Bu bana lâzım değil

ERDEMLİNİN 5 KAZANCI

1-Haddini aşarsa zıddına döneceğini bilir.

2-Erdemin zıddı olan süflilikten uzaklaşır.

3-İyiyi doğruyu güzeli bilir, bulur.

4-Geçici hazlara gönül vermez.

5-Kalıcı mutluluk gelir onu bulur.

Erdem külfetini üstlenmek

İhtiyacın varken Hayatın akışında tutkuları dengelemek, büyük önem taşır. İstekler ile ihtiyaçlar arasındaki ayırt, giderek netleşir ve “bu bana lazım değil” diyebilme yetisi elde eden insan, erdemli kabul edilir.

İyiyi kötüdendoğruyu yanlıştan, güzeli çirkinden ayırt edebiliyorsan, erdem külfetini üstlenmişsin demektir. 

Seçilecek temel 3 yol vardır;

1-faziletli, erdemli biri olmak, 

2-duruma göre davranmak ve 

3-erdemi önemsememek.

Bu seçimi iyi yapmak lâzım.

Denilir ki yeterince bilgilenmiş ve akli melekeleri yerinde olan biri, vicdan inşa edecek, içindeki var ettiği tanrı sayesinde erdemin sorumluluklarına erişecektir.

Nitekim insan, mutluluğa ancak erdem ile ulaşacaktır.

Fazilet, daima sizi üstün tutacaktır.

Erdemsiz mutluluk; geçici hazlar, tutku hezeyanları ve hayatta kalma güdüsünden ibaret olacaktır.

Her erdem, ölçü üzerine temellendirilmiştir.

Ölçü; insanın kendine söz geçirebilme yeteneğiyle oluşur.

Had bilmek, erdemin en sık kullandığı sosyal enstrümandır. Haddini bil!

  BU BANA LÂZIM DEĞİL DİYEBİLİYOR MUSUN?

DEVAMINI OKU

Deprem ve tedbirsizlik

DEPREME 5 HAZIRLIK

1-Altında fay hattı olduğunu bil.

2-Deprem değil bina öldürür.

3-Mutlaka tatbikat yap.

4-Afet yönetimine gönüllü ol.

5-Deprem tedbirlerini al.

Oturduğun ev depreme dayanıklı mı?

Her insan, depremin tanığı olmuştur.

Depremin sorumlusu, tedbir geliştirmeyen anlayıştır.

Bunu sadece yönetime bağlamak yetmez, bireylerin de tedbirler manzumesinde yapması gerekenler vardır.

Deprem bilinci gelişmiş ülkelerde halk, çözüme dâhil edilmiş, toplum esaslı çözümler benimsenmiştir.

Bizde ise vatandaş, çözümün parçası değil, potansiyel depremzededir.

Japonya, depremle birlikte yaşayan bir ülkedir.

Çünkü depreme çok kurban vermişler ve tedbir geliştirmişlerdir.

Binalar jiroskoplu, kritik tesisler erken uyarı sistemine sahip, halk da deprem bilinciyle donatılmıştır.

Bu yüzdendir ki 8 şiddetinde bir deprem, Japonya’da “hasar” diye geçiştirilirken Türkiye’de böylesi bir deprem sonrasında ortada kent diye bir şey kalmayabiliyor.

Deprem; yönetilebilir afettir.

Eğer erken uyarı sistemleri kurar, binaları buna göre sağlamlaştırır ve halkı deprem anında nasıl davranacağı konusunda eğitirseniz, hayatta kalırsınız.

DEPREME KARŞI   HANGİ HAZIRLIĞIN VAR?

DEVAMINI OKU

Alın teri kurumadan emeğin hakkını ver

EMEĞİN 5 ÖZELLİĞİ

1-Nimeti hak ediştir.

2-İş başarandır.

3-Zaman değirmenidir.

4-Bedeni, zihni yorgun bırakır.

5-Hakkını zamanında almazsa daima sorundur.

Emeksiz yemek olmaz. Olsa da her öğün olmaz.

Bu söz, toplumsal barışın korunmasına dair bilgeliği sunar bize.  

Emeğin kaynağı, bilinçli eylemdir.

Bilinç amacı, eylem ise gayreti simgeler.

Emek, yorgun bırakır. Emek, kalori tüketir. Emek, zaman değirmenidir.

Emek; vücudun her azasında olandır.

Herhangi bir aza, bedeni hayatta tutma amacının gerektirdiği emeği göstermez ise, sorun çıkar.

