Bilginin efendisi değilsen kölesisin

MAHREM DEĞİLSEN MAHRUM OLURSUN

1-Bilgi güçtür

2-Onu elinde tutana avantaj sağlar

3-Elindeki cihaz bilgi fabrikası gibi

4-Ama bilginin mahremiyeti hayati

5-Bilgine sahipsen efendisi, o sana sahipse kölesisin

Gezegende 7,5 milyar insan yaşıyor. İlginçtir, dünyadaki sim kart ve tablet sayısı, dünya nüfusunu aştı.

Öyle ki her saniye 2 çocuk doğarken 10 sim kart aktif hale geliyor. Bütün insanlık kapsama alanında artık.

Herkesin, her yerden, her yere, her şeyle, her zaman bağlanabildiği bu dünyada oluşan riskleri ve doğan fırsatları bilmez isek, başımıza neler gelir?

Söyleyeyim, bilgi kirliliği mağduru ve başkalarının bilgisinin kurbanı oluruz. Kapsama alanında olmak, aynı zamanda kapsandığınızı da gösterir.

Yalnızca para işlemlerinde değil, sosyal medya paylaşımları ve konum cihazları sayesinde ardınızda bıraktığınız iz, zaten sizin mahremiyetinizi “kendi elinizle ifşa” niteliğinde…

Kendi ürettiğin bilginin mahremiyetini koruyamazsan, özgürlükten mahrum olursun.

FARKINDA MISINIZ?

DEVAMINI OKU

Bilgi değersizleşirse…

BİLGİNİN 5 HALİ

1-Bilmediğimi bilmiyorum; öğret

2-Bildiğimi bilmiyorum; uyandır

3-Bildiğimi biliyorum; öğren

4-Bilmediğimi bilmiyorum; kaç

5-Cehalet giderilebilir, öğretirsen geçer

Ama bilgiye değer vermeyene öğretemezsin

Bilgi; bir şeyi öğrenmiş, anlamış olmak, bilim, sanat veya zenaat alanında yeterli bilgi sahibi olmak.

Hatırlamak, tanımak, öğrenmek, o işin elinden geliyor olması, varsaymak, sanmak, haberi bulunmak, haberdar olmak, olacağına inanmak, birinin bir şeyden sorumlu tutmak.

Kulağın duyup zihnin kavradığı…

Bir sonraki adımı, bilinen bilgiden yola çıkıp o bilginin yönergesinde yapabilmek eylemine varılır.

Ben bilmiyorum; o halde öğrenebilirim.

Ben biliyorum; o halde öğretebilirim.

Ben bilmediğimi dahi bilmiyorum; o halde benden uzak durun.

Ben bildiğimi biliyorum; kulak verebilirsin.

Cehalet; henüz bilmemenin tanımıdır. Giderilebilir bir şeydir; bildirirsin, öğretirsin geçer.

Ancak cehaletin cehlinde olmak (echelü cahilin) tedavisi olmayan bir haldir ve tüm bilgeler böylesi birinden uzak durmayı önermiştir.

Çünkü seni bu iklime çeker ve bilginin değer verilmediği diyarda kesinlikle mahveder.

         CAHİLLE TARTIŞACAK KADAR CESUR MUSUN?

DEVAMINI OKU

Cehaletinin cahili olmak

KENDİNİ BİLMENİN 5 ERDEMİ

1-Bilmediğini bilirsin, öğrenirsin

2-Bildiğinden emin olursun

3-Cehaletini dahi bilmeyenden kaçarsın

4-Yargılamaz, anlamaya çalışırsın

5-Yeni şeyler öğrenmeye açık olursun

Bilmek ile bilmemek arasındaki farkı ortaya çıkaran şey; düşünmektir. Zira kendini bilen, bu erdeme düşünerek varmıştır.

Bilmeden atılan adım, karanlığa doğru koşmaktır. Bildiğini sanmak, cehalet sınırını ihlaldir ki böyle biri, geri döndürülemez zihin hasarına düşmüştür.

Ben bilmiyorum; o halde öğrenebilirim.

Ben biliyorum; o halde öğretebilirim.

Ben bilmediğimi dahi bilmiyorum; o halde benden uzak durun.

Ben bildiğimi biliyorum; kulak verebilirsin.

