Hayatın öte yakası

SANATIN 5 MUCİZESİ

1-Bireyi, toplumu mutlu eder

2-Birbirimize yakınlaştırır

3-Bizi düşündürür, dengeler

4-Ben’i Öteki ile hemhal kılar

5-Beynimizi, yeteneğimizi keşfettirir

Dünya mükemmel olmadığı için sanat vardır.

Hayat; canlı, sağ olma durumudur. Yaşandığında variyet gösterir. Yaşamı canlı tutan ise anlam kazanmasıdır.

Anlamı ancak yaratıcı güçleri besleyerek yakalayabiliriz.

Giderek toplumun üzerine çöken sevgisizlik, çürüme, yozlaşma, yalandan uzaklaşmak; yaratıcı gücü ortadan kaldırmamak için elzemdir. Y

eni ufuklara açılmak, yaşam kirliliğinden arınmadan geçiyor. İşte bu nedenle sanat ve eğitim ile toplumun üretici güçlerinin neferi olma zorunluluğu vardır.

Sanatı dışlarsan, eğitim kabul etmez öğretimle yetinirsen, hayatın öte yakasına varamazsın.

Hayat, perdenin arkasında  / Hayatın öte yakasında
Şu gaflet yükü insana bak / Kendinden varlık cakasında

Yaşadığımız hayatın beri yakasında kaos var, sorun var, salgın var, hayatın bin bir türlü gailesi var.

Ancak hayata öte yakadan bakamıyorsak, üzerimize çöken sevgisizlik, çürüme, yozlaşma, yalandan uzaklaşamayız.

Toplumu iri ve diri tutan temel dinamiklerin başında eğitim ve sanat gelir.

        HAYATINDA SANATA YER VERİYOR MUSUN?

DEVAMINI OKU

Çürük toplum hapishanesi

ÇÜRÜMENİN 5 EMARESİ

1-Vicdanı dinlemez olursun

2-Çıkarların değerlerinin önüne geçer

3-Haklıyı değil güçlüyü tutarsın

4-Sana dokunmayan yılan bin yıl yaşar

5-Ahlak yük olmaya başlar

Çürüme tepeden başlar, tabana yayılır. Çürüme bir kez tetiklenince, toplumsal değerler ihlal edilir.

Demokrasi talebi değil, imtiyaz talebi vardır. Otorite talebi de eşanlı yükselir. Ancak otoritenden beklenti, çıkar olur.

Aile yapısı bozulur, ortak değerler yok olunca aile bireyleri menfaat yığınlarına dönüşür.

Bireyin çürümesi de değer kaybıyla oluşur. Önce içindeki tanrıyı (vicdanı) susturur. Sonra konfor devreye girer. Konfor, çürütür. Hem de lime lime yapar tüm benliğini insanın…

Aklı dumura uğratır, organları işlevsiz kılar, mücadele etmeyi unutur ve çürüme hükmünü icra eder.

Sebep-sonuç ilişkisi yok olur. Doğru-yanlış ekseni silikleşir, iyi-kötü ayırtı bulanıklaşır, güzel-çirkin aynı gri bulamaçta buluşuverir.

Neticede çürük toplum, bireylerinin içinde çürüdüğü hapishaneye dönüşecektir.

Çürümeye dair akılda kalmasını umduğum şudur ki çürüme, bir kez başladığında durdurulamayacağıdır.

Bu yüzden senin sağlam olman yetmez, çürüklerden de uzak durman gerekecektir.

Bu hapishaneden başka kurtuluş yoktur.

           ÖZ DEĞERLERİNE SAHİP ÇIKIYOR MUSUN?

DEVAMINI OKU

Bugünkü duyarsızlığın yarınki felaketindir…

DUYARSIZLIĞIN 5 İLLETİ

1-Yılan sana dokunmasa da sıra sana gelir

2-Çürüyene duyarsızlık seni de çürütür

3-Toplumda adalet kaybolur

4-Zalimler artık dur durak bilmez

5-Duyarsızlık en sinsi ölümündür

Dostoyevski; “Bu devir, sıradan insanın en parlak zamanı, duygusuzluğun, bilgisizliğin, tembelliğin, yeteneksizliğin, hazıra konmak isteyen bir kuşağın devridir.” der Budala kitabında.

Bir toplum; sesini, duygusunu, onu birlikte tutan çimentosu, tuğlası, harcını korumadığında, yanındaki her haksızlığa duyarsız kalıp doğruluk, dürüstlük, adalet, ahlaki değerlerden uzaklaştığında…

Her türlü kötülüğe ve felakete açık olur. Olmayacak her kararı olmaya başlar. Uygular. İmar çıktı diye dere yatağına bina yapar. Evlerine kaçak çıkar.