Emeği genelde pazularla ilişkilendirsek dahi vücuttaki 2 ortam, kafile başı olur. 1-beyin2-kalp

Uykuda tüm diğer organlar düşük yoğunluklu emek moduna geçse dahi bu ikisi sürgit çalışmak zorundadır.

Rüyada dahi beyin yoğun emek harcar.

Kalbin bir saniyelik molasına, kalp krizi deriz.

Neticede emek, ödülün hakkedilmişidir

Ganimetten farkı, emek oluşturmuştur.

Uğruna emek verilmemiş her kazanç, kolay harcanasıdır.

Emeksiz yemek olmaz. Olsa da her öğün olmaz.

Emeğin hakkını anında ver…

 EMEĞİNİN KARŞILIĞINI ALABİLİYOR MUSUN?

DEVAMINI OKU

Faydasız bilgiyi boş ver

ÖĞRENDİĞİMİZ HAYATTA NE İŞİMİZE YARAYACAK?

1-Okullarda çocuklara;

2-Kullanabilecekleri bilgiler versek,

3-Ezbersiz eğitimi sağlamış oluruz.

4-Bana ne midyenin sindirim sisteminden?

5-Bana hayatımı yönetecek bilgiler verseniz?

Korona gösterdi ki bilimsiz olmaz.

Bunu zaten biliyoruz ama nedense bilgi yerine kanaatlerimizle hareket ediyoruz.

Çok sayıda okulumuz var ki temel soruya cevap bulamıyor.

Soru; ‘öğrendiğimiz hayatta ne işimize yarayacak?

Sırf müfredat böyle belirlenmiş diye, talep edilmeyen bilgi çocukların aklına kazınıyor.

Oysa ezber eğitimin zararları sürekli dilimizde…

Acaba okullarda, ezbere yönelik değil de uygulamayla belletilen bilgilere ağırlık versek nasıl olur?

Bu bilgiler, hayata geçirilmekle içselleştirilebiliyor.

Değilse sınav bitene kadar akılda tutuluyor sonra unutulup gidiyor.

Açıları, sınıfın giriş kapısının altına çizilmiş yarım daire ile gösteren bir okul görmüştüm.

Basit ama etkin yöntemdi. O kapıdan işleyen çocukların dardikgeniş açıya dair kesin bilgileri oluşmuştur.

Hayatları boyunca işe yarayacak…

Eğitim müfredatını güncellemek ve bunu yaparken hayata geçirilecek bilgilerle zenginleştirmek gerekir.

Zira yarışta olduğumuz dünyanın başarılı ulusları bu yöntemleri deniyor.   

 İŞİNE YARAR BİLGİYİ VERSELER ALMAZ MISIN?

DEVAMINI OKU

Matematiği sevdirmeliyiz

HESAPSIZLIĞIN SONU HÜSRANDIR

1-Matematik, her yerde ama onu sevmiyoruz.

2-Karekök unutuldu.

3-Pi sayısı uzaylı, çarpım tablosu dökülüyor.

4-Dört işlem dahi zayıf.

5-Matematiği sevdiremezsek uygarlıkla hesabımızı kesiverirler.

Tabii ki önce biz sevmeliyiz ki çocuklara sevdirebilelim.

Matematik; biçimlerin, sayıların ve niceliklerin yapılarını, özelliklerini, aralarındaki bağıntıları tümdengelimli akıl yürütme yoluyla inceleyen ve aritmetikgeometricebir gibi dallara ayrılan bilimin adı…

Eğitimi, çocukluktan başlar mezara dek sürer.

Ancak okullarımızda en az sevilendir.

Matematik bilmeyen uluslar; hayatı çevreleyen ilişkileri bilemez, okuyamaz. 

Hesapsız adımların sonu uçurum olur.

Etrafımızı kuşatan hayata bakın; her şey matematiktir.

Ancak biz onu sevmiyor, sevdirmiyoruz. misal karekökün önce neden gerekli olduğunu unuttuk, sonra da hesabını

Çarpım tablosunu dahi bilmeyen nesiller sosyal medyada beğeni rekorları kırabiliyor.

 Pi sayısı sanki bize marstan gelmiş uzaylı gibi…

Matematikten nefret eden nesil ile değil uzaya, lavaboya dahi gidemezsin.

Bize matematiği sevdirebilen öğretmenler gerek.

Matematikte iyi olmalıyız. Y

oksa birileri kolayca hesabımızı keser.

  ONU SEVMEYECEK   NE YAŞAMIŞ OLABİLİRSİN?

DEVAMINI OKU

Feraset sorun çözer

SAĞDUYUNUN 5 FAYDASI

1-Bizlere doğru yolu gösteren pusuladır.

