Dört kapı dört makam

KOLAY DEMEDİK, MÜMKÜN DEDİK

1-İcat çıkarmak isteyen,

2-Eski köye yeni adet getiren,

3-Buluşçu, yenilikçi fikir sahibi,

4-Seni yok sayacak, alay edecek, seninle savaşacağız.

5-Yeter ki 4 kapıyı bil ve asla vazgeçme.

Yeniyi deneyenin geçmek zorunda olduğu 4 kapı var:

Birinci kapı; YOK SAY… Şarbona aşı bulsan, umurumuzda olmaz.

Uzaya roketsiz gidip dönsen bile yüzüne bakmayız.

Seni yok sayarak yok etmeye çalışırız.

Yola çıkanların %80’i bu kapının eşiğine takılır kalır, vazgeçer

İkinci kapı; ALAY ET

Hala vazgeçmemiş ve yeniliğinle var kalmayı sürdürüyorsan, alaya alınma panayırına hoş geldin.

Girişimcilerin %15’i bu kapıda kalır, yenik düşer vazgeçer

Üçüncü kapı; SAVAŞ

Alaylara da aldırış etmeden buraya kadar gelebildiysen, seni yok etmeye çalışacağız.

Bu aşamada girişimcilerin %3’ü hezimete uğrar, vazgeçer

Dördüncü kapı; KAYITSIZ ŞARTSIZ TAKDİR

Her 3 kapıdan geçmeyi başarmış %2’yi bekleyen muhteşem zaferin sahibisin artık. 

Düne kadar seni yok sayan, alay eden ve yok etmek için savaşanlar da dâhil hepimiz, kayıtsız şartsız seni takdir edeceğiz, yeni zenginlik alanından pay talep edeceğiz. 

4 kapı 4 makamdan geçmeyi bildin çünkü…

SEN KOLAY VAZGEÇENLERDEN MİSİN?

DEVAMINI OKU

Organizasyon dehşet

AVARA KASNAK MISIN?

1-Değer üretmeyen

2-Güç aktarmayan

3-Ama sistemi geren ve boşa dönen parçaya avara

kasnak denir

4-Siz; boşa çalışan, çalışır gibi görünen

5-Kendini tekrar eden sistemlerin parçası olmayın

Adamın biri arkadaşıyla yolda giderken elindeki çakısıyla parmağını keser.

Biraz ötede bir özel sağlık kurumu vardır.

Adam “ben şurada pansuman yaptırayım” der.

İçeri girince, karşısına iki kapı çıkar.

Birinde ‘HASTALAR’, ötekinde “YARALILAR’ yazılıdır.

Yaralılar kapısından girer.

Yine iki kapı vardır. Birinde ‘ET’, ötekinde ‘KEMİK2 yazar.

Et kapısından girer.

Yine iki kapı…

Birinde ‘ÖNEMLİ’ ötekinde ise ‘ÖNEMSİZ’ yazıları vardır.

Önemsiz yazandan girince bir anda kendini sokakta bulur.

Arkadaşı sorar: ‘Nasıl, sana iyi baktılar mı?’ 

Adam cevap verir: ‘Hayır, ama organizasyon dehşet!’

Türkiye; ‘dehşet organizasyonlar’ cenneti(!) durumundadır.

Değer üretmeyen sistemleri ayıklamadıkça organizasyonel ‘dehşetler’ bizi orta gelir tuzağına mahkûm edecektir.

Sorun, yeterince üretememektir ve ortada üretilen değer yoksa organizasyonel mükemmelliğin hiçbir anlamı yoktur.

  ANLADIK MÜKEMMELSİNİZ AMA   KİMİN NE İŞİNE YARARSINIZ?

DEVAMINI OKU

Elindeki servet; bugün

HAYAT 1 GÜNDÜR, O DA BUGÜNDÜR

1-Yarın daha iyi olacak deme.

2-Bugün, dünün yarını değil miydi?

3-Oysa hayat, bugün yaşayabildiğindir

4-Dün geçti gitti, yarın ise belirsiz

5-Ama bugün seninle, değerini bil

Geçti gün, ferdayı ko saat bu saat dem bu dem.”

Şeyh Galib uyarıyor bizi; geçen güne hayıflanmayı bırak.

Ferda (yarın ) ise ne getirecek emin olamazsın.

Elindeki tek servet; bu demdir bu saattir.

Değerini bil zira temize çekemeyeceksin.

Ya anı yaşayacak veya onu ıskalayacaksın…

Bil ki hayatın müsveddesi yok ve temize çekilesi değildir.

Bunu biliriz de ya dünün pişmanlık, suçluluk, hesaplaşmaları ya da yarının kaygıları ile boğuşup dururken, elimizdeki tek işe yarar zaman olan bugünü ihmal ederiz.

