Yanlış işin bedeli var

SUÇ VE CEZA 5’LİSİ

1-Hayatı düzenlemek yasa gerektirir

2-Daha fazla yasa daha fazla suç tanımlar

3-Yasa tanımazlar toplum kirleticileridir

4-Af, cezayı giderir de suç yerinde kalır

5-Her suç ceza gerektirecektir

Ceza; uygun bulmayanın uygun bulmadığı davranışlara karşı yapana uygulanan üzüntü, acı, sıkıntı verici işlem…

Yasanın, topluma zarar veren eylemlere karşı öngörülen yaptırım

Yaptığı “yanlış işin” zararına uğramak…

Cezanın bir gerekçesi, o gerekçenin bir tanım koyanı ve o tanımın yaptırım uygulama gücü vardır.

Ceza, onu uygulayacak güç yoksa yaptırıma dönüşmez.

Ceza, gücünü tanımlardan alır. Sistem, kendini koruma adına suçu icat eder ve her suç, cezayı gerektirir.

Affın gücü, cezaya yeter de suç, tanımı ortadan kalkmadığı sürece varlığını korur.

Hammurabi, bundan 3 bin 800 yıl önce Babil sokaklarına diktiği tabletlerle cezayı tanımlayan ilk kral olmuştur.

Suç tanımları yaparak cezayı yasalara bağlamakla kalmamış, “ben bu yasayı bilmiyordum” bahanesini sonsuza dek ortadan kaldıran; “yasaların biliniyor olması ön kabulünü” icat etmiştir.

Bugün yasaları biliyor ve yanlış iş yapınca ‘ben yasayı bilmiyordum’ diyemiyoruz.

Bedelini ödetiyorlar bize.

        HANGİ SUÇUN CEZASIZ KALMIŞ OLABİLİR?

DEVAMINI OKU

İnancı büyük olanın sınavı da büyük olur

SINAVIN 5 KURALI

1-Hayat, sınavlar bütünüdür

2-Bela seni kendine yaklaştırıyorsa; sınavdır

3-Bela seni senden uzaklaştırıyorsa; ceza

4-Yoklukla sınanmak kolaydır

5-Varlıkla sınav en zor olanıdır

Sınav: Bilgi, başarı, gayret, azim, birikim durumunu ölçmek.

İmtihan, derece tayini için yöntemdir.

Tehlike, gücü imtihan eder. Zenginlik, ihsanı imtihan eder.

Sadakat, aşkı imtihan eder.

Ahlak, erdemin sınavıdır. İstekleri ile arasında olanlar, sınavda olacaktır.

Yoklukla sınanmak kolaydır. Yoktur, yapamazsın, en fazla isyan eder, şükrü unutursun. Sınavın zoru; varlıkla yapılır.

Güç aktarıldığında bunu nasıl kullandığı gözlenir. Yoklukta mağdur olan çoğu kişi, varlık sınavını kaybetmiş ve gaddarlaşmıştır.

Kişi, daima en sevdiğiyle imtihan edilir. İsteğiyle sınanır, arzularıyla denenir, hevesleriyle ölçülür, sözüyle biçilir.

Eğer başına bir dert geliyorsa, unutulmadığını düşün ve sana sınav hakkı verildiğini hatırla…

Şükret ki sınava kabul edildin ve sana başarma şansı tanındı.

Kader der geçersen sınavda kopya çekmiş sayılırsın, tüm doğruların silinebilir.

       SINAVDAN GEÇTİĞİNİN FARKINDA MISIN?

DEVAMINI OKU

Ceza kalksa da suç yaşar

SUÇ VE CEZA

1-Suç işleyen sevinmesin

2-Ceza er veya geç yoldadır

3-Adalet bir gün ona ulaşır

4-Zalim bedel ödeyecektir

5-Zulüm arttığı yerden kopar

Suçlunun güçlü hale geldiği toplum, çürümeye başlamış demektir.

Hammurabi, bundan 3 bin 800 yıl önce Babil sokaklarına diktiği tabletlerle cezayı tanımlayan ilk kral olmuştur.

Suç tanımları yaparak cezayı yasalara bağlamakla kalmamış, “ben bu yasayı bilmiyordum” bahanesini sonsuza dek ortadan kaldıran; “yasaların biliniyor olması ön kabulünü” icat etmiştir.

Hammurabi’den bir örnekle; hırsızlık, yakalanma halinde suç sayılıyor. Yakalanmayan suçlu kabul edilmediği gibi ceza da gerektirmiyordu.

