Susarak yalan söyleme

SUSMAMANIN 5 ERDEMİ

1-Kötülere karşı çıkarsın

2-Mazlumun hakkını gözetirsin

3-Zalimi uyarmış olursun

4-Sorumluluğun hakkını verirsin

5-İyiliği tebliğ edersin

Yalanı susarak söyleyen sorumluluktan kaçmış olur.

Bir yerde kötülük varsa ve orada sorumluluk sahipleri eğer susuyorsa, bu suçtur.

Zira kötülüğe karşı tarafsız kalmak olmaz. 

Konuşması gereken yerde susan; yalan söylüyor demektir.

Yalanı susarak da söylersin.

Haksızlığı fark edip ona karşı çıkmaz susarsan, topluma yalan söylemiş olursun.

Yalanın bileşenleri, onu var eden niyetlerde saklıdır.

Aldatmakkorumakgeçiştirmek

Daha mekanik anlatımla; 1-Savaş, 2-Sıvış, 3-Saklan…

Sorumluluk sahibi kötülükle savaşmalı.

Çünkü ‘bana dokunmuyorsa sorun yok’ diyemez.

Hele ki sıvışıyor ve zalimin zulmüne dur demesi gerekirken kaçıyorsa, bu daha büyük bir suçtur.

Saklanmak, ortalıkta kötülük varken susmakla mümkündür ve yalan söylemenin en sinsi halidir.

Zaten bir sorunu kendi sorumluluk alanının dışına ötelemek, kötülükten yana çıkmanın sinsi tutumudur.

Eskiler, Şahid-i Sûr derlerdi.

Günümüzde yalancı şahit deriz fakat asıl anlamı, yalanlar içinde yalanla yaşamaktır.

Aydın insan yalana şahitlik yapmaz, susarak yalan söylemez.

   KÖTÜLÜK KARŞISINDA SUSANLARDAN MISIN

DEVAMINI OKU

Görünüyorum o halde varım

MEŞHURİYET DÖNEMİ

1-Sosyal medya; hemen herkesi,

2-Dünya çapında yayıncı yaptı.

3-Ama ortalama 150 izleyicisiyle.

4-Meşhuriyet; fenomenleşmek, görünür olmak;

5-En büyük uğraşımız haline geldi.

Herkesin küresel çapta yayıncı olduğu ama ortalama 150 izleyeninin bulunduğu tuhaf bir görünürlük çağındayız.

Tuhaf çünkü hiçbir zaman bu kadar iletişim imkanlarına sahip değildik.

Tuhaf çünkü her birimizin cebinde matbaa, fotoğraf makinesi, kayıt cihazı, TV stüdyosu, reji masası, daktilo gibi yayın donanımları var ve tümü bir cep telefonuna sığabiliyor.

Tuhaf çünkü; eskiden bakmak için çektiğimiz fotoğrafları şimdi bakılmak için çekiyoruz.

Sosyal medya platformları Twitter, Facebook, InstagramLinkedinTikTok; bizim paylaşımlarımız ile var oluyor.

Her birimizin derdi, daha fazla görünür hale gelmek.

Çektiğimiz fotoğraf ve videoların %97’sine bir daha asla bakmıyoruz.

İzlenme ve beğenilme sayısı yeni itibar ölçüsü oldu.

Bu meşhuriyet döneminde birikimin bilginin önemi kalmadı, paylaşım sayısı yeni rütbe oldu.

Eskinin ‘düşünüyorum o halde varım’ ilkesi; ‘görünüyorum o halde varım’ pratiğine erişti.

Görünmüyorsan; yoksun!

Yapman gereken, sosyal medya ile görünür hale gelmen…

SEN MEŞHURİYET ÇAĞININ NERESİNDESİN?

DEVAMINI OKU

Kötüye kullanma

KÖTÜYE KULLANMANIN 5 ZARARI

1-Toplumu çürütürsün.

2-Adaleti zedelersin.

3-Zalimleşirsin.

4-İtibarını yitirirsin.

5-Değiştirilirsin.

İyi niyeti istismar eden insanlık düşmanıdır

İyi niyeti kötüye kullanma. 

Yetkiyi istismar etme, Görevi kötüye kullanma…

Peki, kullanırsan ne olur?

Zarar verirsin

Hak yemiş olursun, adaleti zedeler, toplumu çürütürsün.

Her yetki, sorumlulukla dengelenmelidir.

Hak ve özgürlük aynı zamandan bunların sorumluluğunu da taşımalıdır.

Bulunduğu makamı kötüye kullanan, koltuğunu kullanarak haksız kazanç elde eden, elindeki yetkiyle çıkarı için insanlara zulmeden, sahip olduğu imkanları menfaati için kullanan kötüler, toplum hayatımızın en büyük riskleridir.