Doğal zenginliğini bozar maden yatağı yapar.

Hayvanlara eziyeti meziyet sayar.

Çürür. Çürüdüğünün farkında olmadan yürür. Yaşadığı alanı çöp haline getirir.

Haksız her şeyi talep eder, göz yumar. Bir gün sel taşar dere yatağındaki evi uçar, deprem olur kaçak katları uçar, çocuğu sokakta saldırıya uğrar ciğeri yanar.

Çürümüştür.

       YAPTIKLARIN KENDİNEDİR, FARKINDA MISIN?

DEVAMINI OKU

Üzülme ömrü yokuşlum

YARIN DAİR 5 UMUT

1-Ne dem baki, ne gam baki

2-Bahtımız elbet açılır

3-Kurtuluş, gayrete aşıktır

4-İyi doğru güzel yok edilemez

5-Halimizi iyileştirince kriz gider

Gün ortasında karanlığı hak etmiyoruz.

Yokluk senin peşinde mi? Ekmeğinde aşında mı? Baharında kışında mı? Yaz ayında kışı yaşamak neyin nesi? Ülkeler salgın sonrası ekonomilerinde baharı yaşayamaya başladı.

Oysa bizim halimize bak? Dolar bile 8,75 oldu, 9’a dayandı.

Yazımızı kışa çeviren acaba nedir? Bu yazı karamsarlık yazısı değil, aksine bir sorgu bombardımanı

Acaba eller ekonomilerini düze çıkarmaya başlamışken bizdeki faiz, kur, enflasyon üçgeninde neden azap çekilir? S

iyasi kirlilik her geçen gün artıyor ve yönetimdeki çürümüşlük, ekran eğlencesi haline geliyor. Sormalıyız; bunları hak ettik mi?

Belki de hak ettik ama işini hakkıyla yapanların içinde bulundukları bu azap nedir? Hırsızı, arsızı, çapsızı ile gün ortasında karanlık yaşıyoruz. Kayırmacılığa son versek?

Bilimi iktidar yapsak? Onca nitelikli insanımıza görevleri tevdi etsek? Peki, yazdaki bu kış havası geçer mi? Elbette…

Bu ulus neler gördü, ne krizler atlattı. Bunu da atlatacağız. Fakat gafletin, konforun bedelini ödeyerek…

             YOKUŞLARDA SUSAMAK ZORUNDA MISIN?

DEVAMINI OKU

Yabancılaşıyoruz

YABANCILAŞMANIN 5 SONUCU

1-Orjinalliğini yitirirsin

2-Toplumda ayrışma başlar

3-Bireyler birbirinden izole olur

4-Doğa da bize yabancılaşır

5-Değerlerimizi çürütürüz

Gelin tanış olalım, hayatı kolay kılalım.

Yabancılaşma; bireyin kendi ürettiği nesnelerin egemenliği boyunduruğu altına girerek kendi sorunlarına, bulunduğu ortama, toplumsal, insani olana yabancı durumuna gelmesi…

Toplumsal veya sosyal yabancılaşma; bireyler arasında veya bir bireyle toplumdaki veya iş ortamındaki bir grup insan arasında düşük kaynaşma, ortak değerler kaybı, yüksek mesafe veya izolasyona varan sosyal ilişkiler durumudur.

Yaşadığımız topluma yabancılaştık, her birimiz ayrı telden çalar olduk. Çevreye yabancılaştık, içine tükürdüğümüz Marmara şimdi bizim yüzümüze tükürüyor. Değerlere yabancılaştık, toplumsal çürümeyi tetikledik.

Farkına varan; ‘burası benim yaşadığım yer mi?’ diye hayret ediyor. İnsan ilişkileri karmaşıklaştı, diyaloglar kirlendi, sağlığımız izole ve tüm bunlar yetmiyormuş gibi ahlaki normlara yabancı hale geldik.

Modernite; insanın kendi orjinalliğinden utanır hale gelmesi midir? Bir sonraki aşamada kendimize yabancı hale gelme riskimiz yüksek. Gelin tanış olalım, biliş olalım.

         TOPLUMA DOĞAYA YABANCILAŞIYOR MUSUN?

