Hilekarlığa teşvik etme

KRİZ VARSA HİLEZADE VARDIR

1-Bir ekonomide sıkı zaptiye tedbirleri varsa,

2-Hilekârlık vardır

3-Ülkede, işte, evde; gırtlağına yapıştığın her yerde

4-Hilekârlığa teşvik eder seni

5-Ve hileden geçinen hilezadeler, içeriden çökertir

Birini aldatmak, yanıltmak için kurulan düzen.

Çıkar sağlamaya yönelik, değerli bir şeye değersiz bir şey katma. Niteliğine dair yanıltıcı bilgi vermek

Düzen, dolap, oyun, ayak oyunu, alavere dalavere, desise, entrika, hile

Arapça kökenli, sevimsiz bir kelimedir hile… 

Çıkar söz konusudur, yalan vardır, aldatma geçerlidir.

Akıl yerine kurnazlık hâkimdir sürece… 

Hileden kâr doğar mı?

Doğsa da çareye çözüm olur mu? 

Hile, maliyettir.

Hile kurana da dolap kurulana da…

Saflığı bozar.

Ruhu zedeler. 

Hile ile elde edilen başarı, zaferle taçlandırılmaz, sadece ödülü alınır.

Denir ki hilekârın ödemesi, eline uzatılan değil, alması için yere atılanla yapılır.

Hilede onur yoktur.

Şeref kelimesine en uzak olandır.

Çalmak, aldatmak, yalan söylemek, birinin arkasından sinsice dolaşmak hilekarlığın ailesini oluşturur.

Bir yerde sıkı disiplin varsa hilekarlık vardır.

Bir yerde yaşam koşulları zorlaşmışsa hilekarlık vardır. Kriz varsa hilezadeler vardır.

PEKİ, SEN? HİLEKÂRLIĞA TEŞVİK EDİYOR MUSUN?

DEVAMINI OKU

Deneyim; en sert öğretmen

DENEYİMİN HAYATA 5 KATKISI

1-Bir kez deneyimleyince asla unutulmaz

2-Öğrenmenin sürekliliğidir

3-Farkındalığın giderek yükseltir

4-Riskleri yönetmeyi sağlar

5-Beceri geliştirir, yeteneği görünür kılar

Deneyim, sert bir öğretmendir ve önce sınav yapar sonra ders verir.

Bu da onu maliyetli kılar.

Bilinen ama tutulmayan nasihat şudur; “deneyimlenecek fazlaca hata var. Başkalarının deneyimlerinden yararlanın.”

Ancak yararlanılmaz ve deneyimlenerek öğrenilirler.

Deneyim; pahalıdır.

Zaman alır, para harcatır, bedeni riske sokar, itibarı tehlikeye atar.

Ancak bir kez deneyimleyince asla unutulmaz ve insana yetkinlik kazandırır.

Bu yetkinlik, yeniliklere karşı direnç de oluşturur.

Deneyimli insanlarla sistemi sürdürülebilir kılabilirsin ama yeni kıta keşfedemezsin.

Bizler; yaşadıklarımızı deneyimleriz.

Deneyimli, daha önce başından geçmişliktir.

Deneyim, büyür, gelişir, dönüşür, önemsenir, önemsenmez ama asla unutulmaz.

İnsan, deneyimlemeye, doğumla başlar.

İlk deneyim, ciğerleri acıtan havadır.

Plasenta artık yoktur ve ihtiyaç duyduğun oksijeni sana göbek kordonun değil, ciğerlerin sağlayacaktır.

Deneyim, yaşla birlikte dönüşür.

Başlangıçta beden ile yapılacaklar deneyimlenecektir.

DENEYİMİN SENDEKİ ANLAMI NEDİR?

DEVAMINI OKU

Harcayarak kazanmak

HARCARKEN 5 KEZ DÜŞÜN

1-Bu benim ihtiyacım mı isteğim mi?

2-Harcadığımla ne kazanıyorum?

3-Harcadığım kendi kazandığım mı?

4-Harcamam sürdürülebilir mi?

5-Harcadığıma esir miyim?

Neye harcıyorsak, ona dönüşüyoruz.

Harcamak; kazanmanın zıddıdır. 

Harcayarak kazanmak ise harcama yapılan kalemlerin insanı zenginleştirmesidir.

Bir insan harcayarak nasıl zenginleşir?

Cebindeki kitap için harcar; bilgisini zenginleştirir.

Spor için harcar; sağlığını zenginleştirir.

etkinliklerini geliştirmek için harcar; hayatta kalma becerisini yükseltir.