Güveni kötüye kullanma; muhafazası veya belirli bir şekilde kullanılması için kendisine kullanım hakkı devredilen malı devralan şahsın, bunu devri amacı dışında kendisinin veya başkasının yararına olarak malı, yetkiyi kullanması veya bu imkanı devri olgusunu inkar etmesidir.

Mademki yetki bende, asarım keserimsatarımsoyarımyıkarım, dilediğimi zengin eder dilediğimi hapsederim diklenmeleri, kötüye kullanımın en yaygın ve en zarar verici halleridir.

Yetki verdiklerinin tiranlaşmasına dikkat’

YETKİLERİNİ KÖTÜYE KULLANIYOR MUSUN?

DEVAMINI OKU

Dinlemeyi biliyor musun?

DİNLEMENİN 5 FAYDASI

1-Ötekini anlarsın

2-Öğrenirsin

3-Tanış, biliş olursun

4-Diyalog kurarsın

5-Çatışmayı önlersin Konuşan bildiğini yineler.

Dinleyen yeni şeyler öğrenir.

Dinlemek erdemdir

Konuşuyoruz ama birbirimizi anlamıyoruz.

Sorduğumuz sorular bazen karşımızdakinin yüzünde soru işareti olarak kalıyor.

Gözlerimiz mekanlarda, beynimiz binlerce mesajın içerisinde dolaşıyor.

Odaklanamıyoruz, kanalize olamıyoruz.

Verimliliğimiz düşüyor.

Evde, işte, sokakta, kamusal alanda, özelde

Birbirini dinlemeyen insanların eserleri ile her an karşılaşabiliriz. 

Merdiven yapar; adım aralığı yoktur.

Söz söyler; anlamı yoktur.

Hayata akar; duruşu yoktur. 

Yönetir ama yönettiğinin ihtiyacını bilmez çünkü onu dinlemez.

Diyaloglarımıza bakın; biri konuşurken onu dinlemez,  sıra bize geldiğinde ne konuşacağımızı düşünürüz.

Monolog; dinlemeden konuşmaktır ve iki monolog bir diyalog etmez.

Dinlemek; konuşmaktan daha erdemlidir.

2 kulağımız var ama 1 ağzımız var.

2 dinle 1 konuş sözü boş değil.

Üstelik konuşan, bildiğini tekrarlar da dinleyen, yeni şeyler öğrenir.

Bireylerin birbirini dinlemediği toplumlarda daima çatışma alanları olacaktır.

Gelin biliş olalım / Zoru kolay kılalım’ der Yunus Emre.

Sözünü dinlesek fena mı olur?

  DİNLEMEME KUSURUNUN FARKINDA MISIN?

DEVAMINI OKU

Diyet ödeyerek yaşamak

MUHANNETİN 5 LANETİ

1-Önce iyilikle borçlandırır.

2-Sonra bunu başına kakar.

3-Sürgit diyet talep eder.

4-Çaresizliği öğretir.

5-Hayatiyetini çalar.

Yaptığın iyiliği unut ki diyet talep etme.

Sen de diyet ödeme

Ömer Seyfettin’in “Kolunun diyetini ben verdim. Yoksa çolak kalacaktın” sözleriyle zihinlerimize yer etmiş en yaralı sözdür diyet.

Diyet kelimesini; sağlığı korumak veya düzeltmek amacıyla uygulanan beslenme düzeni, perhiz, rejim olarak duyarız da yüreğimizdeki sesi; Ömer Seyfettin’in diyetidir.

Diyet öğrenilmiş bir çaresizliktir.

Zavallılık yokuşunda debelenmektir.

Hikayesi olmayanların sığınağıdır.

Bir ülke yöneticileri basiretsiz olursa diyet öder, bir toplum değerler zincirini kırdığında diyet öder.

Bir insan hayatından “önem” ve “öncel” kavramlarını çıkardığında diyet öder.

Ancak en yaygın olanı, yaptığı iyiliği başa kakarak sürekli diyet ödetenlerin tutumudur.

Giderilmiş yoksulluk yerine yardım edilmiş yoksulluğu tercih edenlerin tavrı budur.

Muhannet kelimesi, bunlar için üretilmiştir;

Muhannetin suyu dolayı akar

Geçtiği yerleri sel olur yıkar

İyilik yaparsa başına kakar

Beni muhannete muhtaç eyleme…

İYİLİK YAPTIĞINA DİYET ÖDETİR MİSİN?

DEVAMINI OKU

Yol versen ölür müsün?

