Abartı; dürüst insanların yalanıdır

ABARTMANIN 5 BULGUSU

1-İnsan neyi eksik hissederse onu abartır

2-Abartı kıvamını yitirmiş gerçekliktir

3-Dürüst insanlar da abartabilir

4-Geçici bir illüzyondur

5-Yere göğe sığdıramadığın bir ‘hoşçakala’ sığıverir

Eğer biri sıkça “abartmıyorum” diyorsa, bil ki abartıyordur.

Eğer biri sıkça “gerçekten” kelimesini kullanıyorsa, gerçeği abartıyor demektir.

Hak etmeyeni abartanlar, hak edeni küçümsüyor demektir.

Biri size değer veriyor fakat bunu abartıyorsa, büyük ihtimalle sizi kaybedecektir.

Zira, abartı, gerçekle yüzleşince eriyen mum gibidir.

Üstelik abarttığı gerçeği de itibarsızlaştırarak yapar bunu.

Yapmacık tutum, abartıyı da içerir.

Tevazuu abartanlar, kibir sahipleridir.

Dünyanın en mütevazı insanı benim” cümlesindeki gibi…

Zira abartılı tevazuardındaki kibri saklamayı başaramayacaktır.

Abartmak; yalancıların yöntemidir. 

Sözü zayıf ise yemin ile destekleme ihtiyacı doğar.

Yemin, abartıya dair en net işarettir.

Eğer bir kişi yemin ediyorsa, ağzından çıkan cümleler, abartılı olacaktır.

Burada abartı; gerçeğin taşan kısmıdır ve değeri yoktur.

GERÇEĞİ ABARTMADAN SÖYLEMEYİ DENESEN?

DEVAMINI OKU

Hak yiyerek oruç açılır mı?

AŞİRET DEVLETİ DEĞİLİZ Kİ

1-Çakarlı araçlar çoğaldı.

2-Trafikte imtiyazlı sınıf doğdu.

3-Belki yasal ama helal midir?

4-İftara yetişmek için hak yemek olur mu?

5-Trafiği durdurup yol almak utanılası değil mi?

Yer; Dolmabahçe.

İftara dakikalar var.

Trafik adeta kilit.

Taksim’den Beşiktaş’a doğru araçları sağa sola savuşturan bir ekip arabası ve arkasından gelen çakarlı çakarsız en az 15 araç.

Aralarında transfer minibüsleri, en arkada ise ambulans dahi var.

Belli ki filanca bakanı ya da çok ünlü kişiyi (VİP) iftara yetiştiriyorlar.

Ama bir sorun var; trafikteki araçları durmaya zorlayıp, hatta stadın önünde karşı yönü de işgal edip ilerliyorlar.

Plakalara bakıyorum; polis aracı ve ambulans dışındakiler sivil plaka.

Çakarları, kornaları, tehditkar el işaretleriyle diğer araçları dura zorlayarak ilerleyip, gözden kayboluyorlar. Bir sürü çakarlı çakal… Daha doğrusu çakarlı çakal sürüsü…

Sorum şudur; acaba bu bakan veya bakmayan, her kim ise, trafikteki insanların hakkını yiyerek açacağı orucun Hak nezdinde makbul olduğunu mu sanıyor?

Aşiret devleti görüntüsünde bu davranışın hangi makul, vicdani, dini ve medeni izahı var?

İmtiyazlı kesimlerin, cakasından, çakarından geçilmez ise bu nasıl bir adalettir?

Bu trafikteki çakarlı çakarsız ilkelliğin izahı nedir?

   SİZCE HAKLA ÇELİŞKİ, HALKLA İLİŞKİ MİDİR?

DEVAMINI OKU

Dört kapı dört makam

KOLAY DEMEDİK, MÜMKÜN DEDİK

1-İcat çıkarmak isteyen,

2-Eski köye yeni adet getiren,

3-Buluşçu, yenilikçi fikir sahibi,

4-Seni yok sayacak, alay edecek, seninle savaşacağız.

5-Yeter ki 4 kapıyı bil ve asla vazgeçme.

Yeniyi deneyenin geçmek zorunda olduğu 4 kapı var:

Birinci kapı; YOK SAY

Şarbona aşı bulsan, umurumuzda olmaz.

Uzaya roketsiz gidip dönsen bile yüzüne bakmayız.

Seni yok sayarak yok etmeye çalışırız.

Yola çıkanların %80’i bu kapının eşiğine takılır kalır, vazgeçer

İkinci kapı; ALAY ET

Hala vazgeçmemiş ve yeniliğinle var kalmayı sürdürüyorsan, alaya alınma panayırına hoş geldin.