Deneyimlerine harcar; karar mekanizmalarını güçlendirir.

Harcama kalemlerinin esiri olmayanlar hem kendi hem de geleceğin toplumunu inşa ederler.

Hayat, harcarken kazananlar üzerinden yükselir.

Bu da neye harcadığını sorgulaman gerektiğini anlatır bizlere…

Eğer kazanmak için harcıyorsan, bu iyi bir şeydir.

Ancak sadece tüketim ve kazandığından fazlasını harcıyorsan zarardasın demektir.

Harcadığın karşılığında hayatına değer katıyorsan, bu iyi bir şeydir.

Zira değerler üzerinden hayatını şekillendiriyor ve daha fazla harcama için kazanç kapısı inşa ediyorsun demektir.

Fakat başkası kazanıp sen harcıyorsan, kendini de harcıyorsun demektir.  

HARCARKEN NE KAZANDIĞINI AKLINA GETİREBİLİYOR MUSUN?

DEVAMINI OKU

İfade barajı: sansür

SANSÜRÜN 5 ÖZELLİĞİ

1-Gerçekleri ifadeye set çeker

2-Kamuyu koruma adına yapılır

3-Aslında sansürleyeni korur

4-Gerçeğin bilinmesini 1 süreliğine erteler

5-Ama asla bunu sonsuza dek başaramaz

Sansür; yasaklama, bilinmesini istememe, engelleme, yayından alıkoymadır.

Sansürcünün mantığı; toplumu korumak için hangi bilginin engelleneceğine karar verme yetisi sahibi olduğuna inanmaktır.

Toplum, her bilgiye ulaşmamalı. 

Her şeyi bilmemeli.  

Zira galeyana gelebilir, huzuru kaçabilir, gerilim çıkabilir.

Ancak temel endişe, yönetici sınıfın çıkarlarını korumak üzerinedir.

Sansür, aslında halkı değil, bilginin odağındakini korumak ister.

Osmanlı’da, Cumhuriyet döneminde ve bugün de sansür, değişik boyutlarda hayatımızdadır.

Özgürlükler alanı olarak nam salan sosyal medya dahi, platform kurucuları tarafından sansüre tabi tutulmakta, “maksadını(!) aşan paylaşımlar ya silinmekte, paylaşanlar engellenmektedir.

Neticede eğer sansür yiyorsanız, ifade ettiğiniz kesinlikle otoritenin işine gelmemesindendir.

Tehlikesiz fikir, fikir denmeyecek kadar değersiz olabilir.

Seni susturan başkasının eli ise mücadele daha kolaydır da senin elin ise ona otosansür diyoruz.

Sansürleniyorsan, ısrar et.

Sansürlenip yok edilen gerçek olmamıştır.
SİZ DE SANSÜRLENİYOR MUSUNUZ?

DEVAMINI OKU

Kayırmacılık belası

NEPOTİZM KURUM BATIRIR

1-Kayırmacılık yüzünden;

2-Aile şirketlerinin 3’üncü kuşağa geçme şansı: %20

3-Ömürleri de en fazla 25 yıl sürüyor.

4-Hamili kart yakinimdir diyerek işe alma,

5-Yoksa batarsın.

Nepotizm; yakınını, kan bağın olanı kayırmanın adı.

Yönetim bilimi bu olguyu, kurumun ömrünü kısaltan bela kabul eder.

Kayırmacılık yüzünden şirket, ihtiyaç duyduğu nitelikleri bünyesinde tutamaz.

Şirket nepotizm tutumu yüzünden ailenin oyun bahçesi haline gelir.

Kabiliyetler dışarıda kalırken , dostakraba işletme kadrolarını doldurur.

Sürdürülebilirlik kaygısında olan şirketlerimizde patron, kendi ailesini dahi yönetim kademesine tepeden koymaz.

Liyakat, aile bireyi olmanın çok daha üstünde kabul edilir.

En iyi tahsili dahi yapsa, kurum değerleri ve süreçleri sahada öğrenmeden yönetim kademelerinde ilerleyemez.

Olsa olsa, eşitler arasında birinci yapılır. Mirasta hakkı olması, yönetimde pozisyon avantajı olacağını sağlayamaz.

Hamili kart yakınımdır diye kartvizitle kuruma dayatılan niteliksizlerin, bir süre sonra o kurumu zarar soktuğunu biliyoruz.

Gerek devlet yönetimi gerek şirket kademeleri kayırmacılık belası yüzünden zaafa düşer ve o kurumun batması mukadderdir. 

  YAKININI KAYIRIYOR MUSUN?