SOL ŞERİT KENELERİ

YOL VERİN Kİ GİDELİM

1-Trafikte; önü açıkken sol şeride yerleşenler.

2-Şeride yapışıp akışı engelleyenler.

3-Önünüzdedirler; ne yol verirler ne sinyal.

4-Sistem onları korur,

5-Ve siz çaresizsinizdir.

Kentlerde trafik zaten ömür törpüsü.

Bu yetmezmiş gibi trafik kurallarını hiçe sayıp fazladan sorun çıkaranlar var.

Sık şerit değiştireni mi dersin, sinyal vermeyeni mi yoksa makas atarak can güvenliğini tehlikeye sokanı mı saysam?

Aracından dışarıya çöp atanı, müziğiyle yandaki aracı bizar edeni, kırmızı ışığa aldırmayanı ve daha nicelerini…

Benim en çok şikayet ettiğim; yoğun trafikte sol şeride yerleşip yavaş giden sürücülerin bencil akılsız tutumudur.

Zaten geç kalmışsınız ve sol şeritten gidiyorsunuz.

Bu, en hızlı olması gereken şeritte trafik yavaş ilerliyor zira bir bencilduyarsız ve yolla ilgisini kesmiş sürücü, önünüzdedir.

Selektörkorna, fark etmiyor.

Orta şeritten giden araçları sürekli önüne alıyor, risk oluşturuyor.

 Şikâyet mi?

Sistem, trafikteki bu haydutlardan yana.

Şikayet etsen sistem seni değil onları koruyor. 

Uyarı?

Size saldırır, tehdit ederler.

Çare?

‘Eğitim şart’ diyenlere sesleniyorum; bunlar eğitilmez çünkü uygarlık talepleri yok ve trafik kirleticileridirler.    

,TRAFİK KURALINA UYMAK  NEDEN BU KADAR ZOR?

DEVAMINI OKU

İlerle, ağaç değilsin

İLERLEMENİN 5 KRİTİK ADIMI

1-Yol açık, yola çık…

2-Kolunda saat elinde pusula olsun.

3-Dünü geride bırak, yanına yarını al.

4-Yoluna, yoldaşına sadık ol.

5-Yolun çilesine sabrederken hızını koru.

Daha iyi, daha yetkin, daha değerli daha yüksek bir duruma doğru basamak basamak oluşan gelişmeye denir ilerleme…

Bir ülke, büyümenin yanına kalkınmayı koyabilirse ilerler.

Bir ulus; uygarlık talebiyle, şirket; değer üreterek ilerler. 

İlerlemek, daha iyi bir yarın uğruna, dünü geride bırakmak ama inkâr etmemektir.

İlerleyenin kolunda saatten ziyade elinde pusula olmalıdır.

Zira nereye doğru ilerlediği hayati önemdedir. 

Yönsüz ilerleme; mekan kaybı, kalori sarfıdır.

İlerleyen, yanına; değerlerini alır. Kullanışsız hale gelmiş ezberlerini geride bırakır.

İlerleyenin gözü, arabanın ön camındadır.

Eğer sürekli dikiz aynasına bakıyorsa, kendisi ya henüz otoparkta ve yola çıkmamıştır veya geri gidiyor demektir.

İlerlemenin hızı vardır da kestirmesi yoktur.

İlerleme, cesaret ister; yufka yüreklilerle çetin yollar aşılmaz zira…

İlerleyen, yolun çilesine sabreder.

Varacağı yerde onu daha değerli bir hayat bekliyordur.

Durduğun yeri beğenmiyorsan, ilerle, yer değiştir. Ağaç değilsin…        

NEREYE DOĞRU İLERLEDİĞİNİN  ACABA FARKINDA MISIN?

DEVAMINI OKU

Çok yerine verimli

SÜREÇLERİ SORGULAMALI

1-Değer yaratmayan her şeyi sorgula.

2-İş, iletişim, ilişki ve bilgi süreçlerini yenile.

3-Bu sayede ‘daha çok çalışma’ yerine;

4-Daha verimli çalışmaya geçersin.

5-Nicelik yetmez, nitelik gerek.

Türkiye nihayet dikkatini nicelikten niteliğe kaydırmaya başladı. Şükür ki bugün ihracatın ciro hedefi yanı sıra katma değeri konuşabiliyoruz.

Turist sayısından, turist başına geliri arttırmayı düşünebiliyoruz.

Şimdi paralel adımın; istihdamda atılması gerekiyor. 

Nicelik odağından bakınca görebildiğimiz; işgücüne katılma, istihdamın cinsiyet ayrımı veya işsizin genç olup olmadığı…

Oysa nitelik odağı bize; işçi sayısı, çalışma saati kadar, işgücü verimini sorgulatıyor. 

