Magandayı özendirme

ZALİMİN OYUNU ALMAK İÇİN..

1-El konulan ehliyetler iade edilecekmiş.

2- 2,5 milyonun ceza puanı siliniyormuş.

3-Dürüstü enayi yerine koyuyoruz.

4-Kötüler bizi seçsin diye;

5-İyileri küstürüp kötüyü şımartıyoruz.

Ah sandık; sen efsunlu şeymişsin ki senin hatırına zalimler ödüllendiriliyor, haydutlar bağışlanıyor ve kurala uyan cezalandırılıyor.

Vergi affı ile vergiyi zamanında ve tam ödeyenleri her 2 yılda bir enayi yerine koymanızı eleştiriyorduk ama..

Ama bunu beklemiyorduk.

Hangi ahlaki kural; trafikte makas atan, emniyet şeridini ihlal edeni affetmeyi açıklar?

Kırmızı ışıkta yayaların üzerine araç süren, alkollü araba kullananın el konulan ehliyetini, seçilmek adına iade etmenin vicdan ile bağdaşır yanı var mı?

Peki ya geçen yıl 2 milyon 500 bin ehliyetin ceza puanını silmeye ne demeli?

Devlete borç takanı affedip devlete olan borcuna sadık insanları enayi yerine koymak, toplum barışını zedeliyor.

Magandanın, zalimin, kötülerin oyunu almak için onları affetmek, hangi dine, kitaba ve etik kurala uyar?

Lanet olsun böylesi oya ve bu gibi ahlaksızca ‘aflara…’

İcra borcunu silmeyi biraz olsun kabul edebilirim de trafik canavarını bağışlama nasıl bir zulümdür?

El konulan ehliyetleri niçin iade edersin?

Bir kez daha hayatımızı tehlikeye soksunlar diye mi?

DÜRÜSTLERİ CEZALANDIRMAK NİYE?

DEVAMINI OKU

İyi mi mükemmel mi?

MÜKEMMELLİĞİN 5 ŞARTI

1- Önce iyi olmayı dene

2- Mükemmellik kriterlerini öğren

3-İleri iyileştirme alanlarını keşfet

4-Sırasıyla her birinden kurtul

5-Mükemmellik gayretini sürdür.

Başaramasan da iyiler safında olursun.

İyi; nitelik beğenilecek düzeyde olan, uygun ve istenilen nitelikleri taşıyan, yarar sağlayan, kazançlı, bol olan…

Mükemmel ise hiçbir kesiği kusuru bulunmayan, çok yetkin demek. 

Voltaire, Felsefe Sözlüğünde; ‘mükemmel iyinin düşmanıdır’ der.

Anlatmak istediği; mükemmel olmasını beklersen hiçbir hedefe tam olarak ulaşamayacağındır.

İyi ile başla, zamanla kusurları ayıklar; mükemmelleşirsin.

Mükemmel kişiliklere bak; bu hale önce iyi olmayı deneyip geldiler.

Mükemmel şirketlere bak; iyi işler çıkardılar, iyi değerler ürettiler ve sürdürülebilir iyileşme gayretiyle başardılar mükemmel olmayı…

İyi olmak, mükemmel olmaya engel değil, aksine onun mayasıdır.

Kaldı ki mükemmellik, hiçbir kusuru olmamak değil, kusurlarını görüp, cesurca onları ayıklama gayretidir.

İleri iyileştirme alanlarını bul ve onları iyileştir; varacağın yer; mükemmellik olacaktır.

Kusursuz dost arayan, dostsuz kalır.

Mükemmellik arayan iyilerden de mahrum olur.

Sen iyilikler biriktirmeye bak.

MÜKEMMELLİK PEŞİNDEYKEN İYİ OLSAN?

DEVAMINI OKU

Yanı başındaki haydut

TOPLUM ZARARLILARI

1-Kriz sürecinde daha fazla göze batar oldular.

