Toplum zararlıları

NİMETİ ALIP KÜLFETİ ÖTELEYENLER

1-Kriz sürecinde daha fazla göze batar oldular.

2-İşlerini kötü yapanlar.

3-Sen çalışırken yan gelip yatanlar.

4-Aldığı parayı hak etmeyenler.

5-Kötü yönetenler, kötüleri kollayanlar.

Ürüne zarar veren kımıl ya da süne zararlısı gibi, işini kötü yapanları toplum zararlıları diye niteliyorum.

Kamuözel fark etmez; üretenin baş belalarının başında böyleleri gelir.

Onları her yerde görebilirsin.

Bazen gişede bilet satandır, garson, banka görevlisi, taksi şoförü veya devlet memuru

Azami ücret talebiyle asgari iş kurnazlığındadırlar.

Bazen bizzat sizin yöneticinizdir.

Hem işi bilmez hem de kurumun kaynaklarını, makamın gücü sayesinde sömürür.

İşletmeye değer katmadığı gibi üreteni de bizar eder

İki adım ötedeki spor salonuna kurumun arabasıyla gider.

Bazen işletmenin insan kaynakları başıdır.

İş tanımının gerektirmediği yetkinlikleri arar durur iş başvurularında…

Bazen çağrı servisindekidir.

Seni özensiz dinler, düzensiz cevaplar, çözdüğünü sandığından fazla dert açar başınıza.

Bazen bu haydutlar, çalışma arkadaşınızdır.

Siz işinizi tam yapabilmek için çırpınırken, o takım oyununu savsaklar.

Sizi yarı yolda bırakır, hayatın ritmini aksatır.

Kendimize sormamız gereken soru şudur;

KÖTÜLERİ NİÇİN HAYATIMIZDA TUTUYORUZ?

DEVAMINI OKU

Çelişkilerden arınmak

GÜNCE TUTMANIN 5 YARARI

1-Dönüşümünü izlersin

2-Zihnin dinamik hale gelir

3-Kötü anılarını düzenlersin

4-Hayatına girip çıkanları bilirsin

5-Daha iyi bir yarın çizersin

Hayatı geçmişe bakıp anla, geleceğe yürü..

Dünunutulası şeylerin coğrafyasıdır.

Ancak çok azı bugüne taşınacak; yarına ise belki de hiçbir şeyi taşımayacaktır zihin.

Uzun yıllar günlük tutan biri olarak, defterime nelerin olup bittiğini yazdığımı fark ettiğimde, bu alışkanlığa son verdim.

Bu alışkanlığı değiştirdim.

Zira günün rutinine dair olanlar zaten unutulmalıydı.

Duygular ise hala yaşıyorlarsa, gönlüm; günce haline gelmeliydi.

Bugün duygular güncesiyle geçmişime yolculuk yapabiliyorum.

Fark ettiğim şu olmuştur ki unutamadıklarımı, gönül güncemde kayıt altına alırken, dönüştürmüştörpülemişsüslemiş ve kılçığından ayıklamışım.

Bu da bana şunu öğretti; insan, geçmişe dair anılarını, yeniden şekillendirebiliyor, unutmadıkları; zihninde yaşıyorsa, gelişiyorserpiliyorçelişkilerinden arınıyor.

Adeta çelişerek gelişiyor zihin…

Geçmiş yönelik anı restorasyonuna ne gerek var peki?

Çünkü, hayatı geçmişe bakıp tanımlıyor, geleceğe bakıp yaşayabiliyoruz.

Anı değerlendirmek şartıyla

SEN DE ANI RESTORASYONU YAPAR MISIN?

DEVAMINI OKU

Nitelik bir ihtiyaçtır

UFUKLARIN EFENDİSİ

1-Her toplumun %2’si, zeki ve yetenekli

2-Toplumun kaderini bu %2’ye nasıl davrandığın belirler

3-Ya “devlet başa” der, ufukların efendisi olursun.

4-Ya “kuzgun leşe” harcar,

5- Uygarlığın taşrasına düşersin.

Hayatın olmazsa olmazıdır. 

Nitelikli çoğunluk, bireylerinin kalitesine dair tüm iyi şeylerin öyküsüdür.

Nitelikli azınlık ise iktidarda olmasa dahi, niteliksiz çoğunluğa tercih edilendir.

Aksi halde niteliksiz çoğunluğun iktidarıyla tüm değerler alt üst olur.

Toplumun yüzyıllar içinde biriktirdiği değerler, estetik normlar, kültürel referanslar, hoyratça yok edilir.

Bin yıllık eserin gül ağacından yapılmış kündekâri şaheserini “bu eskidi” diye söküp yerine plastik doğrama takmaktır.