Sorguluyoruz

Gördüğümüz; iç açıcı değil. En azından şimdilik…

Kendimize sürekli 2023 yılı hedefleri koyuyoruz ama çalışan başına verim artışı henüz ajandamıza girmiş değil.

Misal Almanya. Verimlilikte en tepelerde…

Peki, bunu nasıl başarmışlar?

Eğitim diyenlere şunu hatırlatalım.

Sistem ve süreçler eğitimden daha önemli…

Zira siz değer yaratmayan iş süreçlerine sahipseniz, emeğin bu süreçteki verimi, eğitimi ne olursa olsun, sınırlı gelişecektir.

Türkiye, ‘çok’ yerine ‘verimli’ olmayı başarmalı.

SİZ, VERİMLİ BİRİ MİSİNİZ?

DEVAMINI OKU

Yürüdüğün yola dikkat

YOLCUYU YOLA DÜŞÜREN

YOLUN BİZZAT KENDİSİDİR

1-İnsan; gitmekten yaratılmıştır

2-Kendine bir uzak bul, ‘sen olmayan’ ve git!

3-Kolunda saat elinde pusulan olsun

4-Yol kadar yönündür seni menzile götüren

5-Yol açık, yola çık…

Yol; bir amaca ulaşmak için başvurulan çâre, yöntem,

Gidiş ya da davranış biçimi, tutumdur.

Yol bulursun, çare üretirsin. 

Hiletuzak kurarsın, çok kötü yol bilirsin.

Kötü yola düşeni, yollu diye damgalar toplum.

Veya davranışı tutumuyla başkasının o işi yapmasına örnek olur insan.

Yeni yol açarsın ardından gelenlere

Yolsuzluk, yoldan çıkma halini anlatır.

“Doğru gidirem hakime yolum düşme / az yiyirem hekime yolum düşmir.”

Yol alırsın bir alanda mesafe kat edersin, ilerlemiş olursun. 

Vesile olur, bir şeye yol açarsın.

Sebebi sen olursun o yolun varacağı menzilin.

Bir yolunu bulur, yöntemini keşfeder, inceliğini sezer, usulünü bilirsin.

Yolcuyu yola düşüren, yolun bizzat kendisidir, menzil değil.

Görünen köy kılavuz istemez ancak tekerlek kırıldığında yol gösteren de çok olur. 

Fuzuli kılavuzluk… 

Yol ayrımına gelir insan yoldaşıyla…

Yola çıktıklarınıyolda bulduklarına değiştiren, yolundan ve yoldaşından oluverir.

Yürüdüğün yola dikkat et; varışın orası olacaktır.

  TUTTUĞUN BU YOLDA SENİ BEKLEYEN NEDİR?

DEVAMINI OKU

Çürük toplum hapishanesi

ÇÜRÜMENİN 5 EMARESİ

1-Vicdanı dinlemez olursun

2-Çıkarların değerlerinin önüne geçer

3-Haklıyı değil güçlüyü tutarsın

4-Sana dokunmayan yılan bin yıl yaşar

5-Ahlak yük olmaya başlar

Unutma; KONFOR ÇÜRÜTÜR.

Çürüme tepeden başlartabana yayılır. Çürüme bir kez tetiklenince, toplumsal değerler ihlal edilir.

Demokrasi talebi değil, imtiyaz talebi vardır.

Otorite talebi de eşanlı yükselir.

Ancak otoritenden beklenti, çıkar olur.

Aile yapısı bozulur, ortak değerler yok olunca aile bireyleri menfaat yığınına dönüşür.

Bireyin çürümesi de değer kaybıyla oluşur.

Önce içindeki tanrıyı (vicdanı) susturur sonra konfor devreye girer.

Konfor, çürütür. Hem de lime lime yapar tüm benliğini insanın…

Aklı dumura uğratır, organları işlevsiz kılar, mücadele etmeyi unutur ve çürüme hükmünü icra eder.

Sebep-sonuç ilişkisi yok olur. 

Doğru-yanlış ekseni silikleşir, iyi-kötü ayırtı bulanıklaşır, güzel-çirkin gri bulamaçta buluşuverir.

Neticede çürük toplumbireylerinin içinde çürüdüğü hapishaneye dönüşecektir.

Çürümeye dair akılda kalmasını umduğum şudur ki çürüme, başladığında durdurulamayacağıdır.

Bu yüzden senin sağlam olman yetmez, çürüklerden uzak durman gerekecektir.

Başka kurtuluş yoktur

   ÖZ DEĞERLERİNE SAHİP ÇIKIYOR MUSUN?

DEVAMINI OKU