DEVAMINI OKU

Dayanıklı toplum olmak

DAYANIKSIZLIĞIN 5 TEHDİDİ

1-Küçük sorunlarla dahi baş edilemez

2-Hayat kalitesinden çalar

3-Kaynaklarını unutturur

4-Toplumu başkasına bağımlı kılar

4-Ekonomiyi çökertir

5-Kötü yönetime mahkûm olunur

Dayanıklılık, insanların karşılaştıkları travmalar zorluklara karşı gösterdikleri dirençtir. Toplumlar için de geçerlidir.

Dayanıksızlık, sağlam olmayan, güçsüz, metanetsiz ve sık bozulabilir olma kusurudur. Kusur; çünkü dayanıksızlıklarla baş edebiliriz.

Dayanıksızlık, kaliteden çalar, hayattan alıkoyar, yaşamı kullanışsız kılar. Dayanıksız bir sağlık, hastalanmaya, bir sebze bozulmaya, bir ekonomi kırılmaya mahkûmdür. Dayanıksız bir toplum, diğerlerine taviz verir.

Hayatın getirdiği yüklerin karşısında dağılmamak gerekir. Dayanıklılık, bizim dışımızdaki olaylara karşı toplumun takındığı tutumdur.

Eğer uçurumdan bakmaya cesaret edip toplumsal kaynakları harekete geçirirsek, tehditler, kriz ve benzeri dertlerle baş edebiliriz.

Kişilerin bencilleşmesi, toplumları çürütür ve dayanıksız kılar.

Toplumda haksızlık, adaletsizlik, yolsuzluk, rüşvet, zulüm, kayırmacılık, terör gibi belâlara göz yumuluyorsa, o toplum, riskler karşısında dayanıksız hale gelmiştir ve çürümeye başlamış demektir.

        ZORLUKLAR KARŞISINDA DAYANIKLI MISIN?

DEVAMINI OKU

Ahlâksızı tolere etme

TOLERE EDİLEMEZ 5 ŞEY

1-Ahlaksızlık; çünkü toplumu çürütür

2-Şiddet; çünkü insanı çürütür

3-Adaletsizlik; çünkü devleti çürütür

4-Yalan; çünkü güveni çürütür

5-İhanet; çünkü ruhu çürütür

Ahlâksızlık; değerlerin variyet yitirmesidir. Ne bireylerin ne toplumun, ne de ülken gelişemez. Sürekli az gelişmişlik kulvarında döner durursun. Hele ki üzerinde yükseleceğin ahlâki değerleri tolere edilebilir bir keseye koydu isen…

Her dağıtmaya kalktığında çoğalmak yerine bindiğin kayığa bir delik te açarsın. Tırmandığın merdivenin  basamakları, toleransın kadar dayanıklıdır.

Tolere etmek; hoşgörü ifadesi olsa da değerlerin tolere edilebildiği nokta; çürümüşlüğün başladığı yerdir.

Bataklığın içerisinde ne kadar yol alınabilirse ancak o kadar yol alırsın. Çürükleri atarak ayıkladığında çoğu zaman sebzeleri kurtarabilirsin.

Ancak kanser hücresinin çürüklerini attığında kanserden kurtulamayabilirsin. Yeri gelir; şiddeti ‘tolere edilebilir’ noktada görürsün. Kadına şiddeti tolere edip onaylarsın.

Ahlâksızlığı tolere etmek, toplumsal yükselişin baltalanması, ilerlemenin ihaneti, yükselişin bilinçli yerle yeksan edilişidir.

Şiddeti tolere et, hırsızı tolere et… Çürüme budur işte…

 AHLÂKSIZLIĞI TOLERE EDENLERE BAKIŞIN NEDİR?

DEVAMINI OKU

Özeleştiri yapmazsan…

ÖZELEŞTİRİNİN 5 FAYDASI

1-Aynaya bakmış olursun

2-Hatalarını fark edersin

3-Onlardan arınmayı düşünürsün

4-Eleştirenlerin hızını kesersin

5-Kusur arıyorsan tüm aynalar senin

İğneyi kendine çuvaldızı ele batır.

Özünü eleştirmekle kalmaz, yapmadığın kusurları da sana mal ederler. Özeleştiri; kişinin kendi düşünce davranış ve eylemlerini nesnel eleştiriden geçirmesidir.

Bir siyasal partinin veya militanın, bağlı olduğu amaç, ülkü açısından kendi eylemlerini yargılamasıdır.

Her yaptığını doğru sanan, yanılıyordur. Güç kirliliği zihnini bulandırmış, vicdanını köreltmiş, kalbini karartmıştır. Zulmettiğini fark edemez hale gelmiştir.