Cehalet; henüz bilmemenin tanımıdır. Giderilebilir bir şeydir; bildirirsin geçer, öğretirsin geçer. A

ncak cehaletin cehlinde olmak (echelü cahilin) tedavisi olmayan bir haldir ve tüm bilgeler böylesi birinden uzak durmayı önermiştir. Çünkü seni bu iklime çeker ve bilginin değer verilmediği diyarda mahveder.

Sonuçta bilmek; canlıyı mertebelendirir.

Bir mantar, yağmurun şimşeğin ona büyüme vakti geldiğini bildirir de bir insan ancak bildiğinden emin, bilmediğinden tereddüt edebilendir.

Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu?

  HAYATTA NELERİ BİLMEDİĞİNİ BİLİYOR MUSUN?

DEVAMINI OKU

Okumayı alışkanlık haline getirmek zor

OKUMANIN 5 FAYDASI

1-Cehaletini azaltır

2-Bilgelerle tanışırsın

3-Akıcı konuşursun

4-Kendini iyi ifade edersin

5-Kelime hazinen genişler

İlim, insanın yitik malıdır, nerede görse eğilir alır.

Okumak; sayfaya eğilip onu almaktır.

Bana okudun mu diye sormayın / Kitap okumadım insan okudum / Kitabı insandan ayrı görmeyin / İnsanı sınırsız umman okudum.”

Okumayı öğrenmek kolaydır da bunu alışkanlık haline getirmek; zordur.

Çileli iştir. Satırları izler durur gözlerin… Gözü bozar, beli kamburlaştırır, mürekkebi yalatır, uykusuz bırakır…

Ama buna değer. Zira her okuma ile bir önceki andan daha az cahil olacaksındır.

Bir şeyin anlamını çözersin; onu okumuş olursun. Tıpkı insan okumak gibi…

General Patton; can düşmanı Çöl Tilkisi Rommel’in Tank Savaşı kitabını, barut kokuları içinde çadırında bitirince şu cümleyi sarf eder; “kitabını okudum Rommel.” Aslında kitabından yola çıkarak Alman generalini okumuştur. Ve bu okumuşluğuyla onu yenmeyi başaracaktır.

Neticede okumak, insanı primattan ayıran en değerli eylemlerdendir ve hayatta kalma repertuarını genişletir.

         OKUMA ALIŞKANLIĞI EDİNMEYİ DÜŞÜNSEN?

DEVAMINI OKU

Had bilmek yüceliktir

HADSİZLİĞİN 5 YIKIMI

1-Haddini aşan, zıddına döner

2-Hak hukuk tanımaz, zalimleşir

3-Kuralları çiğnemeyi marifet sayar

4-Şımarmıştır, hata yapacaktır

5-Hadsizler yasa sayısını çoğaltır

Bilmek; Bir şeyi öğrenmiş, anlamış olmak, bilim, sanat veya zenaat alanında yeterli bilgi sahibi olmak… Duyup, zihnin kavradığı

Nice bilgi, kurudur. Cansız, durağan, sabit hareketsizdir. Ona canı, bilmek kazandırır. Yunus Emre; “Çün okudun bilmezsin / Ya nice okumakdır” der.

Had bilmek, belki de bilginin en yüce mertebesidir. Haddini bilen, neyi bilmediğinin de farkına varandır. Çünkü had; bileni, cehalet çizgisiyle sınırlar.

Cehalet; henüz bilmemenin tanımıdır. Giderilebilir bir şeydir; bildirirsin geçer, öğretirsin geçer.

Ancak  cehaletin cehlinde olmak (echelü cahilin) tedavisi olmayan bir haldir ve tüm bilgeler böylesi birinden uzak durmayı önermiştir. Çünkü seni bu iklime çeker ve bilginin değer verilmediği diyarda mahveder.

Neticede bilmek; canlıyı mertebelendirir. Bir mantar, yağmurun şimşeğin ona büyüme vakti geldiğini bildirir de bir insan ancak bildiğinden emin, bilmediğinden tereddüt edebilendir.

Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu?

              SEN HADDİNİ BİLENLERDEN MİSİN?

DEVAMINI OKU

Siber varoş tehlikesi

BİLGİ YOKSULU OLMAYIN

Gezegen; daha bilgililerin yönetimine giriyor.