Cezanın 3 temel işlevinden söz eder çağdaş hukuk; 1-tekrarını önlemek, 2-işleyeni ıslah, 3-toplumu yönlendirme…

Aslında üçü de bir düzenin varlığına ve bu düzenin korunmasına yönelik ruh taşımaktadır.

Neticede ceza kaldırılabilir olsa da suç, insanın içinde sonsuza dek yaşar. Cezası çekilmemiş her cürüm, ya henüz yasayla tanımlanmamış veya henüz ortaya çıkarılmamıştır.

Hiç kimsenin işlemediği suçun masumu sayılmaması tam da bu yüzdendir.

Suçlular bugün ceza görmüyorsa, suçları ortadan kalkmaz.

Adalet gecikebilir fakat suç er veya geç cezasıyla buluşur, ceza er geç gelir.

          BU SUÇLAR CEZASIZ KALIR MI SANIRSIN?

DEVAMINI OKU

Belalardan ders almak

BELADAN KURTULMAK İÇİN NE YAPARSIN?

Bela bir sınavdır aslında; başa gelmesi nimet sayılabilir.

Onunla mücadele ederken gelişir,

yeniden bulaşmamak için tedbir alır,

uzak durmak için kendini eğitirsin.

Bir musibet, bin nasihatten evlâdır der eski bilgeler.

Musibet, belanın ta kendisi… Herkesin başına gelebilir.

Çözümü, içinden çıkılması, alt edilmesi zor durum

Çok büyük sıkıntıya ve zarara yol açan olay veya kimse

İnsanı istemediği bir davranışa zorlayan şey

Yapılan kötülüğe karşılık hak edilen veya uğranılan ceza

İnsanı; istemediği bir davranışa zorlayan şeyler bütünü…

Kula bela gelmez Hak yazmadıkça, Hak bela yazmaz kul azmadıkça… Ancak bize gelen belâ bir sınavceza mıdır?

Bunun için çok net bir ayrım söz konusudur. Eğer bela seni kendine ve yaratana yaklaştırıyorsa, senin imtihanındır.

Ancak bu bela seni senden ve yaratandan uzaklaştırıyorsa bu bir cezadır. Nitekim bu durumda belalardan ders almak yerine onu cezaya dönüştürmüş olacaksın.

Ülke olarak başımıza bela açıp duruyoruz. Ancak bu belalardan ders çıkarabildiğimiz oranda güçleniyor, akıllanabiliyoruz.

Belanın en büyüğü, kendi başına açtığın değil midir zaten.

        BU BELAYI BAŞINA SEN AÇMIŞ OLMAYASIN?

DEVAMINI OKU

Başarabiliyormuşuz

GÖLGE ETME BAŞKA İHSAN İSTEMEM

Bu söz; Büyük İskender’in ziyaret ettiği;

fıçının içinde yaşayan Dijojen’e ait.

Elinde fenerle dolaşıp, ‘adam arıyorum’ diyen bilgeden mesaj var; farklı olanınızı, engellemeyin, yeter…

Yıllardır AR-GE ’ye milyarlarca dolar para akıtan bizlerin, arzulanan başarıya neden ulaşamadığımızı sorguladım.

Yasa sorunu vardı, çözdük, kaynak sorunu vardı, hallettik, teşvik eksikti verdik. Peki, neden AR’aştırdığımız kadar GE’liştiremiyoruz?

Kaçımız bu açmazın farkında bilmiyorum ancak emin olduğum şudur ki idrak gecikmesi var bizde…

Farklı olandan KORKU,

bize benzemeyenden NEFRET,

rakiple düello yerine PUSU,

akıl yerine KURNAZLIK,

sabır yerine TELÂŞ,

merak yerine BİAT,

bilgi yerine KANAAT

özgün yerine TAKLİT,

ödül yerine CEZA

İnovasyon, “eski köye yeni adet” getirmek ise, “yeni” alternatifleri üretmeye izin verilmesi gerekmez mi?

Bizler eğer idrak gecikmesi sorununu aşabilirsek, ihtiyaçları daha erken fark edecek, bunun doğal neticesinde gereken icatları  daha sık çıkarabiliriz.

100 gencimizin 1.8 milyar $’lık unicornu ile başarabildiğimizi gösterdik.

Şimdi bize düşen; daha niceleri başarı yolunda koşarken, gençlerimizin önünü kesmemektir.

      FARKLI DÜŞÜNEN GENÇLERDEN BU KORKU NİYE?

DEVAMINI OKU

Bilinçli sürücü müsün?