Nitelik coğrafyasınepotizmin geçersiz olduğu, insanların kabiliyetleriyle yükselebildiği (merit oriented), bilgiyi akla rütbe yapan, nüfus cüzdanını veya doğum kağıdını, soyadını önemsemeyen toplumları tanımlar. 

Misal kadim Çin’de devlet memurları, ülkenin en nitelikli insanları arasından seçilirdi ve sınavı bizzat imparator yapardı.

Osmanlı’nın doruk zamanlarında, dünyanın her neresinden olursa olsun, dini, ırkı, rengine bakılmaksızın kabiliyetiyle öne çıkana itibar edilir ve yüceltilirdi.                  

NİTELİKLİ İNSANLAR BİRİKTİRİYOR MUSUN?

DEVAMINI OKU

Yüksek enflasyon kader mi?

HALİMİZ; KADER DEĞİL, TERCİH

1-Ürettiğinden fazlasını tüketir,

2-Kazandığından fazlasını harcar,

3-Nimet-külfet dengesini bozarsan;

4-Enflasyonun da 10 kat fazla olur.

5-Kötü halimiz; bizim yaşam tercihimizdir.

Yolunda gidenlerden ziyade aksayan, yürümeyen ve başarısızlıkla sonuçlanan şeyleri, kader bağlamak, adeta bizim geleneğimiz…

Başarıyı; çalışkanlığa, bilgi ve sabra bağlamak yerine, onu kaderle ilişkilendiren toplumların genelde geri kaldığını pekala görebiliriz.

Misal dünya ekonomisinde zaman zaman kriz çıkar, kuraklık olur, işler yolunda gitmez ve sorun yaşanır.

Bu sorunu çözmek için akil insanlar bir araya gelir, kök soruna erişir, yöntem geliştirir ve çözüm gelir.

Enflasyon şimdilerde dünyanın baş belası

İyi de bizim enflasyon baş belasından fazlası…

Onlarda %5 -%10 arasındaki enflasyonun, bizde %50 – %100 arasında olması, sizce kader midir?

Yoksa tercih mi?

Su, her coğrafyada 100 derecede kaynar.

Biz su 1000 derecede kaynamıyor.

Her coğrafyada kimya, fizik, biyoloji kuralları aynı oluyor da neden bizde enflasyon 10 kat fazla?

Yerçekimi Türkiye’de diğer ülkelerden kat be kat ayrışıyor mu?

Burada sorun, bizim enflasyona bakışımızdır.

Kaderle filan ilgisi yok.

Bu; bizim kötü yönetim tercihimizdir.

Bu bizim nimet-külfet dengesini bozma tercihimizdir.

BATI’DA SU 1000 DERECEDE Mİ KAYNAR?

DEVAMINI OKU

Bilgisizlik tehlikesi

SİBER VAROŞ OLMAYIN

1-Gezegen; daha bilgililerin yönetimine giriyor.

2-Makineler bile giderek akıllanıyor.

3-Bilgiyi reddedenler uygarlığın taşrasına düşecek.

4-Bilgisizlerimiz;

5-Siber varoşların habitatı olacaklar

Bilgi, güçtür. Bilgisizlik ise güçsüzlük…

İnsanların zenginlik derecesini anlamada hangi coğrafyada yaşadıkları önemli ancak bilginin etkisiyle bu önem yerini, bulunduğu ‘eğitim düzeyine’ bırakmaya başladı.

Bilgiye erişimin zenginlikle ilişkisi nedir?

Bill Gates’in bu soruma cevabı şuydu:

‘bir insanın zenginliğini anlamak için coğrafyasına bakardık.

Eğer bu kişi Somali’de ise fakir, Londra’da ise zengin idi. Ama şimdi; eğitim düzeyine bakıyoruz. Londra’daki kişi eğitimsizse aynı aile içinde, Somalili birinden fakir olabilir.’

Burada önemli nokta, bilgi uçurumunungelir uçurumunu derinleştirdiğidir.

Zengin ile yoksulun derinleşen refah farkı, bilgi ile ölçülebiliyor artık.

Zira bilgi; üretim faktörü olarak tanımlanıyor.

Üretemiyorsan SİBER VAROŞ olacak, uygarlığın taşrasına düşecek, dijital uçurumun kaybedeni haline geleceksin.

Eğitim sistemi bu yüzden daha hayati hale geldi ve ısrarla bu bilgisizliği çoğaltan yapıyı daha iyi hale getirmiyor; bilgiyi, bilgiliyi sistematik aşağılıyoruz.

BİLGİ FAKİRİ OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYOR MUSUN?

DEVAMINI OKU

Helva için ateş şart

ATEŞ YOKSA HELVA DA YOK

1- Helva için un, şeker, yağ yetmez.