Makineler bile giderek akıllanıyor.

Bilgiyi reddedenler uygarlığın taşrasına düşecek.

Bilgisizler siber varoşların habitatı olacaklar.

İnsanların zengin ya da yoksul olduğunu anlamak için hangi coğrafyada yaşadıkları önemlidir. İbni Haldun; ‘coğrafyanız kaderinizdir’ der.

Ancak bilginin etkisiyle bu önem yerini; bulunduğu eğitime bırakmaya başladı.

Bill Gates ile bundan 24 yıl önce Londra’da bir söyleşi yapmıştım. Bilgiye erişimin zenginlik ilişkisine dair sorumu şöyle cevaplamıştı; ‘bir insanın zenginliğini anlamak için eskiden küredeki yerine bakardık.

Eğer bu kişi Somali’de ise fakir, Londra’da ise  zengin idi. Ancak şimdi bir kişinin zenginliğini anlamak için, bulunduğu eğitim düzeyine bakıyoruz.

Londra’daki kişi eğer eğitimsizse aynı aile içinde, Somalili birinden daha fakir olabilir. Burada işaret edilen nokta; bilgi uçurumunun, gelir uçurumunu derinleştirdiğidir.

Zengin ile yoksulun derinleşen refah farkı, bilgi ile ölçülür hale geldi artık. Bilgi; üretim faktörü olarak tanımlanıyor.

Üretemiyorsan siber varoş olacak, uygarlığın taşrasına düşecek, başkasına bağımlı yaşayacak, dijital uçurumdan yuvarlanıp marabalaşaksın…

    KENDİNİ BİLGİ YOKSULU HİSSEDİYOR MUSUN

DEVAMINI OKU

Akıllı ol, ukala değil

YARIM DOKTOR CANDAN EDER

YARIM USTA BİNADAN EDER

Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olanlar;

Bu sözüm size; Lütfen akıllı olun, ukala değil.

Cehaleti çoğaltmayın.

Gerçek uzmanların sesini bastırmayın.

Farkında mısınız; ortalık uzmandan geçilmiyor.

Tahsili veya birikimi olsun olmasın, mikrofon uzatılan, bir anda o konuya dair ‘uzmanca’ fikirler sıralayıveriyor. ‘Bilmiyorum’ diyene pek rastlamıyoruz. Konu ne kadar yeni, karmaşık olsa bile anında ‘uzmanca ukalalık’ dökülüveriyor.

Yeter ki gündemden bir konu olsun bu…

Sorun Korona ise herkes tıp alimi kesiliyor.

Sorun deprem ise anında jeolog oluyorlar.

Konu kaya gazı ise anlı şanlı profesör dahi, uzmanlık alanı farklı olsa da sanki kırk yıldır bunu çalışmış gibi ötüveriyor.

Ötmek diyorum zira derinliksiz, klişe kelimeler ve oradan buradan kulağına çalınmış cümleleri aktarıyor TV ekranına.

Yeter ki şöhretli biri olsun. Şöhreti ona her konu hakkında konuşma yetkisi tanıyormuşçasına… Akıllı olmak harikadır. Ancak ukala olmak; değildir. Fikri fukara olan ukala olur.

Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olanla aydınlanma olmaz. Gelin, gerçek uzmanlara sözü bırakın ve zihin kirletmeyin.

          SEN ARTİSTSİN, TIP UZMANI DEĞİLSİN Kİ?

DEVAMINI OKU

Başarabiliyormuşuz

GÖLGE ETME BAŞKA İHSAN İSTEMEM

Bu söz; Büyük İskender’in ziyaret ettiği;

fıçının içinde yaşayan Dijojen’e ait.

Elinde fenerle dolaşıp, ‘adam arıyorum’ diyen bilgeden mesaj var; farklı olanınızı, engellemeyin, yeter…

Yıllardır AR-GE ’ye milyarlarca dolar para akıtan bizlerin, arzulanan başarıya neden ulaşamadığımızı sorguladım.

Yasa sorunu vardı, çözdük, kaynak sorunu vardı, hallettik, teşvik eksikti verdik. Peki, neden AR’aştırdığımız kadar GE’liştiremiyoruz?