2-Sende de vardır, onu kullanmayı bil.

3-Aklın kapıcısı, hatasavardır.

4-İş tulumu giymiş içimizdeki dâhidir.

5-Yerinde yargılar verebilme yeteneğidir

Akla uygun, akıl süzgecinden geçmiş, doğru, gerçekçi, yerinde yargılar verme yeteneğidir sağduyu…

Günün pratiğinden süzülerek gelen pek çok bilgideneyimgözlem; sağduyu kabında birikir ve bunları kullanan insanlar, feraset sahibi olur.

Sağduyu çerçevesinde sorun çözer, davranır, risk alır, mücadele eder, yaşar, mutlu veya mutsuz olur.

Bir bakıma insanın günlük yaşamı içinde bulunan görüşlerin, alışkanlıkların ve düşünme biçimlerinin toplamına sağduyu demek yanlış olmaz.

Kaba kuvvet, daima sağduyuya yenik düşmüştür

Ferasetin bir nimeti de fayda üretmesidir. 

İş tulumu giymiş bir dahisorun çözen bir yönetici, durugörü sahibi bir bilgedir.

Sağduyu, insanlığa eşit dağıtılmış ama kiminin kullanıp geliştirdiği kiminin de az başvurduğu bir hayatta kalma repertuvarı şaheseridir.

Aklın kapıcısı, şüpheli fikirlerin güvenlik bariyeri, hatasavardır.

Bir yüzyılın felsefesi, bir sonraki yüzyılın sağduyusu olacaktır. 

Feraset sahibi ol, faydasını göreceksin.

  SEN SAĞDUYUNUN SESİNİ DİNLİYOR MUSUN?

DEVAMINI OKU

Çözümsüzlük çürütür

ÇARESİZSENİZ, ÇARE; SİZSİNİZ

1-Çözüm, bazen tesadüf olabilir ama;

2-Çözümsüzlük daima bir tercihtir.

3-Çözümü aramaya başlayan,

4-Er yada geç; onu bulacaktır.

5-Aramayıp zamana bırakan ise çürüyecektir.

Konfüçyüs; en zor şeyin, çözümsüzlüğün dilini şöyle kurar; ”Çözümsüzlük, karanlık bir odada bir kara kediyi bulmaktır. Özellikle odada kedi yoksa…”

Hayat, bazı alanlarda bize olmayan kara kediyi aramaya zorlar…

Onu bulamasak bile, arayışımız gayretimizle, o karanlık odayı, ışık olmadan aydınlık kılar, her zerresini zihnimizde haritalandırırız.

Bu durumda çözümsüzlük ölür ve geriye, kendi özgün çözümümüz çıkar.

Çözüm; çoğu kez tesadüftür fakat çözümsüzlük; asla değildir. Zira

çözümü sağlayan olasılıklar sonsuz iken çözümsüzlük, tektir.

Onun tekliğini, her çözüm arayışını aynı adrese vardırır.

Perşembenin gelişi Çarşambadan bellidir.

Çözümsüzlük çizgisine taşıdığımız her şeyin kalitesi düşer, çürür.

Çözümsüz kalınan anlar, insanın ruhunu yükseltme fırsatı sunar bize…

Çözümü kendi içinde aramaya başlasan?

Derdü meni devayı men

Dert benim deva da bende…

Çözümsüzlüğünün çözümü içinde bir yerde saklı duruyor…     

KAYBOLDUĞUN YERE SAKLANMIŞ OLMAYASIN?

DEVAMINI OKU

Telaşlıyken karar verme

TELAŞIN BİLEŞENLERİ

1-Kaygı, tasa, kuruntu, sıkıntı

2-Paniğe kapılmak

3-Şaşkınlık hali

4-Kontrolsüz heyecan

5-Aklın mola alması

Hiç telaşlanmayan; ya ölüdür ya da olan biteni kavrayamayandır. Telaş geçer de bedeli kalır. 

Telaş; kaygıdan doğan heyecanla karışık sıkıntılı ivencenlik.

Telaşa düşersin, beyni çözüme davet edersin.

Şaşkınlıktan doğan acelecilik

Kaygının süreç kontrolünü zayıflatması…

Kargaşanın iç dinamiği…

Ne yapacağını bilmezlik hali

Kaygı ve tasa, elini ayağına dolaştırır.

Ne olup bittiğinden emin olamazsın.

Bu hali anlatan kelimedir telâş. 

Özelliğisürdürülemezliğidir.

Telaş geçer ve yerini sükûnete bırakır. 