2-İşlerini kötü yapanlar, bezdirimciler.

3-Sen çalışırken yan gelip yatanlar.

4- Aldığı parayı hak etmeyenler.

5-Kötü yönetenler, kötüleri kollayanlar.

Ürüne zarar veren kımıl ya da süne zararlısı gibi,

işini kötü yapanları toplum zararlıları diye niteliyorum.

Kamuözel fark etmez; üretenin baş belalarıdır bunlar….

Onları her yerde görebilirsin.

Bazen gişede bilet satandır, garson, banka görevlisi, taksi şoförü veya devlet memuru

Azami ücret talebiyle asgari iş yapma kurnazlığındadır.

Bazen bizzat sizin yöneticinizdir.

Hem işi bilmez hem de kurumun kaynaklarını, makamının gücü sayesinde sömürür.

İşletmeye değer katmadığı gibi üreteni de bizar eder

İki adım ötedeki spor salonuna kurumun arabasıyla gider.

Bazen işletmenizin insan kaynaklarının başıdır.

İş tanımının gerektirmediği yetkinlikleri arar durur iş başvurularında…

Bazen çağrı servisindekidir. S

eni özensiz dinler, düzensiz cevaplar, çözdüğünü sandığından fazla dert açar başınıza…

Bazen bu haydutlar, çalışma arkadaşınızdır. 

Siz işinizi tam yapabilmek için çırpınırken, o takım oyununu savsaklar.

Sizi yarı yolda bırakır, hayatın ritmini aksatır. Sorum şudur;

  KÖTÜLERİ NEDEN ISRARLA HAYATIMIZDA TUTUYORUZ?

DEVAMINI OKU

Dil varlığın evidir

OKU Kİ DİLİN GENİŞLESİN

1-Kitap okumayan ile okuma yazma bilmeyen arasında

2-Pratikte fark yoktur.

3-Hayatını 300 kelimeye sıkıştıran nesille;

4-Değil aya, yarına dahi varamazsın.

5-Türkü dinle, kitap oku ve zihnin gelişsin.

Filozof Heidegger böyle diyor.

Konuşulan dilin, kullanılan aksanın bile insanların algıları ve hayatı anlamlandırmaları konusunda son derece önemli bir role sahip olduğunu söyler.

Bizim Güldür Güldür ekibinin başarılı skecinde İsmail ise hayatı 5 kelimeye indirgemiş;

Aynen, sıkıntı yok, eyvallah, yâni, ne alâka

Ne yazık ki günümüzde kendini ifade için çok az kelime ile yetiniyoruz. 

İnsanın anadili, kendisini kâinatta ifade edebileceği tek mantıktır.

Ana dilimiz, bizim için ana sütü kadar gereklidir.

Hal böyle olunca Türkçe için tehlike çanları çalıyor.

Gençler kitap okumuyorkelime dağarcıkları azaldı, kendilerini ortalama 300 kelime ile ifade eder oldular.

Halbuki dilimizde 100 binden fazla kelime var ve bize ana sütümüz kadar hak ve helâl.

Kitap okumak; dili geliştirmenin en belirgin yolu…

Önerim şudur; anadilinizi sevin, geliştirin.

Kitap okuyun ve bol bol türkü dinleyin

Evreniniz genişleyecek, daha anlaşılır olacaksınız.

ANADİLİNİ KAÇ KELİMEYLE KONUŞUYORSUN?

DEVAMINI OKU

Sessiz istifa sesiz kovma

İSTİFASIZ İSTİFA, KOVMADAN KOVULMA

1-İşyeri toksik hale geldiğinde;

2-Çalışan; kovulmayacak kadar çalışır.

3-Patron; çalışanı istifaya zorlar.

4-Ölmeyecek kadar ücret verirsen,

5-Kovulmayacak kadar iş alırsın.