Özeleştiri yapmayanın tutumu; inkâr, öfke, kendine tapma, kibir ve günün sonunda ruhsal çürümedir.

Eleştirene kızarsın, sana itiraz edenleri sindirirsin, suç varsa sana ait değildir, işlediğin kabahati dahi başkasına yıkarsın.

Ortalık sorun dolu iken özeleştiri yapmayan, bir süre sonra hak etmediği eleştirilere muhatap kalacaktır.

Hatanı yüzüne vuranları cezalandırır, yasaklayıp, hapsedip, sosyal medyayı, Youtube’u kapatıp eleştiriden kaçamazsın.

Özeleştiri, kabahatlerinden arınmanın başlangıç noktasıdır.

Özeleştiri yapmayanın varacağı yer liman değil kayalıklardır.

        HAYATINDA HİÇ ÖZELEŞTİRİ YAPTIN MI?

DEVAMINI OKU

Hayat pahalılığı kâbusu

ENFLASYONUN 5 TAHRİBATI

1-Değerler erozyonu

2-Çürüme belirtisi

3-Denge bozulması

4-Adaletsiz vergi

5-Büyüme yerine şişme

TÜİK varken kim korkar enflasyondan?

Vatandaş korkuyor.

Rakamları değil ekonomiyi düzelt.

Enflasyonu Turgut Özal; “hayat pahalılığı” olarak öğretti bize… Elindeki parayla daha az şey alabiliyorsan, fiyatların artışından, hayatın pahalı hale geldiğinden, enflasyondan söz etmiş olursun.

Enflasyon, yüzde ile ölçülür. Eğer aylık enflasyon %1 ise o ay içinde fiyatlar genel seviyesi, bir önceki aya göre yüzde 1 oranında artmış demektir. Yıllık enflasyon %10 ise geçen yıl 100 liraya alabildiklerini şimdi 110 liraya alabiliyorsundur.

Enflasyon ülkede hızlandığında, ekonomide çözülme başlamış demektir. Enflasyon, sürgit artıyorsa, yakınlarda bir yerde ekonomiyi kriz bekliyordur.

Ülkenin üretim kabiliyeti ve ihracat yapısına göre bu süre 18 ay ile 24 ay arasında değişebilir. Enflasyonu yapışkan kılan, fiyatların sürekli artacağı beklentisidir.

Ayrıca enflasyondan geçinenleri de unutmamalı; fırsatçılar, tefeciler, kolaycılar, üretmeyenler, alternatifsizler

Enflasyonu çözmeden diğer ekonomik sorunlarla başa çıkamazsın. Nimet-külfet dengesi bozulur, yönetimin gücü erimeye başlar. Kâbus şimdi bizde…

        ENFLASYON KÂBUSUNDAN MUZDARİP MİSİN?

DEVAMINI OKU

Yerini beğenmiyorsan tırman; ağaç değilsin!

YOKUŞU OLMAYAN HAYATIN DEĞERİ YOKTUR

Bitki, yokuş çıkmaz. Ağaç ta öyle…

Yerini beğenmiyorsan; hareket et,

kıpırda, tırman; ağaç değilsin ya…

Hayatın yokuşsuz ise konfor seni çürütür.

Yol; yokuşa varmışsa, bir gün mutlaka inişe geçecektir.

Yokuşun bittiği yere zirve deriz. Zirveden yukarısı yoktur zaten.

Yokuşun seni hangi zirveye taşıyacağını bilmeden yola çıkarsan, vardığın yer seni mutlu etmeyebilir.

Yokuş bedeldir ve bu bedele değer değer ödülü olmalıdır. Bu, bazen bir kariyer zirvesi, bazen daha geniş ufuk sahibi olmaktır.

Ancak genelde yokuşun bittiği yerde bir  ödül beklentisi eksik olmaz. Ödüle değmeyen yokuşu ise çıkılmaya değmez. Y

okuş; sadece yamaçları tanımlamaz. Yola çıkanın önüne çıkarılabilir de…

Bulunduğun yolda rahat yürüyorsan, yokuşu yok demektir ve genelde bu yol seni bir yere götürmez.

Yokuşa sürülmüş her iş, yola çıkanı daha da hırslandırır. İlk yokuşta soluğu kesilenler olsa da cesura yokuş, meydan okuma gibi gelir.

Yerini beğenmiyorsan söylenme; ağaç değilsin, kıpırda, tırman…

        YOKUŞLARDA SUSAMIŞLIĞIN VAR MIDIR?

DEVAMINI OKU