Karar vermenin en riskli zamanıdır telaş. Y

apacağını bilmezliğin güzel yanı, heyecan üretmesidir.

Beynin, sürpriz veriye tepkisi, sürecin giriş kapısı

Telaş vadisinde uzun süre kalınmaz. Z

ira akıl duruma el koyar ve zihni bir duyguya yönlendirir.

Telaştan ne yaptığını bilmezlik süresi uzarsa artık panikten söz ederiz.

Yaşamak neyse de beni bu telaş öldürecek” der şair.

Yaşayacağımız belli de şaşkınlığıyla baş etmek gerekecek.

Telaşa düşersin, beyni çözüme davet edersin.

Neticede; telaşını abartma; telaşın hazzı geçer, gamı geri kalır zira…

    SAKİNLEŞSEN ARTIK SAHİ SENDEKİ BU TELAŞ NİYE?

DEVAMINI OKU

Yıkıcı rekabete dikkat

YIKICI REKABETİN 5 TETİKÇİSİ

1-Taklit kolaycılığı.

2-“Ben de isterem” kurnazlığı.

3-Mevcudu çoğaltmak.

4-Fiyat kırmak.

5-Müşteri çalmak.

Rakip seni geliştirir ancak yıkıcı rekabet

rakipten önce seni yıkacaktır.

Sanayi daima yeniliklere açık durur.

Zira arkasından yıkıcı rekabet koşmaktadır. 

İnovasyonu eksik sanayi, çok çabuk fersude (solmak) olmakta ve silinip gidebilmektedir.

Sanayinin en büyük yetersizliği, kabiliyet havuzları kuramamasıdır. 

İnsan kaynaklarının sıkça çuvalladığı alandır sanayi…

Zira mühendis takıntılı yaklaşımıyla kadroları; diploma avcılığı yapmakta, kabiliyetten anlayacak düzeyde üstün kabiliyetlileri olmayınca, geçmişi satın almakta, kullanılmış geleceğe doğru koşmaktadırlar. 

Bir sanayiciyi zayıflatan, “ben de isterim” yaklaşımıdır. 

Taklitçiliktir, sektöre sonradan girip mevcudu çoğaltmaktır.

Bu da yıkıcı rekabeti tetikleyecek, daha yüksek ölçekli sanayicinin lokması haline getirecektir kendisini…

Rekabetin anahtarı, rakibin varlığı ve onunla paylaşmak olmalıdır.

Ancak bu sayede uzak olanı yakınyakın olanı uzak tutabilirsin.

Sanayi, bir şeyden çok üretmek ise rekabet bu çok şeyi üretirken rakibi de var etmek, yönetebilmektir.

   RAKİBİNİ YIKMAK YERİNE İŞBİRLİĞİ YAPSAN?

DEVAMINI OKU

Mağdur çok takan yok

MAĞDUR OLMAMAK İÇİN 5 ÖNERİ

1-Zulümden, zulmedenden yana çıkma.

2-Sıra sana gelmeden mazlumu gözet.

3-Haklarını bil, onları savun.

4-Zalime diren, asla pes etme.

5-Muktediri alkışlama, onu değiştir.

Mağdur= gadre uğrayan. gadr=hainlik, vefasızlık, zulüm, merhametsizlik, haksızlık, kötülüktür.

Mağduriyet; haksızlığa uğramışlık, haksızlık yapılmışlıktır.

Toplumun en yüksek adaleti en mağduruna sağladığı adalet kadardır.

Mağduriyet ülke için en doğal haklarından mahrum kalmaktır.

Eğitim hakkından mahrum kalmak, sokağa çıkma hakkından mahrum kalmak, konuşma hakkından mahrum kalmak, adalet hakkından mahrumiyet.

Tarlada buğdaydan yaylada sütten mahrum olmak…

Mağduriyet üzerinden siyaset yapılır, servet yapılır, vahşet yapılır, film yapılır, düşmanlık yapılır, şikâyet yapılır.

Mağduriyet; fitnefesat kesesinde sıkıştırılmışlıktır.

Bir ülkenin mağduriyeti ekonomisi üzerinden başlar

Siyaseti üzerinden büyür.

Biz hayatı mağdur üzerinden anlamaya çalışırız bu yüzden zıt anlamı da körelmiştir.

Mağduriyetin zıddı kıyandır.

Trafikte zorba sana kıyar, sistem mağdurdan yana çıkmaz.

Hukuk yoksa halk mağdur

Gaddarların mağdurları çoğalıyor ama takan yok.

MUKTEDİRLER SENİ DE MAĞDUR EDİYOR MU?

DEVAMINI OKU