Sessiz istifa, “belirlenen mesai saatleri içinde sadece tanımlanan işi yapmak”, “başka ek sorumluluk almamak”, “iş-yaşam dengesini korumak” ve “çalışma sınırlarını belirlemek” diye tanımlanıyor ve yaygın.

Sessiz işten çıkarma; işverenlerin çalışanlarını doğrudan işten çıkarmak yerine kendi kendilerine işten ayrılmalarını sağlamak amacıyla zorlayıcı davranması anlamına gelir.

Bu da yaygınlaşıyor.

Sessiz istifanın en büyük sebebi, işyerinin toksik ortama dönüşmesi…

Liderlik olmayışı ve ücretlerin beklentilerin çok altında kalması…

Özellikle kamuda; ‘kaçma, karışma, çalışma’ kelimeleriyle tanımlanıyor.

İşgücü verimsizliği bu sessiz istifalarla sağlanıyor.

Sessiz kovmanın da bir tür psikolojik şiddet olduğu söylenebilir.

Doğrudan işten çıkarmadığı elemanını ya iş vermeyerek veya kötü işlere atayarak, tazminat ödememek için kendisinin istifa etmesini sağlıyor.

Her ikisine de çalışma hayatının kanseri diyebiliriz.

Aslında patronun çalışana ve çalışanın da patrona yönelik mobbingi dahi sayılabilir.

Çare; işyerine yeni baştan tasarlamak ve değer üretmeye odaklanmak.

Aksi halde istifa da kovma da sessiz gerçekleşecek.

İŞYERİNDEKİ BU SESSİZLİĞİNİZ NİYE?

DEVAMINI OKU

Patron, İK’na dikkat!

BİLEN İNSAN MI, BİZDEN İNSAN MI?

1-Kurumların İnsan Kaynakları birimleri var

2-Personel müdürünü kovduk İK’cıları getirdik

3-Başarı; kabiliyetsiz diploma mı?

4-Yoksa yetenek avcılığı mı?

5-Patronlar İK’nız sizi batırabilir.

Eskiden Personel Müdürü vardı.

Babacan bir tavırla çalışanları yönetirdi.

Avans, harçlık, sağlık, taşınma, sorun çözme noktasında çalışanın hamisi gibiydi.

Sonra kurumsallaşalım dedik.

Batılı artık ‘insan kaynakları’ diyor o halde biz de personel müdürünü kovup yerine Human Resources birimi inşa edelim.

Ettik de…

Artık kurumlarda çalışanları seçen, yöneten, eğiten, kariyerlerini planlayan koca bir ekip var.

Ee, bunda neden sorun olsun ki?

İyi de İK birimi acaba insan kaynağı üretiyor mu diye sormak gerek.

İşini iyi yapan İK’cıları özenle ayrı tutup diyorum ki; Türkiye’deki pek çok işletme, kendi İK’sının esareti altındadır.

İşin ihtiyaç duyduğu kabiliyeti bilme, bulma ve onu işe almak yerine…

Patronu çalışandan koruyan(!) ruh haline evirilmişler.

Başarı, yıl sonu kaç kelleyi en az tazminatla işten çıkardığı mıdır?

Başarı, personel bütçesinden ne kadar tasarruf ettiği midir?

Başarı, diplomayı işe alıp kabiliyeti kovalamak mıdır?

Başarı, kabiliyetleri tutma yerine, onları tazminatsız kovmak mıdır?

Başarı; kurum sadakatinin katili olmak mıdır?

İNSAN KAYNAĞI MISIN YETENEK KATİLİ Mİ?

DEVAMINI OKU

Yeni mezun giremez!

DİPLOMAYA ÇÖP MUAMELESİ

1-Önce diploma talep ediliyor.

2-Sonra yüzüne dahi bakılmıyor.

3-Yıllarca okulda neden oyalandık peki?

4-Hele ki “yeni mezun” isen işin daha da zor.

5-’Git tecrübe kazan ve gel’ diyorlar.