Kaçımız bu açmazın farkında bilmiyorum ancak emin olduğum şudur ki idrak gecikmesi var bizde…

Farklı olandan KORKU,

bize benzemeyenden NEFRET,

rakiple düello yerine PUSU,

akıl yerine KURNAZLIK,

sabır yerine TELÂŞ,

merak yerine BİAT,

bilgi yerine KANAAT

özgün yerine TAKLİT,

ödül yerine CEZA

İnovasyon, “eski köye yeni adet” getirmek ise, “yeni” alternatifleri üretmeye izin verilmesi gerekmez mi?

Bizler eğer idrak gecikmesi sorununu aşabilirsek, ihtiyaçları daha erken fark edecek, bunun doğal neticesinde gereken icatları  daha sık çıkarabiliriz.

100 gencimizin 1.8 milyar $’lık unicornu ile başarabildiğimizi gösterdik.

Şimdi bize düşen; daha niceleri başarı yolunda koşarken, gençlerimizin önünü kesmemektir.

      FARKLI DÜŞÜNEN GENÇLERDEN BU KORKU NİYE?

DEVAMINI OKU

Bilgi-yoğun cehalet

ÇER ÇÖP BİLGİDEN UZAK DUR

Ortada bilgiden ziyade bilgisizlik varsa internet sayesinde bilgisizliği örgütlersin.

Teknolojiyi cehaletin emrine verdiğinde;

daha donanımlı ilkellikler elde edersin.

Nitelikli bilgi, asla ortalıkta değil. Sıradan değersiz bilgi ise hemen her yerde bizimle. Misal Internet’te, birbirinin neredeyse kopyası fikirler, bilgiler, düşünceler, uçuşup duruyor. Eğer daha önce o konuda siz de bir şeyler üretmişseniz, bunları da aynı yerlerde buluyorsunuz.

Peki işe yarıyor mu? Pek sanmıyorum. Neticede ortada çok fazla bilgi dolaşsa da “nitelikli bilgi” son derece az.

Bir başka sıkıntı, işe yarayacak bilgi arayışındaki süreçlerin tuzaklarla dolu olmasında yatıyor. Kendiniz bile üretmiş olsanız, karışınıza çıkan bilginin referanssızlığı yüzünden kafanız karışabiliyor.

Eskilerin bir sözü vardır; “köyün girişinde uydurduğun yalana, köyün çıkışında seni de inandırırlar”.

Sizin “yeterince referansı olmayan” ham bilginiz, bir süre sonra, diğerleri tarafında da kullanılınca, siz de bu “ham bilgiyi”, eskisinden daha “nitelikli (!)” sanıyorsunuz.

Oysa başkasının kopyalaması bilginize nitelik kazandırmıyor sadece “daha yaygın” hâle getiriyor.

     NİTELİKSİZ BİLGİ SENİN İŞİNE YARIYOR MU?

DEVAMINI OKU

Ürün bedavaysa asıl ürün sensin

MÜŞTERİ VERİNİMETTİR

Çünkü veri; nimettir ve bunu da müşteri üretiyor.

Attığımız her adımda, yaptığımız her alışverişte;

üretilen verilerle, bizi annemizden daha iyi tanıyorlar.

Veriyi yöneten; dünyayı yönetir.

Bilgi güçtür ve bu gücü oluşturan, veridir. Dijitalleşme sürecinde her birimiz, inanılmaz boyutlarda veri üretiyor ve bu verileri toplayanlara güç aktarıyoruz.

Sanal dünyada bizi gezdiren cep telefonlarımız, bize ait her türlü veri ve bilgiyi, birilerine taşıyor. Bu veriyi yorumlayan ve bundan zenginlik üreten yığınca güç odağı oluştu bile…

Özellikle bedava ürün ve hizmet yemlemesiyle toplanan veriler sayesinde bizi bizden daha iyi tanıyorlar. Böylece ne alacağımıza, nasıl davranacağımıza, kimi seçeceğimize dahi yön verebiliyorlar.

Eğer bir yerde bedava internet erişimi varsa, bil ki ödemeyi, mahremiyetinle yapıyorsun.

Ürün bedava ise asıl ürün sensin. Zira bedava peynir sadece fare kapanında bulunur. Verilerine saygı göster!

         BEDAVA SANDIĞIN, EN PAHALIN OLMASIN?

DEVAMINI OKU