Bir bakıma biri geçmiş diğeri gelmemiş güne dair şeytan taşlamaktan yarın ibadetine zaman ayırmayız.

Ülkeye bakın, düne dair her şey gündemdedir.

Ya da yarına dair, seçiminden geçimine dek kaygı ve kavga alanlarıyla boğuşup duruyoruz.

Oysa bazı insanlarımız, güne dair gayretiyle adeta mucize gibi, yarın inşa ediyor, çalışıyor, üretiyor, ülkenin bir yarını varsa ona hizmet ediyor.

Gençlere bakıyorum; çoğunun yarını çalınmış, umutsuz ve kaygı içinde.

En büyük israfımız, valizini toplayıp yarınına göçenlerimizdir.

SENİN GÜNDEMİNDE DÜN MÜ , YARIN MI, BUGÜN MÜ VAR?

DEVAMINI OKU

İstikbal köklerdedir

İLK GÜVENİ EN CESURUMUZ GÖSTERSİN

1-Geleceğin ne getireceği bilinmez.

2-Ancak kestirilebilir.

3-Gördüğüm; yatırım için,

4-Çoğumuzun güven ortamı beklediğidir.

5-Cesur olanlarımızın atılımıyla güven oluşabilir.

Gökyüzündeki yıldızlara uzanmadan önce ayağının nereye bastığına iyi bakmak gerekir.

Özellikle işlerin giderek zor ve karmaşık hale geldiği dünyada, istikbale giden yolun başlangıcıayağını çok sağlam bastığın yer olacaktır.

Uzun süredir Anadolu ve Trakya’yı dolaşıyorum.

Gördüğüm, herkesin geleceğe dair çok sayıda kaygıyı dile getirdiğidir.

Eski bakan bir arkadaşım, bu ortamın ekonomide inanılmaz fırsatlar barındırdığına işaret ettiğini söylüyor; ‘bu ortamda cesurlar kazanacak.’

Ben de buna inanıyorum.

Karmaşada yol alma çağında dünya giderek tehditlerin arttığı ancak fırsatların da ortalığa saçıldığı her haline geldi.

Görüştüğüm girişimcilerin çoğu bu fırsatları zenginliğe çevirmek için daha fazla beklemenin fırsat kaybı olacağı görüşünü paylaştı benimle.

Ancak bu fırsatları değerlendirirken, kendi kültürel köklerini, ana becerilerini hesaba katmak gerekecek.

Kökün mazide ise  geleceğin atide olacaktır. İ

stikbal göklerde olduğu kadar kesinlikle köklerde…

GELECEĞ ADIM ATMAK İÇİN YETERİNCE CESUR MUSUN?

DEVAMINI OKU

Başarının maliyeti

BAŞARININ 5 DİNAMİĞİ

1-Gayret, kabiliyetten kıdemlidir

2-Her nimet bir külfet gerektirir

3-Başarı tesadüf değildir

4-Çilesi çekilmemiş başarı çabuk söner

5-İnci, sancı ürünüdür

Başarı; maliyeti ödenmişse kutsaldır

Başarmak; Bir işi istenilen biçimde bitirmek, muvaffak olmaktır.

Başarı bir hedefe yol almak ise asla  maliyetsiz olmayacaktır. 

Uykudan çalacak, konfordan çalacak, uğraşları artıracaktır.

Değişim sözcüğünün hamurudur, ilerlemenin adımıdır.

Başarmak bir yolculuktur; yeri gelir yalnız kalır, yeri gelir yalnızlaştırılırsınız.

Ekonomide başarmak refahta sürekliliktir. 

Büyümede zikzaklar çizmemek, işsizin azlığıdır.

Başarılı toplumlar, başarının maliyetinden kaçınmayan bireylerden oluşur.

Oysa kurnaz toplumlar, başarıyı maliyetle ilişkilendirmek yerine, nimeti alıp külfeti ötelemek isteyenlerden oluşur.

Ülkemizde başarılı insanlara bakın; bedel ödemişlerter dökmüşlerçalışmış, gayret göstermiş ve bir maliyeti göğüslemişlerdir.

Oysa nepotizmle, kayırmacılıkla bir mevkilere gelmişler, başarı gösterememiş, o mevkileri çürütmüşlerdir.

Liyakati yücelten toplumlar, başarının maliyetini de tanımlar daima.

Ancak yönetimi kurnazlar ele geçirince başarı sağlanamaz.

  KÜLFETSİZ NİMET PEŞİNDE KOŞAR MISIN?