Ne mi demek istiyorum?

Baştan yazayım; İnsan Kaynakları birimleri…

Eğer siz tecrübe maddesini abartıp iş vermez iseniz yeni mezunlar nasıl tecrübe kazanacak?

İş ilanlarına bakıyor musunuz?

İşsizlerin cv’leriyle gömüldüğü insan kaynakları sitelerinde ve iş mülakatlarında giderek artan tuhaflıklar oluşmaya başladı.

Nitelikli işsizleri mi ti’ye alıyorlar yoksa bulundukları kurumu mu sabote ediyorlar, anlayan beri gelsin…

TECRÜBE: İşte en paradoksal kısım bu…

Yeni mezun yapsa yapsa ancak staj yapar ve tecrübe bununla sınırlıdır.

Fakat gel gör ki yeni mezundan bunu istiyorlar.

Bir eleman aranıyor ilanı hatırlıyorum; İlanda bir yazılımın son sürümü uzmanı arıyorlardı.

Ancak sorun şuydu ki; ‘en az 5 yıl tecrübe’ şartı…

Burada temel sıkıntı; özensiz personel ilanları kadar yeni mezuna bakıştaki sakatlık söz konusu…

Eğer yeni mezundan tecrübe isteyecek kadar embesil bir İK’nız varsa, oturun ağlayın derim.

Oysa ki yeni mezun, işletmenin alıp işleyeceği, kurum kültürüyle yoğuracağı en uygun kariyer basamağının adıdır.

SEN İŞ VERMEZSEN TECRÜBE NASIL OLACAK?

DEVAMINI OKU

Elaman ararken abartma

UMUT SÖMÜRÜSÜ ELEMAN İLANLARI

1-İş ve kariyer peşindeki gençleri aşağılayan,

2-Umutlarını sömüren, alay eden,

3-Cesaretlerini kıran züppelikler…

4-Eleman aramak asla bu değil.

5-İtibar açlığını bu yoldan giderme.

#KamuSpotu #SerefOguz_KamuSpotu

#eleman #ilan #kariyer @serefoguz

Eleman ararken talep edilen nitelikleri abartanlar; amacınız nedir?

İş ilanı üzerinden itibar açlığınızı gidermek mi?

Şayet aradığın eleman ise bunu yapma.

Ancak bunu deneyenler var.

İş ilanlarına bakın; çok sayıda gereksiz nitelik sıralayan var.

İngilizceden bihaber misiniz?

İş ilanında “ileri derecece” bilenini arayınız.

Pozisyon ambar sayımı olsa bile.

Sebep?

“Herkes bilenini arıyor, biz de yazalım dedik.”

Peki, işe yarıyor mu bu ilanlar?

Bir eczane ilanı dolanıyor internette; “ECZANEDEN ÇALIŞACAK  15-16 yaşlarında, tercihen bayan, 4 yıllık kimya, biyoloji veya sağlık bölümünden mezun bayan eleman alınacaktır. Mür; … Eczanesi…

Bu 11 yaşında üniversiteye girmiş olması gereken bayan elemana, asgari ücret önerecektir üstelik…

Peki ya özgeçmiş kuyusu kariyer sitelerine ne demeli?

Yeni mezunlara iş ilanları üzerinden uygulanan zulme bakın; “en az 5 yıl iş tecrübesi…”

İyi de ilk işvereni sen olmaz isen bu genç nasıl “tecrübe” sahibi olacak?

Kanaat budur ki böylesi sapkın iş ilanlarını, eleman arayanlardan ziyade, itibar açlığı çekenler veriyor.

  SİZİN İK’NIZ BÖYLE İLAN VERİYOR MU?

DEVAMINI OKU

Süslü kandırmaca

BOŞ İŞLER MÜDÜRÜ

1-Fazla mesai yerine unvan verilir oldu.

2-Fiyakalı müdürlük koltukları ihdas edildi.

