Kuru koruman yetmez üretimi de korumalısın

ENFLASYON KORUMALI ÜRETİM

1-Mevduata kur koruması uygulanıyor

2-Oysa üretimin korunması gerek

3-Gübre, tohum, ilaç, mazot zamlarını geri alın

4-Üreticiye bu girdileri sağlayın

5-Böylece tarımsal üretim sürebilsin

Tasarruf sahibine parasını dolardan alıp liraya yatırsın diye kur korumalı mevduat sistemi uygulanıyor.

Amaç, enflasyon üzerinde kur baskısını kırmak ve tasarruf sahibinin dövize akışını engellemek

Bu sayede mevduata kurdaki artışa karşı koruma getirmek…

Peki, enflasyon karşısında tehlikede olan yalnızca mevduat sahibi mi?

Ya çiftçiye ne demeli? Üreticiyi enflasyondan korumak gerekmez mi?

Misal neden üretime enflasyon koruması getirmiyoruz?

Gıda, dövizden daha mı az önemli bizim için?

Üretimi korumak için gübre, ilaç, tohum ve mazot zamları geri alınmalı, çiftçiye ucuz girdi temin edilmeli ki tarımsal üretim sürebilsin.

Çiftçi gübre alamaz, tohum ekemez, ilaç kullanamazsa, zaten ateş pahası olan gıda fiyatları daha yüksek düzeye çıkacak, gıdada dışa bağımlılığımız artacak.

Kuru koruduğumuz kadar üretimi de korumamız zorunludur.

GIDA ÜRETİLMEZSE MEVDUAT KARIN DOYURUR MU?

DEVAMINI OKU

Paramparça tarım

TARLAYI DEĞİL ÜRÜNÜ BÖLELİM

1-Her nesilde 4’e bölünen tarım arazisi;

2-Eninde sonunda halı saha boyutuna iniyor.

3-Tarım yapılamıyor mirasçılar fakirleşiyor.

4-Gelin tarlayı bölmeyelim.

5-Üstündeki ürünü paylaşalım.

Türkiye’de 23,8 milyon hektar tarım arazisi, 3 milyon tarımsal işletme ve bunların 40 milyon hissedarı var.

Ortalama işletme büyüklüğü 5,9 hektar ve işletme başına düşen parsel sayısı 10, her parselin 13 hissedar bulunuyor.

Hissedar olup arazileri kullanmayan kişi sayısı 37 milyon.

Oysa Avrupa Birliği’nde misal Fransa, Almanya, İspanya’da ortalama işletme büyüklükleri 52 ilâ 13 hektar arasında değişiyor.

Bizde  5.9 hektarlık ölçek, paramparça bir tarımın ifadesi…

Türkiye şu anda miras yasasını, arazi toplulaştırması odağına çekmediği sürece, geleceğinden yiyor, torunlarına kötülük ediyor.

Zira parçalı ve hisseli araziler modern işletmecilik esaslarıyla bütünleşmedikçe, ölçek ekonomi şansımız kalmıyor.

Yapılması gereken, toprak paydaşlığı ile ürün paydaşlığını ayrıştırmak…

Tarımsal işletmenin ölçeğini korurken, miras üzerinden “ürünü” yani bu işletmenin zenginliğini pay etmek…

Ölüm hak miras helal diyorsan; paramparça tarımı bütünleştir.

        HALI SAHA KADAR TARLADA TARIM OLUR MU?

DEVAMINI OKU

Raf terörüne çare!

YA RAF DIŞISIN YA DA SAF DIŞI

1-Kârın %70’i markete gidiyorsa;

2-Üretici nasıl yaşayacak?

3-Raf parasını tarla parasına dek yükseltmeyin

4-Tarladan mutfağa değer zincirini koparmayın

5-Raflar enflasyonu beslemesin

Bir soru; raf, bir gıda maddesi midir? Yada giyilebilir mi? Tavuk; süpermarket rafında mı yetişir? Ne saçma soru böyle? Haklısınız; en az fahiş raf parası kadar saçma…

yük mağazaların bazıları, üretici ve tedarikçinin iliğini kurutma düzeyine dek, raf ücretlerini abartmış durumda.

Tarladan mutfak tezgahına uzanan süreçte eskiden hal, kabzımal benzeri aracılardan yakınır, enflasyona ivme veren adımların buralardan geldiğine tanık olurduk.

Bugün üretici ile tüketici arasındaki köprü olan büyük marketlerin değer zincirinden aldıkları pay, fiyatlar genel seviyesi, enflasyon üzerinde “belirgin”  baskı kuracak düzeye erişti.

Aracılar, gereklidir. Her birimiz Antalya’daki seraya gidip domatesi elimizle koparıp eve taşıyacak değiliz. Ya da eti, sütü; merada koyun otlatan mandıracıdan alacak halimiz yok.

Modern hayatın agoraları olan AVM’ler, süpermarket, bu eksiği tamamlar. Fakat bunu yaparken tedarikçinin, kanını emme, tüketiciyi “yok etme” hakları yoktur.

  ÜRETİCİ YAŞAMAZSA MARKET VAR OLABİLİR Mİ?

DEVAMINI OKU