-Sırtındaki keneler gider

4-Ekonomin düzelir

5-Daha hızlı koşarsın

Kuşa kanadı ağır gelmez ama sana kanat

olmayan, sırtındaki en ağır yük olacaktır.

Yük; taşıdığın şeylerin tümü… Ağırlıkların, altında ezildiğin, isteksizliğin, sıkıntıların, yapmak istemediklerin, ağzına, boğazına dek dolmuşluğun, zorunluluklarınSırtındakiler

Bu yükleri sırtından indirdiğin kadar karışırsın hayata…

Göremediklerini görür, işitmediklerini işitir, tatmadıklarını tadarsın. Yürüdüğün yol kısalır, omuzların daha dik durur.

Cebindeki yük, borçlarındır. Ekonomideki yük; işsizliktir, enflasyondur, üretememenin, kendi kendine yetememenin fukaralığıdır.

Bunu hissetmen kolaydır da bu yükleri sana yükleyeni idrak etmen zordur. Seni taşısın diye seçtiğin, omuzundaki en ağır yük olur.

Çözdüğünden daha fazla sorun çıkaranlar da yük olur sana…

Sürekli yük altında ezilenler, gelişemez. S

eni taşıma iddiasındakiler, senin yükün olmuştur.

Ülkenin sırtına yük olanlar senin de yükün halini alınca; çare üretmek kaçınılmaz olacaktır. Çare; yüklerini sırtından atmaktır.

Bu yükleri sırtından atmak senin kurtuluşun, refahın, hafiflemenin, sağlığın olacaktır.

        SIRTINA YÜK OLANLARIN FARKINDA MISIN?

DEVAMINI OKU

Hayat pahalılığı kâbusu

ENFLASYONUN 5 TAHRİBATI

1-Değerler erozyonu

2-Çürüme belirtisi

3-Denge bozulması

4-Adaletsiz vergi

5-Büyüme yerine şişme

TÜİK varken kim korkar enflasyondan?

Vatandaş korkuyor.

Rakamları değil ekonomiyi düzelt.

Enflasyonu Turgut Özal; “hayat pahalılığı” olarak öğretti bize… Elindeki parayla daha az şey alabiliyorsan, fiyatların artışından, hayatın pahalı hale geldiğinden, enflasyondan söz etmiş olursun.

Enflasyon, yüzde ile ölçülür. Eğer aylık enflasyon %1 ise o ay içinde fiyatlar genel seviyesi, bir önceki aya göre yüzde 1 oranında artmış demektir. Yıllık enflasyon %10 ise geçen yıl 100 liraya alabildiklerini şimdi 110 liraya alabiliyorsundur.

Enflasyon ülkede hızlandığında, ekonomide çözülme başlamış demektir. Enflasyon, sürgit artıyorsa, yakınlarda bir yerde ekonomiyi kriz bekliyordur.

Ülkenin üretim kabiliyeti ve ihracat yapısına göre bu süre 18 ay ile 24 ay arasında değişebilir. Enflasyonu yapışkan kılan, fiyatların sürekli artacağı beklentisidir.

Ayrıca enflasyondan geçinenleri de unutmamalı; fırsatçılar, tefeciler, kolaycılar, üretmeyenler, alternatifsizler

Enflasyonu çözmeden diğer ekonomik sorunlarla başa çıkamazsın. Nimet-külfet dengesi bozulur, yönetimin gücü erimeye başlar. Kâbus şimdi bizde…

        ENFLASYON KÂBUSUNDAN MUZDARİP MİSİN?

DEVAMINI OKU

Tünelin ucundaki ışık

KORONADAN SONRASINA

KİM NE KADAR HAZIR?

Aşı müjdeleri arttı.

Bilim, salgını yenecek.

İnsanlar yeniden serbestçe dolaşabilecek.

Ekonomiler açılacak.

Büyüme hızlanacak.

Ama yeni normale hazır olmayanlar ne olacak?

Görünen ki insanlık, bilim sayesinde korona ile başa çıkıyor.

Her yerden aşı haberleri yağıyor. Belli ki salgın aylar sonra kontrol altına alınacak. Etkileri azalarak sürse de insanlar korona sonrasında yeni normal ile yaşamaya başlayacak.

Yeni normal nedir? İş, ilişki, iletişim ve bilgi süreçlerinin salgın ile dönüşmesidir. Kapanan ekonomilerin yeniden açılması ile değişen satınalma davranışları, üretim becerisi ve mülkiyet kavramıdır.

Tüketim yerine yakın yerde üret, değer zincirinin boyunu kısalt, yumurtalarını tek sepete koyma, paylaşımcı ol, işbirliğine git, daha büyük değil daha çevik işletmeler kur. Çalışanına sahip çık, müşterini paydaş kabul et, üretimin çevreci, teknolojili, ölçek, verimli olsun.

Tünelin ucunda ışık göründü mü? Evet… Korona sonrası için bu, sıkıntıdan çıkışın müjdecisi olsa da yeni normale hazır olmayan için, üzerine hızla gelen trenin far ışığı olacaktır.

Eski anormali özleyenlere kötü haberim odur ki korona sonrası dünya hızla büyümeye geçerken; onlar yok olacak.

  KENDİNİ KORONA SONRASINA HAZIRLADIN MI?

DEVAMINI OKU

Özgürlük mü güvenlik mi?

YAPISAL REFORMLARI KİM YAPACAK?

Reform; formu deforme olmuşu

yeniden şekillendirmek, forma sokmaktır.

Ekonomi hukuk demokrasi deforme olmuştur.

Bunlara yeni formunu hangi anlayış kazandıracak?

Güvenliği için özgürlüğünden vazgeçenler, gün gelir her ikisinden de olurlar… Şimdi hukuk reformu gündemde… Yediden yetmişe, herkesin ihtiyacı…

Sözü verilen reformlar içinden hayata en çok dokunanı da bu… Ancak reform diye vatandaşın, ekonominin, piyasanın, yabancı yatırımcının talep ettiği özgürlükler ve hukuki güvenceler mi getirilecek yoksa güvenlikçi politikaların gereği, daraltıcı, kısıtlayıcı tedbirler mi?

Aynı sorun, demokrasi için geçerli. Halkın idaresi anlamındaki demokrasiyi, reforma tabi tutarken, hangi yeniliklerden söz ediyoruz? ‘Benim’ için talep ettiğimi ‘öteki’ için istemeyen bir zihin yapısı varsa, demokrasiden söz etmek mümkün olamaz.

Ekonomik reformlar da hangi anlayışın şekillendireceğine bağlı olarak inşa edilecektir. Eğer piyasa dostu, iş yapmayı kolaylaştıran, vatandaşı  paydaş kılan, karar süreçlerine geniş katılım sağlayan bir reform anlayışı varsa; Türkiye’nin ihtiyacı tam da budur.

Ekonomik güvence diye yola çıkıp özgürlükler kısıtlanmasın.

           REFORMLARDA HALKIN FİKRİ ÖNEMSİZ Mİ?

DEVAMINI OKU