3-Seni ’Halı Şampuanı Müdürü’ yapsak?

4-Kasada Barkod Okuma Koordinatörü?

5-Süslü kandırmaca bizde de deneniyor.

Önce ne demek istediğimi yazayım; ‘para yerine unvan versek’ önerisi..

Nasıl yani?

Bazı araştırmalar; bir çok şirkette  fazla mesai ücreti ödemek yerine çalışanlarına müdür unvanları dağıtılıyor.

Şirket bu sayede süslü kaydırmaca (bana göre kandırmaca) ile maaşı artırıyor ama fazla mesaiden kurtulacağını sanıyor.

Yasal olmamakla birlikte bazı çalışanların bu öneriyi kabul ettiği görülüyor.

Türkiye örneğinde ise bu yüksek enflasyon ortamında sadece unvan önerisi işe yaramıyor.

Fakat zam yerine terfi önerisi ile en azından beklentiler yönetilmeye çalışılıyor.

Bunu bir zamanlar Çin’de uyguluyorlardı.

Ülkeye girişte 6 sıra pasaport kontrolünde yüzlercesi tutuluyor ve bu sayede günde 1 dolar ücretle çalışan oyalanıyordu.

Süslü kandırmaca, ABD’de öyle boyutlara varmış ki ‘halı şampuanı müdürü’, ya da ‘kasada barkod okuma koordinatörü’ gibi uyduruk pozisyon önerilebiliyor.

Enflasyonun her geçen gün daha da bozduğu çalışma barışı, ‘süslü kandırmaca’ gibi yan yollar üretse de sürdürülebilir olmayacağı kesin.

Bu yüzden bizdeki patronlar; ‘müdür yapalım, talepkâr olma’ demesin.

 ÇALIŞANI KANDIRDIĞINI MI SANIYORSUN?

DEVAMINI OKU

Ufkumuz seçime kadar…

ŞAPKADAN TAVŞAN ÇIKMAYACAK

1-Seçim ekonomisi ha bire yağdırıyor.

2-Seçime kadar balo havası.

3-Sonrasında balonun faturası var.

4-Evdeki gümüşleri satıp ödeyeceğiz.

5-Tıpkı Kayıp Yıllar 90’larda defalarca yaptığımız gibi

Seçim; kendilerine memuriyet, temsil yetkisi veya bir vekalet verilecek, kanuni şartlara uygun kişilerin, bir kısım veya bütün vatandaşlar tarafından tercih ve tespit edilmesi işlemi…

Toplu bir iradenin birden fazla aday arasında tercihte bulunması.

Tayin etme, atama işleminin zıddı. Demokrasilerin vazgeçilmezi

Biz de seçime gidiyoruz.

Bu da içinde bulunduğumuz sürecin anlayış iklimini değiştiriyor.

İktidar partisi  seçim ekonomisi uyguluyor.

Seçime kadar ne olur?

Kesenin ağzı açılır, ücretliye, çiftçiye, emekliye para aktarılır.

Sorunları sorun(!) sorun olmaktan çıkartılır.

Seçim adeta sihir gibidir.

Sihirli değnek ile paranın akışını değiştirebilirsin.

Sanal zenginlikler yaratır, kitlelerin peşinizden koşmasını sağlayabilirsin.

Seçime kadar yaşıyoruz.

Seçime kadar projeler yapıyoruz.

Seçimin yükselen değerlerini soluyoruz.

Seçime kadar tüm kapılar açık.

İktidarın saçtığı nimetleri alıyor, külfetleri seçim sonrasına atıyoruz.

Seçim biter ve bu ekonomide yaratılan sahte refah sonra erince ne yaparız?

Bunu düşünmüyoruz zira ufkumuz seçime kadar.

Sonrasında olacakları bilmek istemiyoruz.

Seçime dek her şey yolunda gibi ama…

  PEKİ, YA SEÇİMDEN SONRA?

DEVAMINI OKU