2- Sorun; ateşin olmamasında…

3-Kriz bize fırsat ve tehdit sunuyor.

3-Ancak fırsat,

4-Unu şekeri yağı olana değil;

5-Ateşiyle bunları helva yapabilene yarayacak.

Krizin içinden geçerken çok derin bir değişim süreci içindeyiz.

Biliyoruz ki fırsatlar ve tehditler havada uçuşuyor.

Ancak sorun şu ki değişimin sunacağı fırsatlar herkese eşit dağıtılmayacak.

Daha hazırlıklı olan bundan daha fazla nasiplenecek.

Bildik deyimdir; un var yağ var şeker var, öyleyse helva yapalım

Fakat genelde helva yapılamayan durumlarda söylenir.

Gereken unsurlar sağlanmış iken “gayreti körüklemek” için sarf edilir.

Netice; una, yağa, şekere sahip olmana rağmen, helva yine de yapılmamıştır.

Neden?

Çünkü bütün imkânları helvaya evirecek “ateş” yoktur.

Ateş; yâni niyet, yâni kararlılık, yâni dinamizm

Bugün pek çok projemiz, bu durumdadır.

Hele ki sosyal fayda üretecek adımlarımız, tarafları, unsurları tam olmasına rağmen, neticelenmiyor.

Özel sektör bir yandan durağanlıktan şikayet ederken diğer yanıyla kıpırdamıyor.

Pek çok başarı hikayesinin ana fikri; kriz zamanlarında yatırımdır.

Herkes un, yağ, şekeriyle beklerken başarı ateşten gelmiştir.   

 KENDİ İÇİNİZDE SİZİ EYLEME GEÇİRECEK ATEŞ VAR MI?

DEVAMINI OKU

Yetkili ben sorumlu sen

KORKUTARAK YÖNETENİN

KUTUPLAŞTIRMA YÖNTEMİ

1-Eşdeş kadrolar ihdas et

2-Yetkiyi birine, sorumluluğu diğerine ver

3-Birbirine düşür

4-Takım ruhu oluşmasın

5-Huzursuzluk üret ki koltuğuna dokunulmasın

Tanıdık geldi mi?

Yerden göğe küp dizseler Birbirine herk etseler

Alttakini bir çekseler Seyreyle sen gümbürtüyü

Birine yetki ver, birine de sorumluluğu…

Birbirine düşer ve sana da kurumdaki kaotik gümbürtüyü izlemek düşer.

İş yerinde yönetici profilleri bunu sık yapar.

İşyerindeki huzuru ortadan kaldırmak için etki ajanları ihdas eder

Birine yetkiyi diğerine sorumluluğu verir ve bunlardan her biri diğerine rakip hatta düşman kılar.

Huzur yoktur ve huzursuzluk içinde herkesin daha fazla verimli olacağı sanılır.

Zira iş arkadaşı, Demokles’in Kılıcı gibi ensesinde koltuğunu kapmak üzere beklerken, daha çok çalışacak, yerini korumak adına verimli olacaktır.

Genelde çatışmacı zihniyetlerin yönetim tarzı; çelişki, huzursuzluk üretmekle olur.

Eğer kendine güveni az üst kademe isen, altındakilerin huzurunu kaçır ki sana karşı birleşip, seni yerinden etmesinler

İşte bu düşünce tarzı, kutuplaştırma odaklı yönetimin temel felsefesidir.

  DAVUL SENDE TOKMAK BAŞKASINDA MI?

DEVAMINI OKU

Öğretilemez cahiller

BİLMEYE DAİR:

1- Bildiğini bilmiyorsa UYANDIR

2- Bilmediğini biliyorsa ÖĞRET

3- Bildiğini biliyorsa İZLE

4- Bilmediğini bilmiyorsa KAÇ

5-Cahil olduğunu bilmeyen, en tehlikeli türdür.

Hele ki yöneten ise

Cehalet; giderilebilir. 

Bilmediğini kabul edersin, öğrenirsin.

Ancak cehaletin bir de giderilemeyeni vardır.

Bunlara öğretilemez cahiller diyoruz.

Ne yazık ki sayıları tahmin ettiğinizden de fazla…

1-Bildiğini sandığı için öğretemezsin. Çünkü her şeyi bilir(!)

2-Diploma sahibidir, sormaya çekinir, bilir gibi davranır.

3-Koca prof olmuştur, bu kadar cehalet ancak tahsille olur.

4-Bilmediği halde o alanda kendini otorite sanır, öğrenmez.

5-Şöhret, makam, mevki sahibidir, cahilliğini saklayabilir.

Etrafınıza bakın, bildiğini sandığından dolayı, öğrenmeye son vermiş nice insan görürsünüz.