Girişimcilerin %15’i bu kapıda kalır, yenik düşer vazgeçer

Üçüncü kapı; SAVAŞ

Alaylara da aldırış etmeden buraya kadar gelebildiysen, seni yok etmeye çalışacağız.

Bu aşamada girişimcilerin %3’ü hezimete uğrar, vazgeçer

Dördüncü kapı; KAYITSIZ ŞARTSIZ TAKDİR

Her 3 kapıdan geçmeyi başarmış %2’yi bekleyen muhteşem zaferin sahibisin artık. 

Düne kadar seni yok sayan, alay eden ve yok etmek için savaşanlar da dâhil hepimiz, kayıtsız şartsız seni takdir edeceğiz, yeni zenginlik alanından pay talep edeceğiz. 

4 kapı 4 makamdan geçmeyi bildin çünkü…

  SEN KOLAY VAZGEÇENLERDEN MİSİN?

DEVAMINI OKU

Grup iletişim adabı

CHAT’AB-I MUAŞERET KURALLARI

1-Nazik ol, kelimeleri mermi gibi kullanma

2-Grup yöneticisi isen demokratik davran

3-Başkalarının fikirlerine saygı duy

4-Eleştirilerini, öneriyle sun

5-Grubun kuruluş ilkelerine sadık kal

Şu anda elinde telefonu olan milyarların, en fazla kullandıkları uygulama; şüphesiz WhatsApp Programı.

Öyle ki Çin’deki muadilinden bile daha fazla insana iletişim imkanı sunuyor.

İş hayatı ve sosyal iletişimde ise WhatsApp üzerinden gruplar kuruyor, iletişiyoruz.

Böylece ortaya bu gruplarda iletişimin yazılı olmayan kuralları çıkmaya başladı.

Bunların ihlali halinde iletişim kazaları yaşanabiliyor, sorunlar çıkabiliyor.

Bilişelim derken kavga eder olmayalım.

Grubu kuranın yönetici olduğu veya atadığı üyeler, demokratik tavır sergilemeli.

Gruba davet etme, gruptan çıkarma gibi hakları olan yöneticiler, önemli.

Zira eleştiriye açık olmayan yönetici, bazı üyeleri cezalandırayım derken grubu dağıtabilir.

Kafasına göre üye seçen veya banlayan yönetici, WhatsApp’tan umulan faydayı ziyan edebilir.

Üyelere gelince; grup kuralları ve grubun kuruluş amaçlarına göre hareket etmeli.

Misal siyaset konuşulmayacak denilmişse parti, aday reklamı yapmamalı, kendi siyasi görüşünü dayatmamalı.

Ayrıca kaba, nezaketsiz, küfürvari sözler, WhatsApp dahil hiçbir yerde sarf edilmesin.

İLETİŞİM ADABINA UYAR MISIN?

DEVAMINI OKU

Başkahraman öğretmen

İYİ ÖĞRETMEN İYİ NESİL

1-Eğitimde hata yaparsak,

2-Bir hatta birkaç nesli yitiririz.

3-En iyilerimizi en zekilerimizi,

4-Öğretmenlik mesleğine yönlendirmeli,

5-Onları baş tacı yapmalıyız.

Akşemsettin’siz Fatih, İbn Kemal’siz Yavuz, Mustafa’sız Kemal Atatürk düşünülemez.

Öğretmene davranışımızdan uygarlığa bakışımızı ölçebiliriz.

Eğer talebimiz daha uygar ulus olmak ise öğretmenlik mesleğini baş tacı yapmalıyız.

En mükemmel eğitim sistemini geliştirseniz dahi, bunu hayata geçirecek kadroların olmayışı, başarı getirmez. 

Öğretmen, eğitim sisteminin dinamosudur ve öğretmenin niteliği gelecek nesillerin uygarlık kalitesini belirler.

Talim kadar terbiyenin, beyinleri bilgi ile doldurmak kadar gönülleri doyurmak hayatidir ve bunu öğretmenler sağlar.

Öğretmeni dönüştür, onu başkahraman yap ve öğrencinin gelişimindeki olağanüstü mucizeleri hayretle, gururla izle…

Sadece okulları değil velileri de dönüştürecek potansiyelin anahtarı, nitelikli öğretmenlerdir.

Bu vizyonun başarı kriteri de başkahraman öğretmenleri var etmek olacaktır.

Bu yüzden en iyilerimizi öğretmen yapmalıyız.

Ancak bu sayede ufukların efendisi olabileceğiz.

EN İYİ ÖĞRETMENİNİ HATIRLIYOR MUSUN?