DEVAMINI OKU

Konfor sizi çürütmesin

DURAN TİMSAH ÇANTA OLUR

1-Kabiliyet çok şeydir

2-Ancak eylem yoksa yok şeydir

3-Konfor başarının düşmanı

4-Su kıyısında güneşlen ama,

5-Durunca çanta olan timsahı hatırla

Nice yetenek, eylemsizlik kurşunuyla ölmüştür.

Bir Brezilya atasözü; ‘duran timsah çanta olur’ der.

Anlatmak istediği, ne kadar güçlü, yetenekli olsan dahi eğer duruyorsan, eyleme geçmiyorsan, hayatın başkalarının sana çizdiği kadere bağlıdır.

Gonçarov’un ünlü karakteri, kabiliyetlerine rağmen konfor alanından çıkamayan Oblomov’u anlatır bize.

Hatta bu durumu; ‘oblomovlaşma’ diye nitelendiririz.

Tutunamayanlar’ın yazarı Oğuz Atay da eylemsizlik eyleminden(!) söz eder; ‘ben başlamazsam ancak durdurulabilirim.’

Başlamadığı için durdurulan nice kabiliyet biliyorum.

Hataları; konfor tuzağına düşmek olmuştur.

Zira konfor; çürütür.

Rahat içinde hiçbir zor başarılmamıştır.

Tarihe bakın; tüm büyük başarılar, sorun ve dertlerle mücadele edenlerce sağlanmıştır.

Hiç yan gelip yatan ve bir şey üreten var mıdır?

Yatarak büyüyen tek şey kabaktır, o da suya, güneşe ulaşmak için gayret etmek zorundadır.

Çocuğum çok zeki ama biraz tembel’ söylemi, nice velinin dilinde adeta pelesenktir.

Oysa çocuğunu konforla değil, sorumlulukla ödüllendirebiliyorsan, ona en büyük iyiliği yapmış olursun.

Konfordan çık!

DURARAK YOL ALABİLİR MİSİN?

DEVAMINI OKU

Başarabiliyormuşuz

GÖLGE ETME BAŞKA İHSAN İSTEMEM

1-Bu söz; Büyük İskender’in ziyaret ettiği;

2-Fıçının içinde yaşayan Dijojen’e ait.

3-Elinde fenerle dolaşıp,

4-‘Adam arıyorum’ diyen bilgeden mesaj var;

5-Farklı olanınızı engellemeyin, yeter…

Yıllardır AR-GE’ye milyarlarca dolar para akıtan bizlerin, arzulanan başarıya neden ulaşamadığımızı sorguladım.

Yasa sorunu vardı, çözdük, kaynak sorunu vardı, hallettik, teşvik eksikti verdik.

Peki, neden AR’aştırdığımız kadar GE’liştiremiyoruz?

Kaçımız bu açmazın farkında bilmiyorum ancak emin olduğum şudur ki idrak gecikmesi var bizde…

Farklı olandan KORKU,

bize benzemeyenden NEFRET,

rakiple düello yerine PUSU,

akıl yerine KURNAZLIK,

sabır yerine TELÂŞ,

merak yerine BİAT,

bilgi yerine KANAAT,

özgün yerine TAKLİT,

Ödül yerine CEZA.

İnovasyon, “eski köye yeni adet” getirmek ise, “yeni” alternatifleri üretmeye izin verilmesi gerekmez mi?

Bizler eğer idrak gecikmesi sorununu aşabilirsek, ihtiyaçları daha erken fark edecek, bunun doğal neticesinde gereken icatları  daha sık çıkarabiliriz.

100 gencimizin 1.8 milyar $’lık unicornu ile başarabildiğimizi gösterdik.

Şimdi bize düşen; daha niceleri başarı yolunda koşarken, gençlerimizin önünü kesmemektir.

  FARKLI DÜŞÜNEN GENÇLERDEN BU KORKULARINIZ NİYE?

DEVAMINI OKU

Güneş için gölgeden çık

GÖLGENİN 5 YIKIMI

1-Seni daima bir başkasının ışığı var edebilir.

2-Kendi başına değer üretemezsin.

3-Başarın görünmez, iz bırakamazsın.

4-Gölgesi olduğun kaynağa muhtaçsın.

5-Güneşe bakan gölgeleri göremez.

Gölge; Işığın, kendinden doğan ama ışığın yok edemediğidir.

Gölge, aydınlıktan rahatsız olanın, sığınağı da olabilir. 

Ziya Paşa; ışıktan rahatsız olanlara seslenir; “erbabı kemali çekeme nakıs olan / Rencide olur dide-i huffaş ziyadan.

Burada bir yandan ışıktan rahatsız olan gölgenin habitatı yarasayı hatırlatır diğer yanda kendinden (Ziya- Işık) şikayetçileri eksiklikle suçlar ve olgunluk ehlini çekemezliklerinden dem vurur.