Öğretilemez cahillerdir.

Misal çoğu USTA, bu durumdadır.

Usta; öğrenmeye son verme halidir.

Bu yüzdendir ki usta diye yücelttiklerimiz; çözdüklerinden daha fazla sorun üretiyorlardır Kalfa; öğrenme sürecindeki insanın adıdır.

Usta; ‘bildim’ dedi cehaleti seçti.

Kalfa; öğreniyorum’ dedi, yücelebildi.

Bilgide tam olduğunu sanancehaletin doruğuna çıkmıştır.

Bugün etrafımız, öğretilemez cahillerle dolu ne yazık ki…

Onlardan uzak durun.

–BEN BİLMİYORUM,   BANA ÖĞRETİR MİSİNİZ?

DEVAMINI OKU

Hukuk varsa hayat var

HUKUK; SEN NE İYİ ŞEYSİN…

1-Hukuk reformu, hayatın en büyük ihtiyacı.

2-Hukukun olmadığı yerde;

3-Demokrasi de ekonomi de gelişemez.

4-Hukuk temelli yapısal reformlar bizi,

5-Orta gelir tuzağından kurtarır.

Türkiye’yi; orta gelir ve orta demokrasi tuzağından kurtaracak reformların başında hukuk geliyor. Aslında yeni yasalardan ziyade mevcutların iyi işletilmesine ihtiyaç var. Adalet hizmetinin hızlı ve kaliteli verilmesine ihtiyaç var. Hukuk yoksa, ne hayatın akışını, ne devletin işleyişini ne de ekonomiyi düzenleyemiyorsunuz. Hukuk reformu kim için?

HALK; Zorba, hak yiyen kural tanımayana direnebilecek.

KADIN; Kadına şiddet uygulayanlar cesaret bulamayacak.

ÇOCUK; istismarcıları elini kolunu sallayıp dolaşamayacak.

İŞÇİ; iş kazasına göz yuman mevcut sistem düzeltilecek.

PATRON; bilecek ki girişimlerinin üzerine çökülmeyecek.

YATIRIMCI; geleceğe dair güven odaklı plan yapabilecek.

YABANCI; kârından, yatırımından, malından emin olacak.

TRAFİK; yollarda motorize haydutların hakimiyeti bitecek.

KOBİ; rekabet, gücü gücü yetene anlayışından uzaklaşacak.

MAHKEMELER; daha hızlı, adil, faydalı karar verebilecek.

ENGELLİLER; onları istismar eden alanlar temizlenecek.

BİZLER; daha iyi ve mutlu Türkiye’de yaşıyor olacağız.

İyi de biz zaten hukuk reformu yapmamış mıydık?

Adına reform dediğimiz şeyden, yeni anayasa talebi çıkmıştı.

Hukuk alanında reformun adı hep var oldu ama kendisi yok.     

ENİN DAHA İYİ HUKUK  TALEBİN YOK MU?

DEVAMINI OKU

Kitlenin huzursuzluğu paydaşın yarın kaygısı

HUZUR VARSA HER ŞEY TAMAM

1-Huzurun yoksa çok şey eksik.

2-Huzursuz olmak;

3-Ya geçmişin pişmanlığında,

4-Veya yarının kaygısında yaşamaktır.

5-Bir kitlenin huzursuzluğu paydaşlarının yarın kaygısıdır

Huzur; Arapça hazır olma kökünden gelir.

Huzur; kişinin anda olması ise huzursuzluk, ya geçmişin pişmanlığında veya yarının kaygısında olmaktır.

Hazır değilse, kendisini şimdi burada hissetmiyorsa, yerleşik değil göçebe olduğu duygusunda ise huzursuzdur, rahat değildir, asayiş yoktur.

Bir kitlenin huzursuzluğu, paydaşlarının yarın kaygısıdır

Geçim sıkıntısıdır. Ekonomik krizdir

Savaşta olma halidir.

Salgınafetdüşman ve kıtlık tehditleriyle karşı karşıya kalma halidir.

Bir dağın huzursuzluğu; heyelan, karla kaplı yamacın huzursuzluğu çığ, denizin huzursuzluğu dev dalgalardır.

Huzursuz yönetici, topluluğu gerer.

Huzurunu kaçıracak olan; arkasını dönüp baktığında izleyicilerinin giderek azalıyor olmasıdır.

Huzursuzluğu; daha fazla güç talebi ve daha fazla yetki devşirmiş tek adamlık olacaktır.

Huzurunu kaçıranlardan uzak durman; sağlıktır, saadettir, ömrüne bereket, sana cennettir.

KENDİNİ HUZURLU HİSSEDİYOR MUSUN?

DEVAMINI OKU