DEVAMINI OKU

Saygı yoksa ikna olmaz

GÜVENİLİR OLMANIN 5 ŞARTI

1-Sözün ile özün bir olsun

2-Söylediğini yap ve yapabileceğini söyle

3-Sen kani değilsen beni iknaya çalışma

4-Saygıyı güven oluşturur, sevgi pekiştirir.

5-Önce sen bana güvenmelisin.

İkna; başkalarını, fikirlerini, düşüncelerini, eylem ve kararlarını değiştirmeye razı etme becerisidir.

Kanaat ettirme, kanaat verebilme, güven aşılayabilme, sözünü dinletebilme, kısaca inandırma başarısı

İkna, tek başına uzlaşma değildir ama uzlaşmanın ön şartıdır.

Uzlaşma için paylaştığımız fikre dair daha yığınca detay vardır.

Fakat ikna olmadan ön kabul sağlanamayacak gerisi, tüm taraflar için zaman kaybından ibaret olacaktır.

Karşılıklı uyum sağlayabilenler arasında bir fikre kani olmak (ikna edilmişlik) daha kolaydır.

Zira can kulağı ile dinleyebilmek, içtenlikle onay istemek, tutarlılık devrededir.

Saygı, ikna sürecinin ayrılmaz parçasıdır.

Saygı yoksa ikna olmaz.  

Olan; tek taraflı dayatmadır.

İknayı; güven, kararlılık ve heyecan getirir.

Çatışmacı, saygısız, hoşgörüsüz, kasıntıkalitesiz insanlar ikna edici olamaz.

Usul, esasa mukaddemdir der eskiler.

Yani, usul, yöntem, esastan önce gelir ve iknanın usulü, saygıdır.

Saygı yoksa ikna aramamalısın.

SAYGI DUYMADIĞIN, SENİ İKNA EDEBİLİR Mİ?

DEVAMINI OKU

Algoritokrasi Çağı

ALGORİTMA; SANAL KANUN

1-Algoritmalar hayatımızı yönetiyor

2-Tercihlerimizi şekillendiriyor

3-Bizim yerimize karar veriyor

4-Demokrasinin yerine mi?

5-Algoritmacılar; yeni kanun koyucularımız…

Bir sorunu çözmek veya belirlenmiş bir amaca ulaşmak için tasarlanan yola, işlem basamaklarına algoritma diyoruz.

Dijital dünyanın yapı taşları bilgisayarlar ve onların üzerinde çalışan yazılımlar, hayatımızı yönetmeye başladı.

Algoritmalar artık bizim adımıza karar veriyor, günümüzü yönetiyorlar.

Şirketler, kurumlar algoritmaları üretim, fiyat belirleme, mal ve hizmet kalitesini arttırma gibi amaçlar için kullanıyorlar.

Müşteri İlişkileri Yönetimi’nden arama motorlarına dek her alanda algoritmalar, yapay zeka parçacıkları olarak devreye giriyor, e-ticarette satınalma süreçlerini, seçim tercihlerini yönlendiriyorlar.

İşin ilginç yanı, kimsenin seçmediği yöneticiler tarafından oluşturulan kurallarla çalışan algoritmaların, yeni bir yönetim anlayışını giderek yaygın hale getiriyor olmasıdır.

Bir bakıma yeni kurallar, bu algoritmaları yazanlar tarafından oluşturuluyor ve bunlar yeni kanun koyucular halini alıyor.

Bize de algoritmalara boyun eğmek düşüyor.

  BU SENİN TERCİHİN Mİ, ALGORİTMANIN MI?

DEVAMINI OKU

Ezberi arar olduk

KAYIP KUŞAK MI GELİYOR?

1-Eğitim Türkiye’nin kanayan yarası.

2-Hiçbir öğrenci, başladığı sistemle okulunu bitiremedi.

3-Eğitim reformu gümbürtüye gitti.

4-Zaten yığınca dirençle karşılaşıyor.

5-Peki, neticesi ne olacak?

Cumhuriyet ne zaman ilan edildi?

Ta ilkokuldan itibaren öğretilen bilgilerden biri. 

Bayramı kutlarız, coşkusunu yaşarız ve 29 Ekim diye biliriz.

Bu, ezbere dayalı eğitimin bize kazandırdıklarıdır.

Ancak yeni nesil; ‘Cumhuriyet ne zaman ilan edildi?’ sorusunun cevabını bilmiyor. 

23 Nisan diyen var 19 Mayıs diyen…

Hatta Noel diyene dahi rastladım.

Yıllarca ezbere dayalı eğitime karşı çıkarak proje odaklı eğitim yapalım dedik. 