Gölge, bir olayın, duygunun bıraktığı iz, hatırda kalan etkisini de anlatır bize. 

Ya da kendi başına güneş olamayanın birinin gölgesinde yaşayıp gitmesi…

Parlak bir başarının üzerine düşen leke de gölgedir o başarıya…

O karaltı, beklentiyi karşılamama halidir. 

İtibarı zedeleyen kuşkunun adı olur gölge

Şöhretinin üzerine gölge düşenin bilinirliği azalır.

Gölge, dokunulmazdır. Ancak başka bir ışık gelir ve gölge zail olur. Düştüğü yerden gidince ardından iz bırakmaz.

Neticede; güneşin sana gelmesini istiyorsan, gölgeden çık!

  GÖLGELERDE ÇÜRÜMEK SENİN KADERİN MİDİR?

DEVAMINI OKU

Bir hikayen var mı?

HİKAYENİN 5 GETİRİSİ

1-Bireylere ortak ufuk oluşturur

2-Yarına dair fikirler üretir

3-Uygarlık talebi netleşir

4-Kürede kendine yer edinirsin

5-Değerler toplumu olursun

Sözü dinlenen ulusların kendi hikayeleri var.

Hikaye yazamayan, başkasının hikayesini yaşar.

Hayat hikayeler üzerinden yürür.

Hikâye yazan, hikayesini değerler zinciri üzerine kuran; geleceği inşa eder.

Hikâyesi olmayan başkasının yazdıklarını yaşar.

Bir ülke kendi hikâyesini yazarak yol alır.

Onu anlatarak dilden dile dolaşır.

Gençliğini, insanlarını, yarınını güçlü argümanları ile besler. 

Olaylarını bilim üzerine inşa eder.

Toprakları toprak olmaktan çıkar birer zenginlik abidesi haline gelir.

Küresel mecrada söyleyecek sözü olur, dinlenir, değerlenir, yükselir, taş üstüne taş koyar. 

Milli değerlerini yüceltir, taşeronluğa değil, üretime odaklanır.

Her alanda üretimi birincil kılar.

Başkasının hikâyesini yaşayanlar; ellerindekileri birer birer kaybeder.

Kaybettiklerinin farkına varamaz.

Değer erozyonuna uğrar.

Sürekli önüne havuç konulur.

Havucu kemirirken yarınını kemirir.

Ülke hikayesiz kalınca, ortak ufka bakamaz, gelecek inşasında zorlanır, yarına dair tereddütleri oluşur, zemin kaybeder.

Hikayen yoksa, masal olur gidersin…

HİKÂYE YAZMAYI  BIRAKANLARDAN MISIN? 

DEVAMINI OKU

İnanırmış gibi yapmak

AHBAP ÇAVUŞ KAPİTALİZMİ

1-Şirket başarısı; yandaş ya da eş dostun,

2-Hükumet & bürokrasiye yakın ilişkisine bağlı olması.

3-Kaynakları çar-çur etmenin en bildik yoludur.

4-Peki ya GENÇ başarı?

5-Onlara kaynak yok mu?

Türkiye’de kaynak sorunundan şikayet edip duruyoruz ya…

Bana göre bu eskimiş bir ezber.

Büyümek için dış kaynağa bağlı olmak, kaynakları nasıl kullandığımıza dair sorun.

Misal 3 yıl önce Dünya Bankası’ndan gelen 500 milyon $’lık KOBİ destek paketini ne yaptık dersiniz? 

Batasıca zombileri yüzdürmeye harcadık.

Oysa o parayı; rüştünü ispat etmiş yazılımcı gençlere verseydik ne olurdu?

Olacağı şuydu: Bize küresel boyutta pek çok şirket ve ürün çıkarırlardı.

Peki, bu gençlere inanmıyor muyuz?

Daha yakın geçmişte 1.8 milyar $’lık iş çıkardılar. 

İnanır gibi yapıyoruz ama asla inanmıyoruz.

Dikkat edin; gençlerin önünü açmak laflarını o kadar sık etmemize rağmen, kaynakları gençlere değil betona gömüyoruz.

Ahbap-çavuş kapitalizmi ile varılacak nokta, orta gelir tuzağıdır ve biz de zaten bu inançsızlıkla tuzağın içinde patinaj yapıyoruz. 

Çare? Gençlere inanırmış gibi yapmak yerine, gerçekten inanmak

Betonu tercih edersen bu olur, yazılımı öncellersen zengin olursun

  BAŞARILI GENÇLERİ EDEN DESTEKLEMEYİZ?

DEVAMINI OKU