FRENE DEĞİL KURALA GÜVEN

Trafikte ancak ‘kurallara uyarak’ hayatta kalabiliriz.

Araç kullanırken hayatımızın en önemli işini yapıyoruz.

Kural tanımaz sürücüler trafik teröristi gibi davranıyor.

İnsanı eğitemiyorsan, malzemeyi eğit derler… Teknoloji sürücüsüz (otonom) araçları kullanıma sokmaya başladı. Bu sayede yapay zekalı araç, kurallara uyacak, sürüş güvenliği artabilecek. Ancak buna daha var ver biz sürücüler uzun süre daha insana yönelik trafik kurallarıyla yaşayacağız.

Hız tuzaklarıyla kamera pusularıyla trafiği yönetmeye kalkanlar yerine, sürücüyü uyarıp onu da çözümün parçası olmaya çağıran anlayış, kaza sayısını da dramatik şekilde  azaltmış bulunuyor. Frene değil, kurala güvenirsek hayatta kalacağımız kesin.

Arada trafik magandalarının kural tanımaz otoyol haydutlarının sorun çıkaracağını biliyoruz  ancak toplamda yollarımızın çoğu bölünmüş. Hatalı sollama ile gelen kazalar neredeyse bitmiş. Aşırı hızın getirdiği ölümler, ‘sürücü bilinçlendirme’ kampanyalarıyla azaltılmış.

Bir sonraki adımda teknoloji devreye girince 10 yıl sonra kaza haberleri okumayabileceğiz. Araçlar akıllanıyor, yollar  iyileşiyor. Geriye bizim bilinçli davranmamız kalıyor.

        TRAFİK KURALLARINA UYSAN ÖLÜR MÜSÜN?

DEVAMINI OKU

Zaman hırsızına ceza

BÜROKRATİK OLİGARŞİ

ÜLKENİN HIZ TÜMSEĞİ

İşini geciktiren bürokrat neden ceza almaz?

Ülkenin zamanını çalanlardan hesap sorulmalı.

4 dakikada üretilen işe 21 günde onay vermek?

Zaman hırsızından hesap sorulsun.

Para kaybedersin, yerine konulabilir, servetini yitirirsin yeniden kazanabilirsin. Ancak zaman asla geri getirilmez. Ama para çalan cezalandırılır da zaman çalana ceza yok.

Araba üretim bandından 4 dakikada çıkıyor, üzerine soğutucu takmak, 21 gün sürüyor. ‘Bu neden böyle?’ diye soruyor küçük sanayici… Türk Standartları Enstitüsü (TSE) neden üretim hızında iş yapmaz? Oysa daha hızlı hizmet verebilmesi için organlar yönetmeliği dahi değişti.

Ancak kafalar aynı kaldı. Misal soğutucu ünitesi montaj projesini 21 günde onaylayan TSE’nin hangi çağda kaldığı merak konusudur. Başvuru oluşturma, uzman incelemesi, havale süreci, teknik komisyon tetkiki, revizyon döngüsü…

Bu döngü ile sadece küçük sanayici değil, Türkiye zaman kaybediyor. Zaman kadar hayati maliyet yoktur ve bunun hesabı sorulmalıdır. ‘Standart onayı önemlidir, işime özen gösteriyorum’ mazereti geçerli değildir. Üretim bandının beklemeye tahammülü yoktur. Yavaş bürokrat ceza almalı.

        GECİKEN ONAYIN MALİYETİ UMURUNDA MI?

DEVAMINI OKU

Sinyalsiz sürücüler

O SİNYAL KOLU İLE NE YAPMAYI DÜŞÜNÜYORSUN?
Trafikte iken kullanmıyorsun.
Sağa sola dönüşte elin ona gitmiyor.
Senin dışındaki canlılara da saygın yok.
Elin ona gitmiyor da sence o kol ne işe yarıyor olabilir?

Bilenleri özenle ayrı tutarak yazıyorum; aracınızda direksiyonun sol tarafında bir kol var: aşağı yukarı hareket edebilen bir kol… Trafikte sağa sola dönüşlerimizde bizi takip eden sürücünün kontrollü bir şekilde seyrini, bizimle mesafesini ve ne zaman ne yapacağımızı işaretle bildirir.

Sinyal kolunu kullanmanın size ve sizi takip eden sürücüye can güvenliği açısından son derece önemli olduğu aşikâr…

Ancak bunu gerektiğinde kullanmayan hatta araç kullanırken  eli o kola gitmeyen sürücülere lâfım olacak.