Midye midesini ezberlemeyelim de hayatta işimize yarayacakları bilelim dedik.

Ama geldiğimiz noktada; ezberi dahi arar olduk.

Karekökü üniversiteli dahi unuttu.

Çocuklar çarpım tablosu ezberlememiş. 

Kıbrıs Türkiye’nin kuzeyinde olduğunu iddia edecek kadar da özgüven(!) sahibiler üstelik.

Ezber kuşağı dahi şimdiki kayıp nesilden daha donanımlıydı.

Soru şudur; bu yapışkan cehalet ile nasıl başa çıkacağız?

Bilmeyen, bilmediğini de bilmeyenler ile nasıl bir yarın inşa edilir?

Merak etmeyen, öğrenmeye direnenlerle başımız belada…

  YAPIŞKAN CEHALETLE NASIL BAŞA ÇIKABİLİRİZ?

DEVAMINI OKU

Şişik ego oyun bozar

EKOSİSTEM Mİ? EGOSİSTEM Mİ?

1-Biri sıkça ekosistem diyorsa,

2-Bunu diyenin egosuna bak.

3-Üretimi mi istiyor, egosuna meze mi arıyor?

4-Bizdeki ekosistem denemeleri neden yürümez?

5-Çünkü altında egolar yatıyor.

Fikri; çilesini çekip üretmeyip, ondan bundan kopyalayan; sloganlara meraklı olur.

Her moda kavramı alıverir ve içini boşaltıverir.

Tıpkı ekosistem kelimesi gibi…

‘Batılı sözünü çok ediyor, başarıların altında bu kavram var.

O halde biz de dilimize sakız edersek, bu iş tamamdır.’ 

Aslında değil

Ekosistem; bir bölgede bulunan, canlı, cansız varlıkların karşılıklı oluşturdukları sistemin adı….

Etkileşimle gelişen olgular sayesinde birlikte iş yapma, daha çok üretim, katma değer üretme.

Eğer sistemin unsurları aynı yönde hareket etmez, bu birliktelikten bazıları bireysel kazanç sağlama kurnazlığını seçerse, en iyi tasarlanmış ekosistem dahi egosistem halini alır.

Nedir bu EGOSİSTEM? Nimeti alıp külfeti öteleme kurnazlığı

Sorunu kendi sorumluluk alanı dışına itme kolaycılığı

Ekosistemin değer üreten parçası olmak yerine kendi egosunu besleme aracı haline getirme ahmaklığı… 

Şişirilmiş egolarla ekosistem kurulamaz.

Biri ekosistemden söz ediyorsa, egosuna meze arıyor olabilir.

 EKOSİSTEME GİRERKEN  EGONU TERKEDER MİSİN?

DEVAMINI OKU

Organize yalan mağduru

ORGANİZE YALANIN 5 ÖZELLİĞİ

1-Ortada büyük çıkar vardır

2-İlk sahibi meçhuldür

3-Çok kişinin dilindedir

4-Sıkça tekrarlanır

5-Toplumu çürütür

Her yalan söylediğimizde gerçeğe borçlanırız

Gerçek sonunda bu yalanı yıkar.

Gerçekle örtüşmeyen ancak herkesin dilinde sıkça tekrar edilen bir söz varsa, bil ki organize yalandır.

Yalanı daha yıkıcı kılan ve kitleleri inandıran, bu yalanın organize oluşu ve arkasında büyük bir çıkarın varlığıdır.

Dikkat ettiyseniz organize yalancılar sıkça yaradanın adını kullanır.

Çünkü bir yalanın organize hale gelmesi için dinkutsal desteklerine ihtiyacı vardır.

Çünkü yalan büyüktür, çünkü bu yalanın ardında çıkarını saklayan yığınlar vardır.

Organize yalan tüm kanalları kullanır; yazılı, sözlü, görsel basın, ibadet yerleri, meydanlar, sosyal medya…

Eğer bir yalan çok fazla ağızdan yineleniyorsa, organize olmuş yalancılar kitlesi iş başında demektir.

Misal gazeteler aynı başlıkla çıkıyor, TV haber kanalları aynı sözle yankılanıyorsa, organize yalana maruz kalıyorsunuz demektir.

Bir özelliği de sıkça tekrar edildiğinden inandırıcılığının artmasıdır.

Herkesin dilindeki söz, yalan olmasa gerektir…

Organizasyon sahipleri, yalanı söylettiklerine de yalan söyleyecek kadar namussuzdurlar.

ORGANİZE YALANI TEŞHİŞ EDEBİLİR MİSİN?   

DEVAMINI OKU