DEVAMINI OKU

Organizasyon dehşet

AVARA KASNAK MISIN?

1-Değer üretmeyen

2-Güç aktarmayan

3-Ama sistemi geren ve boşa dönen parçaya avara

kasnak denir

4-Siz; boşa çalışan, çalışır gibi görünen

5-Kendini tekrar eden sistemlerin parçası olmayın

Adamın biri arkadaşıyla yolda giderken elindeki çakısıyla parmağını keser.

Biraz ötede bir özel sağlık kurumu vardır.

Adam “ben şurada pansuman yaptırayım” der.

İçeri girince, karşısına iki kapı çıkar.

Birinde ‘HASTALAR’, ötekinde “YARALILAR’ yazılıdır.

Yaralılar kapısından girer.

Yine iki kapı vardır.

Birinde ‘ET’, ötekinde ‘KEMİK2 yazar.

Et kapısından girer.

Yine iki kapı…

Birinde ‘ÖNEMLİ’ ötekinde ise ‘ÖNEMSİZ’ yazıları vardır.

Önemsiz yazandan girince bir anda kendini sokakta bulur.

Arkadaşı sorar: ‘Nasıl, sana iyi baktılar mı?’ 

Adam cevap verir: ‘Hayır, ama organizasyon dehşet!’

Türkiye; ‘dehşet organizasyonlar’ cenneti(!) durumundadır.

Değer üretmeyen sistemleri ayıklamadıkça organizasyonel ‘dehşetler’ bizi orta gelir tuzağına mahkûm edecektir.

Sorun, yeterince üretememektir ve ortada üretilen değer yoksa organizasyonel mükemmelliğin hiçbir anlamı yoktur.

ANLADIK MÜKEMMELSİNİZ AMA KİMİN NE İŞİNE YARARSINIZ?

DEVAMINI OKU

İşe alırken kandır çıkarırken pusu kur

HOŞÇA KAL DEMENİN DE ADABI OLMALI…

1-Çalışanına değer vermeyen,

2-İşten insan çıkarırken;

3-Teknolojiye başvurur,

4-İletişim araçlarını kullanır.

5-Mertlik, ilkeli olmak yoktur hanelerinde…

İşe alım kadar işten çıkarma da o kurumun kalibresini belirler.

İnsan kaynaklarının (İK) kalitesi de bu süreçte ortaya çıkar…

 Çalışanından korkan, onunla gönül bağı kurmamış işletmeler, işten çıkarmayı; “pusu” kültürüne indirger.

Tuzak kurar, habersiz giriş kartını iptal eder. 

Evine tebligat gönderir, süt izninde kovar.

Böylesi şirket çalışanı da kuruma sadakat beslemez; ”ben zamanımın şu kadarını bunlara kiralıyorum.

Bunlar da bana ‘genişletilmiş alım gücü’ sağlıyor.” İ

şinin hakkını veren İK’cılar ise işten çıkarmayı yasaya, edebe göre yapar, yüz yüze konuşur.

Sebebini bildirir, el sıkışır.

Yönetim danışmanı Hülya Mutlu; ‘hoşça kal demenin de bir adabı olmalı’ diyor.

Zaten işsiz bıraktığın insanın özgüvenini sarsmaya, utanca boğmaya, onun ruhunda yar açmaya ne gerek vardı?

Bu tutum çalışan sadakati geliştirmez, kalan personeli de tedirgin eder sadece.

  İLKELİ, KURUMSAL PATRONLUK BU MUDUR?

DEVAMINI OKU

İnsan neden mutsuz olur?

ERDEMİN 5 ERDEMİ

1- Erdem; kendine yetecek kadar tam’lıktır

2-Cesaret ister, fazilet gerektirir

3-İyi ile kötü ayırtına varıp iyiyi tercihtir

4-Yanlışın karşısına çıkabilmektir

5-Çıkarıyla arasında duranı ezmemektir

Köpek uçamamaktan mutsuz mudur?

Hayır, duyumsayamaz olduğu zaman mutsuzdur.

İnsan; aslanı boğazlayamamaktan ve olağanüstü şeyler yapamamaktan mutsuz mudur?

Hayır, insan bunun için yaratılmış değildir.

O ancak utancını, iyiliğinibağlılığınıadilliğini yitirdiği zaman mutsuzdur.

Ahlaki yetkinlik, iyiye yöneliş ve kötüden kaçışın getirdiği ruhsal sağlamlık; erdemdir.

Eğer güç aktardığınızda adil davranıyor ve gücünü yönetiyorsa, erdemlidir.