Sinyal vermemek, cezaya giriyor. Şimdiye dek sinyal kolunu gerektiğinde kullanmayana ceza yazıldığını görmedim, duymadım. Fakat sinyal konulunu kullanmayan sürücülerin sebebiyet verdiği kazalar ortada…

Sinyal kolunu icat eden, onu direksiyonun yanına neden koymuş olabilir? Sürücü kitaplarında tanımı; hangi yöne gideceğini senin dışındaki canlılara bildirmek yazıyor da…

Biz mi canlı değiliz yoksa siz mi insan değilsiniz?

         TRAFİKTE SİNYAL VERSEN ÖLÜR MÜSÜN?

DEVAMINI OKU

Merakıma dokunma

AR’aştırıyoruz ama neden GE’liştiremiyoruz?
Farklı olandan KORKU
Bize benzemeyenden NEFRET
Rakiple düello yerine PUSU
Akıl yerine KURNAZLIK
Sabır yerine TELÂŞ
Merak yerine BİAT
Bilgi yerine KANAAT
Özgün yerine TAKLİT
Ödül yerine CEZA
Oysa icat çıkaran gencimiz çok.
@serefoguz

Ben çocuğum… Merak benim işim. Her gün yüzlerce soru sorarım ebeveynime; ‘Bu NE?’ diye… Bıktırırım bazen onları.

Dedim ya ben çocuğum; Merak benim var olma biçimim…

Biraz büyüyünce ana sorum; ‘NASIL?’ olur. Bu sayede evren nasıl çalıştığını öğretir bana. Mühendislik sürecim başlar.

Genç olurum, merakım hala benimle ise bu defa sorularım değişir; ‘NEDEN?’ halini alır. Bu süreçte evrenin mimarisi şekillenir zihnimde. Ben gencim ve MERAK hala elimden alınmamışsa nihai soruya ulaşırım; ‘NEDEN OLMASIN?’

Tek isteğim vardır; merakımı elimden alma! Ama sen ey eğitim sistemi; önce ana-babam merakımı zedeler; ‘sorma, yapma, uslu dur.’ Sonra sen devreye girersin. Günde 400 soru soran ben; ilköğretim-lise eğitimi ardından üniversite kapısında tek soruya indirgenirim; ‘Sınavda ne çıkacak?’

Oysa bıraksan, merakımı elimden almasan; Lagari olurum, Fatih olurum, Vecihi olurum, Killigil olurum, Devrim olurum, Bandırma Feza Kulübü olurum, mucit olurum, BEN olurum.

         MERAK EDİYORUM; MERAKIMLA DERDİN NE?

DEVAMINI OKU

Başarabiliyormuşuz

GÖLGE ETME BAŞKA İHSAN İSTEMEM
Bu söz; Büyük İskender’in ziyaret ettiği;
fıçının içinde yaşayan Dijojen’e ait.
Elinde fenerle dolaşıp, ‘adam arıyorum’ diyen bilgeden mesaj var; farklı olanınızı, engellemeyin, yeter…

Yıllardır AR-GE’ye milyarlarca dolar para akıtan bizlerin, arzulanan başarıya neden ulaşamadığımızı sorguladım.

Yasa sorunu vardı, çözdük, kaynak sorunu vardı, hallettik, teşvik eksikti verdik. Peki, neden AR’aştırdığımız kadar GE’liştiremiyoruz? Kaçımız bu açmazın farkında bilmiyorum ancak emin olduğum şudur ki idrak gecikmesi var bizde…

Farklı olandan KORKU,

bize benzemeyenden NEFRET,

rakiple düello yerine PUSU,

akıl yerine KURNAZLIK,

sabır yerine TELÂŞ,

merak yerine BİAT,

bilgi yerine KANAAT ve

özgün yerine TAKLİT,

ödül yerine CEZA

İnovasyon, “eski köye yeni adet” getirmek ise, “yeni” alternatifleri üretmeye izin verilmesi gerekmez mi? Bizler eğer idrak gecikmesi sorununu aşabilirsek, ihtiyaçları daha erken fark edecek, bunun doğal neticesinde gereken icatları  daha sık çıkarabiliriz.

100 gencimizin 1.8 milyar $’lık unicornu ile başarabildiğimizi gösterdik. Şimdi bize düşen; daha niceleri başarı yolunda koşarken, gençlerimizin önünü kesmemektir.

      FARKLI DÜŞÜNEN GENÇLERDEN BU KORKU NİYE?

DEVAMINI OKU