Dert benim derman bende

DERDİN 5 DERMANI

1-Dert ettiklerine dikkat et

2-Neyi dert edersen derman üzerinden akar

3-Dert etmezsen çözülecek dertlerin var

4-Zehir çoğu kez panzehirini de barındırır

5-Derdinden beslenen ruh halinden çık

“Dertleri zevk edindim / Bende neşe ne arar?” der eski gramofondaki ses.

Derdinden beslenen ruh halini anlatır. Peki ya kendine sorun etmezsen ne olur?

Dert ortadan kalkmasa da senin derdin olmaktan çıkar.

Dert, toplum hafızasında en fazla iz bırakanlar manzumesidir.

Dert anlamına gelen kelime zenginliğimiz, bunun adeta ispatı gibidir; Gerilim, melal, inkisar, gam, gussa, keder, ıstırap, kasvet, hüzün, kahır, yeis, efkar, tasa, elem, üzüntü, kaygı, sıkıntı, enduh, küduret, dilhun, stres

Halk dilinde dert, hastalıkla bir tutulur genelde… Hiçbir doktor derdine çare bulamamıştır.

Dert bu bağlamda, bedende meydana gelen sorunları ifade eder. Beden hasta düşmüştür ve zihin bunu dert etmiş, bu derdi doktoruna iletmiştir.

Dua da buna göre gelir; “Allah dert verip derman aratmasın.” Amin…

Eski metinlerde dert, derman ile bir tutulur. Neyi dert ettiğin üzerinden derman akıtılır sana…

“Derdü meni, devayı men” der Mevlana; dert benim, dermanı da bende…

DERDİNİN DERMANI OLDUĞUNU BİLİYOR MUSUN?

DEVAMINI OKU

Çözümsüzlük çürütür

ÇARESİZSENİZ, ÇARE; SİZSİNİZ

Çözüm, bazen tesadüf olabilir ama

çözümsüzlük daima bir tercihtir.

Çözümü arayan, er yada geç; onu bulacaktır.

Aramayıp zamana bırakan ise çürüyecektir.

Konfüçyüs; en zor şeyin, çözümsüzlüğün dilini şöyle kurar; ”Çözümsüzlük, karanlık bir odada bir kara kediyi bulmaktır. Özellikle odada kedi yoksa…”

Hayat, bazı alanlarda bize olmayan kara kediyi aramaya zorlar… Onu bulamasak bile, arayışımız gayretimizle, o karanlık odayı, ışık olmadan aydınlık kılar, her zerresini zihnimizde haritalandırırız.

Bu durumda çözümsüzlük ölür ve geriye, kendi özgün çözümümüz çıkar. Çözüm; çoğu kez tesadüftür fakat çözümsüzlük; asla değildir. Zira

çözümü sağlayan olasılıklar sonsuz iken çözümsüzlük, tektir. Onun tekliğini, her çözüm arayışını aynı adrese vardırır. Perşembenin gelişi Çarşambadan bellidir.

Çözümsüzlük çizgisine taşıdığımız her şeyin kalitesi düşer, çürür. Çözümsüz kalınan anlar, insanın ruhunu yükseltme fırsatı sunar bize…

Çözümü kendi içinde aramaya başlasan?

Derdü meni devayı men… Dert benim deva da bende…

Çözümsüzlüğünün çözümü içinde bir yerde saklı duruyor…

     KAYBOLDUĞUN YERE SAKLANMIŞ OLMAYASIN?

DEVAMINI OKU

Elden bekleme, sen yap?

ÇARESİZSENİZ; ÇARE, SİZSİNİZ

Çare üretmek yerine, elden çare dilenmek…

Muhtaca yardım etmek bizim hasletimiz.

Ancak sürekli başkasından yardım beklemek niye?

“Herkesten iste, verenden daha çok iste.”

Oysa çare sende…

Korona sürecinde tuhaflıklar oluştu. Kimi yardım ediyormuş gibi, kimi de yardıma ihtiyacı varmış gibi davranıyor. Dert herkeste ancak bazıları çareyi elden bekleme kurnazlığına ve çaresizliğine(!)  bağlamış.

Özdemir Asaf; DÜŞÜNGÜ şiirinde ‘hepsinin gelmesini bekleme / Bir kişi gelmeyecek’ diyor; ‘Sen alışmayasın diye, Korkmayasın diye, Düşünesin diye… / Kendine yetmen için / Herkesin kendinden kaçacağı yerlerde / Sen kaçmayasın diye / Sen tam kalasın diye Hepsinin gelmesini bekleme / Sen var olasın diye / Bir kişi gelmeyecek /Sen, bir olasın diye.’

Çareyi elden ummanın ıstırabını bundan daha güzel anlatan şiir yoktur bana göre.

Sorum şudur; neden dertlerinin çözümünü, elden, aileden, akrabadan, belediyeden, devletten beklemeyi seçiyorsun?

Çareyi sürgit başkasından bekleyenlerde şunu gözlemledim;

herkesten iste, verenden daha çok iste…’ Bu çaresizlikten ziyade kolaycılık, nimeti alıp külfeti öteleme kurnazlığıdır

Tabii ki muhtaca yardım ediyoruz edeceğiz ama sana değil.

ELİN SIRTINA SÜREKLİ YÜK OLMAK ERDEM MİDİR?

DEVAMINI OKU