Eğer bir insan, iyi ile kötünün ayırtına varıp, iyiyi tercih ediyorsa; erdemlidir.

Eğer bir insan çıkarlarıyla arasında duranı ezip geçmiyor, onun da hakkını, hukukunu koruyorsa erdemlidir.

Erdemlilik, yürek ister.

Cesaret ister, yanlışın karşısına çıkma cüreti gerektirir.

Kendi kabiliyet alanı içinde erdemiyle davranan, gerçek mutluluğa erişmiş demektir.

Erdem ile yola çıkanın varacağı yer; bilgelik olacaktır.

Erdemli olmaya çalışma, erdemin dostu ol.

Erdem, sadece kendine ihtiyaç duyacak kadar tamlığı ifade eder.  

ERDEMDEN DAHA  DEĞERLİ NE OLABİLİR?

DEVAMINI OKU

Beni gücümde dene

GÜÇ KİRLENMESİ

1-Yaya iken tüm risklere açık uysal birinin altına beygir gücü verin, onu trafiğe çıkarın;

2-Zalimleşiyor mu?

3-Nasıl davranıyor?

4-Geçiş hakkına saygılı mı?

5-Yaya iken uysal idi, peki ya şimdi?

Zayıfken insan, daha adildir; zira adalete muhtaçtır.

Çünkü mağdur edilmiştir; “gücün taşrasına” düşmüştür.

Adalet talebi, zulme uğramama ihtiyacıyla örtüşmüştür.

Zayıfken insan, üretken olmak zorundadır.

Çünkü hayatta kalma repertuarı genişlemiştir, sıra dışı yöntemleri bu refleksiyle daha kolay keşfedebilecektir.

Zayıfken vefalı olmak zorundadır.

Zayıflığı doğuran dışlanmışlık, “bir güce vefa göstererek” aşılabiliyordur.

Zayıfken dürüst olmak, fazla bir değer ifade etmez.

Dürüst kalma zorundaki biri; karıştırılır ilkeli canlı insanla.

Asıl sınav; güç aktarıp, o insanı gücünde denemektir.

Güçlü insan, bu gücü kullanırken gösterir gerçek kimliğini.

Bu testten geçemeyenlere ise kötü insan diyorum ben.

Toplumu kemiren, kamusal alanda sorun çıkaran, işletmede kaynakları heba eden, düzen tanımaz, istilacı ruh hali temsilcileri…

Kural ihlali, hak gaspı, sorumsuzluk, ötekine eziyet, çalışanına mobbing, kötülüğünü gücünden alanlar…

Güç aktarıp denemediğine de asla tam güvenme…

  KENDİSİNE GÜÇ AKTARILINCA KÖTÜLEŞENLERDEN MİSİNİZ?

DEVAMINI OKU

Ocak, hayatiyettir

OCAĞINA SAHİP ÇIK! ÇÜNKÜ

1-Ocağın; hayatiyetindir, var kalmandır

2-Sana enerji sunandır

3-Hain hanede ise kapın kilit tutmaz

4-Ocağın, aile bütünlüğündür

5-Birliğindir, dirliğindir, vatanındır

Birinin ocağını batırmak istiyorsan, o haneye nifak sok.

Birinin ocağını yapmak istiyorsan dilini, töresini koru; yeter…

Birinden yardım istersin; ocağına düşersin.

Zira ocak; hayatiyettir.

Enerji saçandır.

Zaten ocağı batmak, yuvası yıkılmak demektir.

Ailesi dağılan insanın ocağı söner.

Çünkü ocaktaki ateşi sürdürecek kimse kalmamıştır.

Ocak, ailenin dirlik, birlik ve beraberlik sembolü olarak bilinir.

Dilimizde hala gazla ısıtılan araç gerece ocak desek bile güçlü anlamı, aileye dair olandır.

Bizde ocak, kutsiyet taşır.

Ocak ihanete açıktır.

Ateşi söndüren ocağın hainidir. 

Dedem Korkut; “hain hanedeyse, kapı kilit tutmaz oğul” der.

Ocak; dışarıdan değil, içeriden söndürülür.

Nice ocağı, hanedeki hainler söndürmüştür.

Neticede ocak; bizi hayata bağlayan mekânın rahmi, sıcaklığıyla bize hayat sunan plasentası, sönmesi halinde bizi de söndürecek olandır.

Ocağını söndürmeden önce düşün; sönen ocak, beraberinde hayatları da söndürecektir.

Ocak yıkmak buna değer mi?

BİRİNİN OCAĞINA İNCİR DİKMESİNE GÖZ YUMAR MIYDIN? 

DEVAMINI OKU